Makale

TÜRKİYE RADYOLANNDA DİNÎ YAYINLAR

TÜRKİYE RADYOLANNDA DİNÎ YAYINLAR

Zekai AK

İlk defa 1950 yılının temmuz ayında Radyo’da Kur’an-ı Kerim okutulması kararlaştırıl-mış ve 18 Ağustos 1950 tarihinden itibaren de Ankara Radyosu’nda Cuma günü sabahları Kur’an-ı Kerim yayını başlatılmıştır. (1)
Bir süre sonra da "Dinî ve Ahlâkî Musahabeler" adıyla akşam yayın kuşağında on dakikalık bir programa yer verilmiştir.
18 Nisan 1953 tarihinde bu konuşmalar salı ve perşembe günleri saat 19.20 de, daha sonra da 19.45 de yayınlanmaya başlanmıştır. (2)
Böylece DİNÎ konuşmaların sayısı haftada ikiye çıkarılmıştır. Bu programlarda işlenen konular genellikle güzel ahlâk ve davranış üzerine oluyordu. Konuşmalar ise Diyanet İşleri Başkanlığına ve İlahiyat Fakültesine mensup kişiler tarafından yapılıyordu.
1957 yılında ise KANDİL gecelerinde yayınlanmak üzere MEVLÎD yayını başlatılmıştır. Program HACI BAYRAM Camiinden naklen veriliyordu. Yine 1960 yılı RAMAZAN ayında RADYODA SAHUR programlarının yayınına başlanmıştır. (3)
Bu arada 1960^ dan sonra Radyodaki DİNÎ yayınlar konusunda görülen lüzum üzerine bir mevzuat konmuş ve daha önceki yıllarda çeşitli kuruluşlar tarafından RADYO’ da okutulan mevlidler kaldırılmıştır. Ancak yılda 5 defa olmak üzere MEVLİD okuma, KANDİL gecelerine tahsis edilmiş olup bu uygulama aynen sürdürülmektedir. 1962 yılında her-gün sabahları yayınlanmakta olan bir saatlik "GÜNAYDIN VE OCAKBAŞI" adlı programda "DİN ve Ahlâk Sohbeti" adıyla beş dakikalık bir dinî konuşmaya yer verilmiştir. (4)
1964 yılı Ramazan ayında Radyoya İFTAR programı konmuştur. Süresi ilkin 15 dakika olup içinde Kur’an-ı Kerim, 3 dakikalık bir sohbet, ezan ve iftar duası yer alıyordu. Daha sonra bu program 30 dakikaya çıkarılmıştır.
Yine 1968 yılında SAHUR programının süresi 90 dakikaya çıkarılırken, cuma sabahları yayınlanan programın da süresi arttırılarak okunan Kur’-an-ı Kerimin yorumu eklenmiştir.
1974 yılında TRT-II postasında cuma günleri "İSLÂM KÜLTÜRÜ VE UYGARLIĞI" adıyla bir program daha yayına girmiştir. Adından da anlaşılacağı üzere bu programda, İslâm Medeniyeti ve Kültürünü konu alan konuşmalar yapılıyordu.
7 Şubat 1980’de, daha önceleri perşembe günleri TRT-I’de yayınlanmakta olan 10 dakikalık sohbet şeklindeki program 20 dakikaya çıkarılmıştır. 2 Nisan 1981’- de de bu program 30 dakikaya çıkarılmış ve adı "DİN VE AHLÂK" olmuştur.

RADYODAKİ DİNÎ PROGRAMLARDA YAPİLAN SON DEĞİŞİKLİK VE GELİŞMELER 1983 YILINDA OLMUŞTUR.
Şöyle ki;
TRT-II postasında cuma günü akşamları yayınlanmakta olan "Din ve Ahlâk" programı 1983 yılı yeni yayın döneminde salı gününe alınmış ve saati 18.30 - 19.00 olarak belirlenmiştir. Cuma sabahları yayınlanmakta olan "Kur’an-ı Kerim, Türkçe açıklaması ve Bir Konuşma" adlı 30 dakikalık program yine 1983 yılı yeni yayın döneminde "CUMA SABAHI" adıyla 45 dakikaya çıkarılmış olup yayın saati 06.15 - 07.00 arası TRT-I de yayınlanmaktadır.
Ve yine 4.10.1984 tarihinden itibaren bir de "TÜRK VE İSLÂM DÜNYASINDAN" adıyla bir program yayına konmuş, süresi 15 dakika olup TRT-1’de saat 21.15 - 21.30 arasında yayınlanmaktadır.


