Makale

KUTLU DOĞUM" HAFTASI'NIN ARDINDAN… "TÜRK –İSLÂM KURULTAYI'NA DOĞRU

YILLARDIR BEKLENEN, ÖZLENEN BİRLİK VE BÜTÜNLÜĞE ADIM-ADIM..
ÂLEMLERE RAHMET İNSANI ANLAYARAK..

Sinan YAVUZOĞLU


"KUTLU DOĞUM" HAFTASI’NIN ARDINDAN…

"TÜRK –İSLÂM KURULTAY”INA DOĞRU

Diyanet İsleri Başkanı Prof. Dr. M. Said YAZICIOĞLU: "Sevgili Peygamberimizi iyi ve doğru tanımak, onu örnek edinmek, Kur’an-ı Kerimi daha doğru anlamak, bütünüyle İslâm’ı daha iyi yaşatmak demektir."


PEYGAMBER Efendimizin doğum yıldönümlerini klasik usulde mevlid okuyarak kutlama, şimdi değişik bir anlayış kazandı. Artık insanlara rahmet olarak gönderilen o yüce insan, bir hafta süre ile çeşitli ilmî faaliyetlerle anlatılıyor.
3 yıl önce Türkiye Diyanet Vakfı tarafından başlatılan "Kutlu Doğum Haftası" programları geleneksel hale geldi. Ve bu hafta ülkemizde olduğu gibi diğer İslâm ülkelerinde de büyük ilgi gördü.
1420 nci doğum yılını kutladığımız bu yılki "Kutlu Doğum Haftası "na İslâm ülkelerinden gelen temsilciler de katıldı. Türkiye Diyanet Vakfı’nın düzenlediği programlara 16 ülke temsilcisi katılırken, Zaman Gazetesi’nce Uluslararası nitelikte İstanbul’da düzenlenen "Ebedî Risalet Sempozyumu "na sahalarında otoriter, yerli ve yabancı çok sayıda bilim adamı katıldı.
Büyük ilgi gören bu toplantılar sonunda önümüzdeki yıllarda Peygamber sevgisinin ve Peygamberi anlamanın daha geniş boyutlarda görüşülmesi, anlatılması kararlaştırıldı.

T. DİYANET VAKFI’NIN ORGANİZASYONU İLE

İslâm Alemi "Kutlu Doğum "un Mutluluğunu Yaşadı...

PEYGAMBER Efendimizin doğum yıldönümü münasebetiyle Türkiye Diyanet Vakfı tarafından üç yıldan beridir geleneksel hale getirilen "Kutlu Doğum Haftası", bu yıl da 19-25 Eylül 1991 tarihleri arasında bütün yurtta coşkuyla kutlandı.
Bu yılki Kutlu Doğum Haftası % programlarına Türk-İslâm dünyasından çağrılan birçok, ilim adamı da iştirak entti.
Hafta münâsebetiyle Türkiye Diyanet Vakfı Genel Merkezince, 17 İlde ilmî toplantılar yapıldı. Ayrıca Ankara. Bursa ve İstanbul’da Yıldırım GÜRSES ve ekibi tarafından Türk Tasavvuf ve Türk Sanat Müziğinden örneklerin yer aldığı konserler verildi.

