Makale

KUTLU GECE MİRAC KANDİLİ

KUTLU GECE MİRAC KANDİLİ

Şükrü ÖZBUGDAY
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

Mübarek gecelerden olan kandillerin İkincisi, Miraç Kandili’ni bir kere daha idrâk etmek üzereyiz. Kamerî aylardan Recep ayının 27. gecesi Miraç gecesidir. Bu da, 24 Ekim 2000 Salı akşamına tesadüf etmektedir.
Miraç gecesi, Yüce Allah’ın, Hz. Peygamber (s.a.s.)’e, büyük hakikatlerin İlâhî sırlarını gösterdiği, vâsıtaları kaldırarak, ilâhî vahye muhatap kıldığı, kendi âyâtını ve kâinatın sırlarını seyrettirdiği mü’minlere beş vakit namazın farz kılındığı ve biz müslümanlar için de İlâhî lütuflar- la dolu olan bir gecedir.
Yüce Yaratıcıya yakınlığın en üstün derecesi olan Miraç, beşer anlayışı çizgisinin ötesinde bir olaydır. Bunu tabiat kanunlarıyla açıklamak mümkün değildir.
Peygamberimizin hayatı içinde önemli bir yeri olan Miraç, Cenâb-ı Hakk’ın, sadece sevgili Rasûlü Hz. Muhammed’e bir ihsanıdır. Bu gecede, Allah Teâlâ, Hz. Muhammed’i, Kudüs’ten başlayarak göklere, daha sonra da hiçbir insan ve hiçbir meleğin erişemeyeceği yüce makama yükseltmiştir. Bir şârimiz bu olayı şöyle tasvir eder:
Serâpa nûr gönlüm anarken be o Mir ac’ı,
Beyan etmek değil, hatta tasavvurlar kimin harcı?
Yüce Allah, gönderdiği peygamberlerini tebliğ görevi ile başbaşa bırakmamış, onları vahiy ile yönlendirdiği gibi, zaman zaman çeşitli mucizelerle de desteklemiştir. İşte Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in en büyük mucizelerinden birisi İsrâ ve Miraç hadisesidir. Hicretten bir yıl kadar önce bir gece vakti büyük melek Cebrâil (a.s.) Hz. Peygamber (s.a.s.)’i “Burak” adı verilen ve mâhiyeti bilinmeyen binek üzerinde, Mekke’deki Mescid-i Haram’dan alıp, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürdü. Peygamber Efendimiz’e yaptırılan bu yolculuğun Kudüs’e kadar olan bölümü ki, buna “İsrâ” denir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: “Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şânı yücedir. O, gerçekten işitendir, görendir.” 2)
İsra’dan sonraki Miraç yolculuğunun Mescid-i Aksa’dan itibaren olan kısmı ile ilgili bilgileri Hz. Peygamber’in hadislerinden öğreniyoruz. Bu konu ile ilgili hadisler özetle; Hz. Peygamber’in, Cebrâil refakatinde göklere yükseldiğini, orada bazı peygamberlerle karşılaştığını, nihayet Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıktığını, geniş bir şekilde anlatmaktadır. I’) Ayrıca, Mirac’ın sırlarla dolu bu bölümüne Necm sûresinde de işaret buyurulmuştur.4
Miraç hadisesinin, mü’minleri ilgilendiren yönü, mâhiyetinden daha çok neticesi ve bu neticeden alınabilecek mesajlardır.
Miraç olayının, müslümanlar için önemli sonuçlarından birisi hiç şüphesiz, İslâm Dininin direği mesâbesinde olan namazdır. Namaz mü’minlere bir Miraç hediyesidir. Onun içindir ki, “Namaz mü’minin Miracı” olmuştur. Nasıl ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), Mirac’ta vasıtalardan arınmış olarak, Yüce Allah’la buluştu ise; mü’min de namazda vasıtasız olarak doğrudan Rabbinin huzuruna çıkar, sadece O’na kulluk etme ve sadece O’ndan yardım isteme fırsatı bulur. Öyle ise, mü’min günde beş vakit namazını dikkatle ve huşu içerisinde edâ edecek olursa, namaz onun için bir Miraç olacak ve kul onunla Hakk’a yol bulabilecektir.
Mirac’ın diğer bir önemli sonucu, Bakara Sûresinin son iki âyetinin nazil oluşudur. “Amenerrasûlü” diye de anılan ve ülkemizde yatsı namazlarından sonra mihrâbiye olarak okunan bu mübârek âyetlerde; İlâhî emirler karşısında mutlak itaate yönelen mü’minlerin inançlarındaki sadâkatleri ifade edilmektedir. Ayrıca, bir önceki âyette geçen: “İçinizdekileri açıklasanız da gizleseniz de, Allah sizi hesaba çekecektir.” <5) haberiyle endişeye kapılan nni’minlere, bu âyetlerle kolaylık bahşedilmiş, sorumluluklar hafifletilmiştir. Böylece Allah’a tam itaat meyvelerini verirken, yersiz kuşkular da, “Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef tutar”(6) müjdesiyle bertaraf edilmiştir.
Mirac’ta Peygamberimize vasıtasız olarak vahyolunan bu âyetler, Rasûlüllah’ın hadislerinde övülmüş, her zaman ve özellikle yatmadan önce okunması tavsiye edilmiştir. Bir hadiste de;
“Bu âyetlerin geceleyin yatmadan önce okunması kişiye yeter” |7’buyurulmuştur.
