MES’ULİYET
Bugün veya yarın, her birimiz aile reisi olduğumuza göre üzerimize düşen pek ağır vazifenin, hudutsuz bir mesuliyetin telaşı içindeyiz. Çocuklarımızın ve idaremiz altında bulunan diğer aile fertlerimizin terbiyesi ne olacak? Bizden kopan, etimizden, kanımızdan ve kemiğimizden meydana gelen yavrularımızı dinimize, milletimize ve ülkeler fâtihi büyük ecdadımızdan miras kalan o güzel geleneklerimize bağlı kalarak nasıl büyütüp selâmete erdireceğiz? Şu dünya hayatında pek çok sevdiğimiz kardeş, anne, zevce ve evlâdımızın hakkını nasıl Ödeyelim de kıyamette bunlara karşı borçlu, mahcup ve mesul olmayalım; o gün bunlardan yüz çevirip kaçmayalım? Kısacası, Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan şu hısımlara benzememek için elimizden geleni yapalım,
“O gün hısımlar birbirlerine gösterilirler. Günahkâr olan, o günün azabından kurtulmak için, çocuklarını, karısını, kardeşini; kendisini koruyup barındıran soyunu sopunu ve (elinde olsa) yeryüzündeki bütün yaratıkları feda etmek isteyecek, böylelikle bunların kendisini kurtarmasını Özleyecek.”
(Me’aric Sûresi, Âyet: 11-14)
(DİYANET)