Makale

KURBAN

KURBAN

Lütfi ŞENTÜRK

Ankara Merkez Vâizi

Dînî vecîbelerimizden birisi de kurban kesmektir. Allâhu Teâlâ’nın rızâ­sını tahsîl etmek maksadiyle kesilen kurban, sâhibini Allâh’a yaklaştırır ve büyük mükâfatlara mazhar kılar.

Kurban, lügat ma’nâsı i’tibâriyle, kurban günlerinde kesilen hayvanın adıdır. Şer’î ma’nâsı i’tibâriyle kurban, ibâdet niyyetiyle husûsî vakitte hu­sûsî hayvanı kesmekten ibarettir.[1]

Kurban, Hicret’in ikinci senesinde meşru’ kılınmıştır. Meşrûiyeti Kitab, Sünnet ve icmâ’ ile sâbittir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de;

(…)

“Rabbın için namaz kıl ve kurban kes”[2] buyurulmuştur. Enes (R.A.) da şöyle demiştir:

(…)

“Nebí (S.A.V.) boynuzlu iki güzel koçu kurban etti. Bunları kesti"[3] Ayrıca Müslümanlar da kurbanın meşrûiyeti hakkında ittifak etmiş­lerdir.

Kurban vâciptir. Nitekim Peygamber (S.A.V.) Efendimiz; (…) “Kim ki kurban kesmeye mâlî kudreti müsâit olur da kurban kesmezse, o kimse namazgahımıza sa­kın yaklaşmasın."[4] buyurmuştur.

Hadîs-i şerifteki, "Namazgahımıza sakın yaklaşmasın." veîdi, ancak vacip olan bir ibadetin terkine terettüb eder. İmam Ebû Yusuf’a göre –ki bu aynı zamanda İmam Şafii ile İmam Ahmed’in de kavlidir.- kurban, sünnet-i müekkededir.[5]

Kurban Kimlere Vaciptir?

Kurban müslim, hür, mukim ve zengin olan kimseye vaciptir. Kurba­nın vücûbu için, İmam A’zam ile İmam Ebû Yûsuf’a göre, akıl ve bulûğ şart değildir. Zengin olan çocuğun malından babası veya vasisinin kurban kesmesi lâzım gelir.[6] Kurbanın borç olması için şart olan zenginlik, sadaka-i fıtrin vâcib olması için şart olan zenginliktir, yâni sadaka-i fıtır kendisine borç olan kimseye kurban da vaciptir.

Kurban Edilecek Hayvanlar:

Kurban yalnız, koyun ve keçi ile deve ve sığır hayvanlarından kesilir. Mandalar da sığır cinsinden sayılır. Koyun ile keçi bir, sığır ile manda iki, deve ise en az beş yaşını bitirmiş olmalıdır. Sekiz aylık olduğu halde birer yaşında imiş gibi gösterişli olan koyunlar da kurban edilir.

Koyun ile keçi yalnız bir kişi için kurban edilir. Deve ve sığırı ise yedi kişi kurban edebilir. Ancak ortaklardan hepsi Allah rızâsı için kurbana niyyet etmiş olmalıdır. Ortaklardan biri gayr-i müslim olur veya birisi et maksadiyle iştirâk ederse, hiçbirinin kurbanı sahih olmaz.[7]

Kurbana Mâni’ Olan ve Olmayan Haller:

Kurban edilecek hayvanın ayıplardan sâlim olması lâzımdır. Bâzı ayıp­lar vardır ki, bunlardan biri kendisinde bulunan hayvanları kurban etmek câîz olmaz. İki gözü veya bir gözü kör olan, kemikleri içinde iliği kalmamış derecede zayıf veya aksak, ayağını yere basıp kesileceği yere kadar gide­meyecek halde topal veya aşikâre hasta olan, göz nûrunun veya kulağının veyâ da kuyruğunun ekserisi gitmiş olan, dişleri dökülmüş olan, kulaksız doğan, memelerinin başları kurumuş veyâ kesilmiş olan hayvanlar kurban olmaz.[8] Pislik yiyen hayvanı hapsetmeden kurban etmek de câiz değildir. Deve 40, sığır 20, koyun ise 10 gün hapsedilir.[9]

Bâzı ayıplar da vardır ki, bunların kurbanlık hayvanda bulunması za­rar vermez. Bunlar da hilkaten boynuzsuz veya boynuzunun biraz kırık ol­ması, kulaklarının delinmiş veyâ enine yarılmış bulunması veyâ küçük ku­laklı olması gibi ayıplardır. Deli hayvanı da kurban etmek câizdir.[10]

