Makale

KUR’AN’A HİZMET ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ

Dr. Ekrem KELEŞ / Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

KUR’AN’A HİZMET
ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ

Kur’an’ın, insanlığa kıyamete kadar yol gösterecek ve onun mutluluğunu sağlayacak biricik ilahi kitap olduğuna inananların en temel görevlerinden biri, bu mutluluk kaynağının daha geniş kitlelere ulaştırılmasında vasıta olabilme çabası içinde bulunmaktır. Bir müslümanın "Ben Kuran-ı Kerim’in nurundan yararlanıyorum, başkaları ne olursa olsun” seklinde bir mantık sergilemesi düşünülemeyeceğine göre müminlerden her bireyin, bu aydınlığı başkalarına da ulaştırabilmek için kendi yetenek ve imkanına göre bir çalışma sergilemesi, imanının gereğidir.
Kur’an-ı Kerim’i öğrenmek, öğretmek, hıfzetmek, hıfzettirmek, tilavet etmek, anlamaya ve anlatmaya çalışmak, ona yönelen iftira ve karalama çabalarına cevap vermek, bunları yapacak müesseseler kurmak ve bunları yapanlara maddeten veya manen destek olmak, Kuran-ı Kerim’e birer hizmettir.
Kur’an-ı Kerim’e hizmet edenleri Allah muhakkak yükseltir ve üstün kılar. Yeter ki ihlas ve samimiyet olsun. Çünkü ihlassız çabalarla, Kur’an hizmetinden beklenen sonuçları elde etmek mümkün değildir. İhlas ve içtenliği, İslam’ın en temel prensiplerinden biri olarak bize öğretenin Kur’an-ı Kerim olduğunu unutmamalıyız. Kur’an’ın emrettiği şekilde bir ihlas ve samimiyetle mü’minler, Kur’an-ı Kerim’e hizmet etme, diğer bir deyişle Kur’an’ın nurunu daha geniş kitlelere ulaştırma arzu ve iradesini gösterdikleri zaman bunu, hiç bir maddi güç ve kuvvetin durdurabilmesi mümkün değildir. Tıpkı Kur’an-ı Kerim ilk nazil olmaya başladığında, onun düşünce planındaki meydan okumalarına karşı koymaktan aciz kalarak, kaba kuvvetle, zorbalıkla ve çeşitli entrikalarla Kur’an’ın nurunu söndürmeye çalışanların, bunu başaramadıkları gibi...
Kur’an hizmetinde bulunan, bu hizmetiyle, ancak kendisinin değerini ve şerefini yükseltmiş olur. Yoksa Kur’an’ın yüceliğine bir şey eklemiş olmaz. Çünkü ihlaslı bir şekilde Kur’an hizmetinde bulunan müslüman, bu çabası sayesinde birdenbire müslümanların en iyilerinin içine girmektedir.1 Gerçek bir mümin için bu durum, büyük bir mutluluktur.
Kur’an’a hizmete Kur’an’ın ihtiyacı yoktur; Kur’an’a hizmete, hastanın şifaya duyduğu ihtiyaç gibi bu hizmeti yapanların ihtiyacı vardır. Çünkü Kur’an-ı Kerim Allah’ın kelamıdır ve O’nun korumasındadır.(aı Peygamber Efendimizin en büyük mucizesidir. Yüce Allah, Onu ondört asırdır nasıl koruduysa Kıyamete kadar da öylece koruyacaktır. Bu yüzden Kur’an’a hizmet edenler, bu sonsuz mucizenin hizmetinde bulunmakla asıl kendileri değer kazanmış olmaktadırlar. Bir başka ifadeyle Kur’an-ı Kerim’e hizmet liyakatlarını isbat etmiş olmaktadırlar. Kur’an-ı Kerim’e hizmet liyakati, müslümanın Allah katındaki değerinin bir göstergesidir. İşte bu sebeple Yüce Allah, bu kutsal ve şerefli hizmeti, layık olmayanlardan alır, layık olanlara verir.(3) Bu itibarla bir müslümanın, Kur’an hizmetine layık olmama gibi bir konuma düşmekten, ateşe düşmekten korkar gibi korkması gerekir. Çünkü hiç bir şekilde Kur’an hizmetinde yer alamamak, bir bakıma iyi müslüman olamamak demektir.
