Makale

SU VE VÜCUTTAKİ ÖNEMİ

SAĞLIK KÖŞESİ:

SU VE VÜCUTTAKİ ÖNEMİ

Dr. Kemal TOPALAN

Röntgen Mütehassısı

Su, oksijenle hidojenin birleşmesinden meydana gelen saydam bir cisim olup katı, sıvı, gaz halinde bulunur. Kimyasal olayların en belli cisimlerinden biridir. Besinler arasında suyun değeri pek büyüktür. Bü­tün canlı varlıklar gibi insan vücudu da suya şiddetle muhtaçtır. Vü­cuttaki bütün besin alış verişi su ile yapılır. Bu sebeple vücuda günde ortalama 2-3 litre su girmesi lâzımdır. Besinlerin sindirilmesi, özümle­me, emilme ve besinlerin vücutta dolaşımı, salgı maddelerinin dışarıya atılması, hücrelerde kimyasal reaksiyonların meydana gelmesi, kan do­laşımı hep su sayesinde olur. Şu halde; hayat su ile vücut bulur. Sindi­rilen maddeler su sayesinde hücreye kavuşur. Hücrede yanma neticesi husûle gelen artıkların vücuttan atılması için suya çok şiddetle ihtiyaç vardır. Su, terleme yolu ile vücuttaki fazla sıcaklığı da alır. Vücut sı­caklığının ayarlanmasında rol oynar. Hücrenin stoplâzmasmda çoktur. Vücuttaki hayatsal olayların, normal devam etmesi için kâfi miktarda suyun bulunması ve su miktarının ihtiyaca göre ayarlanması önemli işlerden birisidir.

Normal şartlar altında günde ortalama böbrekler, bağırsaklar, ak­ciğerler ve deri yolu ile 3 litre su dışarı atılır, Su kaybı kas çalışmaları­nın az veya çok oluşu ve ortam şartlarına göre çok değişir. Çölde yaşa­yan insanlarda vücut giinde ortalama 5-10 litre su kaydeder. Vücut suyunun % 15 ini kaybederse ve onu telâfi edemezse hayat olayları bozu­lur. İnsan vücudunun her organizmasında su vardır. Ergin bir insanın vücut ağırlığının % 77 si sudur. Kaslarda % 70, deride % 64, kanda % 85, karaciğerde % 71, dişte % 2 dir.

Vücut kaybettiği suyu telâfi etmek için zayi ettiği kadar su alması gerekir. Vüeutta su alış-veriş ini idare eden sindirim merkezi ile hor­monlardan kurulmuş bir sistem beraberce çalışırlar, içilen su bir saat içinde bütün organlara yayılır. Su metabolizmasını böbrekler idare eder. Pazla su böbrekten çıkarılır. Susuzluk halinde böbrek suyu vücutta tutar. Vücut sarfettiği suyu, hergün içtiğimiz sudan, besinlerdeki sudan, ye­meklerin içine konan sudan, vücut içinde kimyasal olaylar neticesi mey­dana gelen sudan alır. Suyun yaşamak için nekadar lüzûmlu bir gıda ol­duğunu ve susuzluğun çok az tahammül edebildiğimiz bir mahrumiyet bulunduğunu hepimiz lâyıkıyle biliriz.

İçtiğimiz suyun içerisinde kalsiyum bi korbonat ve karbon asidi vardır. Bunlar çok azdır. Eğer bunlar olmazsa su çok tatsız olur. Biz dünya yüzünde suyu, su halinde en çak kullanan bir milletiz. Memleke­timizde bu güzel nimetten istifâdeyi bilmez ve onun değerini daima düşürmeye çalışırız. Bugün için içtiğimiz su emniyet altında değildir. Bu emniyetsizlik suyun ya menşeinde veya toplanıp sevk edilme safhasında veya kullanmaya verilme seklinde alınması icap eden tedbirlerin tamâmen ihmâl edilmiş olmasından ileri gelmektedir. İçme sularımızın muh­telif yollarla kullanmamıza gelinceye kadar geçirdiği safhalardaki lâubâliliği hiçbir zaman gözümüzden kaçırmamalıyız.

Bir şehre getirilen su iki yönden tetkik edilmelidir:

1 — Yeter miktarda su tedarik etmek,

2 — Bu suyun sağlık bakımından temizliğini temin etmek.

İnsana lâzım olan su yalnız içmek için değildir. Yıkanıp temizlen­mesi, mutfaklarında, evlerinde muhtelif maksatlarla kullanacağı suları da düşünmek lâzımdır. Bunlar da içme suyu kadar temiz olmalıdır. Şe­hirlerde insan başına günde 100 litreye kadar suya ihtiyaç vardır. Su­ların naklettiği mikroplarla meydana gelen bulaşıcı hastalıklar çok gö­rülmüştür. Kolera, tifo, dizanteri gibi... Onun içindir ki, bu gibi suları daha ziyade birçok defalar kurak ve yağmurlu mevsimlerde tahlil et­tirmek lâzımdır. Bir defa tahlil ile halkın hizmetine açmak sağlık bakı­mından iyi neticeler vermez. Yeryüzünde akan ve durgun olarak bulu­nan sular veyahut geçtikleri arazinin evsafı suyu temizlemeye müsait bulunmayan yeraltı sularının mâhiyeti, ne şerâit altında olursa olsun, daima şüpheli telâkkî edilmelidir.

Bir şehir kurulurken evvelâ suyunu ve kanalizasyonunu düşünmek şarttır. Bu iki mühim problem halledildikten sonra şehir kurulur, in­sanların içecekleri sularda kimyasal zehirler, hayvansal asalaklar bu­lunmamalıdır. Tadı, kokusu fena olmamalıdır. Tiksindirmemelidir. Renk­siz ve berrak olmalıdır. Yemek pişirmekte ve temizlikte kullanmaya el­verişli olmalıdır. Isısı 7-10 derece arası bulunmalıdır.

Sıcak su tatsızdır, susuzluğu gidermez. Suda; ince kumlar, mantar­lar, karbonatlar, bakteriler, tuzlar bulanıklık yapar, Bu gibi sular işta­hı keser. Suda erimiş bulunan kalsiyum, magnezyum gibi toprak alkali­leri suyun sertliğini meydana getirirler. Sıfırdan başlayıp 50 dereceye kadar su vardır. Sertlik suyun tadını değiştirir. Ev işlerinde, sanâyîde sertliğin ehemmiyeti yoktur. Birçok yiyecekler sert suda çabuk pişmez. Çamaşırda, bulaşıkta çok sabun harcanır. Az köpürür. Sert su kayna­dığı zaman kaplarda, kalorifer borularında çöküntü bırakır.

Netîce olarak, en büyük ihtiyacımız olan suyun dâima temiz ve dâima iyisini seçmemizi ve her gideceğimiz yerde su üzerinde titizlikle durup tetkik ettikten sonra kullanmamız gerektiğini bilmemiz lâzımdır.