Makale

Papağan'ın dili ve güzelliği canı belâsıdır...

Dr. MEHMET ÖNDER
Mevlânâ’nut en büyük eseri Mesnevî’dir. Hikayeli anlatım metoduyla verdiği öğütlerden, her sayımızda sizlere bir demet sunacağız.

Papağan’ın dili ve güzelliği canı belâsıdır...


Bilindiği gibi, büyük Türk Mütefekkiri Mevlâna Celâleddin’in en büyük eseri Mesne- vi’dir. Mesnevi, Farsça ve manzum, en eski nüshaya göre 25618 beyit ve altı cilddir. Hazret-i Mevlânâ, her cildin başına mensur bir dibâce (önsöz) yazmıştır. Dibâceler o cildin özü, mayasıdır. Mesnevi’deki tasavvufî düşünceler, dinî öğütler, halk hikâyeleri ile süslenerek daha bir güçlendirilmiştir. Mevlânâ, eskilerin (tahkiye) dediği hikâyeli anlatım metoduna büyük önem vermiş, bir hikâyeyi anlatırken başka hikâyeye geçmiş, sonra ilk anlattığı hikâyeye dönerek onu tamamlamış, hikâyenin sonuna o hikâyeyle ilgili öğütlerini sıralamıştır. Böylelikle Mesnevi, öğretici, eğitici, herkesin kolaylıkla ve zevkle okuyabileceği bir eser olmuş, Mevlâna’nın sürükleyici üslubu, Mesnevi’yi yüzıllardır okunan bir şaheser haline getirmiştir. Mevlânâ, Mesnevideki fikirlerini, bu fikirlere uygun âyetler ve hadislerle takviye, hatta bunları şerh ve tefsir etmiştir.
Dünyanın bir çok dillerine çevrilen Mesnevi, Türkçe’ye de birçok kereler tercüme edilmiş, şerhleri yapılmıştır. İşte onlardan biri...
Biz, Dergimizin bu sayısından itibaren Mesnevi hikâyelerinden okuyucularımıza, onların çok sevecekleri örnekler- vermeğe başlıyoruz. İl hikâyemiz, Mesnevi’nin Birinci cildinden: “Papağanın güzelliği ve dili can belasıdır Hikâye şöyle:
"Zengin bir tacir, evinde güzel sesli, konuşkan, şen- şakrak bir papağan beslemekte, onunla eğlenmektedir. Birgün, ticaret için Hindistan’a gitmek üzere yol hazırlığına başlar. Ev halkının her birine ayrı ayrı:
- Söyleyin, size Hindistan’dan ne getireyim?
Ne istersiniz?..
diye sorar. Herkes birşeyler ister. Sıra papağana gelince tacir:
- Ee!. Sen de söyle bakalım güzel kuşum. Sana ne getireyim? der.
Papağan boynunu büker: Madem ki Hindistan’a gidiyorsun, oradaki papağanları görünce, benim halimi etraflıca anlat. De ki, sizin hasretinizi çeken bir papağanım var. Bizim evde bir kafeste hapso- lunmuştur. Size selâm söylüyor ve sizden yardım istiyor. Yazık değil midir ki ben burada, gurbet ellerde acı çekeyim de siz yeşillikler, ağaçlar arasında, gül bahçelerinde dolaşasınız. Dostların vefası böyle mi olur?, diyor de...
Tacir:
- Pekâla bütün bunları söyleyeceğim...
Diyerek yola düşer. Hindistan sınırlarına girdiği zaman, gerçekten dallarda ötüşen birkaç papağan görür. Atını durdurup, onlara seslenir. Papağanın kendisine söylediği sözleri birer birer anlatır. Bu sözleri dinleyen papağanlardan biri, titremeğe başlar. Az sonra da, nefesi kesilir, düşüp ölür.
Tacir bu duruma çok üzülür:
- Yazık! bir cana kıydım. Herhalde benim papağanımın ya sevgilisi, ya da akrabasıy- dı. Keşke konuşmasaydım, haber vermeseydim. Zavallıyı yaktım, canına kıydım. diye döğünür. Bu üzüntüyle Hindistan’a gelir, alış-verişini yapar, herkese ayrı ayrı hediyelerini alır... Bir süre sonra da memleketine döner.
Evinde hediyeleri dağıtırken, papağan seslenir:
- Bu kulun armağanı yok mu? Hindistan’da ne gördün, oradaki papağanlara ne söyledin?
Tacir gördüklerini anlatmak istemez ama, papağan İsrar eder, o zaman tacir:
- Söyleyemem. Bir aptallık ettim, senden onlara haber götürdüm, şimdi pişmanım o sözlerden der. Papağan:
- Efendim, niçin pişmansın. Bu üzüntüne sebep nedir? Lütfen söyle...
Tacir, bu ısrara dayanamaz:
- Ne olacak?, der. Senin şikâyetlerini onlara iletince, içlerinden biri dayanamadı, tit-reyerek düşüp öldü. Şimdi ben, "Ne yaptım da söyledim" diye pişmanlık içinde kıvranıyorum. Ama olan oldu..
Papağan bu sözleri işitince o da titremeğe başlar. Biraz sonra da kaskatı kesilir!. Tacir durumu görür görmez.
- Eyvah... der... Ey güzel papağanım, ey güzel sesli kuşum, Ey gönlümün neşesi, sana ne oldu böyle. Vah, yazık... diye inlemeğe başlar. Papağanı kafesten çıkararak dışarı atar. Atmasıyla da papağan birdenbire fırlayarak bir dala sıçrar. Tacir şaşırmıştır. Papağana seslenir:
- Hey, bu hal nedir? Ne oluyor?
Papağan şen-şakrak cevap verir:
- Hindistan’daki papağan o hareketiyle bana bir nasihat gönderdi. Dedi di: "Konuşmayı, neşeyi, ötüşü bırak, çünkü sen bu hallerinle kafestesin". Ve sonra kendisini ölü göstererek "Benim gibi yap! Benim gibi öl ki kurtulasın.." demek istedi.
Papağan bunları söyledikten sonra, daldan dala sıçrayarak uzaklaşır gider".

