Makale

TUNUS’TA MEVLİD

TUNUS’TA MEVLİD (1)

MOUHAMMED NAKHLİ (*)
Tercüme Ve Dipnotlar:
Dr. Mehmet Şeker

Mevlid, Hz. Peygamberin doğumunun şerefine, bir neşe ve sevinç ifadesi olarak, cemaat halinde veya bütün bir toplumda, İslâm Dünyasında yapılagelen pek meşhur törenlerden biridir. Özellikle Tunus’ta bu olay, uzun zaman­dan beri kendine has büyük bir alâka görür. Mevlid’in ilk tören olarak çıkışı, Ehl-i sünnet dışı bir kaynaktan ise de sonra bütün İslâm âlemine yayılmıştır.

Kayravanlı tarihçi İbn Ebu Dinar (3), bu bayramın gereği gibi ve resmen kutlanmasının, Hafsî Hanedanının (627-982, 1229-1574) iktidara gelişinden beri yapılageldiğini ileri sürer. Hanedanın veliahdı camide yapılan bu merasimlerde bizzat bulunmaya çok önem verirdi.

Hüseyni hanedanının (1705-25 Temmuz 1957’ ye kadar) ilk veliahdı Ahmet Bey (3) (1257/1837-1855) Mevlid’in resmen merasimle kutlanmasına karar ver­di. Bu dönemden itibaren bütün beyler bu uygulamayı devam ettirdiler. (4)

Burada hemen şunu belirtelim ki, Mevlid İslam takviminde Rebiulevvel ayının 12’ sine rastlayan günde yapılır.

Günümüzde bu yıl dönümü Tunus’ta nasıl kutlanmakladır? Şimdi ona geçelim. (5)

Bu bayramın (resmi bayram günü kabul edilmektedir), bir hafta öncesin­den kapalı çarşılar, çok çeşitli merkezlerin binaları ve dükkânlar kireçle ba­danalanır ve vitrinler hazırlanır. Çarşılarda alışılmışın dışında bir hareketlilik belirir. Esnaf işlerinin açıldığını görerek "Ya berekete’n-Nebî” (Ey peygamber bereketi) demek suretiyle, alışverişlerindeki bu artışın sebebini Hz. Peygambere bağlarlar.

Kuru meyve satıcıları sergilerini en göz alıcı biçimde sunmaya çaba gös­terirler. “Zugugu” denen çam fıstığı sergilerde en mutena yeri alır, zira o, Mevlidin karakteristik yiyeceği “asîde” yi çeşnilendirmede kullanılan ve ken­disinden vazgeçilmesi mümkün olmayan bir yemiştir.

Bugünlerde hükümet ve Hubus Cemiyeti (6) fakirlere irmik ile para dağı­tırlar. Böylece onlarda, bu Müslüman âdetini zenginlere benzer şekilde, bir bayram havası içinde, gerektiğince kutlama imkânını elde etmiş olurlar. (7)

Bu vesileyle Bey’in Tunus’u ziyareti, şehirde daha büyük bir canlılığın doğ­masına yol açar.

Mevlid’in bir önceki günü Bey, Hamâm-Lîf’deki sarayından Tunus’a iner, saray erkânı ve vezirleri de ona refakat ederler.

Tunus Beyi, şehrin birkaç türbesini de ziyaret eder. (8) Akşam ise, saat 9’ da, gösterişli kıyafetleriyle kendisini takip eden şehzâdeler ve vezirleriyle O şeşia (9) esnafı sokağından başlayarak, “balga” (10) esnafı sokağında bitirmek suretiyle, ışıklarla donatılmış çarşıları dolaşır.

Ertesi günü, yani Mevlid günü Bey Tunus’a tekrar gelir ve ziyaretini, sa­dece dinî bir merasimde bulunmak gayesiyle, büyük camideki merasime hasrederdi (11). Zeytune Camiindeki bu merasim boyunca; imam, Hz. Peygamber’in hayatını anlatan mensur ve manzum karışık “Seridetu’l-Mevlîd” i yavaş yavaş okurdu.

Bey caminin dışına gelir gelmez, her sınıftan yüzlerce Müslüman, din adamları, müderrisler, devlet ricali, eşraf, sanatkâr, işçi, öğrenci ve diğer insanlar Hz. Muhammed’in doğumu şerefine kaleme alınmış olan 456 mısralık Şeyh el Busayri’nin meşhur naattı olan “Hemziye” (12) risalesini, koro halinde tam bir ahenkle okumaya başlarlar.