"60 YILDA DİNÎ PROGRAMLARA İSTENİLEN VE GEREKEN MUHTEVAYI KAZANDIRAMADIK"
H. Rıdvan ÇONGUR

TRT Kurumu’nda otuz yılı aşkın bir süreyi dinî konular dahil Program yapımcısı, sunucusu ve yayın birimlerinin üst düzey yöneticisi olarak geçirmiş bir yayıncı olarak, so-rularınızın bir bütünlük içinde cevaplandırılması daha yerinde olacak.
Kitle haberleşme araçlarında hizmet verenlerin herkesten önce şunu bilmesi gerekir: Medenî bir toplum için din, başlı başına içtimaî bir vakıa, yayın plânlaması ve uygulamasında göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir gerçektir. Meslek hayatının tamamını bu Kurum’da geçirmiş bir yayıncı olarak, hizmet verdiğimiz sürece bu görüşe bağlı kaldık. Biliyor ve ina-nıyorduk ki, İslâm, kendinden önceki dinleri aşan şekilde, mensuplarını daha aydınlık bir geleceğe yönelten, müsbet ilme itibar eden ve sürekli ilerlemeyi esas alan bir dindir.
Radyo ve televizyon yayını yapan bütün ülkelerde dinî yayınlara büyük önem verilir, yeterli yayın saati tahsis edilir ve hazırlanmasında titizlik gösterilir. T.C. Anayasası, Radyo ve Televizyon > ayın kurumlarını yönlendiren kanunlar, inanç ve din hürriyeti ile dinî eğitimi te-minat altına almış, uygulama esaslarını hükme bağlamıştır.
Türkiye, Radyo yayıncılığı bakımından dünyadaki ilk yedi ülke arasında yer aldığı; ilk radyo yayını 1927 yılında başladığı halde, uzun bir süre dinî yayın yapmamış ender ülkelerden biridir. Hartada bir gün ve on dakikalık "Din ve Ahlâk Sohbetleri" adlı program yayınına ancak 1950’den sonra başlanabilmiştir. Yılda bir kaç defayı geçmemek üzere de "Mevlit" yayınlanmıştır. 1960-1964 yılları arasında ise, bu sohbetlerin yanı sıra cuma sabahları Radyo yayına başlarken "Kur’an-ı Kerîm ve Açıklamasına, Ramazan aylarında da kısa süreli programlara yer verilmiştir.
Dinî yayınlara, geçmiş yıllardan daha ileri sayılabilecek Ligi TRT’nin kuruluşundan sonra başlar. 1965 yılında toplanan "Moral Eğitim Danışma Kurulu" meseleyi din - daha çok ahlâk - açısından ele alır, yapılacak yayınlarla ilgili tavsiyelerde bulunur. 1968 yılı sonunda, bilindiği gibi radyo yayınları yanı sıra televizyon yayıncılığına başlanılmış, ancak ekranlara hiç bir dinî yayın yansıtılmamıştır. Televizyon’da ilk dinî program, 1975 yılında Ramazan’da başlatılan ve otuz akşam devam eden, yarımşar saatlik "İftara Doğru" dur. Daha sonraki yıllarda buna haftalık "İnanç Dünyası", sahur ve iftar programlan ile mevlit yayınları eklenir.
Türkiye’de Radyo ve Televizyon’da yapılan dinî yayınların tarihçesini kısaca böyle özetleyebiliriz. Halbuki, Radyo ve Televizyonda dinî yayın, sıradan bir tartışma ve tenkid konusu olmadığı gibi, çözümlenmesi gereken ciddî bir mesele olarak, bir takını şahsî görüşlere de âlet edilemez. Başta, yürürlükteki Anayasa olmak üzere, TRT Kanunu ve bu kanuna göre hizmet ifa eden kurumun "Genel Yayın İlkeleri", bütün yayınları ile birlikte dinî yayınlar konusunda da bağlayıcı hükümler getirmiştir. Ne var ki, yayıncılıkta altmış yılı geride bırakmış olduğumuz halde, dinî programlara istenilen ve gereken muhtevayı kazandıramadık. Bu yayınların süresi ve kalitesi, çoğu zaman tartışma konusu oldu, olumsuz1’ ten-kidlere hedef teşkil etti.

