Makale

İMPARATORLUĞUN KURUCUSU OSMANGAZİ

İMPARATORLUĞUN KURUCUSU
OSMANGAZİ

Mehmet KARDEŞ

Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu OSMAN BEY, 1258 tarihinde Söğüt’te doğdu. Osman Gazi, dünyanın en uzun ömürlü hanedanlığını kurarak, Osmanlı Devleti’nin temelini atan âlim ve velî bir padişahtı.
Osman Gazi, eşsiz bir kumandan olan Ertuğrul Gazi’nin oğludur. O, güzel ahlâkı, yiğitliği ve davranışlarıyla herkesin takdirini kazanmıştı. Mükemmel bir askerî talim ve terbiye ile yetişti.
Osmanlı Devleti’ni kuran hanedanın mensup olduğu âşîret, Oğuzlar’ın "Bozok" Kolu içinde yer alan "Karakeçililer"dir.
Anadolu’nun Türkleşmesinde, "Karakeçililer" in payı büyüktür.
Osman Gazî, Bursa yakınında bir köyde misafir olur. O gece Osman Gazî’nin ışığı hiç sönmez. Ev sahibi sabahleyin sorar:
- İkram ve hizmette acaba bir kusur mu ettik Sultanım? Sabaha kadar ışığınız sönmedi ve uyumadınız. Sultan şöyle cevap verdi:
- Duvarda Kur’ân-ı Kerim asılı bulunan bir odada, ayaklarımızı uzatarak yatmaktan hayâ duya- nz.. Uyumadım, ibadet ve zikirle sabahladım... (1)

OSMAN GAZİ NİN RÜYASI

Osman Gazî, Şeyhi olan Edebâli Hazretleri’nin dergâhında misafir olduğu bir gecede, bir rüya gördü. Rüyasında hocası Edebali’nin koynundan bir ayın çıkıp kendi koynuna girdiğini, arkasından da kendi göbeğinden bir ağacın bitip âlemi tuttuğunu, gölgesinde, nice dağların bulunup, nehirlerin aktığını, birçok insanlann kaynaştığını, kimisinin bahçe ve tarla sulayıp, kimisinin çeşmeler akıttığını gördü. Rüyasını anlattığı hocası:
- "Müjde ey Osman! Hakk Teâlâ Hazretleri, sana ve senin evladına saltanat verdi. Bütün dünya evlâdının himayesi altında olacak. Allahû Teâlâ, nice insanın huzur ve saadete kuvaşmasına, Din-i İslâm’la şereflenmesine senin soyunu vesîle edecek. Kızım Mâl Hatun da sana eş olacak." dedi ve kızını Osman Gazi’ye nikahladı.(2)
Şeyh Edebâli öyle bir velî idi ki, dinî meselelerde herkes O’na müracaat eder, dünya ve devlet meseleleri için O’nunla istişâre ederdi. O, uzun hayatı boyunca huzur saçarak, insanları irşâd etmiştir.
Osman Gazî’nin ömrü, at sırtında ve harp meydanlarında geçmiş; 19 yıl beylik ve 27 yıllık padişahlığı müddetince, İnegöl ve Karahisar tekfurlarını yenmiş; Karacahisar, İnegöl, Bilecik ve Yarhisar’ı fethetmiş; Göynük ve Taraklı Yenicesi’ni almış; Yund- hisar, Yenişehir ve Marmaracık kalesini zaptetmiş; Bizans ordusunu mağlup etmiş; Kestel, Kite, Ulubat, Koçhisar gibi pek çok kaleleri almış; Bur- sa’yı kuşatmış; Mudanya, Akyazı ve Karamürsel’i zapdetmiştir.
Osman Bey 1301 yılında kurulan Yenişehir’i devletin karargâhı yaptı.
Osman Bey, oğlu Orhan’la sık sık gazâlara çıkar, insanlara, Allah 1 (C.C)ın emir ve ya- saklarını tebliğ ederlerdi.
Osman Gazî, yenilgiye uğrattığı Yarhisar tekfurunun kızı Helefira Ulufer (Nilüfer Hâtun)i oğlu Orhan Gazi’ye nikahladı.
Ömrü, Rum kafirleri ile savaşmakla ve İslâmiyet’i yaymakla geçti. Müslümanları rahata, huzura kavuşturmak için çok çalıştı.
Osman Gazî’nin oğlu Orhan Gazi’ye vasiyetnamesi devletin 600 sene hiç değişmeyen Anayasa’sı olmuştur. (3)
OSMAN GAZİ NİN HUSUSİYETLERİ
Uzun boylu, geniş göğüslü, yuvarlak yüzlü, elâ gözlü ve koç burunluydu.
Keskin bakışlı, cesur, atak ve cengaver bir yiğitti.
Zeki, güzel ahlâk sahibi ve tam bir Müslüman’dı.
Ahi Evren’in kurduğu "Ahi" tarikatına mensuptu.
Samimi ve dürüst bir şahsiyete sahipti.
Her hafta yemek pişirtip fakirlere yedirir, misafir ağırlar,
muhtaçları giydirir, kimsesizlere sadaka verirdi.
Lakabı "Fahreddin" idi. (Dinin fahri, öğünülecek adamı).
Mehter çalınırken ayağa kalkar, saygı ile dinlerdi.
İdareciliği, adaleti, mertliği, cömertliği ve merhametliliğiyle dikkat çeken mümtâz bir şahsiyetti.
Mücadelelerinde planlı, sabırlı ve affediciydi.
Rakipleri tarafından bile sevilir ve sayılırdı.
Sessizlik içinde iş görür, görev verdiği kimseleri iyi tanır ve iyi seçerdi.
Üstün bir kumandandı.
400 çadırla, dünyanın en uzun ömürlü hanedanlığını ve en büyük devletlerinden birini kurmuştu.
İleri görüşlü bir hükümdardı..^)

