HUTBE:
İMÂNIN VERDİĞİ KEMAL
Osman KESKİOĞLU
Muhterem Cemaat,
Bizleri yoktan vareden Allâhu Teâlâ, peygamberleri vâsıtasıyle kullarına doğru yolu göstermiş, yaradılıştan gaye ne olduğunu da bildirmiştir. Zâriyât sûresinin 56 ncı âyetinde şöyle buyuruluyor:
“Ben cileri ve insanları ancak beni tanıyıp bana kulluk etsinler diye yarattım,”
Öyle ise, kul, yaratan Allah’ına îman ve ibâdet eder. O’nun gösterdiği doğru yola gider. Bu sûretle yükselir, kâmil bir mü’min, olgun bir insan olur ve gayesine ulaşır. Böyle olan kullarına Cenâb-ı Hakkim mükâfâtı büyüktür. Bu husus, Bakare sûresinin 25 nci âyetinde şöyle bildirriliyor:
“İmân edenlere ve yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele!”
Ahzâb sûresinin 47 nei âyeti de aynı müjdeyi veriyor:
“İnananlara müjdele ki Allah’dan kendilerine büyük bir lütuf vardır.”
Bu müjdeye lâyık olmak isteyen kul, namazla mîrâcını yapar, zekâtla malını temizler, oruçla kalbini tasfiye edip ruhunu yükseltir, maneviyat âleminde dolaşır, Allah’a yaklaşır, iman ve sâlih işler insanı dünya ve âhiret saadetine kavuşturur. Mü’minlerin duası şudur: “Rabbimiz, bize dünyada da iyiyi âhirette de iyiyi ver.” “Rabbimiz biz inandık, kusurlarımızı bağışla, günahlarımızı affet. Bizi iyilerle beraber haşret.”
İman insanın kalbinin nûru, hayâtının ışığı, yolunun rahberidir. İmanda ihlâs şarttır. îmânı tam olanın işleri de temiz ve doğru olur. Mü’min işlerini ve davranışlarım düzenler, hayırlı ve faydalı işleri yapar, kötü olanlardan sakınır. İmânı onu olgunlaştırır, üstün bir insan yapar. Sağlam îmandan temiz ve iyi ameller doğar. Kaadir-i Mutlak olan Allah’a îman, insana şeref ve İzzet verir, taş ve ağaç parçalan gibi âciz maddelere tapan insanın insanlığı ölür, şerefsiz olur. Bu türlü âciz şeylerden yardım dilemek insanı miskinleştirir. Rahman ve Rahim, Alîm ve Hakîm, Kaadir ve Kayyum olan Allâh’a îman, insanı fazilet ve şeref sâhibi kılar, öyle kimsenin elinden ve dilinden hayırdan başka bir şey çıkmaz. İmânı onu dâima hayra sevkeder. İman kuvveti herşeyi yener, her engeli aşar, îman ümit verir, iyiye ve doğruya götürür. Allah’tan kuvvet alan, Allâh’a güvenen kimse neler yapmaz! Hayâta mânâ veren, saâdeti mânâlandıran atıcak îmandır. Kalbi îmâna açılan kimse Allah’tan inen bir nûr içindedir. İman kalbin hür bir fiilidir. Kalbe kimse karışamaz; oraya îmandan başka bir şey yakışamaz.
İmandır o cevher ki, îlâhî, ne büyüktür,
İmansız olan paslı yürek sînede yüktür.
İman, sâhibini öyle olgunlaştırır ki, onun sevgisi bütün insanlığı kucaklar. Duâ ve niyazlarında bile başkalarını unutmaz. “Rabbim, hesap gününde beni, anamı, babamı ve umum mü’minleri bağışla” diye Allâh’a yalvarır, o mü’minlerin içinde “Yâ Rab, Cehennem’de benim vücudumu o kadar büyüt ki, başka kullarına orada yer kalmasın.” diyecek mertebeye ulaşanlar vardır.
Kur’ân-ı Kerîm mü’minlerin vasıflarını bize şöyle anlatır:
“Onlar ki, Rabbimiz, bizler îman ettik, Sen bizim günahlarımızı bağışla ve bizleri Cehennem ateşinin azabından koru, derler. Onlar sabreden, doğru olan, gönülden bağlanarak kulluk eden, hayır uğrunda mal sarfeden, seher vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dileyenlerdir.” (Âl-i İmrân sûresi, âyet: 16 - 17.)
Allah cümlemizi îman nurundan ayırmasın. Âmin.