Makale

KAYNAĞINI İNANÇLARIMIZDAN ALAN MÜESSESELERİMİZ -Milli ve Dini Hayatımızda VAKIF

KAYNAĞINI İNANÇLARIMIZDAN ALAN MÜESSESELERİMİZ

VAKIF...Temelinde yardımlaşma duygusu, insanlık sevgisi, Allah rızası bulunan gönüllü sosyal hizmet organizasyonu...
Kaynağını "Kur’an" ve "Sünnet" ten, en gelişmiş örneklerini Türk-İslâm medeniyetinden aldı.
Amacı "insan" ve ona hizmet eden müesseseler. Cami, medrese, kütüphane, han, hamam, kervansaray, imarethane, çeşme, sebil, darüşşifa, hastane, Bimarhane, dinlenme ve huzur evleri...
Bakıma muhtaç yaşlı ve çocuklardan hastaların tedavisine; çalışma gücü olana işyeri açılmasından sadaka taşları dikilmesine; fakir kızların çeyizlerinden -öğrencilerin okutulmasına; tabiatın korunmasından - kuş köşklerine... Kısaca insandan - tabiata; tabiattan -hayvanata kadar uzanan bir yardım - ilgi zinciri... insanoğlunun ulaşabileceği en ulvi "insan" ve "çevre" sevgisi...Ûst gelir gruplarından - alt gelir gruplarına; gücü olandan - olmayana kurulan sevgi - ilgi köprüsü...Türk-İslâm tarihinde "Kapitalist" ve "Kottektivist" rejimlerin aksine, "sosyal kavga" onun için yok...
16’na yüzyıl Osmanlı dönemi "Vakıf cenneti"..."muhtaç" insan kalmamış; hayır ehil, "hayvanat" ve "tabiat" a yönelmiş...
Batı’da çok sonraları "Devlet" eliyle gerçekleştirilen "sosyal güvenlik" sistemi, bizde bu "gönüllü" çabalarla çok önceden gerçekleştirildi...
"İslam" ve "Türk-İslâm" kültürünün bu evrensel soluğu, son yüzyıl içerisinde giderek zayıfladı...Bugün, şanlı ecdadın kurduğu sanat harikası Vakıf eserlerinin bakım ve onarımı bile sadece "Devlet" ten beklenir oldu...
"Milli kültürün bütün müesseselerinde olduğu gibi, gönüllü sosyal hizmet geleneği de unutulmaya yüz tuttu...