Hayvan satın alındıktan sonra kurban olmasına mâni bir ayıpla ayıp­lanırsa, zengin ise yerine başkasını satın alır; fakir ise onu kesmekle iktifa eder. Şâyet satın alındıktan sonra ölürse; zengin, yerine başka kurbanlık satın alır; fakir ise almaz.[11] Kurbanlık hayvan kaybolur veyâ çalınır da ye­rine başka bir hayvan satın alındıktan sonra bulunur veyâ ele geçerse, zengin yalnız birini; fakir ise her ikisini kurban etmesi icâbeder.[12]

Kurbanın Kesilecek Vakti:

Kurbanın kesilecek zamanı Kurban Bayramının birinci, İkinci ve üçün­cü günleridir. Efdâl olan ilk gününde kesmektir. İlk vakti, bayram namazın­dan sonra olup, son vakti üçüncü günün güneş batmasından öncesine ka­dardır. Gece kesmek sahîh ise de tenzîhen mekruhtur.[13]

Kurbanlık hayvanı kurban günlerinden evvel hapsedip beslemek, ger­danlık takmak, çullamak, kurban edilecek yere ta’zîm ile götürmek, kestik­ten sonra boynundaki gerdanlığı, üzerindeki çulu fukaraya sadaka olarak vermek müstehabdır. Hayvanı kurban etmeden evvel yününü kırkmak, sağarak südünden istifade etmek mekruhtur. Şâyet sağar ve yününü kır­karsa bunları tasadduk eder.[14]

Kurbanlar, kıbleye karşı yatırılır, Bismillahi Allahu Ekber diye kesilir.

Kesebiliyorsa bizzat kendisi, beceremiyorsa münâsib bir Müslümana kestirir ve kendisi de başında hazır bulunur ve:

(…) ayet-i kerimesini okur. Kasap ücreti kurbandan verilmez.[15]

Kurbanın Eti ve Derisi:

Kurban kesen Müslüman kurbanının etinden yer ve başkasına da ye­dirir, bu müstehabdır. Efdâl olan, kurban etini üçe bölerek, bir bölüğünü fakirlere sadaka, bir bölüğünü akrabâ ve dostlarına hediye eder, bir bölü­ğünü de çoluk çocuğu ile berâber yer. Hepsini sadaka olarak dağıtması ve­yâ hepsini çoluk çocuğu ile yemek üzere alıkoyması da câîzdîr.[16] Hattâ orta halli olup da çoluk çocuğu kalabalık olan kimsenin kestiği kurbanın eti­ni onların yemesi için alıkoyması menduptur.[17]

Kurbanın postunu fakirlere, hayır derneklerine verebileceği gibi, seccâde veyâ sofra olarak da evde kullanabilir. Fakat efdâl olan tasadduk et­mektir. Kurbanın eti ve diğer eczâsı gibi derisini de satıp intîfâ’ etmek câiz değildir. Şâyet satarsa parasını tasadduk eder.[18]



[1] Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, İstanbul 1294, cüz 5, s. 304.

[2] Kevser Sûresi, Ayet; 2.

[3] Sahîh-i Müslim, 1313, cüz: 5, s. 77.

[4] Sünen-i İbn-i Mâce, Mısır 1313, cüz: 2, s. 141.

[5] Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, İstanbul 1294, cüz: 5, s. 305; Mecmâu’l-Enhur, İstanbul 1300, cild: 2, s. 497.

[6] Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, cüz: 5, s, 309; Fetâvâ-yi Hindiye, Mısır 1310, cüz: 5, s. 292.

[7] Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, İstanbul 1294, cüz: 5, s. 319.

[8] Aynı eser, s. 315-319; Fetâvâ-yi Hindiye, Mısır 1310, cüz: 5, s. 297-298.

[9] Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, cüz: 5, s. 317.

[10] Fetâvâ-yi Hindiye, cüz; 5, s. 298; Mecmâu’l-Enhür, cüz: 2, s. 500.

[11] Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürrî’l-Muhtâr, Istanbul 1294, cüz: 5, s. 318.

[12] Aynı eser, s. 318.

[13] Aynı eser, s. 310-311.

[14] Aynı eser, s. 321.

[15] Aynı eser, s, 321.

[16] Fetâvâ-yi Hindiye, cüz: 5, s. 310.

[17] Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, cüz: 5, s. 320.

[18] Aynı eser, s. 321.