AÇILIŞ PROGRAMI
"Kutlu Doğum Haftasının açılışı Kocatepe Camii Konferans Salonunda düzenlenen programda yapıldı. Açılışta ilk konuşmayı T. Diyanet Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Rıza selimbaşoğlu yaptı. Rıza SELİMBAŞOĞLU. "Türk Milleti, 10. asrın ilk çeyreğinde Karahanlı hükümdan Satuk BUğ-RA’nın kutlu fermanından sonra gönüllü kitleler halinde Islâmiyeti kabul etmiş, yeni dinlerini çok büyük safvet, samimiyet ve inanılmaz bir süratle benimsemiş ve özümsemiştir. Milletimiz, ilk kelime-i şehadet getirdiğimiz günden bugüne kadar geçen 1000 yıl boyunca, aynı samimiyet ve safvet içinde hayatını lslâmiyete adamış, Allah’a ve Peygamberine adanmış bir millet olarak yaşamıştır" dedi.
Sadece dinî duyguların değil, bütün ulvi duyguların kaybolmaya yüz tuttuğu günümüz dünyasında ve Türkiyemizde hislerin coşması, kalemlerin taşması için bir yol, bir imkanın açılması gerektiğini belirten SELİMBAŞOĞLU, konuşmasının son bölümünde, "Vakfımız Kutlu Doğum Haftasını bundan sonra da Türk dünyasının biraraya geldiği, meselelerinin konuşulduğu, tartışıldığı bir kurultay halinde sürdürecektir" dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mustafa Said yazicioĞlu da açılışta yaptığı konuşmada, "Kutlu Doğum Haftası" programının her yıl genişleyerek ve zenginleşerek bütün il ve ilçe müftülüklerimizin de katkılarıyla ülke genelinde yaygınlaştırıldığını belirtti.
İlk dönem İslâm bilginlerinin Hz. Peygamber Efendimizin hayatını bütün yönleriyle hassas bir şekilde inceleyip, derleyip ve kütüphaneler dolusu kaynak eserler meydana getirdiğini belirten Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mustafa Said YAZİCİOĞLU, "Geç kalınmakla beraber, bugün bizlere düşen görev, büyük bir birikim oluşturan bu belgeleri ilmî usullerle ortaya koymak, Sevgili Peygamberimizin hayatını, güzel ah lâkını ve uygulamalarını, özellikle genç ve gelecek kuşaklara doğru anlatıp kavratmaktır. Hz. Muham-med’in hayatının çok iyi bir şekilde biliniyor olması, geçmişten günümüze kadar olduğu gibi, geleceğe yönelik de İslâm’ın, diğer dinler arasında bariz bir özelliğini, büyük bir avantajını teşkil etmektedir. Zira yeryüzünde Peygamberi, Yüce Allah’tan insanlara getirdiği mesajları Islâm’ınki kadar açık ve net bilinen başka bir ilâhî din mevcut değildir. Bu gerçek, İslâm’ın diğer dinler karşısında en önemli özelliklerinden birisidir.
Gerçekten Sevgili Peygamberimizi iyi ve doğru tanımak, O’nu örnek edinmek Kur’an-ı Kerim’i daha doğru anlamak, bütünüyle İslâm’ı daha iyi yaşamak ve yaşatmak demektir. Çünkü, tamamı ilâhî ve asli hüviyetini koruyan Kur’anı Kerim’i Allah’ın yüce katından getiren, insanlara ileten, O’nu onlara öğreten ve hükümlerini uygulama alanına ilk koyan insan Sevgili Peygamberimizdir. Günümüz Türkiye’si, sözkonusu temel kaynaklara dayalı olarak, günümüz insanının anlıyacağı şekilde Sevgili Peygamberimizi her yönü ile daha doğru tanıtabilecek ilim adamı, düşünür ve din görevlisi potansiyeline sahiptir. Sadece, bu elemanlar arasında daha çok diyaloga, daha fazla işbirliğine ve kollektif çalışmaya ihtiyacımız vardır. Bu toplantı, bu gerçeğin en güzel göstergesidir." dedi.
Ülkemizdeki din hizmeti ve din eğitimi yapan müesseseler hakkında da bilgi veren Başkan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Merkez teşkilatı, il ve ilçe müftüleri ve yurtdışı teşkilatı ile bütün vatandaşlarımıza din hizmeti götürmeye çalıştığını, personel sayısının 80 binlere ulaştığını sözlerine ekledi.
Başkanlığın yurtdışındaki vatandaşlarımıza da en etkin şekilde din hizmeti götürmeye çalıştığını belirten YAZICIOĞLU, "Doğu bloku ülkelerinde son yıllarda ya- . sanan ve inanılmaz gibi görülen değişimler sonucu Başkanlığımıza ve Türkiye Diyanet vakfına olan yoğun talepler, sorumluluğumuzu artırmaktadır. Bütün imkânlarımızla bu kardeşlerimize hizmet götürmek kararlılığı içinde olup bunu dinî ve millî bir görev telâkki ediyoruz" dedi.
Devlet Bakanı Fahrettin KURT ta açılışta bir konuşma yaparak, Peygamber Efendimizin doğum yıldönümü münâsebetiyle tertip edilen "Kutlu Doğum Haftasının takdire değer bir teşebbüs olduğunu belirtti. 2.1. yüzyılın insanlık tarihine "Türk asrı" olarak geçeceğini söyleyen Devlet Bakanı KURT; "Dünya’daki bütün gelişmeler, yıkılan düzenler, arayışlar bu hakikatin habercisidir. Dün-ya’da yaşayan 150 milyon Türk’ün uyanışının habercisidir. Çağımız başdöndürücü değişmelere tanık olmaktadır. İletişimin ve kültür alışverişinin hızlanması, yaygınlık ve yoğunluk kazanması dünya’nın çehresini hızla değiştirmektedir’, önümüzdeki yıllar, Türk Dünyası’nın kültür birliğine tanık olacaktır. Bu birliğin tesis edileceği esaslar, boydan boya Türk coğrafyasında bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Bu kültür birliği, aynı dine inanan, aynı dili konuşan ve aynı kanı taşıyan insanların gönül birliği olacaktır." dedi.
Devlet Bakanı Fahrettin KURT, Türk Dünyasını kucaklayan bu organizasyonu gerçekleştiren T. Diyanet vakfı’ na teşekkür ederek konuşmasını bitirdi.
Kültür Bakanı Gökhan MARAŞ ise yaptığı konuşmasında; "Kutlu Doğum Haftası" gibi güzel bir geleneğin başlatıcısı olduğu için Türkiye Diyanet vak-fı’nı kutladı ve takdirlerini ifade etti.