Millî ve Dinî Hayatımızda
VAKIF

Mehmet ÖZCAN
Vakıflar Genel Müdürlüğü
Mülhak ve Yeni Vakıflar Dairesi Başkanı

MİLLİ ve Dinî hayatımızla çok sarmaş dolaş olan bir kavram...Etle tırnak kadar, canla ten kadar bir biriyle iç içe olan bir kavramdır vakıf.
Zira insanlar, kur’an diliyle "En güzel surene yaratılmış olan" varlıklardır. En güzel şekil ve surette yaratılan varlık ise, güzel duygularla da dopdolu olan varlıktır. Bu duyguların başında özveri, hamiyet ve başkalarına yönelme vardır. Bu, insanoğlu için bir şeref basamağı, kemal mertebesidir. Vakıf olayında, amaç vardır. Bunun içindir ki Vakıflar, millî duygularla kurulmuş, dini duygularla kökleşmiş müesseselerdir. Medeniyet tarihimizin en büyük armağanı diyebileceğimiz vakıflar, İslamiyet’in yardım esprisinin tezahürüdür. Yeryüzünde vakıf kadar yardımlaşma, dayanışma duygularını sembolize eden başka bir hukuki müesseseye rastlamak mümkün değildir. Zira vakfın temelinde Allah rızası vardır. Rızay-ı Barî, bütün vakıfların âdeta besmelesidir. Bu İlâhî rızaya ermek için vakıf kuran insanların Allah’a ve ahiret gününe inanan faziletli kişiler olduğu muhakkaktır, öyle ise bu kurumların korunması da, aynı İlâhi rızaya ermek için şarttır.
İnsanın tarihine ve geçmişine sahip çıkması bir fazilettir.
Vakfın oluşumundaki düşüncede, sosyal hayattaki sevinç ve üzüntülerin paylaşılmasının da büyük payı vardır. Birlik ve beraberlik ruhu, insanların birbirlerine sevgi ve saygı duyguları bu düşüncede şahlanmıştır. Yardımlaşma ve dayanışmanın gelişip güçlenmesi, sosyal prob-lemlerin giderilmesi, pek çok zaruri ihtiyacın karşılanması hep bu vakıf düşüncesinin ürünleridir. Geçmişi oldukça görkemli, geleceği sınırsız umutlarla dolu olan bu müessesenin Ülke ve insanlık yararına ortaya koymuş olduğu eserler, medeniyet âlemine sunulan en kutsal kültür ve sanat abideleridir. Bu abideler dünden bugüne şan ve şerefle intikal etmiştir. Devirlerinin sonsuz yüceliklerini simgeleyen bu şaheserler, günümüzden geleceğe ve ebediyete kadar muhafaza edilerek intikal edecektir. Zira bu eserler, kendisini bırakan sahiplerinin birer sadaka-i cariyesi olarak ebedi sevap pınarları olarak, kıyamete kadar yaşayacaklardır.
Ecdadımızın kültür mirasını oluşturan vakıflar, Türk-lslâm medeniyetinin en değerli hazineleridir. Üstün hizmet duygusunun, sınırsız insan sevgisinin sonucu olarak doğan vakıftan ve vakıf eserlerini Vakıflar Genel Müdürlüğü, asıllarına uygun şekliyle rölövelerini çıkartarak restorasyon çalışmalarını hızla sürdürmektedir. Bu eserlerin ata yadigârı olma yanında vatanımızın kutsal toprakları için birer tapu niteliği taşıdıklarına da inanmaktayız. Bunun için de onları muhafaza etmek zorundayız.
Her müessesede olduğu gibi, vakıflarda da gelişme veya gerileme dönemi yaşanmıştır. Ancak vakıf tarihine baktığımızda, duraklama dönemlerinde bile, çağındaki benzer kurum ve kuruluşlardan vakıf hizmetinin yine de ilerde olduğunu görmekteyiz. Bu gün sayıları 3 bine yaklaşan yeni vakfımız mevcuttur. Bu güzel vakıf hizmetlerinin pek çoğu da günümüzün bu vakıfları vasıtasıyla yürütülmektedir. Şüphe yok ki bu çalışmalar Devletin yükünü azaltmakta ve vakfın hizmet verdiği yerde, devletin yapacağı işleri diğer alanlara kaydırmak suretiyle sosyal devlet ilkesine katkı sağlamaktadır.
Vakıf mülkü Allah’ın mülkü hükmündedir. Şartlan dışında kullanılamaz, bozulamaz, değiştirilemez, alınıp satılamaz, bağışlanamaz, miras olunamaz. Kısaca vakıf malının manevî dokunulmazlığı vardır. Bu dokunulmazlık hiç bir zaman istismara uğramamış, hatta sosyal sarsıntılardan korunma, insanlarımızın arasındaki dayanışma ve yardımlaşmada hep vakıfların payı olmuştur. Sayıları ve konulan oldukça zengin olan vakıflarımızın hizmet alanlarına bir kaç örnek verecek olursak, karşımıza darüşşifa, medrese, kütüphane, cami, çeşme, han ve hamam, imaret, misafirhane, dul ve yetim evleri, çocuk yuvaları, su yollan, köprüler, kale ve istihkâmlar (v.b.) çıkar. Hizmet alanı bu kadar geniş olan vakıfların çalışma hayatımızın her alanındaki güzelliklerini görmek mümkündür. Hatta her yıl Ekim ayı başlarında kutlanan ve a-hilik haftasını oluşturan geleneksel esnaf kardeşliğinin temelinde de bir çeşit vakıf ruhunun yattığını görmekteyiz. Atalarımızın ölümsüz mirasını oluşturan vakıf anlayışında şefkat, merhamet ve sınırsız bir yardımseverlik duygusu vardır.
Bugünkü vakıflarımızın çoğu, sosyal konularımızın başında yer alan eğitim, bİLİM ve kültür ağırlıklı hizmetlere yönelmişlerdir. Böyle olması da son derece isabetlidir. Zira, nüfusunun çoğu genç nesilden oluşan bir ülkeyiz. Devletin imkanlarının bu yöndeki eğitim faaliyetlerine yeterli olmadığı düşünülürse, vakıfların ne kadar asil bir görev üstlenmiş olduktan anlaşılmış olacaktır. Esasen vakıf kurumu bu ihtiyaçtan-, sosyal güvenlik ihtiyacından doğmuştur.
Bu espriye uygun olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü pek çok İlimizde öğrenci yurtlan açmıştır. Sayıları her gün artan ve yeni kurulan vakıfların % 40’a yakın bir oranla eğitim ve öğretimi amaçladıkları da gözden kaçmamaktadır.
Nitekim, Vakıflar Genel Müdürlüğümün 1990-1991 öğretim yılı itibariyle 9100 öğrencinin barındığı ve günün imkan ve şartlarına uygun olarak tefriş edilmiş 53 modern nitelikli vakıf yurdu vardır. Diğer özel vakıfların da yurdun dört köşesinde pek çok öğrenci yurtlan mevcuttur. Kaldı ki vakıf hizmetleri yalnız yurtla da kalmamaktadır. Her biri ata yadigârı olan tarihi anıtlarımız niteliğindeki cami, medrese, kervansaraylarla birlikte bu eserleri dıştan süsleyen ve bir dantel gibi mermere işlenmiş tezyini güzellikler Vakıflar Genel Müdürlüğünün koruması ve restoresi altındadır. Bu abideleri içten süsleyen göz nuru ve el emeği olan halı ve kilimler de gene aynı itina ile korunmakta ve muhafaza edilmektedir. Millî harsımızın ve kültürümüzün yaprak yaprak dilim dilim, ilmik ilmik santimetre karelere, milimetre karelere işlendiği bu muhteşem eserler gurur kaynağımız olan tarihî abidelerimizdir.

