Makale

başyazı

başyazı

Prof., Dr. Ali Bardakoğlu
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI

İnsanlığa rahmet olarak gönderilen ve özünde yaratanı tanıma ve yaratılanı sevme olan semavî dinler ve bunun son kemal halkası olan İslâm dini terörü, haksız yere kan dökmeyi, toplumsal huzur ve güveni sarsacak hiçbir eylemi onaylamaz. Kan dökme, bencillik, haksızlık ve tedhiş insanın doğasında gizlenmiş bir eğilim olup, bu duygu ve yöneliş sanat ve eğitimle, din ve ahlâkla, toplumsal düzeni sağlayan kural ve yaptırımlarla, yani insanlık medeniyetini oluşturan öğelerin elbirliği ile kontrol altında tutulmaya çalışılır.
Kur’an’da anarşi, toplumsal şiddet ve terör gibi toplum huzurunu bozucu eylemler (fesat) insanlık suçu, Allah ve Resûlüne karşı savaş açma olarak görülüp, bu tür eylemlerin birey ve toplum açısından acı sonuçları hatırlatılmış, buna karşılık barışçıl ve yararlı amelin (amel-i salih) dünya ve ahiret hayatı için önemle üzerinde sıkça durulmuştur. Kur’an’ın, iyilik ve ıslahat iddiasıyla yola çıkan bir kısım insanların gerçekte yeryüzünde bozgunculuk yaptıkları uyarısı da bu konuda bireysel tercih ve karar yerine, ortak bilinç ve sağduyunun hakemliğine vurgu olarak ayrı bir anlam taşımaktadır.
Ancak, gerek Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın tarihinde, gerekse İslâm’ın tarihinde dinî sembol ve kavramların terör ve şiddet eylemlerini meşrulaştırmada kullanılması eksik olmamıştır. Özellikle geride bıraktığımız yüzyılın son çeyreğinde dünyada hem dinî eğilimlerin yükseliş trendi gösterdiği ve dinî hareketlerin toplumsal ivme kazandığı, hem de dinî referanslı terör ve şiddet olaylarının tırmanışa geçtiği görülmektedir. Ülkemizdeki son terörist saldırılar din ile terör ilişkisini yeniden gündeme taşımış, özellikle de dinî değer ve duyguların terörü beslemede kullanılmasının önüne nasıl geçileceği konusunda bir dizi arayışı hızlandırmıştır.
Ekonomik gelir dağılımının derin eşitsizlikler yarattığı, işsizliğin yoğun olduğu, ülke bağımsızlığı ve gelecek endişesinin bulunduğu toplumlarda din, ırk, etnik kimlik ve bölgesel aidiyet duygularının şiddete kanalize edilmesinin kolaylaşmakta olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Sağlıklı dinî bilgilenmenin sağladığı özgüven böyle bir ortamın olumsuzluklarını azaltıcı bir role sahipken, din konusunda yanlış ve saptırılmış eğitim, rasyonel düşüncenin yerini duygusallığın alması, bu olumsuzlukları tetikleyici bir işlev görmektedir. Böyle olunca terörü önlemede polisiye tedbirler, teröre kaynaklık eden ortamın analizi ve ona göre önlemlerin alınması ne kadar gerekli ise, terörle mücadelede ve onun kaynağını zayıflatmada insanları İslâm dini konusunda sağlıklı bilgilendirmek, devlet eliyle örgün ve yaygın din eğitimini geliştirerek dinin yanlış ve saptırılmış yorumları karşısında toplumsal bilinç oluşturmak da aynı derecede önem taşımaktadır. Çünkü dine ve kutsala bağlılık adına terör eylemi ve terörü meşrulaştırmak, ancak doğru bilgiyle yüzleşmekten kaçırılmış ve kapalı kapılar ardına alınmış sığ ve yanlış bir bilgiyle ve çarpık bir eğitimle mümkün olabilir.