MÜNACAAT YARIŞMASI ÖDÜLLERİ
Bu konuşmalardan sonra T. Diyanet vakfının "Kutlu Doğum Haftası" münasebetiyle düzenlediği "Münâcaat" yarışmasında dereceye giren şiirlerin sahiplerine ödülleri dağıtıldı.
Yarışmada birinciliği "Beyaz Dilekçe" isimli şiiriyle Bahaeddin KARAKOÇ, ikinciliği "Münâcaat" isimli şiiriyle Şükrü KARACA ve üçüncülüğü de yine "Münâcaat" adlı şiiriyle Adem KONAN kazandılar.
Yarışmaya Azerbaycan’dan katılan şairlerden Mehmet ARAZ’ın "Ya Rebbi, Bu Dünya Sen Kuran Değil" şiiri, Mail Aliyev’in "Münâcaat", Eldar İbrahim’in "Tanrım Meni Şehid Ele" adlı şiirleri ise jüri özel ödülü aldılar.
Bu yarışma münâsebetiyle, günümüz şairlerinin çağdaş şiir anlayışı teknikleriyle Münâcaat türünü yenileyerek devam ettirmesini, estetik değeri yüksek çağdaş insanın Allah’a yönelişini dile getiren taze ve orjinal yüzlerce yeni şiirlerin yazılmasını sağladı.
Türkiye Diyanet Vakfı taraf ın-I dan yarışma birincisine 15 milyon TL, ikinciye 10 milyon TL, üçüncüye ise 7,5 milyon TL. ödül verilirken, ilk ona giren şairlere de 1 milyon TL mansiyon verildi. Ayrıca yayınlanmaya değer görülen eserlere de 200.000 TL. verilecek.
Türkiye Diyanet Vakfı’nca ge-I çen yıl yapılan "Na’t Yarışma-| sı" nda ilk yüze giren şiirleri de bir kitap haline getirilerek bastırıldı.
Türkiye Diyanet vakfı’nca bastırılan ve geçen yıl yapılan "Na’t Yarışması "nda ilk yüze giren eserlerin yer aldığı kitap davetlilere de tanıtıldı.

YURTDIŞINDAN KATILAN DAVETLİLER
Ödül dağıtımından sonra yurtdışından katılan davetliler sırayla birer konuşma yaptılar. İlk konuşmayı yapan Gümülcine Müftüsü ibrahim Şerif, Batı Trakya’daki Müslüman-Türk azınlığın meselelerini dile getirdi. ŞERİF, Batı Trakya’daki Türk azınlığın meselelerinin çözümünde Türkiye’den büyük destek beklediklerini sözlerine ekledi.
İkinci konuşmayı Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsü Hacı Nedim GENCEV yaptı. GENCEV konuşmasında "Şu anda Bulgaristan’da yaşayan Müslüman Türkler, ibadetlerini serbestçe yapıyorlar, camilerimizin hepsi de ibadete açık Yeni açılacak iki Imam-Hatip Lise-siyle, üç tane de imam-hatip lisesi okulumuz olacak" dedi ve Türkiye’den dinî konularda kendilerine destek olmalarını sürdürmelerini istedi.
Daha sonra Moğolistan Müslüman Halklan Başkanı Kader SARI-SAAN bir konuşma yaptı. SARISA-AN konuşmasında Moğolistanda ho.ooo Kazak Türkün yaşadığını belirtti ve bu Türklerin Türkiye’deki soydaşlarına selâmlarını iletti ve Moğolistan’da yeni yeni filizlenen İslâmî hayattan sözetti.
Son konuşmayı Azarbeycan temsilcisi sıfatıyla söz alan Şair Meh-med ASLAN yaptı. ASLAN, 70 yıldır ülkesinde Allah demenin yasak olduğunu, bu zaman içinde hiçbir dinî faaliyetin yapılmadığını anlattı. ASLAN; "Bu günleri bize gösteren Allah’a şükürler olsun" diyerek Azerbaycan’da şu anda dinî hayatın ve kültür hayatının bir başıboşluk içinde bulunduğunu belirtti ve Türkiye’nin bu konularda yakın ilgisini beklediklerini sözlerine ekledi.
Bu konuşmalardan sonra Doç. Dr. İsmet ERSÖZ ve araştırmacı yazar Beşir AYVAZOğlu birer konuşma yaptılar. Doç.Dr. ERSÖZ, "Hz. Peygamber Sevgisi" başlıklı konuşmasında Hz. Peygamberin dünyaya gelmeden önce dünyanın içinde bulunduğu durumu ve Peygamber Efendimizin getirdiği İslâm nizamından bahsetti. Beşir AYVAzoğlu da "Gül Motifi ve Hz.Muhammed" konulu konuşmasında, gül motifinin sahip olduğu dinî ve tasavvufî anlamları izah etti.




