Makale

KUTLU DOĞUM HAFTASI” ANKARA KOCATEPE CAMİİ KONFERANS SALONUNDA DÜZENLENEN MUHTEŞEM BİR TÖRENLE KUTLANDI

“KUTLU DOĞUM HAFTASI” ANKARA KOCATEPE CAMİİ KONFERANS SALONUNDA DÜZENLENEN MUHTEŞEM BİR TÖRENLE KUTLANDI

Gaffar TETİK

20 Nisan 1994 tarihinde Ankara Kocatepe Camii Konferans Salon’unda kutlanan "Kutlu Doğum"la tarihi bir gün yaşandı. Yurtiçinden ve yurtdışından katılan davetlilerin tıklım tıklım doldurduğu salonda, Başbakan Prof Dr. Tansu ÇİLLER, Devlet Bakanı Necmettin CEVHERİ, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri YILMAZ, birer konuşma yaptılar.
Siyasi partilerin Genel Başkanları ve temsilcileri ile, Dış ülkelerin Büyükelçi ve temsilcilerinin de hazır bulunduğu toplantıda bilhassa Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Tacikistan, Türkmenistan ve diğer Türk Cumhuriyetlerinden gelen şairlerin okuduğu şiirler gönülleri coşturdu, göz pınarlarını doldurdu...
Kalplerden taşanlarla, gözlerden akanlar ellerde birleşti... Yürekler coştu, sevgiler kucaklaştı...
Ne güzel, ne bereketli oldu bu Kutlu Doğum Dileyelim ve dua edelim ki, bu kutlu Doğumun aydınlığında sevgi-saygı hiç eksik olmasın birbirimizden; birlik-beraberlik-kardeşlik duygulan hiç eksik olmasın üzerimizden !...
Şimdi, hemen o "Kutlu Doğum"un mutlu anına dönelim !...
Başbakan Prof .Dr. Tansu ÇİLLER’in konuşmalarını aynen veriyoruz:

Türkiye Diyanet Vakfının her yıl geleneksel olarak düzenlediği "Kutlu Doğum Haftası"nın başlaması münasebetiyle atanızda bulunmaktan duyduğum sevinci belirtmek istiyorum. Böyle anlamlı bir günde o yüce insan, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed ile ilgili kısa da olsa bir konuşma yapmayı kendime onur sayıyorum.
Hz. Peygamber, kendisinin de belirttiği gibi sadece bir insandı. Ancak yüce Allah ona hiç bir insanda bulunmayacak üstünlükler ve güzellikler bahşetmişti. O, sevgisiyle, şefkatiyle, hoşgörüsüyle, doğruluk ve cesaretiyle; bir insanda bulunması gereken bütün üstün özellikleriyle mükemmel bir insandı. O, Muhammed Resûlüllahdı O, yaratanın övgüsüne mazhar olmuş; ismi, Onun ismiyle beraber yazılmış sevgili peygamberimizdi.
Tarih boyunca pek çok peygamber, filozof, devlet adamı ve dünyaca şöhret yapmış büyük şahsiyetler gelmiş geçmiştir Ancak bunların hiç birisi tarihin akışını değiştirme, tarih çizgisine insanlık için bir dönüm noktası olma bakımından ve bıraktıkları tesirin kuvvet ve büyüklüğü açısından, o eşsiz insan, benim sevgili peygamberim ile asla boy ölçüşemez.
O’nun insanlığa sunmuş olduğu mesaj, ilkel ve ibtidai bir hayat sürdüren, kendi çocuklarını dahi öldürmekten çekinmeyecek derecede merhametsizleşmiş toplulukları, kısa zamanda çok geniş topraklara hükmeden, adalet ve merhameti savunan ve yüksek medeniyetler oluşturan devletler haline getirmiştir.
