Makale

HAC BÜTÜN GÜNAHLARI YOK EDER Mİ?

HAC BÜTÜN GÜNAHLARI YOK EDER Mİ?

Lûtfi ŞENTÜRK
Ankara Merkez Vâizi

“Bilemedin mi ki İslâm, kendinden önceki günahları yok eder, hicret kendinden önceki günahları yok eder, hac ken­dinden önceki günahları yok eder”.

İslâm’ın beş esâsından biri olan haccın kebâiri (büyük günahlar) kaldırıp kaldırma­dığı hemen her hac mevsiminde münakaşası yapılan konulardandır. Bu itibarla bu husustaki rivâyetleri toplamaya ve İslâm büyüklerinin görüşlerini naklederek konuyu açıklamaya çalışacağız.

Haccın, bütün günahların bağışlanmasına vesile olduğu, İbn-i Mâce’nin tahrîc ettiği şu hadîs-i şerifle müjdelenmektedir:

( … )

“Peygamber (S.A.S.) arefe akşamı ümmetinin mağfireti için dua etti. Duasına, ‘Muhakkak ki ben zâlimden başkasını mağfiret ettim’ diye icabet olundu. ‘Zâlimden ise mazlûmun hakkını alırım’ buyurdu. Rasûl-i Ekrem;

— Ey Rabbim, dilersen mazluma Cennet’te (derece) verir zâlimi de mağfiret edersin, diye dua etti ise de Arafat’ta bu duasına Allâhü Teâlâ icabet etmedi. Sabah vakti Müzdelife’de aynı duayı tekrarladı. Bu defa duasına icâbet edildi (istediği kendisine verildi). Râvi, Rasûlullah güldü veya gülümsedi, dedi. Bunun üzerine Ebû Bekir ve Ömer (R. Anhumâ);

— Anam babam size fedâ olsun, bu saatte siz gülmezdiniz, sizi güldüren nedir? —Allah sizi dâimâ güldürsün— dediler. Rasûl-i Ekrem;

— Allah’ın düşmanı İblîs, Allâhü Teâlâ’nın duamı kabûl ederek ümmetimi mağfiret buyurduğunu anlayınca toprağı alıp başına çalmağa ve vay sana helâk oldun diye feryâda başladı. İşte şeytan’ın görmüş olduğum bu feryâdı beni güldürdü, buyurdu”.1

İşte haccın, bütün günahlara keffâret olduğuna delâlet eden hadîs-i şerîf budur.

Şimdi bu hadîs-i şerîfi inceleyelim:

1 — Evvelâ hadîs-i şerifteki “ümmet”ten maksat, kendisiyle hacceden Ashabı mı yoksa mutlak ümmeti mi olduğu belli değildir. Nitekim hicrî 1138’de vefat eden Senedî, hadîs-i şerifteki ( [ … ] ümmeti için) den maksat, ya kendisiyle beraber hacce­den Ashâbı veya kıyamete kadar ümmetinden haccedecek olan kimseler yâhut da —ister haccetsin, etmesin— mutlak ümmetidir, diyerek2 her üçüne de ihtimali olduğu­nu göstermiştir.

2 — Hadîs-i şerifin râvileri arasında itimada şâyan olmayan Abdullah b. Kinâne bulunduğu için, İbnu’l-Cevzî (508-597) hadîsi, zayıf kabûl ediyor.3 İmam Buhârî (194-256) de bu zâtın rivayet ettiği hadîsin sahîh olmadığını söylüyor.4 İbn-i Hibbân ( - 354) Kinâne’yi de, oğlu Abdullâh’ı da itimada şâyan görmüyor. Fakat İmam Süyûtî (- 911), İbn-i Hâcer (773 - 852)’in İbnü’l-Cevzî’ye bu konuda bir reddiye yazarak, hadîsi mü­dafaa ettiğini söylüyor.5

Beyhakî (384-458); “Bu hadîs isnad yönünden zayıf ise de bunu te’yid eden pek çok delil var” diyor.6

