Makale

İSLÂMÎYET VE ÇOCUK EĞİTİMİ

İSLÂMÎYET VE ÇOCUK EĞİTİMİ

-I-

Dr. İbrahim Agâh ÇUBUKÇU

Şüphesiz ki çocuk bir milletin temelidir. Çocukları iyi eğitilen bir millet, yarınına her zaman güvenle bakabilir. Çocukları iyi yetişen bir âile ise mes’ud olur. Bu önemli konu hakkında yetkili ilim adamları sayısız kitaplar yazmışlardır. Biz ise burada bu konuyu İslâm Dîni bakımın­dan ele almağa çalışacağız. Bunun için de evvelâ çocuklarla ve onların eğitimleri ile ilgili âyetlerden bahsedeceğiz. Sonra çocuk eğitimine çok önem vermiş olan Peygamberimizin bazı hadislerini sunacağız. Daha sonra büyük bir İslâm mütefekkiri olan Gazzâlî (ölm. H. 505/M. 1111)’nin bu konudaki düşüncelerini açıklıyacağız ve nihayet yaptığımız bazı müşahadelere dayanarak kendi düşüncelerimizi kaydedeceğiz:

Yüce Tanrı, Kur’ân-ı Kerîm’de yetimlerin gözetilmesi ve çocukların terbiyesi hakkında emirler vermiştir. Bu emirler, çocuklara bakmanın, onları korumanın ve eğitmenin her şeyden önce dinî bir vazife olduğunu göstermektedir. Bu konuya dair aşağıda mealleri verilen âyetlerden bunu anlamak mümkündür.

«Ey îman edenler, gerek kendilerinizi, gerek aileniz halkını öyle bir ateşten koruyun....»[1]

«Ey iman edenler, malik olduğunuz köle ve cariyeler, bir de sizden olup henüz bulûğ çağına girmemiş küçükler, üç vakitte, sabah namazın­dan önce, öğle sıcağında elbiselerinizi çıkaracağınız zaman, bir de yatsı namazından sonra (odanıza girecek olurlarsa) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin için halvet vakitleridir... Çocuklarınız bülûğ çağına ulaştığı zaman evvelkilerin izin istediği gibi izin istesinler. Allah size âyetlerini böylece beyan eder. Allah hakkiyle bilendir. Hüküm ve hikmet sahibi­dir»[2]

«Onlar ki, ey Rabbimiz, derler, bize zevcelerimizden ve nesillerimiz­den gözlerimizin bebeği olacaklarını ihsan et. Bizi takva sahiplerine reh­ber kıl»[3]

«Yetimin malına, rüşdüne erinciye kadar en güzel, en iyi bir tarzda, olmadıkça asla yaklaşmayın»[4]

«Sana yetimleri sorarlar. De ki: Onları yarar ve iyi bir hale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız, (bilmelisiniz ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah fesad çıkaranları da, iyilik için çalışanları da bilir...»[5]

Çocuklara dair hadisler de çoktur. Esasen Peygamberimiz çocuklara karşı daima şefkat göstermiştir. Torunları Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin’i çok sevdiği ve onlarla meşgul olduğu bilinmektedir. Bir gün, henüz çocuk olan Hz. Hasaıı’ı öpmüştü. Bunu gören Ashabtan birisi Peygamberimiz’e «Benim 10 çocuğum var; Hiç birini öpmem» dedi. Peygamberimiz de: «Merhamet etmiyen merhamet bulamaz» diye karşılık verdi.[6] Yine başka bir gün, Peygamberimiz minberde iken Hz. Hasan’ın düştüğü ve Peygamber Efendimizin inip onu kaldırdığı rivayet edilir. Diğer bir gün de Peygamberimiz namaz kılarken secdeye varmıştı. Torunu Hz. Hüse­yin, bu esnada onun omuzuna bindi. Peygamberimiz onu hoşnut etmek için secdeyi normal süreden fazla uzattı.[7]

O’nun bize örnek olabilecek bu gibi hareketlerinden başka, çocuklara ve eğitimlerine dair bir çok sözleri de vardır. Bu sözlerden bir kısmını içine alan bazı hadisler şunlardır:

«Her çocuk, Müslüman yaratılışı üzere doğar, ancak onu ebeveyni Yahudi, Hıristiyan, yahut Mecusî yaparlar»[8]

«Allah çocuğunu iyi yetiştiren babaya rahmetle bakar»[9]

«Babanın çocuğunu iyi yetiştirmesi ve ona güzel bir ad koyması va­zifesidir»[10]

«Çocuklarınıza hediye verirken, onlar arasında eşitliği gözetiniz»[11]

«Bir zat Peygamberimiz’e sordu:

— Ey Allah’ın Elçisi en güzel iyilik nedir?

