Makale

NAMAZDA, İMAMA UYUŞ, SAF TEBTİBÎ, İNTİZAM VE TEMİZLİĞE RİAYETE DAİR HADİS MEALLERİ

NAMAZDA, İMAMA UYUŞ, SAF TEBTİBÎ, İNTİZAM VE TEMİZLİĞE RİAYETE DAİR HADİS MEALLERİ

Hasan Hüsnü ERDEM

Abdullah İbn-i Abbas (R.A) Hazretleri anlatıyor: Resûl-i Ekrem Efendimiz yalnız başına namaz kılarken, arkadaşında namaz kılmak is­teyen bir kimse geldiği zaman onu sağ tarafına alır, bir diğeri gelince her ikisinin de arkasında durmalarına işaret ederdi ve: «Üç kişi olduğunuz zaman biriniz arkadaşlarının önüne geçerek onlara imanı olsun» bu­yururlardı.

Yine İbn-i Abbas’dan rivayete göre şöyle demiştir: Bir defa gece namazında Hazret-i Peygamberdin sol tarafında durmuştum. Resul-i Muhterem (S.A) mübarek eliyle beni arkadan idare ederek sağ tarafına ikame buyurdu.

Hazret-i Âişe validemiz bir gün Hazret-i Peygamber’in sağında namaz kılan birini gördüğünde arkada saf teşkil etmiş ve o zatı kendisi ile Peygamber arasına geçirmişti.

Hadis imamlarından Ebû Davud’un Ebû Hüreyre (R.A.)’den nakli­ne göre, Resûl-i Muhterem: «İmamı ortanıza alınız, saflardaki boşlukları doldurunuz (safı doğrultmak için uzanacak) kardeşlerinizin ellerine inkiyad ediniz, hizalarda ileri ve geri durmayınız ki, kalpleriniz de birbirin­den ayrılmasın. Çarşı ve pazarlardaki gibi gelişigüzel durmaktan sakınınız.» buyururlardı.

Buhârî ve Müslim’in Ebû Hüreyre (R.A.)’den rivayetlerine göre Resûlullah Efendimiz: «İnsanlar ilk saf m faziletini bilselerdi (orda yer bulamayacaklarından) kur’a çekerlerdi ve eğer camiye erken gitmenin faziletini bilmiş olsalardı bu hususta yarış ederlerdi» buyurmuştur.

İkrime (R.A.) diyor ki: Resûl-i Ekrem Efendimiz ilk safta yer al­mayı teşvik buyurunca vuku bulan izdiham neticesi yekdiğerlerini iz’aç ettiler. Bunun üzerine Resülullah: «Her kim bir Müslümana ezâ etmekten çekinerek ilk safı terk ile ikinci veya üçüncü saflarda namaz kılarsa, Cenâb-ı Hak ona, birinci safta bulunanların ecrini kat kat verir» buyurmuş­tur.

Nebî aleyhisselâm «Hiçbiriniz saf arkasında yalnız başına durmasın» buyurmuştur. Bir gün bir adamın yalnızca saf arkasında namaz kıldığım görünce: «Saftan bir zatı yanma çekerek birlikte saf teşkil etsen ya!» buyurmuştur.

Müslim’in Hazret-i Enes’ten rivayetine göre: Resûl-i Ekrem Efendi­miz tekbirden evvel Ashâb’a teveccüh ederek onların omuzlarına dokunup hizaya getirir ve «Saflarınızı sağlamlaştırınız ve doğrultunuz, çün­kü safların tesviyesi ve aralıkların kapatılması namazın ikmâl ve itmâmı cümlesindendir.» buyururlardı.

Nu’man bin Beşîr (R.A.)’in rivayetine göre Nebiyy-i Muhterem (S.A) göğsünü saflardan ileri çıkaranı gördüğü zaman: «Ey Allâh’ın kul­ları Safları düzeltiniz, yoksa Allâhu Teâlâ yüzlerinizi ayrı ayrı taraflara çevirir.» demişti. Nu’man Hazretleri: «Bu tenbih üzerine saftakilerden birinin topuğu yanındakinin topuğuna, dizi yanındakinin dizine, omuzu da yanındakinin omzuna yaklaştırdıklarını gördüm.» demiştir.