Bu naattan başka Hz. Peygamber hakkında yazılan hilyeler pek çoktur: Tunus’ta tanınmış ve en çok beğenileni, 1179’ da vefat etmiş olan Cafer el Berzenci’ninkidir (13) Hz. Peygamberin hayatının secili bir nesir halinde tarihi olmaktan öte destanımsı bir üslupla yazılan bir özetidir.

Bahsettiğimiz bu metnin ezber okunması sırasında, caminin kayyumları ile gönüllüler tarafından amberle kokulandırılmış şerbet bardakları dağıtılır. Bu şerbet ya Mevlid merasimleri ya da nişan törenleri için yapılır ve yaseminden yapılmış gül suyu serpilir (14).

Bu merasimin süresi aşağı yukarı bir buçuk saattir.

Öğleyin herkes Mevlid’in geleneksel yemeği asideyi yemek için evlerine gelir. Aside sahanlarını, komşular ve hısım akrabaların karşılıklı olarak birbir­lerine göndermeleri gelenektir. Üç çeşit aside yapılır: Çam fıstığı veya badem şekerli sütle, kıvamlandırıldıktan sonra, Antep fıstığı ve diğer hoş kokulu maddeler karıştırılarak yapılan Zugugu asidesi, şeker serpilerek yapılan irmik asidesi.

***

Tunus’un iç bölgelerinde bu bayram bu kadar ihtişamla kutlanmaz Ancak, büyük şehirde, özellikle ünlü şehir Kayravan (15) Mevlid’in kutlanmasında eskiden beri Tunus’la yarışır.

Kayravan’da, bütün çarşılar akşam ışıkla donatılır ve duvarlar halılarla süslenir.

Mevlid’den bir gün önce, bütün zaviyeler ve camiler açılır ve ayinler, zi­kirler başlar.

Mutavva (16), Noter ve İmam az veya çok sayıdaki cemaatin huzurunda, Sire’yi (Mevlid metnini) okur. Bunu ilahilerin okunması takip eder.

Süilemiye Zaviyesinde Sîre’nin okunmasından sonra bir seri kendine has makamla zikirler yapılır. Sabahleyin mahallenin şeyhleri eşrafı ve diğer Müslümanlar, büyük aside tabaklarını camilere, özellikle fakirlerin ve dilencilerin iştahla yemek üzere toplandıkları Kayravan Ulu Camiine gönderirler.

Mevlid ayı bir bütün olarak “Rebîulenver" (nurlar ayı) diye isimlendirilir. Hayır işleme ayıdır. Bu ay boyunca şehirlerin eşrafı, ileri gelenleri evlerinde törenler düzenlerler. Ve yıl boyunca, bir sünnet ve evlenme merasimi ya da yeni yapılan bir eve giriş vesile kılınarak Peygamberin doğumu hatırlanacak ve manevi neşeye bürünülenecektir. Böylece bu merasim sebebiyle ev şenlenecektir. Zenginlerin evlerinde mevlid ayında yapılan merasimlerin birbirlerine benzeyişinin maksadı açıktır. Zira gelen misafirler ev için, aile için bereket kaynağıdır.

Bu törenler “Seridetu’l-Mevlid” veya “mevlidiye” diye isimlendirilir.

Ev sahibi, aile arasındaki bir törene daveti şöylece yapar:

—“Bu akşam bizi ‘bereket’ için şereflendirmeye buyurun!"

—Hayrola neyiniz var?

—Mevlidimiz.

—Allah kabul etsin!

Bu davetlileri takip ederek bizde eve girelim.

Girişten itibaren koridor aydınlıktır. Ev yeni kireçle badana yapılmış beyaz bir parlaklıktadır, kapı da açıktır.

Ev sahibi ve çocuklar samimiyetle, “Buyurun, buyurun” diyerek bizleri karşılıyorlar. Çok sayıda ampulle aydınlatılmış geniş bir avluya giriyoruz. Önümüzde pencereler, her iki yanda da bir açık ve perdelerin arasından süzülerek gelen tatlı bir ışık... Burası hanımlara ayrılan bölümdür.