İnanıyorum ki, o’na gönderilen mesaj, yeni bir yüzyıla girerken yeniden şekillenen dünyamızda bütün insanlık için huzur, sükûnet ve kurtuluşun da kaynağı olacaktır
Siyasi ve ekonomik manada gerçekleşen bu yeniden yapılanmada, ülkemizin layık olduğu yeri almasının önemi ortadadır. Zaman zaman millet olarak hissettiğimiz sıkıntılar, 21.yüzyıla lider bir ülkenin fertleri olarak girmemize asla mani olmayacaktır. Bu ülke ve bu ülkenin insanı her türlü sıkıntının üstünden gelecek güçtedir.
Bu noktada şunu net bir şekilde belirtmek istiyorum. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde kullanılan üretim, metod ve vasıtalarına, yüksek teknolojilere ve sağlam bir ekonomiye sahip olabiliriz. Ancak ileriye yönelik atılımlarımızı, manevi hamlelerle desteklemediğimiz sürece elde edeceğimiz başarı sürekli olmayacaktır.
Bizim kültüRÜmüz, Kuranla ve Hz. Peygamberin Hadisleri ile yoğurulmuş- tur. Geleneğimiz-göreneğimiz, edebiyatımız-sanatımız, anlayış ve düşüncemiz, hoşgörümüz ve nezaketimiz, hep yüce dinimizin mahsûlüdür. Bu mirasa sahip çıkmanın ve onu her zaman ve mekanda bizden sonraki nesillere aktarmanın kutsal bir görev olduğuna inanıyorum. Bu görev gereği gibi yerine getirilmediği takdirde, yarın mahşer günü Allah’ın huzurunda hesabının kolay verilebileceğini zannetmiyorum.
Kur’an’dan. ilham alarak tarih yapmış bulunan bu millet, bir kez daha kendisine gelmiştir. Özgüvenini tazelemiştir. Bu millet, aynı iman ve heyecanla, medeniyete yeni boyutlar kazandıran saygın bir üye olarak, insanlık ailesi içerisindeki yerini yeniden alacaktır. Yeterki inancımızı yitirmeyelim. "İnanıyorsak üstün olduğumuzun" şuurunda bulunalım.
Peygamberimizi daha iyi tanıma ve daha çok sevme, o’nun vasıtasıyla bütün insanlara gönderilen yüce dinimizin prensiplerini ve insanlığa kazandırdığı değerleri öğrenme hususunda büyük katkı sağlayacağına inandığım "Kutlu Doğum Haftsı"nın amacına ulaşmasını diliyorum. Bu haftaya maddi-manevi emeği geçenleri, ilim adamı, yazar ve düşünürleri .kıymetli mesailerinden dolayı tebrik ediyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum."
"Ne mutlu bize ki müslüman olarak yaratılmışız" diyerek sözlerine başlayan Devlet Bakanı Necmettin CEVHERİ, yaptığı konuşmasında şöyle dedi:

"Kutlu Doğum Haftası"nı ülkemizde gelenek haline getiren Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı idarecilerine teşekkür ediyor, bu kutlamaların kıyamete kadar çoşkulu bir şekilde devamını diliyorum.
Hz. Peygamber, bizzat Cenab-ı Hak tarafından "Biz, seni alemlere rahmet olarak gönderdik" şeklinde ilahi övgüye mazhar kılınmış bir insandır. Yine bir Hadis-i Kutside "Eğer sen olmasaydın, kainatı yaratmazdım" buyurularak, o’nun yüce Allah katındaki değeri ifade edilmiştir.
O, son peygamberdir. O’na gönderilen kitap son kitap, din son dindir. O halde insanlığın kurtuluşu bu son dinin prensiplerinde saklıdır. İslam Dinini bütün boyutları ile değerlendirdiğimiz zaman onun mükemmelliği insanları meftûn edecektir. Ülkelerin gelişmişlik seviyeleri ne kadar yükselirse yükselsin, dünyada gerçek mutluluğu yakalamanın, ancak onun prensiplerine dört eli sarılmakla mümkün olduğu ortaya ! çıkacaktır.