Ebû Dâvud, Berâ İbn-i Âzib (R.A.) ’den rivayetine göre Resülullah Efendimiz safların arasına girer ve bir taraftan diğer tarafa kadar dola­şır, omuzlarımıza ve göğüslerimize elini dokundurarak ileri ve geri çıkan­ları düzeltir ve «Safta ileri, geri durup ihtilâf etmeyiniz, yoksa kalpleriniz başka başka olur» buyururdu.

Abdullah İbn-i Ömer (R.A.)’den rivayete göre Resûl-i Ekrem: «Saffı bitiştireni Allah sevâbına kavuşturur, safları açık bırakanlara karşı da lütuf ve ihsanını keser.» buyurmuştur.

Saflarda intizam ve istikamet, sözlerimizde ve işlerimizde doğruluğu ve hallerimizde intizâmı sağlar. Bir vücut gibi hareket etmek her yerde ve her zaman İçtimaî faydalar husule getirir.

Müslim’in rivayetine göre, Câbir İbn-i Semure (R.A.) anlatıyor: Resûl-i Ekrem Efendimiz (mescidi teşriflerinde) : «Ey cemâat, melekler. Huzûr-i îlâhî’de saf oldukları gibi siz de saf olsanız ya!» buyurmuşlardı. Ashap da: Yâ Resûlallah, melekler nasıl saf olurlar, diye sordular. Resûl-i Ekrem Efendimiz de: «İlk safları tamamlarlar ve perçinlenmiş gibi biribirine bitişik dururlar. Noksan kalırsa, en son safta kalır» buyurdu­lar.

Hazret-i Ömer (R.A.) de namaz kılarken safların tesviyesini emre­der, Ashab’dan bazılarına: Sen ileri geç, buyururlar, elbiseleri kirli olan­ları geri safta bırakırlardı.

A’raf Sûresinin 30. âyet-i celîlesiyle, «Mescide her gidişinizde ziyne­tinizi takınınız, en güzel ve temiz elbiselerinizi giyiniz» diye emir buyurulmuştur.

Buhârî ve Müslim’in muttefikan rivâyet ettikleri bir hadîs-i şerifte, Resûl-i Ekrem (S.A.) «Soğan sarmısak (ve benzeri) yiyen bir adam, onun kokusu gidinceye kadar, yanımıza ve mescidimize sokulmasın (fena ko­kusu ile cemâati rahatsız etmesin).» buyurmuştur.

Cemâatin huzûrunu ihlâl edecek, camiden halkı soğutacak olan iş elbiseleriyle, kirli çoraplarla mescide ve herhangi bir halk topluluğuna gelmek yaraşmaz.

Bir gün sıcakların şiddetle hüküm sürdüğü bir sırada, ekseriyetle iş sahiplerinden ve ameleden müteşekkil olan cemâatin iş elbiseleriyle top­lanması üzerine, camiin darlığına mebnî, mescidin havası bozulmuştu. Bu­nun üzerine Resûlullah Efendimiz, «Yıkandıktan sonra gelseniz yal» bu­yurdu. Bunun üzerine haftanın cuma günlerinde umumî bir banyo yapıl­ması sünnet olmuştur.

Bir gün bir adam Huzûr-ı Nebeviye pek perişan bir kıyâfetle gelmiş, Resûl-i Ekrem Efendimiz ona : «Mâli durumun nasıl?» diye sormuş. «Vaziyetim iyidir», cevâbını verince, Peygamberimiz : «Mademki Allâh’ın nimetine mazharsın, o nimeti üzerinde de göster. Cenâb-ı Hak kullarına verdiği nimetlerinin eserini kullarının üzerinde görmeyi sever» buyur­muştur.

Binâenaleyh her Müslümanın içtimai durumu ve şerefiyle mütenasip temiz bir kıyâfette bulunması Sünnet-i Seniyye icâbıdır.