  • Ana ve babana olan iyiliktir.
  • Ana ve babam öldüler. Peygamberimiz cevap verdi:

— Çocuğuna olan iyiliktir. Ebeveyninin senin üzerinde hakkı olduğu gibi, çocuğunun da senin üzerinde hakkı vardır»[12]

Hz. Ayşe şöyle nakleder : «Allah’ın Elçisi Muhammed (S.A), bir gün bana, Usame’nin yüzünü yıka dedi. Ben sert bir tavırla yıkamağa başla­dım. Peygamberimiz elime vurdu; sonra kendisi bu işi yapmağa başladı; çocuğun yüzünü yıkayıp onu öptü ve şu sözü söyledi: Hizmetçimizin ol­mayışı ne kadar güzel bir şeydir»[13]

«İnsan, arkadaşının dini üzerinedir».[14]

Çocuk eğitimi hakkında Gazzâlî’nin düşüncelerine gelince:

Gazzâlî, yalnız felsefe, kelâm, fıkıh ve tasavvufla değil, pedagoji ile de meşgul olmuştur. O’nun bu konuda yaptığı bazı tavsiyeler, bu gün dahi dikkati çekecek kadar sağlam ve kuvvetlidir. O’na göre çocukları doğuşundan itibaren kontrol etmeğe başlamalıdır. Çocuğun kalbi doğdu­ğu zaman her türlü tesirden hâlidir. Ona terbiye verecek olan ana, baba veya mürebbîdir. Çocuk bereketli bir toprağa benzer. Toprağa ekilen to­hum biter. Çocuğa ise verilen terbiye yerleşir. Çocuğun iyi yetişmesinin mükâfatı veya kötü yetişmesinin sorumluluğu ebeveynine, miirebbîsine yahut öğretmenine aittir. Bir çocuğun iyi yetişmesi için aşağıdaki şartla­ra riayet etmek gerekir:

1 — Çocuk anne sütüyle beslenmeli; bu mümkün değilse iyi bir süt­anne tutarak onun helâl süt emmesini temin etmelidir.

2 — Büyüyünce süse düşkün olmaması için çocuğa beyaz elbise giydirilmeli renkli ve ipekli elbiselerden sakınmalıdır. Bu gibi elbiseler daha çok kız çocukları içindir.

3 — Çocuk konuşmağa başlarken ona «Allah» ve «Bismillah» deme­sini öğretmelidir,

4 — Yemeğe Allah adiyle başlamalıdır. Yemekte acele etmemeli, baş­kalarının lokmasına bakmaktan çekinmeli ve bir lokmayı çiğneyip yut­madan İkinciye uzanmaktan sakınmalıdır. Bundan başka yemeği gere­ğinden fazla yememelidir.

5 — Çocuğu nimetlere ve ziynetlere garketmek doğru değildir. Çün­kü büyüdüğü zaman Ömrünü bunları aramakla geçirir ve sıkıntıya kat­lanamaz.

6 — İyi bir iş yaparsa, onu mükâfatlandırmak ve herkesin içinde öğmelidir. Kötü bir hareket yaparsa, bir iki defa görmemezlikten gelmeli, aynı kabahatin tekrarlanması halinde «Senden beklemezdim, bunu kimse duymasın» gibi sözler söyleyerek ihtarda bulunmalıdır. Çocuğa kabaha­tinden dolayı çok söz söylenirse, yüzsüz olur ve aynı şeyi açıktan açığa yapmağa devam eder.

7 — Terbiyenin temellerinden biri onun kötü arkadaşlar edinmesine, engel olmaktır. Her türlü fenalığın başı kötü arkadaştır. Çocuk arkada­şının tesirinde çabuk kalır. O halde onu terbiyeli çocuklarla arkadaş yap­malıdır.

8 — Kaba ye çirkin sözlere dilini alıştırmamak ebeveyni bu gibi sözlerin ayıp olduğunu ona anlatmalıdır.

9 — Bir kimseden bir şey almamalıdır. Faziletin almakta değil, vermekte olduğunu, dilencilerin, bir şeyi almak için avuç açtığını söyleme­lidir.

10 — Onu okula göndermeli ve ilim öğrenmesini temin etmelidir. Çocuk öğretmenin yanma selâm vererek girmeli, ders esnasında onu dinle­meli ve arkadaşına bir şey sormaktan çekinmelidir, öğretmeni kendi­sine sert davrandığı takdirde ağlamamalı ve şefaatçi aramamalıdır.

11 — Ana ve baba, çocuğun dersi ile alâkadar olmalıdır. Çocuğu de­vamlı olarak çalıştırmak da doğru değildir. Dersini bitirdikten sonra is­tirahat etmesine ve oynamasına izin vermelidir. Çocuğu oyundan menet­mek ve daima çalışmağa yöneltmek onun zekâsını körleştirir, ruhî geliş­mesini zayıflatır. Şayet oynamak için gerekli izni alamazsa, bu arzusuna hileli yollarla kavuşmağa çalışır.

12 — Çocuğa meclislerde oturma âdabını öğretmelidir. Misafir yanında, elini çenesine dayaması, ayak ayak üstüne atması, onlara sırt çe­virmesi yahut bunlara benzer fiillerde bulunması hoş şeyler değildir. Bü­yüklerin sözünü kesmemeli, kendisine bir şey soruldukça cevap vermeli­dir.

13 — Ana ve babasının üstünlüğü, defter ve kaleminin güzelliği ve­ya başka sebeplerle öğünmemelidir. Ebeveyni ona tevazuun iyi şey oldu­ğunu anlatmalıdır.

14 — Hırsızlığın, yalan söylemenin, haram yemenin, hiyanette bulunmanın ve bunlara benzer diğer fiillerin kötü şeyler olduğunu, öğrenmelidir.

15 — Temyiz çağına gelince temizlik kaidelerini öğrenmeli, namaz kılmağa başlamalı ve ramazanda arasıra oruç tutmalıdır,

16 — Baba çocuğuna karşı şefkatli olmalı ve fakat ciddiyet hududu­nu aşmam alıdır. Anne ise, aile reisinin sözünü tutmakta çocuğa örnek olmalıdır.

17 — Çocuk ana ve baba hakkının çok büyük olduğunu örenmeli[15], onların öğüdlerini dinlemeli ve onları hoşnud etmeğe çalışmalıdır.[16]

Şüphesiz bu hususların çocuğa öğretilmesi ana ve babanın vazifesi­dir.

Gazzâlî’nin fikirlerini böylece hülâsa etmiş bulunuyoruz. Çocuk eği­timi hakkındaki kendi düşüncelerimizi gelecek yazımızda beyan edeceğiz.



[1] Tahrim, âyet: 6.

[2] Nur, âyet : 58-59.

[3] Furkan, âyet : 74.

[4] En’am, âyet : 152.

[5] Bakara, âyet 220.

[6] Bak. Gazzâlî, Kimyâ-yı Saadet, c, II, s. 339, Tahran 1333.

[7] Bak. Gazzâlî, İhya Ulum ad-Din, c. II, s. 218, Matbaat al-İstikamet, al- Kahire; Gazzâlî. Kimyâ-yı Saadet, c. II, s. 339.

[8] Sahih at-Tirmizi, c. II, s. 20, İstanbul 1292.

[9] Bak. Gazzâlî, İhya Ulum ad-Din, c. II, s. 217.

[10] Bak. Aynı eser, c. II, s. 217, not: 8. Bu hadisle bundan önceki hadisin sahih oldukları tahakkuk etmemiştir.

[11] Bak. al-Buharî, Kitap ai-Cami’as-Sahih, c. II. s. 134, Leyden 1862.

[12] Bak. Musnad b. Hanbal, c. IV, s. 270, Mısır 1313; İhya Ulum ad-Din. c. II, s. 217.

[13] Bak. İhya Ulum ad-Din, c. II, s. 218.

[14] Bak. Musnad b. Hanbel, c. II, s. 303, 334; Sahih at-Tirmizî, c. II, s. 60.

[15] Bu hususta şu âyet çok mânalıdır : «Rabbin, kendinden başkasına kulluk et­meyin, ana ve babaya iyi muamele edin diye hükmetti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin nezdinde ihtiyarlığa ererlerse, onlara öf bile deme. Onları azar­lama. Onlara güzel söz söyle» (İsrâ, âyet: 23).

[16] Gazzâlî’nin çocuk terbiyesi hakkındaki düşünceleri için bak. İhya Ulûm ad­-Din, c. II, s. 217-218; c. III, s. 72-74; Kimyâ-yı Saadet, c. II, s. 339; c. III, s. 529-531; al-Gazzâlî, Bidayet al-Hidaye, s. 87-39, Mısır 1306; al-Gazzâlî, al-Munkiz min ad-Dalal, s. 58, Suriye 1376/1956; al-Gazzâlî, Mukaşefet al-Kulub. s. 167-168, al-Matbuat al-Behiyye 1306.