Makale

Devlet-Millet Bütünleşmesi Açısından Din Eğitimi

Şükrü ÖZBUĞDAY / Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Devlet-Millet Bütünleşmesi Açısından Din Eğitimi

Din, Allah ile insan, insan ile toplum ve tabiat arasındaki ilişkileri düzenleyen, bunların islemesini sağlayan kurallar manzumesidir.
Din, yerine başka bir şey ikame edilemiyecek kadar rakipsiz bir sosyal müessesedir. Modern kurumların insanın fıtraten ihtiyacı olan hayatî fonksiyonları yerine getiremediği, bugün genel kabul görmektedir.(1)
Tarihin bütün devirlerinde ve bütün toplumlarda daima kendisiyle karşılaşılan evrensel bir olgu olan din, insanı hem içten hem dıştan kuşatan, onun düşünce ve davranışlarında kendini gösteren bir disiplindir. Kişi tarih boyunca kendisini insan üstü bağları bulunduğunu, ihtiyaçları için onu asan bir yüce kudrete yönelmesi gerektiğini düşünmüştür.
İnsanın yüce bir kudrete gönülden bağlanması onun gücüne güç katar; dua niyaz, iltica insanı huzura kavuşturur. Allah sevgisi ve korkusu iki yönden insanın ruhi ilkelliğini giderir, ona kuvvetli bir irade ve sağlam bir karakter kazandırır. Böyle kimselerin içinde yer aldığı toplumlarda fazilet yarışı başlar.(2)
Bir sosyal gerçeklik olarak din, kamusal düzeyde kendisini iki alanda gösterir: Dini ibadetlerin yerine getirilmesi ve din eğitimi: Yani, dini ibadetleri kamusal düzen içinde serbestçe yerine getirme ve dini inançları ve pratikleri serbestçe öğrenme meselesi. Her ikisi de bir bütün olarak din özgürlüğünü ifade etmektedir.
Konusu insan olması itibariyle eğitim; “insanda istenilen yönde davranış geliştirme faaliyeti” veya “insanlık idealine uygun insan yetiştirme faaliyeti” olarak da tarif edilebilir. Bu tariflere göre eğitimin amacı; “kendi içinde dengeli, toplum içinde uyumlu ve faydalı insan yetiştirmek" olduğu söylenebilir.
Eğitimi bu tariflerinden hareketle “din eğitimini geniş çerçevede, “kişiyi, inanılan din doğrultusunda dindar olarak yetiştirme faaliyeti" diye tarif etmek mümkündür.
Eğitim insan için varsa ve insanı eğitimsiz düşünmek mümkün değilse, din eğitimini de eğitimden ayırmak mümkün değildir. Çünkü din duygusu; yok sayılması, bastırılması veya kendi haline terkedilmesi mümkün olmayan, insanın doğuştan getirdiği bir duygudur.
Ferdin ve toplumun gelişmesi için insanın maddi ve manevi cepheleriyle bir bütün halinde eğitilmesi gerekmektedir. Kişinin benliğinde bu denge kurulmadığı takdirde, yani sadece bedeni kuvvetler geliştirilip ruhi kuvvetler ihmal edildiği takdirde bu tek yönlü ve eksik eğitimden mutaassıp insan yetişir. Ne adına olursa olsun, taassuptan da sadece zarar ve gerilik doğar.
insanlık tarihinin değişik dönemlerinde bunun acı örneklerini görmek mümkündür. Nitekim ortaçağ Avrupa’sında, müsbet ilmin gelismesine, din adına engel olunması dini bir taassubun sonucu idi. Buna mukabil aklın da, müsbet ilim alanında kazandığı başarılardan dolayı mağrur olarak ilim adına dine kafa tutması hatta dini, giderek eğitim alanının dışına itmesi de yine bir ta- assub oldu, işte bu her iki taassup, insanı madde ve manasıyla bir bütün olarak kavrayamayan, onun her iki yönünü birlikte ele alarak doyurup geliştiremiyen, onu tek yönlü ele alıp diğer yönünü ihmal eden eksik ve yanlış bir insan ve eğitim anlayışının acı meyvesi olmuştur.
Din eğitiminin ferdi açıdan olduğu kadar, milli açıdan da büyük önemi vardır. Çünkü din milleti meydana getiren unsurlar içinde daima ön planda yer almakta ve diğer unsurlara da tesir edebilmektedir. Bu itibarla gerek topyekûn milli değerlerin oluşumunda, gerek bu değerlere sahip çıkılmak suretiyle milli birliği devam ettirme şuurunun oluşmasında dinin önemli payı vardır. Bu sebeple milli birliğini sağlama, güçlendirme ve sürdürme kararında olan bir milletin din eğitiminden müstağni olması düşünülemez.(3)
Her devlet, kaynaşmış, bütünleşmiş bir toplum ister. Gündelik dini ibadetlerini devletin himayesinde huzur içinde yerine getiren bir vatandaş, devletiyle bütünleşmiş bir vatandaştır, inançlarını gelecek nesillere sağlam bir şekilde aktarmak için din eğitimi hizmeti sağlayan devlete duyulan şükran duygusu, çok daha büyük olacaktır. Sıradan bir vatandaş bile din eğitimine, bir millet olarak var olmanın garantisi gözüyle bakmaktadır. Çünkü, milli kültürümüzün en canlı, en hayati kısmı İslamiyet’tir. İslâmiyet, milli kültürün temel iskeletini de vermektedir.(4)
