Makale

DİNİMİZ İLERLEMEYİ EMREDER

DİNİMİZ İLERLEMEYİ EMREDER

Muhterem Müslümanlar,

Malûmdur ki İslâm dîni insanların gerek maddî ve gerekse mânevi saadetini’ temin edecek en hayatî esasları ihtiva, etmektedir. Müslüman­lık, beşerin yalnız âhireti ile değil, aynı zamanda dünya hayatiyse de ya­kından ilgilenir; nitekim Hazreti Peygamber bir hadîs-i şeriflerinde n «Sizin hayırlınız, dünyası için âhiretini, âhireti için de dünyasını terk etmeyen, her ikisi için de (gereği gibi) çalışandır» buyuruyor. Dünya için hiç ölmeyecekmiş gibi, âhiret için de yarın ölecekmiş gibi çalışmak da o büyük Peygamberimizin emir ve tavsiyelerindendir. Dünya ve âhiret saadeti de bu esasa uygun hareketle elde edilir. Bu yolda giden bir Müslüman dünyada bahtiyar ve âhiret hayatı için de ümidli olur. Böyle ferdlerden meydana gelen müslüman topluluklarının da mes’ud ve bahtiyar topluluklar olacağı şüphesizdir.

Aziz cemaat,

Kâinatta her şey istifâdemize elverişli ve ârnâde olarak yaratılmışa tır. Binaenaleyh, ziraat, ticaret ve san’at gibi’ türlü yallarla ve meşru bir şekilde dünya hayatımız için çalışıp kendimize, çoluk çocuğumuza, içerisinde yaşadığımız cemiyete ve bütün insanlığa faydalı olmamız ibâdet derecesinde bir sevabtır ve Allah’ın emridir. Bunu terk edenler diğer dîni vecîbelerden birini terk etmiş gibi sorumludurlar. Zira Resûl-i Ekrem Efendimiz : «Helâl mal kazanmak her müslümana farzdır» buyuruyor. Bütün peygamberlerin de geçimlerini sağlayacakları sebeplere sarılarak bizzat çalıştıkları tarihî bir gerçektir. Esasen kâinatta zerreden küreye kadar her şey hareket ve faaliyet halindedir. Gayesine uygun bir şekilde durmadan çalışıyor, uğraşıyor. Âlem, feza dediğimiz şu ucu bucağı bu­lunmayan boşluk içerisinde seyrediyor.

Aziz Müslümanlar,

Mademki yer çalışıyor, gök çalışıyor, bizler âtıl bâtıl oturmağı bir Müslüman olarak kendimize nasıl yakıştırabiliriz? İnsan için ne bu dünyada, ne de öteki âlemde kendi çalışmasının veriminden, kendi kazancın­dan başka bir şey yoktur. İnsan ne ekerse onu biçer. Bu gerçek, fıtrî ve İlâhî bir kanundur ki asla değişmez. Çalışkan ferdlerden meydana gelen cemiyetler ilerler ve gayelerine ulaşırlar. Geri kalmış milletler ise uçu­ruma yuvarlanmağa ve yıkılmağa mahkûmdurlar. Öyle ise, dînimizin emirlerim, hayatın gerçeğini ve ecdadımızın ilim, fen, san’at, ziraat ve diğer sahalardaki çalışmalarını gözönünde tutarak hayat hakkımızı ko­rumak için metodlu ve devamlı bir şekilde çalışalım ve çağımızın ileri -memleketleri ile aramızdaki mesafeyi kısa bir zamanda kapatmayı gaye edinelim. Bu azmimiz, her gıkı biraz daha artmalıdır da. Çünkü peygam­ber Efendimiz : «İki gününü eşit kılan aldanmıştır.» buyuruyor. Dünya­sını körü körüne geçiren kimsenin âhırette de hüsranda kalacağını Cenâb-ı Hak haber veriyor.

Aziz cemaat,

Unutmayalım ki, bu gün ne ekersek yarın onu bulacağız. Binaena­leyh saadetimizin sermâyesi olan ömrümüzle hem dünyâmız ve hem de âhiretimiz için çalışalım. Çalışalım ki huzur ve selâmete kavuşmuş olalım.

(Bu hutbe M. Ragıp İmamoğlu tarafından hazırlanmış, Hutbe Komisyonunum tetkikinden geçmiştir.)