Makale

MAZLUMUN BEDDUASI

DR. DURAK PUSMAZ
Haseki Eğitim Merkezi Müdürü

MAZLUMUN BEDDUASI

Zalimler şunu kesin olarak bilmeliler ki, yaptıkları yanlarına asla kalmaz. Onlar yaptıkları zulmün cezasını Allah katında mutlaka çekecekler, hesabını er geç vereceklerdir.


Zulüm, adaletin zıddıdır. Adalet, yaratıklara hakkını vermektir; zulüm ise onlara haklarını vermemek, haksızlık etmektir. Zulümle adalet bir arada bağdaşamaz. Adaletin olduğu yerde zulüm olmaz, zulmün olduğu yerde de adaletten bahsedilemez. Allah adildir, adaleti emreder, adaletle muamele edenleri sever. Allah zalim değildir, zulmü kesin olarak haram kılmıştır. Zalimleri asla sevmez. Onun için kullarının zulümden uzak durmalarını, adaletten ayrılmamalarını emreder.
Zulmün kötü ve çirkin birşey olduğu aşikârdır. Onun içindir ki zulüm, her din ve şeriatta haram kılınmıştır. Fakat İslâm Dini’nin bu konudaki büyük hükmü daha da kesindir. Kur"an-ı Kerim’de zalimler lanetlenmiştir. Yüce Allah: "İyi biliniz ki Allah’ın laneti zalimler üzerinedir" buyurmuştur. (Hud Suresi: 11/18)
Zulüm yaratıklara karşı olduğu gibi, yaratana karşı da olur. Yaratana karşı en büyük zulüm O’nu inkar etmek, O’na ortak koşmaktır. Kur’an-ı Kerim’de belirtildiğine göre Lokman (a.s.), oğluna öğütte bulunurken şöyle demiştir: "Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma. Doğrusu şirk büyük bir zulümdür." (Lokman Suresi: 31/13). Bir başka ayette de şöyle buyrulur: "Kâfirler, zalimlerin ta kendileridir." (Bakara Suresi: 2/254)
Yaratıklara karşı zulüm denince akla ilk gelen şeyler ise; onlara karşı haksızlık etmek, eza ve cefa vermek, işkence etmek, onları baskı altında tutmak ve sindirmeye çalışmaktır. Bunların misallerini görebilmek için, tarihin geçmiş ve uzak dönemlerine gitmeye hacet yoktur, yakın çevremizde olup bitenlere bir gözat-mak yeterlidir. İsrail’in Filistinlilere, Sırpların Bosna-Hersek’teki müslümanlara, Ermenilerin Azerbaycan halkına demokrasi ve insan hakları havariliği yapan modern dünyanın gözleri önünde yapmış oldukları zulüm, işkence, baskı, geçmişte Firavunların, şed-dadların yapmış oldukları zulümlere tabir caizse rahmet okutur. Sanki şair aşağıdaki beytini bunlar için söylemiştir:
Şimdiki zalimlerin ahvalini seyreyleyen,
Geçmişin rahmet okur Fir’avn’ına Şeddâd’ına.
Zalimlerin gözlerinden kaçan bir durum var, o da yaptıklarının yanlarına kalacağını zannetmeleridir. Zalimler şunu kesin olarak bilmeliler ki, yaptıkları yanlarına asla kalmaz. Onlar yaptıkları zulmün cezasını mutlaka çekecekler, hesabını ergeç vereceklerdir. Allah bazı şeylerin cezasını çeşitli hikmetlerine binaen imhal eder, ihmal etmez yani biraz geciktirir ama cezasız bırakmaz.
Nitekim Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: "Şüphesiz ki Allah, zalime mühlet verir. Bir kere de onu yakaladı mı kaçmasına mühlet vermez."(1) buyurmuş, sonra şu mealdeki ayeti okumuştur: "işte Rabbin, yaratıklarına zulmeden kasabaların halkını yakaladığı zaman böyle yakalar. Doğrusu onun yakalaması çok acı ve çok çetindir." (Hud Suresi: 11/102). Şair ne güzel söylemiş:
Zalimler yine bir zulme giriftar olur âhir,
Elbette olur ev yıkanın hanesi vîran.
Mazlumun ahi yerde kalmaz. Duası Allah katında makbuldür. Nitekim Ebu Hu-reyre (r.a.), Hz.Peygamber (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Üç kimse vardır ki duaları geri çevrilmez, kabul edilir:.
a- İftar edinceye kadar oruçlunun,
b- Adaletle hükmeden devlet başkanı, (hakim ve idarecilerin),
c- Zulme uğrayanın duası."
Allah, zulme uğrayanın duasını bulut üzerinde yükseltir ve ona göğün kapılarını açıp şöyle der: "İzzetim hakkı için yemin ederim ki, sana bir müddet sonra da olsa mutlaka yardım edeceğim."^)