DEVLETİN, ASLÎ SAHİBİ MİLLETİNE UZANAN YARDIM ELİ

SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMAYI TEŞVİK FONU VE VAKIFLARI

İNSANIMIZIN yüzyıllardır sürdürdüğü kimsesiz, yoksul, yardıma muhtaç dul ve yetimleri koruma ve onlara yardımcı olma duygusu Türk İnsanının en büyük hasletlerinden biridir.
Bu dayanışma ruhunu günümüzde devlet üstlenmiş bulunmaktadır. Bu amaçla 1986 yılında 1 ve ilçe merkezlerinde faaliyete geçirilen "Sosyal Beyninde su toplanmış bu küçük yavru, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu tarafından tedavi ediliyor.
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları" faaliyet alanlarını da genişletmiştir. Ağrıdan Edirne’ye, Anamur’dan Sinop’a; Hasan dede’ye, Fatma nineye, Asker Mehmet’e, Dul Ayşe’ye, Yetim Ali’ye yardım ilkesiyle hizmet veren bu vakıflar devlet tarafından sabit gelir kaynaklarına kavuşturulmuştur.
1990 yılı içinde bu vakıflar aracılığıyla:
- Yiyecek, giyecek, yakacak yardımları
- Sağlık ve Sosyal yardımlar
- Geçim temin edici yardımlar
- Barınma ihtiyacı için yardımlar
- öğrencilere kitap-kırtasiye yardımları
-Burs
-Nakit para yardımı başlıkları altında aynî ve nakdî olmak üzere 181.002 kişiye 19 Milyar 671 Milyon 028 bin 656 TL. yardım yapılmıştır.
Hülâgu KOZANOĞLU