Allâme İbn-i Nuceym “Bahr-i Râik”de, hadîs hâfızları her ne kadar bu hadîs-i şerîfi isnad yönünden zayıf buluyorlarsa da bunu te’yid eden pek çok delil olduğunu söylü­yor ve bu delilleri şu şekilde sıralıyor:

a) Ahmed b. Hanbel (164 - 241)’in sahîh isnad ile İbn-i Abbas (R.A.)’tan rivâyet ettiği bir hadiste müşarünileyh şöyle diyor:

( … )

“Arefe günü falanca Rasûlullâh’ın redîfi idi. Bu genç kadınları düşünüyor ve onlara bakıyordu. Rasûlullah (S.A.S.) arkasından eliyle birkaç defa gencin yüzünü kadın­lardan çevirdi. Genç yine onları düşünmeye başladı. Râvi diyor ki: Rasûlullah (S.A.S.) o gence;

— Kardeşimin oğlu, bugün öyle bir gündür ki, bugünde herkim kulağına, gözüne ve diline sâhip olursa günahları bağışlanır, buyurdu, dedi”.7

b) Buhârî’nin Ebû Hureyre (R.A.)’den merfu’ olarak rivayet ettiği hadiste ise, Ebû Hureyre (R.A.) şöyle diyor:

( … )

“Rasûlullah (S.A.S.)’ın şöyle buyurduğunu işittim: Bir kimse hacceder ve hac es­nasında fenâ söz söylemez ve büyük günahlardan çekinir, küçük günahları işlemekte ısrar etmezse, o kimse günahlarından arınarak annesinden doğduğu günkü gibi Hac’dan döner”.8

c) Müslim’in (204-261) merfu’ olarak rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte, Amr b. el-Âs (R.A.) Rasûl-i Ekrem (S.A.S.) Efendimiz’e gelerek, mağfiret olunmak şartıyla ken­disine biat etmek ve Müslüman olmak istediğini söylediğinde. Peygamberimiz (S.A.S.) Amr b. el-Âs’a;

( … )

“Bilemedin mi ki İslâm, kendinden önceki günahları yok eder, hicret kendinden ön­ceki günahları yok eder, hac kendinden önceki günahları yok eder” buyurmuşlardır.9

d) İmam Mâlik (93 - 179)’in Talha b. Ubeydullah b. Kürebz (R.A.)’den tahrîc ettiği bir hadîs-i şerîfde, Rasûl-i Ekrem (S.A.S.)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

( … )

“Şeytan, arefe gününden daha çok küçülmüş, daha fazla hayırdan uzaklaşmış, daha ziyâde hakîr ve zelîl ve daha çok kinli ve öfkeli olarak başka hiçbir günde görülmemiş­tir. Bunun sebebi, Allah’ın bu günde rahmetinin inmesi ve büyük günahlardan vazgeç­tiğini görmesinden başka bir şey değildir”.10

3 — Bu hadîs-i şerifler, haccın günahlardan arınmaya vesîle olduğunu ifade etmek­tedir. Her ne kadar hadîs-i şeriflerde işlenen günâhın çeşidi tasrih edilmiyorsa da, muhaddisler, bu günahların Allâh’a karşı olup kul hakkına taallûk etmeyen günahlar oldu­ğunu söylemişlerdir. Nitekim İmam Tirmizî (200 - 279) bunu söyleyenlerdendir.11 Çün­kü işlenen günah kul hakkına taallûk ediyorsa, bu hakdan arınmadıkça yapılacak tevbe bile sahîh ve makbul değildir.12 Hattâ Kadı Iyâz (476-544), Ehl-i Sünnet’in, kebâirin (bü­yük günahlar) ancak tevbe ile yok olacağına ittifak ettiğini söylüyor.13