Mir’ac’ın üçüncü önemli sonucu ise, Hz. Peygamber’in ümmetinden, Allah’a şirk koşanlar dışındakilerin affedilebileceklerinin va’dedil- miş olmasıdır. İnsan bilerek ya da bilmeyerek günah işleyebilir. İşlenen günahlardan dolayı pişmanlık duymak ve Allah’tan af dilemek bir daha günah işlememeye azmetmek kaydıyla, Allah Teâlâ, işlenen günahları affedebilir. Nitekim bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurul- maktadır: “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, bundan başkasını (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.” (8)
Yüce Allah, bu büyük hâdiseden bahseden İsıâ Sûresinde, Hz. Peygamber (s.a.s.) şahsında bütün insanlığa ahlâk ve fazilet prensiplerini bildirmiştir ki, bu esaslar, fert ve toplumun huzuru için son derece önemlidir. Hatırlanması bakımından bu sûredeki bazı âyetlerin meallerini burada vermek yerinde olur:
“Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana-ba- baya iyi davranmayı emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, onlara karşı “ÖF’ bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle.”
“Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger ve: ‘Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi, sen de onlara merhamet et’ de.”9’
Yakınına, düşküne yolcuya hattını ver, elindekileri saçıp savurma. Saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise rabbine karşı çok nankördür.”11
“Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün açıp tutumsuz olma, yoksa pişman olur, açıkta kalırsın.""
“Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin. Biz onlara da, size de rızık veririz. Onları öldürmek şüphesiz büyük günahtır.”
“Sakın zinaya yaklaşmayın, doğrusu bu çirkindir, kötü bir yoldur.”
“Allah’ın haram kaldığı cana haksız yere kıymayın. Haksız yere öldürülenin velisine bir yetki tanımışızdır. Artık o da öldürmekte aşırı gitmesin. Zira kendisi ne de olsa yardım görmüştür.”
“Yetimin malına, ergin çağa ulaşana kadar, en güzel şeklin dışında yaklaşmayın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.”
“Bir şeyi ölçtüğünüz zaman, tastamam ölçün, doğru terazi ile tartın, böyle yapmak, sonuç itibariyle daha güzel ve daha iyidir.”
“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.”
Bunların hepsi, Rabbinin katında beğenilmeyen kötü şeylerdir.” "2)
Bu âyetlerde bildirilen hakikatleri şöyle özetleyebiliriz: Yalnız Allah’a ibâdet etmeli, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalı, anne-babaya itaat etmeli, hısım akrabaya, fakir ve yoksullara, yolculara, gurbette kalmış kimselere yardım etmeli, israf ve cimrilikten sakınarak kazancı yerinde harcamalı, çocukları öldürmemeli ve onlara gereken değer verilmeli, toplumu ve aileyi temelinden sarsan zinaya ve ona teşvik eden sebeplere yaklaşmamalı, insan hayatına saygı gösterilmeli, yetimlere iyi davranarak, onların haklarını korumalı, verilen sözde mutlaka durmalı, ölçü tartıda ve her söz ve davranışımızda doğruluğa dikkat etmeli, hile yapmamalı, bilinmeyen bir şeyin ardına düşüp körü körüne onun peşinden gitmemeli, yeryüzünde kibir ve gurur taslayarak yürünmemelidir.
Bu sayılan prensipler dikkatle incelenecek olursa; fert ve toplumun manevî huzuru, iyilik ve güzelliklerin kaynağı ve ahlâkî seviyenin yükselmesi için gerekli olan evrensel prensiplerdir.
Miraç Kandili aydınlığını fırsat bilerek çeşitli sebeplerle lekelenen kalplerimizi önce tevbe ve istiğfar ile temizlemeli, sonra da Allah sevgisi, insan sevgisi ve vatan sevgisi ile doldurarak iyi bir kul, olgun bir mü’min olmaya gayret göstermeliyiz. Fitne, fesat, gıybet ve iftira gibi, bizi birbirimize düşman eden kötülüklerden uzak durmalı, dargınlık ve kırgınlıkları ortadan kaldırarak kucaklaşmalı, bir olmaya, diri olmaya çaba sarfetmeliyiz.
Bu kandilin ışığında, “Mü’minler ancak kardeştir.”"5’, “Tefrikaya düşmeyin”"4’âyetlerindeki tavsiyeleri bir kere daha düşünmek suretiyle, birlik ve beraberliğimizi pekiştirmeli, düzen ve huzurumuzu bozmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz.
Miraç gecesine mahsus özel bir ibâdet şekli olmamakla birlikte, kaza namazı veya nafile namaz kılmak sevâba vesile olur. Ayrıca, Kur’an-ı Kerim okumalı, tevbe istiğfar ve dua etmeli, sa- lâtü selâm getirmeli, yoksullara ve kimsesiz çocuklara yardım ederek sevindirmeliyiz.
İdrak edeceğimiz bu kutlu gecenin ülkemiz, milletimiz ve bütün İslâm âlemi için hayırlara vesile olması dileğiyle bütün okuyucularımızın kandillerini tebrik ediyorum.


1- Ali Ulvi Kurucu.
2- İsrâ, I.
3- Buhârî, Bed’ü-I Halk, 6; Müslim, İmân, 264.
4- Bkz. Necm, 7-18.
5- Bakara, 284.
6- Bkz. Bakara, 286.
7- Buhârî, Fedâilü’l-Kur’an, 10 ,27, 34; Miislim, Salâtii’l misafirin, 255-256.
8- Nisa, 48.
9- İsrâ, 23-24.
10- İsra, 26-27.
11-İsrâ, 29.
12- İsrâ, 31-38.
13- Hııcurât, 10.
14- Âl-i İmrân, 103.