NE YAPILMALI?
Biz, "ne yapılmalı?" sorusuna, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olmuş bir ilâhiyatçı, radyo ve televizyona 1958-1992 yıllan arasında emek vermiş ve hâlâ vermekte olan bir yayıncı, yazar ve plânlamacı olarak bir çözüm yolu bulmağa çalıştık.
1978 yılında İstanbul’da yapılan ilmî bir toplantıda meseleyi bir tebliğ halinde sunduk ve tartıştık. Bu görüşlerimiz ayrıca, 1981 yılında "Beş Yıllık Kalkınma Planı" çalışmaları için Devlet Planlama Teşkilatı tarafından kurulan "Millî Kültür Özel İhtisas Komisyonu" na bağlı iki alt komisyonda değerlendirildi ve dinî yayınların gerçekleştirilmesinde tutulacak yolun tesbitinde esas alındı.
Bugün, önce Radyo ve Televizyondaki dinî yayınlar konusunu değerlendirerek tatmin edici bir sonuca ulaşabilmek için, yürürlükteki mevzuattan, uygulamaya konulan yayın ilkele-rinden ne anlaşıldığının açıklığa kavuşturulmasının, yapılacak ilk iş olduğuna inanıyoruz. Yine inanıyoruz ki, başta "laiklik" olmak üzere, "millî devlet, din ve vicdan hürriyeti, millî birlik ve dayanışma, millet bütünlüğü, genel ahlâk, örf ve âdet" denilmekle ne kastediliyor, bunu bil-mek, bu kavramlarda birleşmek mecburiyetindeyiz. Gerçek mânaları ile ele alındığı, ortak bir tarifte birleşildiği takdirde, çoğu, kasıtlı saptırmalar ve bunun sonucu dinî yayınlarla ilgili "menfî" tutum, gereksiz tartışmalar son bulacaktır. Tarifleri, kasıtlı şekilde menfî görüş beya-nında bulunan bazı kimseler tarafından değiştirilse de, "millefin tarifi içinde "dil, vatan, soy, tarih, ahlâk, gelenek, ülkü birliği" ile birlikte yer alan ve başta sayılması gereken unsur "din" dir. Millet oluşta din’in yeri ne tartışma konusu edilebilir, ne de "yorum"a müsaittir.
Bir başka husus, meseleye bir de Türk ailesi yönünden yaklaşılması gereğidir. Aile, Türk toplumunun temelidir ve korunması teminat altındadır. İster özel, ister Kamu tarafından gerçekleştirilsin, bütün radyo ve televizyon yayınlarında bu hususa uygun hareket etmek mecburiyeti vardır. (TRT ve AİLE konusu, bu derginin Aralık 1991 tarihli 12. sayısında geniş olarak ele alınmış olduğu için daha fazla ayrıntıya girmiyoruz.)
Söz konusu yayınlara ister millî kültür açısından bakalım, ister "millî devlet, millî kültüre dayalı devlettir" görüşünden hareket edelim, din’i yok sayamayız, Türk ahlâkının temel unsuru olduğu esasına ters düşemeyiz. Türk toplumunda din ve ahlâk, öylesine iç içedir ki, din’den tecrit edilmiş bir ahlâktan söz etmek imkânsızdır. Bu millet ve ahlâk anlayışının, ne milleti soy birliğine dayandırdığı için aşırı ırkçılıkla, ne de ahlâk ve milletin oluşmasında din’i ve elbette ki İslâm’ı esas unsur saydığı için gericilikle, yobazlıkla ilgisi vardır. Aslında, din’in yapıcı unsur olduğunu görmezlikten gelenlerdir "çağdışı" ve "gericiler". Dün "Din elden gidiyor!" diye fesat çıkaran, devleti kundaklayanların yerini, "lâiklik elden gidiyor!" diyen çağdaş yobazlar almıştır...
Buraya kadar söylediklerimizin ışığında, en başta kanunlarımız, yayın yapan bütün kurum ve kuruluşlara düzenli, plânlı ve yeterli bir şekilde dinî yayın yapma görevini yüklüyor, ister kamu, ister özel yayın kuruluşu olsun, bu hizmeti yürütenlere dilediği şekilde dinî yayın yapma, genel yayın yüzdesi içinde "var1 la yok arası" bir yayın oranı uygulama ve tesbit etme hakkı verilmemiştir. Dünyada, demokrasiyle yönetilen bütün ülkelerde de böyledir.
Bu düşüncemizi, bir yabancı yayıncı, Alman radyo yayıncısı H. Bredovv da paylaşıyor ve "Radyo İçin ilkeler" başlıklı yazısında aynen şöyle diyor: "Bir programcının din, gelenek ve göreneklere saygılı; bu konuda aile, vatan, devlet düzeni de dahil olmak üzere destekleyici, sağlamlaştırıcı yayınlar yapması esastır."
Radyo ve televizyonda dinî yayın nasıl yapılmalı sorusuna cevap vermeden önce, bazı hususlarda dikkati çekmek gereği var:
"Dinî yayından önce "millî yayın geleneği", bir millî yayın politikası tayin edilmeli;
- Bu yayınlarda "dinleyici araştırmaları" esas alınmalı;
- Yayın kurumlarını yöneten kurulların teşkilinde konuyla ilgili uzman kişilerin yer alması sağlanmalı;
- Başta Diyanet İşleri Başkanlığı ve Üniversitelerin ilgili fakülte ve merkezleriyle, bir protokole dayalı olmak şartıyla işbirliğine gidilmelidir.
Din gibi, ehli olmayanın söz sahibi olamayacağı bir konuda bu yayınların yapım ve yönetimini, yönlendirici ve yardımcı uzmandan mahrum bırakmak, bir eksikliktir.
Bu bakımdan, bütün yayınlardan sorumlu Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu ile TRT Kurumu’nun yönetim kurulunun teşkilinde üye seçilir ve tayin edilirken eğitim, kültür, müzik, haber konusunda gösterilen titizlik dinî yayınlar için de gösterilmelidir.