Çağımızda bazılarımızın, Kur’an-ı Kerim’e, tuttuğumuz siyasi parti veya taraftarı olduğumuz futbol takımı kadar ilgi duymamız yahut şarkı, türkü, haber dinlediğimiz kadar Kur’an dinleyemememiz; gazete okuduğumuz kadar Kur’an okuyamamamız, hayatımızda bir takım hobilere yer verdiğimiz kadar Kur’an’a yer veremememiz nasıl açıklanabilir? Halbuki örnek almamız gereken Selefi salihîn’in bazıları, Kur’an-ı Kerim’i iki ayda bir, bazıları ayda bir, bazıları haftada bir, bazıları da daha kısa sürelerde hatmederlerdi.141 Onların, Kur’an-ı Kerim’i anlamadan okumadıklarını gözönüne aldığımızda, kendilerinin yolunu aydınlatan bu ilahi rehbere nasıl önem verdikleri ortaya çıkar.
İçimizden, Yüce Allah’ın, Kur’an-ı Kerim’i insanlara öğretme, anlatma imkan, yetenek ve fırsatı verdiği bazılarımızın, bu altın fırsatı değerlendirerek Kur’an hizmetiyle yükselmek ve Allah nezdinde değer kazanmak varken, bu hizmete yeterince özen göstermeyerek arkamıza atmamıza ne demeli? Özellikle günümüzde elinde böyle bir fırsat bulunan hiç bir müslümanın, bir kenara çekilerek, Kur’an’a hizmeti başkalarından bekleme yanlışlığına düşmemesi gerekir. Çünkü bu zamanda her müslüman "Benim olmadığım yerde hiç kimse yoktur” şuuruyla Kur’an hizmetinde bir şekilde yer almak mecburiyetindedir.
Müslüman bir toplumda Kur’an hizmetinin gerilemesinin veya duraklamasının sebebi, müslümanlara dışardan yapılan baskılar ve engellemeler değil; o müslüman topluluğun, günahkârlık, ihlassızlık, nemelazımcılık, bencillik, riyakârlık ve menfaat düşkünlüğü... gibi kötü niteliklerle Kur’an’a hizmet ehliyetini kaybetmesidir.
Sonsuz mucize Kur’an’ı Kerim, nazil olduğu dönemden beri kendisine, kendisinin istediği gibi sarılan müslümanları hep yükseltmiş ve üstün kılmıştır. Müslüman olduğu halde kendisine sırt dönen, önem vermeyen ve kendisini ihmal edenler ise hep alçalmışlar, şuna buna uyuntu haline gelmişler ve zelil olmuşlardır. Allah Rasülünün su mesajı bütün müslümanların kulaklarına küpe olmalıdır:
“Allah Teala bu kitap (Kur’an)la bazı kavimleri yükseltir bazılarını da alçaltır.”5

[1] Buhari, Fezâilü’l-Kur’an: 21; Ebu Davud, Salat: 349 (Hadis no: 1452]; Tirmizi, Fezâilü’l- Kur’an: 15 [Hadis no: 2907); ibn Mace, Mukaddime: 16 (Hadis no: 213]; Darimi, Fezâilü’l- Kur’an: 2.
[2] Hicr (15) : 9.
[3] Maide [5] : 54.
[4] Ebu Zekeriyya Yahya b. Şeref en-Nevevi, et-Tibyan fi Adâbı Hameleti’l-Kur’an, Matbaatü Mustafa’l-Babi el-Halebi, Mısır 1960, sh. 28.
[5] Müslim, Misafirin: 269 (Hadis no: 817]; ibn Mace, Mukaddime: 16 (Hadis No: 218] Darimi, Fezâilü’l-Kur’an: 9.