Zaman Gazatasi’nin Organizasyonu ile
EBEDİ RİSALET SEMPOZYUMU

İnsanlık âlemi ikibinli yıilaraVani yirmi birinci yüzyıla girerken. İslâm âlemi de Hz. Muhammed (SAS.)’in Hicrî I465.nci doğum yıl dönümünü kutluyor. Mevlidi-Nebeviyi çok daha değişik bir boyutta idrak ediyor. Asırlar süren bir alışkanlığın dışında, insanlığın bu son Peygamberinin doğum gününü, mevlidli, i-lâhili ve şekerli bir şekilde duygusal kutlamaya ilâveten, ilmî tebliğlerle ve bilgiye doyarak, Sevgili Peygamberinin getirdiği ilâhî sîretin manevî hazzını da tadarak kutluyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, Türkiye Diyanet Vakfı işbirliğiyle iki yıldır sürdürdüğü "Kutlu Doğum Haftası" geleneğine, bu sene, ZAlflAN gazetesi de çok ge- ı niş organize edilmiş, uluslararası boyutta bir sempozyum ile katıldı. 19-22 Eylül 1991 tarihleri arasında İstanbul’da yapılan bu "Ebedî Risalet Sempozyumu"na, yerli ve yabancı pek çok meşhur ve sahasının otoritesi olan ilim adamları tebliğleriyle veya konuşmala-* rıyia iştirak ettiler. Balkanların en büyük kapalı spor salonu diye bildirilen Abdi İpekçi Spor Salonu’nda sanki, dünya Müslümanlannın bir kongresi icra ediliyordu. Tarifi mümkün olmayacak derecede çok büyük bir ilgi ve katılım vardı.
Sempozyum, her şeyiyle ve her yönüyle şahaneydi. Dört gün süren ve gün boyunca devam eden bu sempozyumun ne kadar mükemmel olduğunu anlayabilmek için, örnek olarak sadece on bir oturumunun konularını sırayla düşünmek bile yeterlidir:
1. Oturum: Hz. Peygamberin örnek Ahlâkı
2. oturum: Hz. Peygamberin İdare ve Siyasetteki tutumu
3.0turum: Hz. Peygamberin Tebliğ Ettiği Hukuk Anlayışı
4.0turum-. Hz. Peygamberin Ruhî ve Derûnî Hayatı
5.0turum: Hz. Peygamberin Siretinin Evrenselliği ö.oturum: Hz. Peygamberin Sünnetine uymanın önemi
7.0turum.- Hz. Peygamberin Sosyal düzenlemeleri,
8.0turum: Hz. Peygamber ile ilgili Literatür.
9.0turum: Hz. Peygambere göre Aile ve Kadın
10.Oturum: Türk-İslâm Dünyasında Hz. Peygamber Sevgisinin Tezahürleri
11.oturum: Hz. Peygamberin Eğitim ve Tebliğ Metodu
Sempozyumda oturumların konularına bakıldığı zaman ilk göze çarpan husus, artık Müslümanların Hz. Peygamberin doğum günlerinde, onun getirdiği risâletin manasını ve özünü anlamaya çalışma gayretidir.
Daha yerinde bir ifadeyle, yirmi birinci asra girerken, Hz. Peygamberin doğumu vesilesiyle insanlığın, Hz. Peygamberin getirdiği yüce dinden her türlü problemleri için ve her sahada faydalanma azmidir. Sempozyumun konularıyla, ilgili tebliğlerde de, sahasının en meşhur ilim adamları çok açık olarak, Hz. Peygamberin günümüz meselelerine ve sosyal problemlerine fıtrata da uygun nasıl güzel çareler sunduğunu dile getirdiler.
Kur’an-ı Kerim tilâveti ve İstiklâl Marşıyla ağlan toplantıya, gökten boşanırcasına yağan yağmura rağmen, on binleri bulan bir Muhammed (SAS) hayranı katılıyordu. Hep bir ağızdan söylenen İstiklâl Marşının ardından, tarihî mehter takımının sunduğu mehter marşları salondakileri coşturmaya fazlasıyla yetti. Dakikalar süren alkışlar, insaıtmızın gönlünün bunlara ne kadar muhtaç ve hasret kaldığının en belirgin göstergesiydi.
