Makale

TERÂVİH NAMAZI

TERÂVİH NAMAZI

Ömer Nasuhi BİLMEN

Terâvih namazı, Ramazân-ı şerife mahsus, yirmi rekâttan ibaret olup bir sünnet-i müekkededir. Bu namazı Resûl-i Ekrem (salla ’l-lahu aleyhi ve sellem) Efendimiz ile Hulefây-i Râşidin hazeratı muvâzebet (1) buyurmuşlardı. Bu namazın cemâatle kılınması da bir sünnet-i kifâyedir. Binaenaleyh bütün bir mahalle ahâlîsi cemâatle kılmayı bırakıp evlerinde kılacak olsalar sünneti terk ile isâet (2) de bulunmuş olurlar.

Terâvih namazının her dört rek’atı sonunda, bir mikdar oturularak istirahat edildiği için bu dört rek’ata bir “terâvih” denilmiştir. Bir terâvih namazında beş “tervîha” vardır. Bu ta’bir “tervîh” kelimesinden bİnâ-i merredir. “Tervîh” ise nefsi râhatlandırmak ma’nâsınadır. Cem’i “terâvih” dir.

Mescidlerde Terâvih namazı cemâatle kılındığı halde bir özrü olmaksızın cemâati terkederek bu namazı evinde kılan kimse, günahkâr olmazsa da fazileti terketmiş olur. Hattâ evinde cemâatle kılsa cemâat sevabına nail olursa da mescitteki cemâatin faziletine nail olamaz. Çünki mescidlerin fazileti ziyâdedir.

Terâvih namazını kılacak kimsenin terâvîh’e veya vaktin sünnetine veya kıyâm-ı leyl’e niyet etmesi ihtiyata daha muvafıktır. Mutlak namaza veya nafileye niyet edilmesi de bir çok fukahâya göre caizdir.

Teravih namazını her iki rek’atte bir selâm vermek suretiyle on selâm ile bitirmek efdaldir. Dört rek’atte bir selâm vermek sûretiyle kılmak ta caizdir. Fakat bu, kerâhatten hâli görülmemektedir.

Terâvih namazı, ikide bir selâm verildiği surette tam Akşam namazı’nın iki rek’at sünneti gibi kılınır. Cemâatle kılındığı sûrette, cemâat, hem terâvîh’e hem de imâma iktidâya niyyet eder;

imâm da tekbîrleri (3), tesmi’lerî (4), kırâetleri cehren yapar.

İmâm Teravih namazının her iki rek’atında müsavi derecede kırâette bulunmak ve teslimeleri (5) müsâvî kısımlara ayırıp meselâ iki veya dört rek’atta bir selâm vermek efdaldir. Çünki böyle yapılması, rûhu düşünceden kurtarır.

Terâvîhin her iki rek’atında on âyet okunması müstehabdır. Çünki bu suretle devam edilirse bir ramazân’da bîr hatim yapılmış olabilir. Böyle bir def’a hatim ile terâvih namazı kılınması ise sünnettir. Bâzı zatlara göre bu hatimin yirmiyedinci geceye, yâni Leyle-i Kadîr’e müsadif olması müstehabdır.

Terâvih namazı’nı kıldıracak zâtın güzel sesli olmasından ziyade doğru okuyucu olmasına itinâ edilmelidir. Kıraatinde lâhin ve hatâ bulunan bir imâm’ın mescidini bırakarak dürüst okuyan bir imâm’ın bulunduğu mescide gidilmesinde bir beis yoktur.

İmâm’ın teravîh’de cemâati tenfîr edecek mikdâr kırâatte bulunması muvafık değildir. Şu kadar var ki, Fatiha-i Şerife’den sonra okunacak âyetler bir sûreden veya üç kısa âyet mikdârından noksan olmamalıdır. Ka’delerde teşehhüdden sonra salevât-ı şerife de terk edilmemelidir.

Terâvih namazını özürsüz yere oturarak kılmak veya uykunun galebe etmiş olduğu bir halde kılmak mekrûhdur. imâmın rükûa varmasına kadar oturup iktidâyı te’hîre bırakmak da mekrûhdur.

Terâvih namazı’nın bir mikdârı kılındıktan sonra imâma uyan kimse, teravih nihayet bulunca kendisi noksan kalan rek’atları tamamlar, sonra da Vitir namazı’nı kendi başına kılar; evlâ olan budur. Maamâfih imâm ile beraber Vitr’i kılıp sonra Terâvih’i ikmâl etmesi de câiz görülmüştür.

