Makale

BİLGİ TOPLUMU OLMAK

Doç. Dr. Fikret KARAMAN / Elazığ Müftüsü

BİLGİ TOPLUMU OLMAK

Canlıların en mükemmeli İnsandır. Onun üstünlüğü, Kur’an’la tescil edilmiştir; “Biz insanı en güzel biçimde yarattık." Ona bu güzelliği bahşeden, aklın soruşturma ve yürütme gücü ile temyiz kabiliyeti ve karar verme özelliğidir. Bu yeteneğin insanda meydana getirdiği birikime bilim denir. Çünkü insan, varlığını devam ettirmek ve mutluluğa ulaşmak için hem Allah’ın gönderdiği peygamberlerin mesajlarına muhatap olmuş, hem de mazhar olduğu akıl nimeti sayesinde yeni keşif ve metodlar geliştirmiştir. Böylece çalışma, deneme, azim, sabır ve gayretiyle yüksek merhalelere ulaşmıştır. Daha sonra makina gücünden yararlanmayı ve enerjiyi hizmetinde kullanmayı başararak en etkili metot olan beyin gücüne kavuşmuş bulunmaktadır. Zira beyin gücü, akıl ve bilimin simgesidir. Yüzyılların birikimi ve mirası olan bilgilerle donatılmış toplumlar son yıllarda bilgi çağını yaşamaktadırlar. Bu nedenle asrımızdaki insan kitlelerinin en önemli hedefi, “Bilgi Toplumu’ olmaktır.
Ne yazık ki “Bilgi Toplumunun ortaya çıkış tarzı, buluşları, nimetleri ve özellikleri takdim edilirken hem yanlış atıflar yapılmakta hem de yanlış adresler gösterilmektedir. Oysa ki insanın ümitleri ve beklentileri sadece teknoloji ile fizik kanunlarına emanet edilemez. Özellikle bütün dünyada inanç değerleriyle ilgili grafiklerin yükseldiği bir dönemde ülkemizde tarih, bilim ve kamu vicdanına rağmen Bilgi Toplumu ya da bilgi çağının erdemliği- ne ulaşılamaz. Çünkü insan sadece akıl ve zekâyı karakterize eden beyin gücü ile sınırlı değildir. Çağımızda bilim ve teknolojinin ihmal ettiği bir gönül âlemi vardır. Onu diğer canlılardan ayırarak medeniyet vasfını kazandıran asıl karakter, bu gönül ve kalp âlemidir. 111 İşte Kur’an insanı, bu iki önemli vasfiyle gerçek bilgi toplumunu oluşturmayı teşvik etmektedir. Bilim adamları; “İslam’ın esası olan Kuran’da 77200 bilim dalının bulunduğunu tesbit etmekle onun bütün bilimlerin kaynağını teşkil ettiğini” haber vermektedirler. Bunun en güzel delili, günümüzdeki medeniyet, kültür, bilim ve teknolojinin alt yapısını oluşturan aynı zamanda batıyı da etkileyen ilim adamlarının İslami kimlikleridir. Bunlar; Râzi, İbn-i Sinâ, İbn-Î Rüşd, Gazali, Harizmî, Uluğ Bey, El Birûnî, Akşemseddin, Tâberî, Mes’udî, İdri- sî ve İbn-i Haldun gibi bilimin altın anahtarlarını ellerinde bulunduran dönemin simalarından sadece bir kaç tanesidir. Yunus Emre, Mevlâna, Ahmet Yesevî ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi gönül ve manâ âleminin mimarlarını da burada hatırlatmadan geçmek haksızlık olur.3
Ülkemizde Bilgi Toplumunun modeli üzerinde tam anlamıyla karar kılınmış değildir. Araştırmacılar, kurulacak Bilgi Toplumunun istikrarlı olması için tarihten ders almanın zorunlu olduğuna inanmışlardır. O halde yapılacak düzenlemenin en önemli şartı, bilgi ve teknolojinin, insanlığın manevi değerlerine uygun olmasıdır. Aksi halde ifâde etmek gerekir ki, hür teşebbüsü, hür tefekkürle tamamlamadıkça Bilgi Toplumu olmak mümkün değildir. Ne yazık ki olaya bu açıdan yaklaştığımızda Bilgi Toplumu haline gelebilmemiz için aşılacak çok mesafe, yapılacak çok iş vardır. Ancak olayın