Makale

Lütfi Şentürk'le kısa bir röportaj

RÖPONTAJ:

MESUT ÖZÜNLÜ

Camilerimiz, hem Hakk’a açılan gönül kapımız, hem sanat ve marifetle yükselen ruh yapımız, hem de iman gücüyle çelikleşen yurt tapu- muzdur. Son günlerde cami- [ terimizle ilgili kamuoyunda oluşan bazı endişeleri de göz önüne alarak, Din işleri Yüksek Kurulu Üyesi Sayın Lütfi Şentürk’le kısa bir röportaj yaptık.

• Sayın hocam! Dinimize göre cami ve mescidin konumu nedir? Cami ve mescit inşaa etmenin dinimizdeki yerinden biraz söz eder misiniz?

Bilindiği üzere camiler toplu halde ibadet edilen yerlerdir. Bu amaçla yapılmıştır. Peygamberimiz (s.a.s)’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde ilk yaptığı işlerden birisi, Medine’de Kuba Mescidi ile Mescid-i Nebevi dediğimiz Medine Mescidi’ni inşa etmiş olmasıdır. Bu mescitlerin inşasında, Peygamberimizin bizzat çalıştığını ve taş taşıdığını biliyoruz. Bu, cami inşa etmenin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Bu itibarla, tarih boyunca Müslümanlar bilhassa Müslüman Türkler, cami inşaatına büyük önem vermişler, gittikleri her yere cami ve mescitleri de götürmüşlerdir. Bugün bile Avrupa’ya çalışmak için giden Türk işçileri, orada kubbeli ve minareli camiler inşa etmişlerdir. Tabii bu, Peygamberimizi örnek almak ve Peygamberimizin yaptığı bu işi devam ettirmiş bulunmak içindir. Cami inşa etmenin önemi açıktır. Çünkü Müslümanların bir araya toplanması, birlikte ibadet etmeleri, birlikte dua etmeleri-, bütün bunlar İslamiyet’in özelliklerinden birisidir. Cemaat ve cemaatle ibadet etmeye İslam dini büyük önem vermiş, günde beş vakit kılınan namazın yalnız başına kılınan namazdan daha sevap olduğunu bildirmiştir. Hatta bundan daha büyük çapta, bütün dünya Müslümanlarının bir araya toplanması bakımından da, haccı farz kılmıştır. Bunun için Peygamberimiz (s.a.s.) bir Hadis-i şeriflerinde "Kim Allah rızası için bir mescit inşa ederse, kıyamet gününde Cenab-ı Hakk mükafat olmak üzere ona Cennette bir köşk inşa eder." buyurmakla, cami inşa etmenin önemini vurgulamıştır. Bu bakımdan cami inşa etmenin Dinimizdeki yeri büyüktür, sevabı çoktur, insan öldükten sonra bile sevabının amel defterine yazılacağı bir sadaka-i cariye hükmündedir.
• Efendim, biraz da cami ve mescitlerin din hizmeti ağsından önemi hakkında malumat verir misiniz?
Az önce de ifade etmiştim, din hizmeti bakımından camilerin büyük önemi vardır. Çünkü din hizmeti büyük çapta camilerde yapılmaktadır. Vaizlerimiz halkı camilerimizde aydınlatmakta, toplu halde ibadetler camilerde ifa edilmekte, hatta yavrularımı’ za Kur’an-ı Kerim dersi camilerde verilmektedir. Böylece hem büyükler hem küçükler, camilerimizde aydınlatılmaktadır. Bu bakımdan camilerimiz birer mektep, okul mesabesindedir.
. Bu yönüyle camilerimiz din hizmeti açısından önemlidir.
• Sayın hocam, çıkartılan son yasal düzenlemeye göre, bütün cami , ve mescitlerin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın uhdesine tevdi edilmiş olmasının ne gibi pratik sonuçlan olabilir?
_ Şüphesiz Din konusunda toplumu aydınlatma görevi, kanunla Diyanet İşleri Başkanlığı’na verilmiştir. Camiler büyük çapta zaten Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yönetilmekte idi. Bütün camilerin tek elden yönetilmesi, görevlilerin tek merkezden görevlendirilmesi; hizmetin birlik ve bütünlük içerisinde yürütülmesi bakımından önemlidir. Böyle olması lazımdı ve böyle olması gerekiyordu. Çünkü ayrı ayrı kaynaklardan camilerin yönetilmesinde bir takım aksaklıklar meydana geliyor, yanlışlıklar oluyordu. Bu bakımdan tek elden, tek merkezden yönetilmesi için bu kanun faydalı ve yararlı olmuştur.
• Bu yasal düzenlemelerin halkımızda bir takım endişeler meydana getirdiği gözlenmektedir. Böyle bir düzenleme, Din ve vicdan özgürlüğünün kısıtlanması, dolayısı ile camilerin kapatılması anlamına mı gelmektedir?
Kesinlikle camilerin kapatılması veya Din ve vicdan özgürlüğünün kısıtlanması ile bunun hiçbir alakası yoktur. Bütün camilerin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yönetilmesinden daha tabii ve normal hiçbir şey yoktur. Zaten camilerin yüzde doksan dokuz virgül dokuzu, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yönetiliyordu. Bu yönetimin neticesinde camiler kapatılmış mı, Din ve vicdan özgürlüğü kısıtlanmış mı? Hayır, kesinlikle değil. Nihayet az da olsa dernekler veya bazı kişiler tarafından inşa edilip, onlar tarafından yönetilen camilerin de Diyanet İşleri Baş- kanlığı’na devredilmiş olması, hizmetin birlik ve bütünlük içerisinde yürütülmesi bakımından önemlidir. Yoksa bunun, camilerin kapatılması anlamına geleceğini düşünmek yanlıştır. Din ve vicdan özgürlüğünün kısıtlanması şeklinde değerlendirmek de yanlıştır. Zaten böyle birşey sözkonusu değildir.
• Hocam son olarak şöyle bir som yöneltmek istiyorum. Cami ve mescitlerin belli bir merkezden idare edilmesinde, İslam Fıkhı açısından herhangi bir sakınca var mıdır?
Kesinlikle böyle bir sakınca yoktur. Zaten insan istediği yerde ibadetini yapabilir. Fakat toplu halde ibadet edilen mekanlarda bu işin bir takım kurallan olması icab eder. Önce bir görevlinin bulunması gerekir. Bu görevlinin yönetiminde ibadet toplu olarak yapılacak. Bu yönüyle fıkıh açısından hiçbir sakıncası olmadığı gibi, bunda yarar da vardır. Çünkü birlik ve beraberliğin tesisi için yararlı ve faydalıdır. Bu yönüyle de İslam fıkhı açısından herhangi bir mahzur taşımamaktadır.
• Sayın hocam, kıymetli beyanlarınız için teşekkür ederim.

Ben de teşekkür ederim.
Röp.- Mesut ÖZÜNLÜ