Dünyamız yeniden yapılanma arayışları içerisine girmiştir. Siyasi kutuplaşmalar ve ideolojik çatışmalar nihayet bulmuştur. Ancak insanlık barış ve huzura henüz kavuşmamış- tur. Kan ve barut kokan, hergün göz yaşı dökülen böyle bir dünyada hem global, hem de milli manada Hz. Peygambere gönderilen İlahi mesajın ihtiva ettiği barış, hoşgörü, adalet, i şefkat ve merhamet gibi İlahi prensiplerin yaygınlaştırılmasına ne kadar ihtiyaç duymaktayız.
İslam barış dinidir. Amacı da, yeryüzünde barışı temin etmektir. Onu terör olarak göstermeye hiç kimsenin hakkı yoktur Bu, fayda da sağlamayacaktır.
Cenab-ı Peygambere gönderilen İslâm Dininin bir başka özelliği de onun birleştiricilik, bütünleştiricilik vasfıdır. Bu özelliği tebarüz ettiren "Şüphesiz mü’minler kardeştir" ve "Allah’ın ipine topluca sarılın. Tefrikaya düşmeyin." İfadeleri, hep peygamberimizin tebliğ ettiği Kuran ayetleridir, Allah’ kelamıdır. İslâm, bu İlahi düsturlarla, gönderildiği dönemde sürekli çatışma halinde bulunan insanları, din kardeşliği etrafında bütünleştirmiştir
Aynı canlılığı ve diriliği muhafaza eden yüce dinimiz, bunu bugün de başaracaktır. Yeter ki dinimizi bir kavga konusu olarak değil, barış ve huzurun kaynağı olarak görelim. Yeter ki onu siyasetin dar kalıpları içerisine sokup, öyle algılanmasın sebep olmayalım. Yeter ki ideolojik hedeflerimize ulaşmada onu bir vasıta yapmayalım. Ve yeter ki dinin siyaset üstü, partiler üstü bir mefhum olduğunu kabullenebilelim.
Tefrika ve kavgadan arınmış huzurlu bir toplum istiyorsak, Hz. Peygamberi ve ona gönderilen ilahi kitabı tanımak ve tanıtmak mecburiyetindeyiz.
Bu nedenle, "Kutlu Doğum Haftası" çerçevesinde gerçekleştirilecek etkinlikleri fevkalade önemli görüyorum. Bu hafta içerisinde düzenlenen panel ve konferanslarla halkımızın her kesimine hurafe ve efsanelerden arındırılmış gerçek islâm sunulmuş olacaktır. Halkımız, sevgili peygamberimizi ve yüce dinimizi, herbirisi kendi sahasında yetiş miş bulunan bilim adamlarından dinlemenin hazzını tadacaktır.
Bu haftadan beklenilen, faydanın hasıl olmasını diliyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri YILMAZ da yaptığı konuşmasında şöyle dedi:
"Alemlere rahmet olarak gönderilen son peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimizi ve o’nun getirdiği ilahi mesajı çeşitli yönleriyle insanlığın idrakine sunmak, milletimizde zaten mevcut olan peygamber sevgisini daha canlı tutmak maksadıyla, o yüce insanın doğumunun 1423. sene-i devriyesine isabet eden bu hafta içinde, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye, Diyanet Vakfı’nın müştereken organize ettiği "Kutlu Doğum Haftası" etkinliklerine yakın ilgi duyup iştirak etmenizden dolayı hepinize "Hoş Geldiniz" diyor, selam, saygı ve şükranlarımı arzediyorum.