OSMAN GAZİ’ NİN VEFATI VE VASİYETNAMESİ
Osman Gazi Söğüt’te 68 yaşındayken (1326) vefat etti. Vasiyeti üzerine, oğlu Orhan Bey Bursa’da Gümüşlü Kümbet denilen bugünkü türbesinin bulunduğu yere na’şını nakletti.
Osman Gazfnin Vasiyetnamesinin hulâsası şöyledir:
"Allahû Teâlâ’nın emirlerine muhalif bir iş eylemeyesin.
Bilmediğini Şeriat ulemâsından sorup anlayasm, iyice bilmeyince bir işe başlama- yasın.
Sana itaat edenleri hoş tutasın.
Askerine in’amı, İhsam eksik etmeyesin ki, insan ihsânın kulcağızıdır...
Zâlim olma!
Alemi adaletle şenlendir ve Allah için cihadı terk etmeyerek beni şa’d et!
Alimler riâyet eyle ki, şeriat işleri nizam bulsun.
Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet, ikbâl ve hilm göster.
Askerin ve malınla gurura
kapılıp, şeriât ehlinden uzaklaşma.
Bizim mesleğimiz Allah yoludur. Ve maksadımız, Allah’ın dinini yaymaktır... Yoksa, kuru kavga ve cihangirlik dâvâsı değildir... Sana da bunlar yaraşır.
Daima herkese ihsânda bulup!
Memleket işlerini noksansız gör! t
Hepinizi Allahû Teâlâ’ya emânet ediyorum."
(İslâm Âlimleri Ansiklopedisi,
(c. 10, s. 380)

OSMAN GAZİ NİN MİRASI
Herşeyini, İslâm için, inandığı yüce değerler için edinmiş ve onun için harcamıştı. İşte bıraktığı mirası:.,
"Denizli bezinden içi * âlemi i yapılmış bir sanklık bez, bir at zırhı, bir tuzluk, bir kaşıklık, bir çift çizme, kırmızı renkli sancaklar, iki uçlu bir lulıç, bir tirkeş, tahta bir taht, bir mızrak, birkaç at, üç sürü koyun..." (Osmanlı Sultanlan, Sayfa : 75)

NETİCE
Her ünlü İslâm büyüğü gibi, Osman Gazi de bir mürşid-i kâmil vesilesiyle "Büyük Kapı"dan alıyordu gücü, kuvveti, ilhamı...
Meşhur Ahi şeyhi Edebâli olmasaydı, Osman Gazi’den;
Tabduk Emre olmasaydı, Yunus Emre’den;
Şemsi Tebrizi olmasaydı Mevlâna’dan;
Akşemseddin olmasaydı, Fatih Sultan Mehmed Han’dan;
Abdülhâkim Arvâsi Hazretleri olmasaydı, Necip Fazıl’dan söz edilebilir miydi?
Osman Gazî, mühim kişiliği, devlet kuran dehası ye kahramanlığı ile adını Türk İslam Ta- rihi’ne altın harflerle yazdırdı.
Müslümanlara, her yönden ömek bir hayat yaşatmış olan mübârek Atam selâm sana... Ruhun şa’d olsun!