Makale

MÜBAREK RAMAZANI HÜRMETLE SELAMLIYORUZ

MÜBAREK RAMAZANI HÜRMETLE SELAMLIYORUZ

Ahmet YÜZENDAG

“Ey insanlar! Büyük ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize geldi. Bu öyle bir ay ki içinde bin aydan daha hayırlı olan “Kadir Gecesi” vardır.”

(Hadis-i Şerif)

Yukarıda Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammedi (S. A. S.) in işaret buyur­duğu ay, Ramazan ayıdır. Allah’a sonsuz şükürler olsun ki, esenlikle bu kutsal aya yine girmiş bulunuyoruz. Yalnız içimizi buran, bizi milletçe üzen bir olay var: Kıbrıs dâvası... Haksız olarak düşman zulmüne uğrayan din kardeşlerimizin hür­riyet mücadelesi...

Fakat müsterih oluyoruz ki, bu milli dâvamızda bizim haklı olduğumuzu bütün cihan anlamıştır. Onun için hak, elbette yerini bulacaktır.

Bu atmosfer içinde selâmladığımız; oruç ve ibâdetlerimizle ihyâya çalışaca­ğımız Ramazan ayı’nın yılın diğer aylarından üstün bir değeri vardır. Onun fa­ziletleri sayılamıyacak kadar çoktur. Bu aya kutsiyet kazandıran büyük olay: Mu­kaddes Kitâbımız Kur ân-ı Kerîm’in Ramazan’da nâzil olmaya başlamış olmasıdır. O Kur’ân-ı Kerîm ki, insanları doğru yola yöneltir. İnsana, İnsanca yaşama­yı, ilerlemeyi, birlik ve beraberliği, çalışmayı, üstün ahlâkı telkin eder. Müslüman için zararlı otan her şeyi yasaklar... O, bütün insanlan TEVHÎD’e çağırır...

Ramazan ayı, dini duygularımızın en çok tatmin olunduğu, ilâhî hazların en fazla tadıldığı, hayır işlemekte yarışılıp, şerden o ölçüde kaçınıldığı bir aydır; Oruç ayıdır. Müslümanlar hassaten Ramazan’ı oruçlu geçirirler. Oruç, sevâbı en fazla olan bir ibâdettir. Zîrâ Allâhu Teâlâ: “Oruç benim içindir, mükâfatını ben vere­ceğim.” buyurmuştur. Gerçekten oruç, riyâ götürmeyen ve özellikle Allah ile kulu arasında olan bir ibâdettir. Bu yönden de önemlidir.

Oruç tutmakla, irademiz kuvvetlenir, kısmen de olsa açlığı kendi nefsimizde tattığımız için, yoksulların hallerinden anlama imkânını buluruz. Aynı zamanda bir müslümanın “Ben oruçluyum” diyerek nefsini kontrol etmesini, dolayısiyle in­sanlar arasındaki düzenin daha iyi olmasını sağlar.

Gücü yeten müslümanlarca zekât ve fitre vermek dîni bir vecibedir. Onların da bu ayda verilmesi ayrıca bir değer vesilesidir. Böylece müslümanlar arasındaki yakınlaşma ve kaynaşma zemini hazırlanır; bu da karşılıklı dayanışmayı elle tu­tulur bir hale getirir.

Ramazan ayında câmilerimiz her zamankinden daha fazla dolup taşar. Bu ne kadar güzel şeyi Gönül istiyor ki, her zaman böyle olsun. İnsanlar dâima birbirlerine karşı saygılı, kalpler müşfik, yüzler güleç olsun... Gürül gürül doldurup şenlendirdiğimiz mâbedlerde elde ettiğimiz bilgiler, zihnimizde yer etsin. Aldığı­mız öğütleri tutalım. Bugünümüz, dünümüzden daha iyi olsun. Yarınımız, bugü­nümüzden daha iyi gelsin.

Oruç tutmanın sağlık yönünden de birçok faydalan bulunduğunu yetkili he­kimlerimiz ifâde ediyorlar. Esasen Yüce Peygamberimiz de; “Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz” buyurmuşlardır.

Ramazan ayından söz edilince ister istemez vâizlerimiz ve yaptıkları vaazlar akla geliyor. Vaaz yâni nasîbat insanları Allah yoluna ve insanlık anlayışına bir çağrı­dır. Bu çağrıda başarı kazananlar, hitâbeti ve ikna kaabiliyeti kuvvetli olan vâizler ve hatiplerdir. Hitâb etmek, Öğüt vermek de bir san’attır. Bu san’atın temelini bilgi, kültür, günün olaylarına hakkıyla eğiliş teşkil eder. Tatlı dilden tutunuz da, kıyafete kadar herşey bunda rol oynar.

Nasîbat kadar, nasihati verenin durumu ve tutumu da önemlidir. Nasihatta bulunan kimse güvenilir ve sahasında yetkili olmazsa, verdiği nasihat ne kadar büyük olursa olsun netice sağlanmaz.

Cenâb-ı Allah: “Rabbi’nin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz ki Rabbin, yolundan sapanları da çok iyi biltir; doğru yolda olanları da en iyi bilen O’dur.” (Na/ıi sûresi 125) diye buyuru­yor. Bugün için Önemli olan, herkesin anlayabileceği sâde bir dil, açık bir ifâde­dir. Aynı zamanda kırıcı değil yapıcı, korkutucu değil ısındırıcı ve sevdirici bir yol tâbip etmek gerekir. Zaran yok, az konuşulmalı, fakat gerçeği konuşmalı, ikna edici olmalı, öz konuşulmalıdır. Zaman kavramı, çok çalışma ihtiyacı asla gözden ırak tutulmamalıdır.

Hurâfeye ve bâtıl inançlara hiç yer verilmemelidir.

Bu husustan gözönüne alan Diyânet İşleri Başkanlığımızın, bazı tedbirler aldığını memnunlukla görüyoruz. Meselâ: Vâaz edecek şahıslann yetki ve kültür bakımından yeterli olup olmadığı dikkate alınıyor. Vâizlerimizin her bakımdan örnek kişiler olmaları memleketimiz geleceği için bir teminat olarak düşünülüyor.

Bu çalışmalar, vaaz müessesesınin daha disiplinli yürümesi, camilerimize akın eden din kardeşlerimizin zamanlarını daha iyi değerlendirmesi amacını güdüyor.

Sevinçle görüyoruz ki, din adamlanmızdan azami şekilde faydalanma yoluna gidildiği bir gerçektir. Onlann memleket sathındaki faydalı çalışmaları çeşitli yön­lerden inşirâh vericidir. Meselâ: Cezâ ve ıslâh evlerinde, dini konuşmalar yapılı­yor. Alınan olumlu sonuçlar elle tutulur hale gelmiştir. Vatan müdafaası, mem­leket kalkınması, okul, yol, hastane yapılması konulannda yapıcı telkinlerde bu­lunuluyor ve bizzat çaba gösteriliyor. Çeşitli hayır kurumları (Kızılay, Verem Sa­vaşı, Çocuk Esirgeme, Türk Hava Kurumu) ile ilk öğretim, trafik, turizm gibi ko­nular hakkında da uyarıcı, teşvik edici vaazlar, konuşmalar yapılıyor.

Büyük Türk Milleti, bilgili, kültürlü, dinine ve memleketine hizmeti amaç edinen din adamlarını çok sever ve hürmet eder, öğütlerini dinler. Onun bu özel­liğinden yararlanmasını bilerek irşâd görevine hız vermek yerinde olur.

İşte bu duygular içinde Mübârek Ramazan ı hürmetle selâmlıyoruz.