Makale

YALANCILIK

YALANCILIK

İsmet SELİM

Sinop Müftüsü

Cemiyetin nizam ve intizamını kökünden sarsan, huzur ve rahatım gideren çok kötü huylardan birisi de yalancılıktır. —Allah korusun— bir cemiyette yalancılık revaç buldu mu, ortada hiç bir şey yokken ya­lan ve iftira makineleri fasılasız olarak çalışıp birtakım asılsız sözler imâl etmeye başladı mı artık böyle bir cemiyette dirlik ve düzenlik ol­mayacağı gibi rahatça yaşamak da mümkün değildir.

İşi gücü mütemadiyen yalancılık olan, tek ayak üstüne en az kırk yalan söyleyen ve asılsız sözleriyle insanları aldatan, biraz Önce söyle­diği yalana biraz sonra kendisi de inanacak kadar alçalan kimselerin hem dünyaları hem de âhiretleri elbette perişandır.

Bu sebepten insanlığın hidayet meş’alesi olan Kur’ânımız, yalancı­lığı kat’iyyetle yasak etmiş, müslümanlara daima doğru sözlü olmalarım emretmiş ve, “Ey îmân edenler! Allah’dan korkun ve doğruyu söyle­yin”[1], “iyice bilmediğin bir şeyi söyleme, çünkü kulak, göz, kalp bunla­rın hepsi yaptıklarından mes’uldür”[2] buyurmuştur.

Çok sevdiğimiz Peygamberimiz de (A.S.) Ashâb-ı Kirâm’a, doğru sözlü olmayı emrederek onları yalancılıktan şiddetle men’etmiş, doğruluğun se­lâmet, yalancılığın felâket yolu olduğunu beyan etmek üzere “Doğru sözlülük (insanı) iyiliğe, iyilik de Cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah’ın yatımda sıddîklar derecesine çıkar. Yalan (insanı) kötülüğe, kötülük de Cehennem’e götürür, insan, yalancılık yapa yapa so­nunda Allah’ın katında yalancı olarak yazılır: “Sizi yalan söylemekten men ediyorum, çünkü yalan îmâna aykırıdır.” buyurmuşlardır. Daha böyle bir çok hadîs-i şeriflerinde, yalancıların akıbetinin kötü olduğunu ifade etmişler, yalancılık kötü huyu kendisinde bulunan kimselerin mü­nafık olduğunu, Allâh-u Teâlâ (C.C.) kıyamet gününde üç sınıf insanın yüzüne bakmayacağını, bu üç sınıftan birisinin de yalancılar olduğunu be­yan etmişlerdir.

Bu kadar sarahat karşısında artık bir müslümanın, hakların zayi’ olmasına ve bir çok fâciaların vücuda gelmesine sebep olan yalanı söylemesine imkân yoktur. Karı-koca arasının te’lîfi, komşu ve akraba ara­sının düzeltilmesi konusunda, bîr de harp meydanlarından başka hiç bir yerde yalanın söylenmesine cevaz yoktur. Şu halde şakadan dahi olsa bir müslüman, yalan söylememeli, (bu, zararsız yalandır!) dememeli. Ço­cuklarımıza dahi bazı yapamıyacağımız vaadlerde bulunarak yalancılığa alışmamalı ve onları da alıştırmamalıyız. Esasen müslümanlar, sözü hak, gözü tok insanlardır. Peygamber Efendimizin (A.S.) ve Ashâb-ı Kirâm’ın değerli şahsiyetleri bu hususu te’yîde kâfidir. Bilhassa dedelerimiz olan Müslüman Türkler îmânlarından aldıkları ilhamla doğru sözlülüğü ve tok gözlülüğü şiar edinen, (yalanla îmân bir arada durmaz!) diyen şe­refli ve mert insanlardı.

Aziz müslümanlar, biz de onlar gibi olmaya çalışalım. Bilelim ki, îmânımız varlığımıza ve tarihimize; saadet ve selâmetimiz de sadakatımıza bağlıdır. Allah (C.C.), daima doğrularla beraberdir.



[1] Ahzab sûresi, âyet 70.

[2] İsrâ sûresi, âyet 35.