Açış konuşmasını yapan Prof. Dr. Suat YILDIRIM, Amerika’da ve Batı ülkelerinde yapılan bir çok üniversite araştırma ve anketlerinde, Hz. Muhammed (SAS)’in, beşer tarihinde derin izler bırakan yüce bir insan olduğunun açıklıkla ortaya çıktığını ve böyle mübarek bir Peygamberin doğum gününü uluslararası bir boyutta kutlamanın önemini vurgularken, A-vusturya’dan sempozyuma katılan İsmail BALİÇ de onu doğrularcasına, 1976 yılında Avusturya’da İslamiyetin resmî din olarak kabul edildiğini ifade ediyor-, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Salih tuğ ise: "Peygamberimizin doğum günleri okunan mevlidlerde sadece şeker alır giderdik Şimdi ise bu gibi bir kutlama ile bilgi alıp, duygularla dolup taşacağız" diyerek sempozyumun önemini anlatıyordu.
Sempozyumun en ilginç konuşmalarını ise, yurtdışından gelen ilim adamlarıyla, misafir cemaat temsilcilerinin yaptığı heyecanlı konuşmalarla, siyaset adamlarımızın ve idarecilerimizin konuşma ve telgrafları teşkil ediyordu. Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Ekrem PAKDEMİRLİ’nin: "Bu sempozyum ile, Hz Peygamberin örnek kişiliğinin ve sosyo-ekonomik anlayışının daha iyi anlaşılacağını ve insanlığa sunulacağını.." belirten konuşmasına: "Hz. Muhammed (SAV)’e tâbi olmak en büyük şereftir..." sözünü eklemesi ayakta alkışlanmış, Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’ın telgraflı mesajında belirttiği "İslâmın çağımıza ışık tutan evrensel bir mesajı olduğuna inanıyorum... Müslüman kitleler, 21. nci yüzyılın, aynı zamanda bir Barış Yüzyılı olmasında öncülük görevini üstienebilirler.." temennisinin, aslında Sevgili Peygamberimizin getirdiği ebedî risâlet içinde bulunduğunu tasdik edercesine salonu çınlatan alkışlar dakikalarca sürdü. Başbakan Mesut YILMAZ’ın mesajında: "Bu tür toplantıların her sene devam etmesini" dilemesine tutulan alkışların manası çok daha derindi. Muhalefet partilerinin gönderdikleri basan telgrafları ve daha niceleri, tek bir şeyi ifade ediyordu: Değişen dünyada, insanlık yeni şeyler arıyor, yıkılan sosyalist düşüncenin ve bir türlü manevî huzur veremeyen ideoloji ve sistemlerin yerine, gönlünü tatmin edecek bir çare arıyordu. Türkiye’nin her köşesinden kopup gelen ve on beş bin kişilik salonun her yanını dolduran ve otuz binlerle ifade edilen bu kalabalık, aradığı şeyin, ebedî risâlete sarılmakta olduğunu, huşulu yüzleri ve anlamlı alkışlarıyla açığa vuruyordu.
Yıllarca Bulgar zulmüyle inleyen Bulgaristan Türklüğünün Müftüsü Gencer Müftüsü Dr. Nedim Bey: "Kimse din ve vatan sevgisini bizden daha iyi bilmez. Komünist rejim 70 senedir din ve maneviyatımızı bizden söküp atamadı. Kapatılan camilerimizi yeniden açtık Bu sene 13 yeni cami yaptık Yüksek İslâm Enstitüsünü açtık. Sofya’da başbakanın önünde hoparlörle ezan okuduk." diye süren ve Türkçe olarak yaptığı konuşmayla her cümlelinde alkışlandı.
Romanya’dan gelen ilim adamı Dr. Tahsin CEMİL’in, Romanya’daki Müslümanların durumuyla ilgili konuşmaları da, burada yaşayan dindaş ve soydaşlarımızın ne kadar çok ebedi risalete muhtaç olduklarını anlatıyordu.