Mazlum, haksızlığa uğrayan kimsedir. Haklı olduğu halde kendisine zulmedilir, hakkı gasbedilir. Kendisine zulmedenin karşısında güçsüz ve hakkını savunmaktan aciz olduğundan dolayı, bedduadan başka yapacak bir şeyi yoktur. Ondan dolayı Allah mazlumun duasım kabul eder. Ibn Abbas (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.), Muaz’ı Yemen’e vali olarak gönderirken: "Mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onunla Allah arasında bir perde yoktur (duası hemen Allah’a ulaşır, kabul edilir)"(3) buyurmuştur.
Allah mazlumlarla beraberdir, zalimlerden uzaktır. Kur’an-ı Kerim’de: "Allah zalimleri sevmez." (Şûra Suresi: 42/40), "Zalimler iflah olmaz." (En’am Sûresi: 6/21), "Allah zerre kadar zulmetmez." (Nisa Sûresi: 4/40), "Allah zalimleri çok iyi bilir." (Bakara Suresi: 2/95) buyurmuştur. Bu sebep’e zalimlerin yaptığı yanlarına kalmaz. Ziya Paşa ne güzel söylemiş:
Zalimlere er geç dedirtir Kudret-i Mevlâ,
Tellâhi lakad âserakellahü aleynâ.
Ziya Paşa, beytin ikinci mısrasını Yusuf Suresinin 90. ayetinden iktibas etmiştir. Anlamı: "Vallahi Allah seni bizden üstün kıldı" demektir. Bu Yusuf aleyhisselamın kardeşlerinin sözüdür. Yusuf Suresinde anlatıldığına göre kardeşleri Yusuf aleyhisselâmı kuyuya atmışlar, Yusuf, Allah’ın yardımıyla kurtulmuş ve öyle bir mevkie gelmiş ki, kardeşleri kendisine muhtaç olmuşlar ve işte o zaman yukarıdaki sözü söylemiştir.
İnsan, hiç bir kimseye zulmedip âhını yani bedduasını almamalıdır. Çünkü yaptığı yanına kalmaz, ömrü boyunca zulmünün cezasını çeker. Bu durumu atalarımız gayet güzel olarak: "Alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste" şeklinde ifade etmişlerdir.
Başka bir atasözünde ise: "Mazlumun âhı, indirir şahı" denilmiştir. Öyle ise güçlü ve kuvvetli kimse, gücüne ve kuvvetine güvenerek başkalarına zulmetmemelidir. Mazlumun bedduası, kendisine zulmeden padişah da olsa tahttan indirir. Unutmayalım kı, "Kimsenin âhı kimsede kalmaz."
Mazlumun duasının makbul olması için, mü’min ve muttaki olması da şart değildir. Fâ-cir de olsa duası kabul edilir. Nitekim Ebû Davud et Tayâlî-sî’nin Ebû Hureyre’den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Fâcir de olsa mazlumun duası kabul edilir. Onun fücuru kendisini ilgilendirir."^)
Bir de hadis-i şeriften, mazlumun sadece kendisine zulmedenlere yapacağı bedduasının kabul olacağı anlaşılmaz. Kendisine yardımda bulunan ve himaye eden kimseler için yapacağı hayır duası da kabul edilir.(5)
Öyle ise, mü’mine düşen görev insanlara zulmetmekten kaçınmak, zulme uğrayanlara yardımcı olmaktır. Bugün, Azerbeycan’da, Bosna-Hersek’de, Filistin’de müslümanlara vahşice zulmedilmesine, ezilmesine, akla hayale gelmedik eza ve cefaya maruz kalmalarına seyirci kalmaktadırlar. Hak ve adaleti emreden yüce dinimiz İslâmiyet ise, insanlara zalime karşı cephe alıp "dur" demeyi, mazlumun yanında olmayı, emreder. Enes b. Malik (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre bir defa Peygamber Efendimiz (s.a.s.):
"Kardeşin zalim de olsa, mazlum da olsa ona yardım et" buyurmuş. Ashab:
"Yâ Resûlellâh! Mazluma yardım ederiz, fakat zalime nasıl yardım edeceğiz?" dediklerinde:
"Onu zulmünden alıkor-sun, işte bu ona yardımdır" buyurmuştur.(6)
Zalime yardım etmek, ona zulmünü artıracak imkânları vermek değil, zulmünden alıkoymaktır.

1) Buharı, Tefsir sûre (11, 5 (VI, 92); Müslim, Bin, 61
2) Müsned, II, 445; Tirmizî, Deavât, 128 (V, 578); Ibn Mâce, Siyam, 48
3) Buharı, Zekat, 63 (II, 159)
4) el-Menhel, VIII, 196
5) el-Menhel, VIII, 196
6) Buharı, Mezâlim, 4 (İli, 168); Tirmizî, Fiten, 69 (IV- 523).