Din eğitiminin fert ve topluma kazandıracağı bazı faydaları söyle sıralayabiliriz:
1. Din eğitimi insana Allah inancını öğreterek, hayatın değerini ve üstünlüğünü anlatır, insanın sıradan bir canlı olmadığını, yemek, içmek ve çoğalmak suretiyle yasayan ve zamanı gelince ölen, yok olan bir canlı olmadığını öğreterek, hayatta, dünyada ve ebedi alemde bir anlam kazandırmak ister. Böylece insana, bedeni zevklerini ve ihtiyaçlarını gidermesi yanında ruhunun isteklerini de dikkate almasını öğretir.
İman fikri geliştikçe, gerçek iyilik ve güzellik kavramlarına da ileri hedefler gösterilmiş olur, insanın yeryüzünde yükselebileceği kadar yükselmesi gerektiği, hatta zorunlu olduğu anlatılarak bu hedefe ulaşabilmesi için bütün, ruhî ve bedeni gücünü kullanması tavsiye edilir. Yetişkin insan kendi çabasıyla Allah’ın kendine verdiği bütün kabiliyetleri kullanarak, yetişmekte olan çocuklarının, öğrencilerinin kabiliyetlerini de keşfederek geliştirir. Böylece hem kendine hem de diğer insanlara yardım ederek, fert ve toplum alanında mutlu olur.
2. Din eğitimi ferde hayatını düzene koymak için bazı ilkeler kazandırır. Eşya ve olayları Allah’ın iradesine bağlı olarak yorumlama biçimi, kendi davranışlarına yol gösterici olur. Ferdi hayatında huzur ve uyum içinde olan, iman ve aklını kullanmasını bilen kimse, sosyal hayata da uyumla girer.
3. Din sosyal gruba, iyi ve doğru olan hedefler gösterir. Grubun moral desteğini sağlayarak, uyumlu ahenkli ve nâzik bir cemaat oluşmasına yardımcı olur. Gruplar içinde fertleri, nazik ve uyumlu yapabilmek için, insanlık dışı olayların önlenmesi için din eğitimine büyük ve önemli bir iş düşmektedir. Toplumun hamuruna iyilik mayası ancak din eğitimiyle katılabilir.
4. Sağlıklı bir din eğitimi, iyilikleri, sosyal adalet ve dayanışmayı desteklediği gibi, her türlü kötülüklerin, fuhuş, içki ve kumar alışkanlıklarının azalmasına da yardımcı olur. Bu alanda bütün insanlar, özellikle yetişmekte olan gençler dinin moral desteğine muhtaçtırlar.
5. insan hayatının hem psikolojik, hem de din bakımından en önemli kavramı sevgidir. Kardeşlik duygusunu, insan sevgisini, hayvan ve tabiat sevgisini geliştirmek, eğitimin en önemli çalışma sahasını teşkil etmektedir. Ana-baba ile çocuklar ve toplumun diğer fertleri arasındaki ilişkilerde sevginin çok büyük önemi vardır. Sosyal ilişkilerin uyumlu ve ahenkli olması korku, tasa, güvensizlik duygularından uzak olarak yasayabilmesi için sevgi duygusunun geliştirilmesi çok önemlidir. Bu duygunun istenilen ölçüde geliştirilmesi ancak, dinin öğrettiği Allah sevgisine bağlı olarak mümkündür.(5)
İlahi dinlerin sonuncusu olan ve arkasında 15 asırlık devâsâ bir birikimle kültürümüzün ve sosyal hayatımızın her veçhesine damgasını vurmuş olan İslâmiyet’in gayr-i resmi yol ve yöntemlerle eğitime konu olması, aile için din eğitimi le sınırlandırılması düşünülemez. İslamiyet’i konu alan dini eğitimin, kapsamlı, uzmanlaşmış eğitim kurumlarına ve incelmiş metotlara ihtiyacı olduğu bir gerçektir. Yaşanan son olaylar da bu tezi doğrulamaktadır. Din eğitimini bir “hak” olarak düzenleyen, tercihini bu istikamette yapan demokratik bir düzende, devletin din eğitimi talebini hem yatay olarak, yani din eğitimi talep eden halkın ihtiyacını karşılayarak, hem de dikey olarak, yani gerekli uzmanlaşmayı ve kurumlaşmayı sağlayarak karşılaması gerekir.
“Devletiyle bütünleşmiş bir halk", Türkiye Cumhuriyeti’nin 21. yüzyılın güçlü ülkesi olmasının yegâne garantisi olacaktır.(6)
Sosyal ve ekonomik meselelerin çözümünde, her alandaki gelişmelerin hızlandırılmasında, milli birlik ve bütünlüğün korunmasında İslamiyet’in gücünden faydalanabiliriz. Yeter ki, yetişkin nesiller olarak dinimizi doğru bir şekilde anlayıp, samimi olarak yaşamasını ve yetişmekte olan nesillerin gelişmelerine uygun bir şekilde bu eğitimi yapmayı bilelim.(7)

(1) Din Eğitimi Raporu; Ankara Merkez imam-Hatip Lisesi Öğrencileri ve Mezunları Vakfı yayını; Ankara 1995, S: 9-10-12.
(2) T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, "Din" maddesi, 1st. 1994, C: 9, S: 317, Yaz. Prof. Dr. Ü. Faruk HARMAN.
(3) Yrd. Doç. Dr. Ahmet GÜRTAS; Ata türk ve Din Eğitimi; Basılmamıs Doktora Tezi, Konya, 1993, S: 13,14,15.
(4) a.g. rapor, S: 7.
(5) Doç. Dr. Halis AYHAN; Din Eğitimi ve Öğretimi, D.I.B. yayınları, Ankara 1985, S: 66, 67, 68.
(6) a.g. rapor, S: 5, 179.
(7) AYHAN; a.g.e.; S: 180.