Allâme İbn-i Nüceym “Bahr-i Râik” adlı eserinde, haccın —kul hakları şöyle dur­sun— Allâh’a karşı işlenen günahları bile yok etmesi kesin değildir. Hac, Allâh’a karşı işlenen günahları yok eder dediğimiz zaman, bâzılarının zannettiği gibi borç düşer mânâsına değildir. Belki borcun geriye bırakılması günâhını yok eder, yoksa borcu dü­şürmez diyor.14

İbn-i Âbidîn merhum bunu şöyle îzah ediyor: Namazı vaktinde kılmayan kimse bir büyük günah işlemiştir. Bir de ayrıca kılmadığı bu namazın kazası da üzerine vâciptir. Hac günahları yok eder dediğimiz zaman, namazı geciktirmenin günâhını yok eder. Kı­lamadığı namazlar borç olduğu için onlar sâkıt olmaz. Mutlaka kılınması lâzımdır. Tut­madığı oruçlar, vermediği zekât da böyledir. Ancak bu vacipleri geciktirmenin günâhın­dan kurtulur, bunları ödemesi lâzımdır.15 Bu da hacc-ı mebrûr olduğu takdirde böyledir. Hacc-ı mebrûru, kendisine günah karışmayan hac veya makbul olan hac veyâhut da eski hâline nazaran daha hayırlı ve salâha yüz tutmuş olmakla, semeresi sâhibinin üzerinde görülen hacdır, diye târif etmişlerdir. Zâten Cenâb-ı Allah, ancak takvâ sâhiplerinin yâni günahlardan sakınan ve kötülüklerden arınan kimselerin yapmış oldukları ibâdetleri ka­bul eder.

Hulâsa hac, dünyevî ve uhrevî, ferdî ve içtimâî pek çok faydaları olan bir ibâdet­tir. Kendisine farz olan bu ibâdeti usûlüne uygun olarak ve her çeşit kötülüklerden sa­kınarak îfâya muvaffak olan kimsenin —kul borcu ve zimmetindeki vâcipler hâriç— diğer günahları bağışlanır ve annesinden doğduğu günkü gibi tertemiz olur. Bununla beraber, Cenâb-ı Allah dilerse —kul hakkı dâhil— şirkten başka bütün günahları mağ­firet buyurur. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de;

( … )

“Şüphesiz ki Allah, kendisine eş tanınmasını mağfiret etmez. Ondan başkasını, di­leyeceği kimseler için, mağfiret eder” buyurulmuştur.16

Cenâb-ı Allah bütün Müslüman kardeşlerimize o mübarek makamları ziyâret etmeyi nasîb etsin. Âmîn.

_________________________________

(1) Sünen-i İbni Mâce, Mısır 1313, c. 2, s. 123.

(2) Aynı eser ve aynı sayfa kenarı.

(3) Taakkubat-ı Suyûtî alâ Mevzû’at-ı İbni Cevzî, Lâhor 1303, s. 30.

(4) Sünen-i İbni Mâce, c. 2. s. 123 (kenarı).

(5) Taakkubat-ı Suyûtî alâ Mevzû’at-ı İbni Cevzî, s. 30; Sünen-i İbni Mâce, c. 2, s. 123.

(6) Taakkubat-ı Suyûtî alâ Mevzû’at-ı İbni Cevzî, s. 30.

(7) Müsnedü’l-İmâm ebî Abdillâh Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, Mısır 1303. c. 1. s. 329.

(8) Buharî, Bâb-u vucûbi’l-Hacc ve fadlini.

(9) Sahîh-u Müslim, İstanbul 1229, c. 1, s. 78.

(10) Müvattau’l-İmâmi’l-Mâlik, Mısır 1348, c. 1, s. 292.

(11) İrşâdü’s-Sâri lî şarh-i Sahîhi’l-Buhârî, Mısır 1304, c. 3, s. 97.

(12) Riyazü’s-sâlihîn, Tevbe bahsi.

(13) El-Bahru’r-Râik Şerh-u Kenzi’d-dekâik, İbni Nuceym, Mısır c. 2, s. 363-364.

(14) Aynı eser.

(16) İbni Abidin, Hac bahsi.

(16) En-Nisâ: 48.