MESNEVİ: - Kim güzelliğini mezada çıkarırsa ona yüzlerce kötü kaza yüz gösterir. Düşmanların kem gözleri kin ve gayzları; hasretleri; kovalardan su boşalır gibi başına boşalır. (Beyit: 1835 - 1836).


Rahmet Paketi Kandiller Geçidi
ÜÇ AYLAR

Bu günlerde bir çok yerde; sokakta- evde, müminler arasında sık sık konuşulan bir konu, üç aylar.
- Buyrunuz, yemez misiniz?..
- Teşekkür ederim. Niyetliyim. Uç aylara girdik ya...
Öyle ya, üç aylara girdik.
Ramazandan önce oruçla buluşanlar.
Cumaya koşanlar..
Namaza başlayanlar..
İbadetlerini ziyadeleştirenler..
Tövbe ile Allah’a daha çok yaklaşanlar..
Yapılan dileklerin dalga dalga Allah’a ulaştığı,
Dökülen pişmanlık göz yaşlarının günahları silip-yokettiği kandiller geçidi. Melek! olduğu kadar, şeytanî özelliklere de sahip; günah işlemeye müsait bulunan insanın günahların-dan temizlenmesi için bir fırsattır üç aylar..
Peygamberimiz Efendimiz:
"İnsan günah ile eskir, tövbe ile yamanır.." buyuruyor.
İşte bu müjdeye nail olabilmek için üç ayların manevi berraklığından, kandillerin aydınlığından istifade eder müminler..
Uç aylar paketinin, müminler için yeniden nefs muhasebesi yapmaya, İslam Dünyası için de rahmete vesile olmasını dileriz.