karamsarlığına düşmeden tarihi zenginliğimiz olan kitap, sünnet, din, ilim, kültür ve tecrübe dolu medeniyet bahçemizde yeterli değerlere sahip olduğumuzu hatırlatmamız gerekir. İlk emri “oku” olan yüce kitabımızın ayetlerinin sekizde biri bilim ve araştırmayı emretmektedir. Bu hususta yazar Bernard Shaw’in şu tesbiti önemli bir itiraftır. “Bilgi Toplumunu oluştururken, İslâm’ın Peygamberi Hz. Muhammed (a.s.) ile bu dinin kaynağı olan Kur’an gerçeğini dikkatlerden uzak tutamayız." 141 Söz buraya kadar gelmişken Kur’an ve onun tebliğcisi olan Peygamberimiz (a.s.)’m ön gördüğü Bilgi Toplumunun özelliklerini biraz daha açmaya çalışalım-.
1- Kur’an inanç bakımından geçici ve engel teşkil edici sebepleri ortadan kaldırarak eşi ve benzeri olmayan tek Allah’a iman etmeyi emretmektedir. “İlahınız bir tek Allah’tır. Ondan başka ilâh yoktur." 5, “Allah ancak bir tek Allah’tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Vekil olarak Allah yeter."6
2- Aslında Kur’an’da öngörülen toplum günümüz insanının ulaşmak istediği Bilgi Toplumudur. Çünkü o daima ilim öğrenmeyi, soru sormayı, nazar ve istidlal yolu ile irdelemeyi tavsiye etmiştin “De ki; Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ 7 “ilimde yüksek payeye erişenler ise; Ona inandık hepsi Rabbimiz tarafındandır. derler.”’8 Peygamberimiz (a.s.) ise, her Müslüman erkek ve kadına ilmin farz olduğunu, beşikten mezara kadar araştırılması gerektiğini, yine onun mü’minin kaybolmuş malı niteliğinde olup bulunduğu yerden alınmasını ve Çin’de de olsa gidip istenmesini emretmiştir.
3- Kur’an insanı sürekli çalışmaya, kazanmaya ve çevresinden başlayarak üzerinde yaşadığı dünyasını imar etmeye davet etmektedir: “Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara iyilik et, yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.”’9 “Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çalışması da ileride görülecektir.”10
4- Kur’an insanlara din ve vicdan hürriyeti getirmiştir. Onda zorlama yoktur. Peygamberlerin görevi, insanları zorla dine çekmek değil, sadece gerçekleri açık bir ifâde ile duyurmaktır. Bu vicdan özgürlüğünün en açık şeklidir. “Sana düşen, yalnız duyurmaktır.’"11 “Sen onların üzerinde zorlayıcı değilsin.”12 “De ki: Benim eylemim bana, sizin eyleminiz size aittir. Siz benim yaptığımdan berisiniz, ben de sizin yaptığınızdan beriyim.”"13 Nitekim İslam tarihi boyunca fethedilen ülkeler halkına, tam anlamıyla din özgürlüğü tanınmıştır. Viyana’ya kadar giden ecdadımız şayet onların halkına din özgürlüğü tanımasaydı, bugün Hristiyanlıktan eser kalır mıydı? Bu konuda yine Bernard Shavv’ın şu sözlerine bakalım: “Hakiki demokrasinin ideali İslamiyet’tir. İslamiyet madde ile ruhu; ahlâk ile ilmî birleştiren tek dindir. Avrupalıların aradığı din Muhammed’in dinidir. Çünkü İnsanlığın kurtarıcısı Hz. Muhammed’dir.
5- Kur’an bütün insanlara, çevresinde olup biten İlmî oluşumları incelemeyi tavsiye eder. Bu cümleden olarak yer, deniz, gök ve gökyüzündeki diğer gezegenleri, atmosferin yapısını, gece ve gündüzün birbirini izlemelerini ay ve yılın oluşumu ile kainatta olup biten olaylar üzerinde akıl yürütmeye ve tefekkür edip ibret almaya davet etmektedir. “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.”"14