"DİN VE AHLÂK YAYINLARI DAİRESİ" KURULMALI
Çözüm için, müstakil bir daire kurulmasına ihtiyaç vardır. Misal vermek gerekirse, müzik ve haber yayınlarını göstermek mümkün. Yayın içindeki değişik mahiyetleri sebebiyle ayrı ayrı daireler kurulmuş, hizmeti yürütmekle bu daireler görevlendirilmiştir. Dinî yayınlar da, bu yayınlar kadar hatta daha fazla mahiyet farklılığı göstermekte, ihtisas sahibi kimseler tarafından yönetilmeyi gerektirmektedir.
Bu görüşten hareketle:
1. Araştırma ve inceleme
2. Plânlama
3. Koordinasyon işlerini yürütecek, radyo ve televizyonda çocuk, gençlik, kadın, yurtiçinde ve dışındaki yetişkinler ve dinî musikî yayınlarını düzenleyecek bir "Din ve Ahlâk Yayınları Dairesi" ile danışmanlık görevini yerine getirecek "Dinî Yayınlar Sürekli Danışma Kurulu" teşkiline gidilmelidir.
Ancak böyle bir müstakil daire kurulduktan ve çalışmalarında kendisine ışık tutacak, yol gösterip yardımcı olacak kurul teşkil edildikten sonra dinî yayınlara özlemi duyulan şekil ve-rilebilir, muhteva kazandırılabilir. Bu daire ve kurulun yapaeağı çalışmalar ayrı bir yazı konusudur. Radyo ve televizyonda dinî yayın konusunda yetişmiş, yeterli sayıda eleman, ihtisas sahibi insan vardır ve bu hizmeti ifaya hazırdır, kanaatindeyiz.


