Makale

ALLAH İLE KUL ARASINDAKİ ARACILAR

Prof. Dr. M. Kemal ATİK / E. Ü. İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi

ALLAH İLE KUL ARASINDAKİ ARACILAR

Allah adına tasarrufta bulunmak, insanlara çeşitli rütbeler vererek onları toplum ile kul arasında birer aracı konumunda tutmak son derece günahtır ve hatta şirktir. İslam toplumunda bir takım insanlara seyyidlik, şeyhlik, mürşidlik ve mehdilik gibi unvanların verilmesi ve bu unvanlar altında bir kısım grupların, sınıfların, cemaatlerin oluşması Tevhid dini esasına ters düşmektedir.
Yukarıdaki unvanlar veya bu Unvanlara benzer adlar altında insanları Allah’a götüreceklerini söyleyenlere dinde aracılar diyoruz. Aracılar toplumda farklı sınıfların oluşmasına imkan verir. Halbuki, İslam farklı grupların, farklı sınıfların meydana gelmesine izin vermez. Aracılar “ruhaniyetten istimdat” yani, şeyhin manevi gücünden yardım dilemeyi isterler. Halbuki, Kur’an’ın ilk suresi olan ve beş vakit namazın her rekatında okunan fatiha süresi, her türlü yardımın ancak Allah’tan isteneceğini vurgulamakta, hiç bir varlığın ve hiç bir gücün Allah ile kul arasına giremeyeceğini ifade etmektedir.
Aracılar, insanları kendi koruyucu kanatları altına almayı, onları kendi yol göstericiliğine bağlamayı, kendilerini ahlak edinmeyi ve kendilerine teslim olmayı isterler ve kendilerini Allah’ın kitabını açıklayıcı olarak görürler. Bu görüşlerinin doğruluğunu da su aldatıcı delilleriyle isbat etmeye çalışırlar." Kur’an-ı biz anlayamayız. Kur’an-ı daha iyi anlamamız için bir rehbere, bir şeyhe teslim olmamız gerekli. Biz kim, Kur’an’ı anlamak kim? Bir besmelenin bile yüzlerce, binlerce anlamı var". Bu ve buna benzer uydurma sözlerle halkı kandıran aracılar, Kur’an’la insan arasında uçurumlar oluşturmaktadırlar. Böylece Kur’an adına kendilerini tek söz sahibi görerek, geçerli ve gerçek mananın kendilerince ortaya konduğunu savunmaktadırlar. Halbuki, Kur’an’ın anlaşılır ve açık bir kitap olduğunu Kur’an’ın kendisi şöyle söylemektedir.’’ Andolsun biz, gerçekleri açıklayan ayetleri indirdik (Nur, 46). “işte böylece Kur’an-ı apaçık ayetler olarak indirdik” (Kehf, 16). Biz öğüt alanlar için gerçekleri Kur’an-da geniş geniş açıkladık” (En’am, 126).
"Ey Muhammed, sana, insanlara, kendilerine indirileni açıklayasın diye Kur’an-ı indirdik, belki onlar da düşünürler" (Nahl, 44).
Kur’an, kendisinin anlaşılır olduğunu, ortaya koyduğu mesajların açık ve net olduğunu sık sık zikretmektedir. Zaten aklı olan bilir ki Allah kullarının anlamayacağı bir kitabı ne diye göndersin? Allah Teala, kullarının anlamadığı bir kitabı gönde- ripte onları sorumlu tutar mı? Bu Allah’ın adaletine yakışır mı? ü halde, biz bu Kur’an’ı anlayamayız diyenler Allah’a iftira etmiyorlar mı? Allah’a iftirada bulunanları bakınız Kur’an nasıl niteliyor? "Allah’a iftira edenler asla felah bulmaz’’ (Nahl, 116).
Kur’an-ı anlayamayız anlayışını müslümanların zihinlerine sokan aracıların amacı, saf müslümanları kendilerine bağımlı kılmaktır. Bu anlayış, yani kitabın değilde kitap adına konuşanların, yazıp çizenlerin anlayışlarına uymaktan başka çaremiz yoktur, nasıl olsa onlar doğruyu biliyorlar, biz de onlara tabi oluruz anlayışı, farklı din anlayışının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu durum, bir takım dinde tarafgir yorumların, aracı ve çıkarcı fikirlerin doğmasına neden olmaktadır. Zaten aracı, kendi içinde taşıdığı tarafgir düşüncelerini, ideolojilerini, heva ve heveslerini Kur’an ile, din ile özdeşleştirmekte, zamanla kendisi, kendi yarattığı güçlerin de esiri, kölesi haline gelmektedir.
İbn Haldun, cahil ve ahmak kişilerin aracıya ihtiyaç duyduklarını, akıllı ve zeki kimselerin ise aracıya ihtiyacı olmadığını, kitabın kendilerine yeteceğini söyler. Çünkü aracı kulun kişiliğini, benliğini ortadan kaldırmak, onu şahsiyetsiz, kişiliksiz kılmak için akıl almaz deliller ve mesnetsiz haberler serdeder. Kur’an ise bunun tamamen aksine kulun, şeref ve izzetini, onur ve benliğini korumak, ortaya çıkarmak ve hatta bu vasıfları güçlendirmek için mensuplarını Kur’an’ı okumaya, anlamaya çağırır.
Aracı, kulun kendisine efendi, köle ilişkisi ile yaklaşılmasını, aklını ve iradesini yok ederek huzura gelmesini ister. Halbuki, Kur’an’ın ortaya koyduğu ilişki, saygınlık ve sevgi ilişkisidir. O, insandan dürüst olmayı, bası dik olmayı, disiplinli olmayı, nezaketli olmayı, kimliğine, şahsiyetine ve onuruna sahip çıkmayı, Allah ile kul arasına hiç bir yaratığı, hiç bir gücü ve hiç bir vasıtayı koymamayı ister. Çünkü Allah, kuluna sah damarından daha yakındır. (Kaf, 16).