6- Kur’an fert ve toplum için zorunlu olan itikat, ibadet, ahlâk, adalet ve çalışma gibi temel hakların korunması yanında sorumluluk bilincini de önermiştir. Çünkü fert ve toplumun mutluluğu için bu değerlerden vazgeçmek mümkün değildir: “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri fenalık ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.15
Görülüyor ki Kur’an’ın hedefi insanı mükemmel bir Bilgi Toplumu yapmak ve o toplumun bünyesine uymayan, cehalet, tembellik, bölücülük, terör, isyan, başkasının hakkına tecavüz, hırsızlık, cana kıyma, içki, kumar, zina, uyuşturucu madde, hased, kin ve düşmanlık gibi bütün olumsuzlukları ortadan kaldırmaktır. O halde Bilgi Toplumu olmak için manevi değerleri engel göstermek gibi bir kompleksten ve yanlış düşünceden kurtulmak gerekiyor. Biz hâla bu kısır çekişme etrafında bilimsel değeri olmayan tartışmalarla zaman kaybederken başka toplumlar ileri teknoloji alanında mesafe almaktadır. Çünkü araştırma çağımızda en kârlı bir yatırım haline gelmiştir. Konuyla ilgilenenlerin kabul ettiği bir gerçek var. “İnsanlık yeni bir çağa girmiştir. Bu çağ, ileri sanayi toplumlarını bile geride bırakan bir çağdır.’ Bu çağ; “Zekâ ekonomisi, Bilgisayar teknolojisi ve Bilgi üretim” çağıdır. Şimdilik Japonya ve A.B.D. gibi ülkeler Bilgi Toplumu olmanın öncülüğünü ellerinde tutuyorlar. Daha da önemlisi kendi değerleriyle teknolojileri arasında tam bir uyum halinde bulunmaktadırlar. A.B.D. başkanlarından Reagan’ın şu sözleri ne kadar önemlidir. “Eğer çocuklarımızı adalet, din, hürriyet bakımından yetiştiremezsek, onları faziletsiz ve meziyetsiz bir dünyaya mahkum ederiz. O takdirde çocuklarımız büyük hakikatlerin unutulduğu bir medeniyetle yaşayacaklardır. Temel değerlerimizin özü olan bir husus da, Allah sevgisinin okullarımızın dışında bırakılmamasıdır. Kongre üyelerimiz, mesailerine dua ve ibadet ile başladığına göre, çocuklarımız da her sabah derslere Allah’a dua ederek başlamalıdırlar.’’"16
Bu özet bilgilerden de anlaşıldığı gibi dünyamızda bir teknoloji devrimi gerçekleşmektedir. Merkezî planlama ile toprak altından madenler çıkarılabilir. Petrol uzak diyarlara pompalanabilir. Masraflı ve verimsiz biçimde fabrikalar ve montaj tezgahları çalıştırılabilir. Fakat bu sistemin, hür teşebbüs ruhunu imal etmesi mümkün değildir. Çünkü bilgi çağını ve toplumunu gerçekleştiren, hür düşünce ve hür teşebbüs sistemidir.
Aslında sahip olduğumuz değerler sayesinde daima önde olmamız gerekirken sanayi devrimi çağını geç yakaladık. Bunun acısını da yaşıyoruz. O halde gelin gençler başta olmak üzere bütün insanlarımıza, bilim için çalışmanın bir ibadet olduğu inancını vererek hiç olmazsa Bilgi Toplumunu yakalamakta gecikmeyelim.


1- Kur’an, 95/4
2- Dr. Mustafa TEMİZ, Bilgi Toplumu Çağını Nasıl Yakalayacağız, Seha Neşriyat. İst. 1991. s. 15. v.d.
3- Ahmet GÜRKAN, İslâm Kültürünün Garbı Medenileştirmesi, Nur Yayınları, İst. s.205. v.d.
4- Dr. Mustafa TEMİZ, a.g.e.s.107
5- Kur’an, 2/163
6- Kur’an, 4/171
7- Kur’an, 39/9
8- Kur’an, 3/7
9- Kur’an, 28/77
10- Kur’an,53/39,40
11- Kur’an, 3/20, 16/128, 42/48
12- Kur’an, 88/22
13- Kur’an, 10/41
14- Kur’an, 3/190
15- Kur’an, 16/90
16- Dr. Mustafa TEMİZ, a.g.e.s.14