DİNÎ YAYINLAR KONUSUNDA DİYANET’İN TRT’YE TEKLİFLERİ

TRT Genel Müdürlüğüne
TRT Kurumu 1992 Yılı Genel Yayın Planına esas olmak üzere Başkanlığım hizmet alanına giren konulardaki tekliflerin gönderilmesine dair ilgi yazı ve eski Genel Yayın Plânı incelenmiştir. Başkanlığım hizmet alanına giren, özellikle 1992 yılında yayınlarınızda yer almasını istediğimiz konuları ihtiva eden görüş ve teklifler ile 1991 yılı TRT Genel Yayın Plânı ile ilgili düşünceler aşağıda özetlenmiştir:
A- PROGRAMLARIN GENELİ
İLE İLGİLİ TEKLİF VE DÜŞÜNCELER
1. Millî ve dinî kültürümüzü tanıtacak, milletimizi, özellikle gençlerimizi yabancı kültür ve yaşam tarzından koruyacak onların dinî inanç ve düşüncelerini sarsmayacak yayın ve programların seçiminde son derece hassas davranılması,
2. "İnanç Dünyası", "İslâm ve İnsan", "Din ve Ahlâk" programlan ilgi ve sevgi ile takip edilmektedir. Bu programların konularının daha da din ağırlıklı olması ve İslâm Dininin objektif olarak anlatılması ve bu programların aynı süre ile haftada ikiye çıkarılması,
3. Kurumunuzca TV ve Radyo yayınları arasında düzenlenen ve büyük ilgi gören yarışma türü programlarda dinî bilgiler ihtiva eden sorulara da yer verilmesi,
4. Örgün Eğitim programlarında ilk, orta ve yüksek öğretim dönemleri için Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerinin de yer alması,
5. Radyo ve TV’deki dinî ve ahlâkî programların, düz konuşmaların yanı sıra zaman zaman açık oturum, yarışma, piyes, skeçler ve diyaloglar şeklinde daha cazip hale getirilerek sunulması,
6. Kandil gecelerinde yayınlanan mevlid programları ile Ramazan ayında İftar ve Sahur programlarının günün önemini belirten dinî sohbetler, açık oturumlar ve yarışmalarla, filmlerle, varsa belgesellerle zenginleştirilmesi, bu programların ekrana getirilmesinin gecenin geç saatlerine bırakılmaması,
7. Kandil gecelerinde tertiplenen mevlid programlarının, yurtdışına yönelik yayın yapan beşinci kanalda da yer alması,
8. Dinî yayınlarla, diğer yayınlar arasında uyum sağlanması, dinî yayını etkisiz kılacak ve vatandaşın tepkisini çekecek programlara yer verilmemesi, dinî yayın programlarının öncesinde ve sonrasında buna özen gösterilmesi,
9. TV.’deki programlarda birlik ve beraberlik, kardeşlik, sevgi saygı, yardımlaşma ve dayanışmanın önemini anlatan Ayet-i kerime, hadis-i şerif ve din büyüklerinin sözlerinin spotlar halinde çarpıcı bir düzenleme ile verilmesi,
10. Yurtdışında yaşayan vatandaş ve soydaşlarımızın İslâmiyet’i tanımalarına ve benimsemelerine yardımcı olacak, Türk ve Müslüman olduklarını unutturmayacak seviyede Din ve Dil (Türkçe) programlarının gerçekleştirilmesi,
11. Başkanlığımıza Türkiye genelinde ve yurtdışı teşkilatımıza bağlı bütün camilerde, 1986 yılından beri 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanmakta olan "CAMİLER HAFTASI" münasebetiyle il ve ilçe müftülüklerimiz tarafından gerçekleştirilen dinî, sosyal ve kültürel etkinliklere TRT dinî yayınlarında yer aldığı gibi diğer TV programlarında da (Gün başlarken, Akşama doğru, haber sonrası programlarda...) yer verilmesi,
12. Başkanlığımıza, çeşitli dinî, sosyal ve kültürel konularda periyodik olarak her ayın son Cumartesi günü Ankara Kocatepe Camii Konferans salonunda halka yönelik düzenlenmekte olan konferans ve panellere Radyo | ve TV’nin Kültür ve Haber " programlarında da yer verilmesi,
13. Bayram namazları ve Hac ibadetinin eda edilişinin canlı yayın olarak verilmesi büyük takdir toplamıştır. Bu uygulamaya devam edilmesi,

B- 1992 YAYIN DÖNEMİNE AİT TEKLİF VE DÜŞÜNCELER:
1. Millî birlik ve beraberliğimizin korunması ve güçlendirilmesi amacıyla İslâm Dininin birlik, beraberlik, sevgi, saygı, kardeşlik ile vatan ve bayrak sevgisi konularına verdiği önemin dile getirilmesi,
2. İslâm Dininin ticarete ve çalışmaya verdiği önemin, bunun ülkemizin ekonomik kalkınmasındaki yerinin, bu kalkınmaya manevî katkı sağlamak amacıyla dinî bir görev olan tasarrufun lüzumunun ve israfın zararlarının belirtilmesi,
3. Sigara, alkol, uyuşturucu maddeler ve kumar gibi kötü ve zararlı alışkanlıkların sağlık ve dinî açıdan topluma olan zararlarının tesirli bir üslup ve dinî ve ilmî malzeme ile işlenmesi,
4. İslâm Dininin, insana verdiği değerin, gösterdiği sevginin çeşitli kesimlerden örneklerle gösterilmesi,
5. Türk toplumunun temelini teşkil eden aile yapısının sağlıklı hale kavuşturulması, kendi içinde uyumlu yapıya ulaştırılması,
6! Türklerin İslâm Dinîne ve Türk Medeniyetine olan hizmetleri ile bu konuda tarihe mal olmuş Türk-İslâm büyüklerinin örnek tablolarla tanıtılması,
7. Millet olarak müşterek faydalanacağımız millî servetimizin ve tarihî değerlerimizin korunmasının faydalarının ifade edilmesi.
8. İslâm Dininin bütün yönleriyle temizliğe ve özellikle çevre temizliğine, ağaç sevgisine, tabiat güzelliğine verdiği önemin örneklerle gösterilmesi,
Bilgi ve gereğini takdirlerine sunarım.
Prof. Dr. M. Said YAZICIOĞLU