Yatsı namazı’nda cemâati terk etmiş olan kimse, Teravih ile Vitir namazlarında İmâma uyabilir. Binâenaleyh bir kimse, imâm Yatsı namazını kıldırıp terâvîh’e başlamış, olduğu esnada mescide gelse, evvelâ Yatsı namazını kendi başına kılar, sonra terâvîh için imâma uyar; noksan kalan rek’atları da yine kendi başına kılar. Kezâlik : Terâvîh’i imâm ile kılmayan Vitr’i imâm ile kılabilir. Sahih olan kavil böyledir. Fakat imâm da, cemâat da Yatsı namazını cemâatle kılmamış olurlarsa, yalnız terâvîh namazını cemâatle kılamazlar. Çünki terâvîh’in cemâati, farzın cemâatine tâbi’dir. Terâvîh’in müstakil bir cemâatle kılınması, nafileler hakkındaki hükm-i şer’iye uygun düşmez.

İmâm, terâvîh namazının meselâ : İlk bir rekatını müteakıb sehven oturub selâm verdikten sonra yeniden iki rek’at kılmadan mütebaki rekatlarını usûlü dâiresinde kıldıracak olsa, bir kavle göre namazı câiz olup yalnız o iki rek’atı kaza eder. Diğer bir kavle göre, mütebaki namazları da câiz olmaz; hepsini kazâ etmesi lâzım gelir. Çünki terâvîh, bir namazdır; yapılan teşehhüdler, selâmlar,yerinde Vâkı’ olmamış olur.

Terâvîh, vaktin sünnetidir, yoksa orucun sünneti değildir. Binâenaleyh hasta veya yolcu gibi filhâl oruç tutmakla mükellef olmayanlar için de terâvîh namazını kılmak sünnettir.

Akşam üstü hayızdan veya nifâsdan kurtulan bir islâm kadını veya ihtida eden bir kimse hakkında da o gece Terâvîh namazını kılmak sünnettir.

Büyük İslâm İlmihali adlı eserin 1947 tarihli 1 inci baskısından iktibas olunmuştur.

Karar No. 582

Müşavere Hey’eti kararları

Mevlid kırâati esasen bir bid’at-i hasene oldağu gibi, Resûli Ekrem’in menkabe-i vi-lâdetinin kırâati esnasında dahi ta’zîm ve tekrîm kasdiyle kıyâm etmek dahi müstahsen bir hareket olduğunda şüphe edilemez.

Resûl-i Ekrem’in hayât-i saadetlerinde kimsenin kendisine kıyâm etmesini ârzû buyurmaması, mücerred tevâzuun en yüksek derecesi ve ümmetine de tevazuu ta’rif ve ta’lim etmiş bulunmasına mâtuf olup ümmeti tarafından vukubulacak bu gibi ta’zîm ve tekrim hareketinin memnûiyyetine aslâ delâlet etmez.

Ancak, bu gibi ta’zim ve tekrim hareketlerinin ubudiyet ma’nâsını tazammun etmemek için, mücerred kıyâm ile iktifa edilerek, el bağlamak ve Kıble’ye karşı teveccüh etmek gibi fiil ve hareketlerden ictinâb edilmesi lâzımdır.

3/10/1953

Karar No. 334

Gramofon yâhud radyo vâsıtasiyle işitilen kelâm mütekellimin savtı olup sadâ (ya’ni : aks-i savt) değildir.

Bunun için gramofon ve radyodan işitilen elfaz eğer elfâz-ı Kur’âniyye ise, onun hakikaten Kur’ân ve Kelâmullâh olduğuna hüküm ve hakkında ahkâm-i nazm-i Kur’ân icrâ olunmak, radyo ve gramofon ile okunan Kur’ân-i Kerîm dinlenirken Kur’ân-i Kerim’e yakışan ta’zîm ve ihtiram vaziyeti almak, ta’zim ve ihtirama mü’nafi hareketten sakınmak lâzım geldiği..

19/6/1953

(1) Sürekli devam.

(2) Kötü hareket.

(3) Tekbîr : “Allâhu Ekber,, demek(4) Tes-mi : “Semi-Allâhu li-men hamîdeh”. demek.

(5) Teslime : “es-selâmü aleyküm ve rahmetü’llâh” demek.