Bilindiği gibi, peygamberimiz’in dünyaya teşrif ettikleri gece; "Mevlid Kandili" adı altında, bütün İslâm aleminde o’na layık bir şekilde 14 asır boyunca anılmış ve büyük bir heyecanla bu gece değerlendirilmeye çalışılmıştır. Ancak ilk defa ErbÜ Atabeği Muzafferuddin Gökbörü tarafından, bütün islâm alemini haberdar etmek; ilim ve sanat erbabını davet edip fikri ve ilmi münakaşalar tertiplemek, sanat gösterileri düzenlemek... gibi 2 ay boyunca devam eden çok geniş bir programla düzenli bir şekilde peygamberimizin doğum yıldönümü kutlanmaya başlanmıştır. Daha sonraları imparatorluk protokolüne de dahil edilmek suretiyle 300 küsür yıl resmen devam ettirilen bu güzel uygulama, çeşitli sebeplerle maalesef sonradan bırakılmış ve unutulmaya terkedilmiştir
İşte bu nedenle ilk defa 1989 yılında başlamak üzere Türkiye Diyanet Vakfınca peygamberimizin veladetine rastlayan hafta, "Kutlu Doğum Haftası" adı altında özel bir programla kutlanmış, altı yıldan beri, çeşitli etkinliklerle yapılan bu kutlamalar, tedrici olarak bütün Türkiye’ye yayılmış ve halkımız tarafından büyük ilgi ve rağbet görmüştür. Böylece hem ecdadımızın daha evvel uyguladığı güzel gelenek yeniden ihya edilmiş olmakta, hem de konferans, panel ve sempozyumlar tertip edilerek, bütün camilerimizde bu hafta içinde özel programlar düzenlenerek Hz. Peygamber (S.A.V.) insanlarımıza anlatılmaya çalışılmaktadır.
Ancak şunu ifade edeyim ki; bu haftayı düzenlememiz; Peygamber Efendimizi bir hafta boyu anıp, ondan sonra unutmak anlamına gelmez.
Maksadımız; bu programlar vesilesiyle peygamber (S.A.V.)’i bütün insanlığa, özellikle çocuklarımıza ve gençlerimize tanıtmaya, sevdirmeye çalışmak, dinimizin dünkü ve bugünkü problemlere bakışını ortaya koymak, insanımızı öz değerlerine sahip çıkmaya ve ilgi göstermeye teşvik etmektir.
Bu yıl akıncısını düzenleme bahtiyarlığına erdiğimiz kutlamaların toplumumuz üzerindeki olumlu etkilerini ve faydalarını büyük bir memnuniyetle müşahade etmekteyiz. Bir hafta boyunca düzenlenen programlar ve halkımıza sunulan bilgiler vasıtasıyla, Resül-i Ekrem’in Cihanşümul olan nübüvvet ve risaletini, yüce ahlakını, fazilet, adalet, şecaat ve doğruluğunu anmak suretiyle o’na uyma azmimiz tazelenmektedir. Ayrıca hastahaneler, hapishaneler, yetiştirme ve çocuk yurtları ziyaret edilmekte; hatta bazı yerlerde doktorlar tarafından hastaların, bu hafta boyunca parasız muayene edilmesi gibi bir çok sevindirici faaliyetler de gerçekleştirilmektedir. İşte bütün bu güzel uygulamalar, sosyal dayanışmanın sağlanmasına ve toplumsal kaynaşmanın pekişmesine vesile olmaktadır.
Bir fazilet ve hidayet meşalesi olan Allah’ın elçisini insanlık, bugün her zamankinden daha fazla tanımaya ve O nun getirdiği ilahi mesajı doğru değerlendirmeye muhtaçtır.
Hz. Peygamberimizin açtığı pencereden çağın adamı olarak Kur an la çağın insanını birleştirmeli, bunu sağlayacak ilim ve fikir adamları yetiştirebilmenin şartlarını ve imkânlarını hazırlamalıyız.
Bu duygu ve düşüncelerle "Kutlu Doğum Haftası" programlarının istediğimiz amaca hizmet etmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum."