Makale

HUZURUN YOLU

HUZURUN YOLU

Abdulbaki İŞCAN

Denizde su dalga dalga... havada rüzgâr dalga dalga... gökteki bulut dalga dalga... İnsanda duygu dalga dalga...
Denizde bir çöp yalnız başına. Rüzgârda ağaçlar yapraksız, kurumuşçasına. Bulutda yağmur damla damla. Duygu dalgalarında günah; çeşit çeşit, boy boy.
An olur deli fırtınalar kopar yüreğimde. Sakin gönlüm cadı kazam gibi kaynar. Boğazıma bir çift el yapışır. Gücü yettiğince sıkmaya başlar. Göğsümü sanki bir mengeneye koyarlar; kaburgalarım kırılacak sanırım. Omuzlanma tonlarca yükler biner; ağırlıktan küçüldüğümü hissederim. Ve nefesim dalar gider; tekrar almakta güçlük çekerim.
An olur durgunluklarda gizli sinsi girdaplar çeker beni içine. Gözlerim görmez olur hiçbir şeyi. Bir uğultu sanki kulaklarımı sağır eder. Bir keder, bir sıkıntı çöker üzerime.
Müthiş karanlıklar ruhumun en derin noktalarında deli rüzgarlar gibi esmeye başlar. Cesedime çökeltici ağırlıklar yüklenir. Kalbime birbiri ardına sonu olmayan hüzün okları hücum eder.
Hayatın girdabında sular kaçmıştı kulaklarıma. Uğultular beynimi kemiriyordu. Her türlü silahıyla üzerime saldırıyordu, şeytan denen düşmanım.
Bu gariplik arada sırada üzerime çöküyor, hayat anlamsız, yaşamak gayesiz, düşünmek manasız geliyordu.
Yağmura ihtiyacın şiddetli olduğu böyle bir halde iken, kuru ve çorak toprağa hayat beklediğim anda, yüreğimin bir yerlerinden kopup gelen ince sızının yavaş yavaş tüm benliğimi sardığını hissettim.
Birden uğultular kesildi. Beynimdeki kalabalık düşüncelerin korkunç sesleri sustu. Karanlıklar aydınlandı ve bir ses; göklere yükselen mabetlerden, insanların gönüllerine akan bir ses; kulak ve kalbimin pasını açtı... Bu ses ezandı.
Doğduğumda kulaklarıma söylenen ilk fısıltı, şimdi beni çağırmaktan ziyade o yöne doğru çekiyor. İnsanlar ise grup grup davete icabet etmiş, huzur ve saadet mekanı camilere yönelmişler.
Çoğu zaman beni kendine esir etmiş, bir köle gibi kullanmış lanet şeytanın şerrinden. Alemlerin Rabbi, herşeyin sahibi yüce yaratıcı Allah (c.c.)’a sığındım ve abdest aldım...
Günahlarımı yıkamaya ellerimden başladım. "Suyu temizleyici, İslâm’ı nûr kılan Allah (c.c.) a" hamdettim.
Ağzımı yıkarken; "Hz. Peygamberin Kevser Havuzundan bir kase su" niyaz ettim.
Burnumu yıkarken; "nimet ve cennetlerin güzel kokularından" istedim.
Yüzümü yıkarken; "bazı yüzlerin beyazlanacağı, bazı yüzlerin kararacağı günde yüzümü ak kıl" diye Rabbime yalvardım.
Sağ kolumu yıkarken; "Allah’ım, amel defterimi sağ yanımdan ver, hesabımı kolaylaştır" dedim.
Sol kolumu yıkarken; "amel defterimin sol ve arka taralımdan verilmekten, şiddetli bir azap ile sorgulanmaktan" Allah(c.c.)’a sığındım.
Başıma mesh ederken; "O’nun rahmet deryasından rahmet" diledim.
Kulaklarımı yıkarken; "hak söz işitip, en güzeline uyan kullardan olmayı" istedim.
Boynuma mesh ederken; "cehennem ateşinden azad olmayı" murad ettim.
Ayaklarımı yıkarken; "bir takım ayakların kayacağı günde, benim ayaklarımı sırat üzerinde sabit kıl Allah’ım"(l) diye dua ettim.
Yüzümü el ve ayaklarımı yıkarken; "azalarımın işlediği bütün günahların su damlaları ile birlikte akıp gittiğini "(2) hissettim.
İşte temizlendim. Gözümün gördüğü pisliklerden temizlenip, görmediği kirlerden arındım. Ve mel’un şeytandan, rahman olan Allah(c.c.)’a sığındım. İnananların akın ettiği camiye yöneldim.
Cami bir sığmak; çeşit çeşit dünyevî dertlerden, sıkıntılardan uzakta bir sığınak, bir huzurevi...
Cami; isteklerin, dua ve ibadetlerin yüce yaratıcıya arz edildiği kutlu mekan.
Cami; müminin, yaratılışının idrakine vararak, kulluğunu yerine getirmek için ibadete yöneldiği yer.
Cami; kalplerin arındığı, inananların buluştuğu, halleştiği yer.
Gönül evi cami.. Huzur yeri cami.. Mutsuzulğa, huzursuzluğa yer yok bu kapıda. Burası mağfiret kapısı. Umutsuzluğa yer yok bu mekanda.
Allah (c.c.) için toplanmış kalabalık içerisinde, Allah (c.c.) ile tek başına kalmak. Cematle manevî birlik içerisinde, Allah (c.c.) ile bağ kurmak için namaza durmak. "Onlar, Allah’ın zikri ile kalpleri huzura kavuşarak iman edenlerdir. Evet, bilinki ancak Allah’ı anmakla kalpler yatışır ve huzura kavuşur." (3)
Gökyüzü ile yeryüzü arasında boşlukta duran kümelenmiş bulutların; bazen aniden, bazen yavaş yavaş toplanmaları sonucu oluşan sağnak gibi; damla damla biriken suyun bazen katre halinde düşmesi, bazen çağlayan benzerliğinde fışkırması gibi; parçanın bütüne, azın çoğa damlanın nehire, nehirin denize kavuşması gibi kavuşur gönlüm namazla huzura.
"Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman hemen Allah’ın zikrine gidin. Alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."^)
Ben Müslümanım. Yaşantımı düzenlemeye, hayat ölçülerini, ibadet kurallarım ve dinimi öğrenmeye geldim, diyerek diz çökerek oturup, hayrı arayıp bulmak.
Namaza durmak; ellerimin tersi ile dünyayı geride bırakıp, manevî iklimlere dalmak.
Allah-u ekber; işte tek gerçek. O’na itaat için kıyamda durmak.
Allah-u ekber; işte tek seçenek. O’na teslimiyet için secdeye varmak.
Ağlamak... hislerin şairane terenümü, kalbin temizleyicisi. Bu dünya için değil, ebediyete ağlamak. Tonlaşan günah yığınlarım hafifletmek, taşlaşan kalpleri yumuşatmak, sevgiye muhtaç gönülleri ferahlatmak için ağlamak. Allah (c.c.) için ağlamak... Rahmanî duyguların pınarıdır gözyaşı... gönüllerin yaradana açıldığı penceredir gözyaşı... girdaptan kurtuluş sevincinin işaretidir gözyaşı...
Secde: İnsanın Allah(c.c.)’a en yakın olduğu zaman, rahmetin en çok verildiği andır secde.
Secde: Kulun miracı.
Gözyaşı: Tövbe kapısı.
Gözyaşı: Kurtuluşun damlası.
Secde ve gözyaşı : Mutsuzluk ve huzursuzluğun şifası.
Secdede gözyaşı : Hazreti Resûl’un hatırası.
Şimdi huzurluyum. Ceset üzerinde batman ağırlığındaki yükü üzerimden atmanın neşesi ile, kalbe yönelen günah oklarından kurtulmanın hafifliği ile dolar garip gönlüm.
Şimdi mutluyum. İnanmış, teslim olmuş, mü’minlerin hali gibi mutluluğum. Arada geçen sıkıntılı fasılalardan sonra beş vakit gerçek mutluluğu bulmanın, göğüs kafesimin ardında müthiş feveranların uyanmaya başlamasının, aydınlığa kavuşmanın sevincini yaşıyor ruhum.

1- İslam (İmihali, Doç.Dr. Haindi DÖNDÜREN, Abılest bahsi
2- Müslüm; Tahare. 32-33, Tir-mizi; Tahare. 2
3- Râd; 28
4- Cum’a; 9
***