FETVA EMİNLERİ
31
M. Vârmk Şükrü ALTINBAŞ
FETVÂ EMÎNÎ
Ahmet Efendi
Konya’lıdır. Tahsîlini bitirdikten sonra Medreseler devrederek Fetvâ Emânetine tayin olunmuş ve sonra Galata ve 1136 da Bursa Mollası olmuştur. 1139 senesi Zilhiccesinde vefat etti. Rahmetu’llâhi aleyh. Fakîh, nebîh bir zât idi.
Kuyûd-ı vakfiyede “İstanbul’da Atpazarı civarında Manisa’lı Mehmed Paşa mahallesinde esbak Emînü’l-Fetvâ Ahmed Edendi Mektebi” diye gördüğümüz mektep bu zâtın olsa gerektir.
32
FETVÂ EMÎNİ
Ali Sâcidî Efendi
İstanbul’da Boğaziçinde (İstinye) cıvârındaki (Yeniköy) de doğmuştur. Bu sebeple (İstinyeli) şöhretiyle mâruftur. Asrı ulemâsından Mahmud Efendi, Kara Halil Efendi, Tatar Abdülhalîm Efendi gibi fâdıllardan okuduktan sonra alelusul Medreseler devrederek 1100’de Belgrad, sonra Tarablus-Şam ve Galata Kadısı olmuş ve Yenişehirli Abdullah Efendi 1130’da geyhu’l-İslâm olunca müşârün-ileyhi takvâsına binâen Fetvâ Emini nasbetmiştir.
İstanbul pâyeli Kevâkibî-zâde Mustafa Efendi, vaktinden evvel nâil-i meram olmak hevesine düşüp Şeyhü’l-İslâm Abdullah Efendi’yi iz’âc ettiğinden Şeyhü’l-İslâm Efendi, onun alâ cenâhi’l-isti’câl Kuşadası’na uçurulması iltimâsiyle 1135 senesi Rebîü’l-Âhırının on sekizinde tercüme sâhibi Ali Sâcidî Efendiyi Sadr-ı A’zam Paşa nezdine gönderdi. Sâcidî Efendi Sadr-ı A’zam Paşa’yı gördükten sonra ferman yazılıncaya kadar intizâr için Sadr-ı A’zam’ın Dâmat Kethüdası Mehmed Paşa’nın odasında otururken füc’eten vefât eyledi. Rahmetu’llâhi aleyh.
İbrete şayandır ki, ferman o gün yazılıp necm-i ikbâli ufûl eden Kevâkibî-Zâde, ertesi gün karadan menfâsına revân olmuş ve Sâcidî Efendinin na’şı o vakit Fatih Câmii musallasından kaldırılıp kara toprak altında Allâh’ın rahmetine bırakılmıştır. Vefâtına seleflerinden yukarıda tercümesi geçen Edirneli Kâmi Efendi:
Nâil-i gülzâr-ı Cennet ola yâ Rab Sâcidi
târihini söylemiştir.
Müşâriin-ileyh fakîh, müteverri’ şiir ve inşâda mâhir hoş sohbet bir zât idi. Bu beyitler cümle-i eş’ârındandır:
Can bulur kalıb fersude-i tarz-ı veysî
Kilk-i İsâ nefesim eylese ifşa-yı suhan
Edemem vâdi-i ta’birde ırhâ-yı ınân
Tenkdir eşheb-i endişeme sahrâ-yı suhan.
(Devamı var)