Sempozyumun en ateşli konuşmalarından birini de, "4 gündür devam eden bu toplantı, yabancı menşeli sempozyum kelimesinin ve bu salonun dar kalıbına sığmayan derin bir mana ifade ediyor. Hocası-talebesi genci-ihtiyarı, yerlisi -yabancısı, kadını-erkeği, daha doğrusu bütün Peygamber âşıkları bu toplantıda buluştular.." diyerek söze başlayan ve Kıbrıs’tan kanlan ilim adamı Prof. Dr. Hüseyin ATEŞİN yaptı.
Dört gün süreyle devam eden ve artan bir dinleyici ilgisiyle adeta coşan toplantılarda, yurdumuzun en başarılı ve sahasının erbabı ilim adamlarının yanı sıra, dünyanın her yanından gelen üniversite erbabının sunduğu tebliğlerde, Sevgili Peygamberimizin hemen her yönü ilmî olarak anlatıldı. Her ilim adamı tebliğini sunarken ve konuşmasına konu olan bu Yüce Peygamberi anlatırken sıl^ sık konuşmasının alkışlarla kesilmesi tek bir şeyi anlatıyordu: Dinleyiciler, konuşmacıdan bu konuşmayı duydukça, gönüllerinde olana tercüman olunduğunu, konuşmacının anlattığı ile, gönlündekinin uyum ve rezonans içine girdiğini belirtiyordu. Coşkunun bu derece engin olması, gönül coşkunluğunun ifadesiydi. Böyle bir coşku, ancak Sevgili Peygamberimizin feyziyle sağlanabilirdi.
Dördüncü gün sunulan tebliğler esnasında ve özellikle mehter takımının gösterisi sırasında dikkati çeken en önemli olaylardan biri de şuydu Bu muhteşem salonun her yanı ve hatta hiç bir boşluk kalmamacasına her yer dolmuş, dışarılarda binlercesi ayakta, içerde protokolün sağında iki bin kadar genç kızın (muhtemelen çoğunluğu üniversiteli olabilir) o-turdugu bölümde, kundakta çocuğuyla gelen genç anaların varlığı da görülüyor. Konuşmalar esnasında ve mehter müziği alkışlanırken genç ananın da ayağa kalkarak yavrusunu önüne uzatıp, kahraman askerin tüfeğiyle selâm durduğunu hatırlatır bir eda ile alkışlara katılması ne kadar manidardı.
Sempozyumun ardından düşünülebilecek çok şey vardır. Her şeyiyle mükemmel olan böyle bir sempozyumun, gönüllere verdiği feyzin yanında, üniversite ilim adamlarımızın araştırmalarını kamuoyuna sunmaya fırsat vermesi ve böylece üniversitelerimizin halkımızla bütünleşmesini sağlaması yanında, yurtdışından gelen yüzlerce temsilci ve ilim adamları vesilesiyle de, uluslararası boyutta bir kaynaşmaya vesile olmasıydı. Yani, Sevgili Peygamberimizin doğumu vesilesiyle, bütün dünya Müslümanları, duygusal olmanın yanında, ilmi ölçülerde birleşiyor, kaynaşıyor, sosyal problemlerine Sevgili Peygamberimizden çareler arıyordu.
Sempozyumun sonuç bildirisinde ise, bir Siret Araştırma Enstitüsünün kurulmasının da ilk madde olarak kabul edilmesi, 21. nci asra giren dünyada, Sevgili Peygamberimizin ve getirdiği yüce dinin daha iyi anlaşılacağını, kendisinden faydalanılacağını simgeliyordu.
Sempozyum, konusu olan yüce insan Hz. Muhammed Mustafa (SAS) nın, yüceliğine denk bir hava ile, on binleri bulan kültürlü gençleri gönülden coşturarak, Sevgili Peygamberimize olan aşkı perçinleyerek sona erdi.
Dr. Vahdettin AKGÜN