Makale

YÖNETİMDE HALKLA İLİŞKİLER ve ÖNEMİ — I —

YÖNETİMDE HALKLA İLİŞKİLER ve ÖNEMİ — I —

Kemalettin ERDİL

1 — GİRİŞ

Benim bu yazıda ele alacağım konu, “Halkla İlişkiler” deni­len disiplinin ne olduğunu tanıtma esasına dayanacaktır.

Toplumda kişinin kişi ile olan münasebetlerini düzenlemede dikkat edilmesi gereken hususları ihtiva eden disiplin, “Beşeri İIişkileri-Münasebetleri”, bu disiplin daha geniş anlamda ve kapsamda düşünüldü­ğü zaman; yani kişinin yahut kuru­mun geniş guruplar veya kitlelerle ilişkilerini içine aldığı zamanda “Halkla ilişkiler” denilen disiplini ortaya çıkarır, buna göre halkla ilişkiler beşeri ilişkileri de içine alan daha geniş muhtevaya sahiptir.

Bizler. Din Hizmetlileri olarak, mesleğimizin gereği olarak milyon­larca vatandaşa hizmet ulaştırmak, hatta ona önderlik ederek onu eğit­mek mecburiyetindeyiz.

Bu vazifeyi ifa ederken hepi­miz, “İslâm dininin inançları, iba­det ve ahlâk esasları ile ilgili esas­ları yürütmek, din konusunda top­lumu aydınlatmak ve ibadet yerle­rini yönetmek üzere” (633 sayılı kanun-Madde.1) özel bir kanunla ku­rulmuş bulunan Diyanet İşleri Baş­kanlığı’nın hizmet politikasını, prensiplerini en iyi ve en müessir bir şekilde halka ulaştırmada aracı olan birer görevliyiz. Ayrıca halktan al­dığımız düşünce ve reaksiyonları objektif bir şekilde ölçüp değerlen­direrek, gereği için usulüne göre Başkanlığı uyarmak zorunluluğun­dayız.

Her müessesenin ve her kurulu­şun merkezi ile kamuoyu arasında bir haber akımı vardır, buna Kominikasyon-Haberleşme akımı denir. Bu akımın seri, tamam ve doğru cereyan etmesi şüphesiz bizlerin ça­lışmasına bağlıdır.

Başkanlıkla taşra ve halk ara­sındaki ilişkilerin sıhhatli bir şe­kilde çalışması bir anlamda bütün personelimizin “Halkla İlişkiler Di­siplini”ni bilmesine tanımasına ve uygulamasına bağlıdır.

İşte biz, bu yazı ile bir nebze de olsa bu disiplini tanıtmaya ve sizlere bu konuda ışık tutmaya gay­ret edeceğiz.

Esas konuya bir ayetin meali ile girmek istiyorum.

Cenab-ı Hak Maide Sûresi 2. Ayette: “İyilik ve fenalıktan sakın­makta yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın, Allah’tan sakının, Allah’ın cezası şid­detlidir.” buyurur.

Bu ayet hem nefsimiz hem de toplumumuz için nasıl hareket et­memizi gösteren en ulvi bir bayrak­tır. Fertler olarak bizler, birbirimize yardımcı olur, biribirimizi tanır, biribirimize karşı hoşgörü ile dav­ranırsak veya bazı hatalarımızı da yardımlaşarak ikna metodu ile or­tadan kaldırabilirsek mutlu ve hu­zurlu bir yaşayış ortamı hazırlamı­şız demektir. Aksi halde iyi niyet ve iyi hasletlerimizi bir tarafa itip biribirimizi kırar, biribirimizden koparsak, hem fert olarak, hem de toplum olarak felakete yönelmişiz demektir.

Bu itibarla yüce dinimiz İslâm, Allah’a ve onun emirlerine gönülden teslimiyet olmakla beraber, bir an­lamda da “İnsanı insana, insanı Al­lah’a bağlıyan yoldur” diye tarif edilmektedir. Evet hiç şüphesiz İs­lâm Dininin felsefesinin temelinde cebir, şiddet ve nefret ettirme değil; şefkât, muhabbet ve ikna etme espirisi mevcuttur. Yani Dinimiz, kişi­nin öncelikle gönlünü fethetme, onu ikna etme esasına dayanır. Bu gö­rüşü pek çok ayet ve hadis mealle­ri ve tarihi olaylarla genişletmek mümkündür. Ancak konuyu belirli bir alan içerisinde bitirebilmek için daha fazla uzatmamız uygun olma­yacaktır.

2— HALKLA İLİŞKİLER NEDİR?

Sosyologlar halka birşey yaptı­rabilmek için üç tesirli yol olduğu­nu kabul ediyorlar. Bunlar :

1. Zor kullanmak,

2. Para ile satın almak

3. İnandırmaktır.1

Halkla İlişkiler, üçüncüsünü ya­ni inandırma metodunu kabul eder. Çünkü çağımızda, özellikle demokra­tik idarelerde kamuoyunun öne­mi bütün ağırlığı ile artık kabul edilmiştir. Halkın inanmadığı, des­teklemediği şeyleri gerçekleştirmek mümkün olmuyor. Yine çağımızda ve demokratik ülkelerde, gerek özel sektör, gerekse kamu kesimindeki kuruluşlar, mamullerini veya hiz­metlerini, gruplara, kitlelere, daha geniş anlayışla kamuya kabullendirebiliyor, onun desteğini sağlayabiliyorsa, hayatiyetini sürdürebil­mekte, aksi halde ya çok pasif bir durumda yaşamakta veya dağılıp kaybolmaya mahkûm bulunmakta­dır.

Öyleyse tabiî ve gerçek olan sos­yal bir olay var ki, o da; toplum içinde yaşayan her fert veya kuru­luş, istese de istemese de, çevresiy­le bir münasebet içerisindedir. Bu ilişkiyi günün şartlarına göre geli­şigüzel yürütmek mümkündür ama, ilişkilerimiz plânlı, devamlı ve bir amaca yönelmiş ise, bu hem çok daha faydah olur, hem de olumlu neticeler doğurur.

Halka hizmet götüren kişi veya kurumlar şunu kesinlikle kabul et­melidirler ki, artık “halk da kim oluyor” düşünce ve politikası çok gerilerde kalmıştır. İşte temelinde­ki bu inançla, Fransız Halkla İliş­kiler Derneği, kendisini “Maison de verre” (Cam Ev) diye tanıtır. Bu Cam Ev sözü, ünlü düşünür. Au­gust Compte’e aittir. August Compt bu sözü ile şöyle demektedir: “Bir işyeri cam bir ev gibi olmalı­dır.” Yani dışarıdan bakıldığı zaman içerisi gözükmelidir. İçerde neler olup bitiyor? Bu kuruluş bir devlet kuruluşu ise ve kararlar alınıyorsa bu kararlar nasıl alınıyor? Hangi tesirler rol oynuyor? Kararlar na­sıl uygulanıyor? Uygulama için halk­tan nasıl yardım isteniyor ve karar­ların yurda faydası nedir? Meselâ bu kuruluş bir ticaret şirketi ise, sattığı mallan nereden alıyor? Ka­ça alıyor? Aldığı ve sattığı malların kalitesinden emin mi? Yoksa müf­teriyi aldatıyor mu? v.s. ne olup bitiyorsa dışandan izlenebilmelidir. Diğer bir söyleyişle duvarları camdan olmalıdır.2

3 — HALKLA İLİŞKİLERİN TARİFİ

Halkla ilişkiler bir idarecilik sanatıdır. Özel yahut tüzel kişilerin yani bir insanın, derneği, Devlet Kuruluşunun veya bir bankanın karşılıklı iş yapmak durumunda oldu­ğu guruplarla temas kurması veya mevcut ilişkilerini geliştirmesi için gösterilecek gayretleri içine alır. Bu da çeşitli tekniklerin kullanılma­sını gerektirir. Bundan ötürüdür ki bu konu, bu gün pek çok ülkede bir meslek dalı haline gelmiş, yük­sek okullarda ve Üniversitelerde kürsüler açılmıştır.

İşte bu konu ile uğraşanlardan Amerikalı bir uzman, Halkla İlişki­lerin 200 kadar değişik tanımını tesbit etmiştir.3 Biz bu tanımlar­dan sadece bir kaç örneği sunaca­ğız.

Halka İlişkiler kısaca: “Fayda­lı icraatta bulunmak, bu icraatı du­yurmak ve bundan fayda görmek­tir”, “Halkla İlişkiler kişi veya ku­ruluşun toplumla, çevresiyle, belirli topluluklarla, planlı olarak ilişkiler kurması, bu ilişkilerini geliştirmesi ve bundan fayda sağlaması için girişilen işlemlerin tümüdür.”4

Başka bir tarife göre de: “Ku­ruluşun kendisi dışındaki kişilerle (hedef kitle, belirli gruplar, kitleler ya da genel anlamda kamu oyu) ilişkilerini yürütmekten ibaret olan bir yöneticilik sanatıdır.”5

Encyclopedia Britannica’da da şu şekilde tanımlanmıştır: “Halkla İlişkiler bir kurum veya kişinin kamu ile olan ilişkilerinin düzeltilmesi ve yorumu ile ilgili ça­lışmalardır.”

Bir başka tanımda da: “Halkla İlişkiler, kamu oyunu etkileme ve ondan etkilenme sürecidir.”6 di­ye belirtilmiştir.

Halkla idare, idare ile halk ara­sında karşılıklı ilişkiler söz konusu olunca, karşılıklı bir haberleşme akımı doğar. Bu akım, kaynakla hedef kitle arasmda haberleşme sistemini ortaya çıkarır. Bu anlam­da Halkla İlişkiler; “İki yönlü bir komünikasyon sisteminin planlı bir tarzda kurulmasıdır.”7

Yine bu konuda en çok bahsedi­len diğer tariflerden bazıları da şun­lardır:

“Halkla ilişkiler, halkı etkileyen söz, hareket veya olaydır.”

“Halkla ilişkiler, bir kuruluşu çalışanlara, müşterilere ve ilgili ol­duğu diğer kimselere sevdirme ve saydırma sanatıdır.”

“Halkla ilişkiler, halkın neyi sevdiğini öğrenip onu daha çok yap­mak, neden hoşlanmadığını bilip onu yapmamaktır.”

“Halkla ilişkiler, halkı belirli bir tutumu kabule veya belirli bir uygulama yolunu takibe ikna sanatıdır.”

“Doğru olanı yapıp halk tarafın­dan beğenilmektir.”8

Bu tanımlardan sonra şöyle bir özet çıkarmak mümkün olacaktır:

Halkla ilişkiler, kuramların, daha geniş anlamıyla idarenin, tesbit ve uygulamakta olduğu politika­nın benimsetilmesi, faaliyetlerin de­vamlı ve doğru olarak iletilmesi, halkın idare hakkında ne düşündü­ğünün, ne istediğinin bilinmesi için karşılıklı bir haberleşme akımını sağlamaktır.

4 — KISACA TARİHÇESİ

Halkla İlişkilerle meşgul olan­lar, Halkla ilişkilerin M.Ö. 1800 yıllarına kadar vardığını söylerler. Arkeologlar IRAKTA M.Ö. 1800 yıl­larına ait tablet tarım bültenleri bulmuşlardır. Bu bültenlerde sula­manın nasıl yapılacağı tarla farele­ri ile nasıl başa çıkılacağı, hasatın nasıl kaldırılacağı konusunda çift­çilere bilgi verilmektedir.

Buna benzer metotlar daha ge­lişmiş olarak hükümetlerce bugün­ de uygulanmaktadır.

Hemen şunu ifade etmek gere­kir ki, Halkla ilişkiler, insanların toplum halinde yaşamağa başladık­ları andan itibaren mevcuttur.

Gerçekten eski Yunanlılarda ve Roma’da uygulanmakta olan “Fo­rum”larda bir halkla ilişki aracı idi. Eski Roma’da söylenilen “Vox populi, vox Dei” (Halkın sesi, Tan­rının sesidir)9 sözü, halkla İliş­kilere verilen önemi göstermekte­dir.

Eski devirlerde halkla ilişkinin tesirli şekli yüzyüze ilişkiler, söylev ve konferans idi. Çiçero (M.Ö. 106-­43), Demosten (M.Ö. 383-322) açık toplantılarda ün yapmış, halkı etkileyici kişiler olarak ortaya çıkmış­lardır.

Büyük İskender (M.Ö. 106-323) yeni aldığı ülkelere mahalli kıyafet­ler giyerek gider, bazen işgal ettiği yerin kralının kızı ile evlenir ve bu suretle halkın ilgisini çekmek isterdi. Roma İmparatoru Ogüst, abideler yaptırır, edebiyatı teşvik ederek halkın sevgisini, ilgisini ka­zanmaya çalışırdı. Daha sonra ge­len Roma imparatorları da aynı yolda hareket etmişlerdir.10

Türk tarihinde de halka götü­rülen hizmetlerin, yapılan eserlerin hepsinde âdil bir sistemin varlığı, çalışan ehliyetli herkesin devlet içinde yükselme imkânları buluşu, halkın dil, din ve geleneklerine hür­met edilişi ve serbest bırakılışı, hal­ka verilen önem ve değerin belirti­leridir.

Tarihte matbaanın keşfi ile halkla ilişkilerin gelişmesi daha kolaylaşmıştır. Basılı araçlar saye­sinde, halkla yönetim arasındaki haberleşme artmıştır.

Halkla ilişkilerin tarihinin çok eski olmasına rağmen, bilinçli ku­rallara bağlı ve ilmî bir hal alması, ancak 18. asırda başlar. Halkla İliş­kiler tabirini herhalde ilk defa New York’lu avukat Dorman Eaton kul­lanmıştır. Belgelere göre Mr. Eaton Yale Üniversitesi’nin Hukuk Fakül­tesinde bir konferans dizisi içinde konusuna “Hukuk Mesleğinin Halk­la İlişkileri ve Görevleri” adını ver­diğini görüyoruz.

(Devamı var)

(1) Alâaddin Asna, Halkla İlişkiler, s. 7, TODAİE Yayını, 1969 - Ankara.

(2) Alâaddin Asna, 14 Kasım 1973 İstanbul Halkla İlişkiler Seminerinde verdiği tebliğden, s. 1.

(3) Doç. Dr. Nuri Tortop, Halkla İlişkiler, s. 5, Ankara-1973.

(4) Ahmet A. Ramazanoğlu, 16 Kasım 1973 İstanbul Halkla İlişkiler Seminerinde ver­diği tebliğden, s. 2-3.

(5) Alâaddin Asna, İstanbul Halkla İlişkiler Seminerinde verdiği tebliğden s. 1.

(6) Doç. Dr. Nuri Tortop, Halkla İlişkiler, s. 6, Ankara-1973.

(7) Haberleşme konusunda daha geniş bilgi için bak. Kemalettin Erdil, “İdarede Haberleşme Ve Önemi” Diyanet Dergisi, Cilt: 12 Sayı: 1.

(8) Alâaddin Asna, Seminerde verdiği tebliğ, s. 4.

(9) Alâaddin Asna, Aynı Seminer, Aynı tebliğ, s. 5.

(10) Alâaddin Asna, Aynı Seminer, Ayni tebliğ, s. 5.

(11) Necdet Günkut, 1973 İstanbul H.İ. Semineri, Notlar s. 1-2.