Sağda iyice aydınlık diğer bir oda... Yere kaba halılar serilmiş ve zengin mobilyalarla tefriş edilmiş. Bizi buraya buyur ettiler. Bütün davetliler kanepe­lerde veya sandalyelerde yerlerini aldılar.

Gelişimizden birkaç dakika sonra, Zeytûne Camii’nin mutavvâsı olan beş veya altı kişilik okuyucu gurubu “Cemaatu’l-Mevlidiye” art arda girdiler. Odanın ortasındaki yumuşak iki minderin üstüne diz çökerek oturdular. Grubun yöneticisi şeyh, mevlidi makamla okumaya başladı. İki veya üç mısradan sonra, gurubun diğer elemanları nakarat halinde aşağıdaki mısraa geçtiler:

(?)

"Ya Rabbi, mukaddes kabrini güzel kokularla doldur. İlahi lütfun ve salatın meydana getirdiği kokularla...”

Şeyh (?) (vülide) "O doğdu” kelimesini okuyunca, ilahi grubu ve dini bir sükûnet içinde dinleyen cemaat ayağa kalkarak "Merhaben bike Ya Muhammed, Merhaben" (?) diyorlar.

Kadınlar ise sevinçlerini kendilerine has “lâ lû”... ları ile belirtiyorlar. Bü­tün bu merasim boyunca çocuklar, çay, süt ve kahve taslarını getirip götürmede yardımcıların arasında dolaşıyorlar.

Kaside veya metin bitince, davetliler ikram edilen pastalarını yedikten sonra dağılıyorlar.

Misafirlere ikramda bulunan cömert ev sahibi ve bütün ev halkı, İslamın “Seyyidü’l-Vücûd” (varlığın efendisi) olarak andığı Peygamberin şerefine aile içinde düzenlenen bu merasimin onlara bahşettiği ilahi lütfa ve hayra inanmış olduklarından gönülleri sevinçle dolu olarak misafirlerini uğurlamaktan müste­rihtirler. (17)

DİPNOTLAR

(1) Bu makale “Le Mouled en Tunusie” başlığı ile Institut des Belles Lettres Arabes (IBLA) dergisinde Fransızca olarak 1939 yılında yayımlanmıştır. Bkz. IBLA, 3e Année, Avril-1939, 155-166.

(2) Makalenin yazarı Muhammed Nakhli, Tunus kültür ve eğitim hayatında çok önemli bir yere sahip olan "Camiâtü’z-Zeytûne’’ müderrislerindendir. Kendisi dini hayatın içinde bir kimse olarak bu makalede verdiği bilgilerin çoğu görgüye dayanmaktadır.

(3) İbn Ebî Dinar adıyla tanınan tarihçinin künyesi; Ebu Abdullah Muham­med b. Ebî’l-Kasım el - Ruaynîel-KAYRAVANİ’dir Şahsiyeti hakkında bilgiyi yine kendisinden edinebilmekteyiz. “el-Mûnis fî Ahbâri Afrıkıyye ve Afrika tarihi hakkında bilgiler vermektedir. Yazar, bu kitabını 1092-1681’de veya 1110-1698’de yazmıştır. Hafsiler döneminin tarihi bakımın­dan kaynak niteliğini taşıyan bu eserin en önemli özelliği, kendisinin ya­şadığı dönemin sosyal hayatı hakkında enteresan bilgiler vermiş olması­dır. (H.R. Idris Encyclopédie de l’islâm, 3, Fransızca baskı, Paris, 1975. İbni Dinar sâdece bir tarihçi değildir. Edebi planda da kendisinden bahsedilmektedir. (J. Magnin, Description De Tunis Eytralt du kitâb al-Munis fî Ahbâr Ifriqya wa Tunis, IBLA, tame XIV, 1951 Tunis, 150-182).

(4) “Mevlidu’l-Berzenû”, tarihsiz, Tunus, 31. Tunus beylerinin mevlid merasi­mine iştiraki ve yapılan törenler hakkında.

(5) Bu makale 1939 yılında yazıldığına göre, anlatılanlar o günlere ait bilgi­lerdir. Bugünün Mevlidinden ilerideki dipnotlarda bahsedilecektir.

(6) Hubus Cemiyeti, Vakıflar teşkilâtıdır. Makaleden anlaşıldığına göre va­kıf kuruluşları bir cemiyet halinde faaliyet göstermişlerdir.

(7) Fakirlere bugünlerde yardımda bulunulması ila ilgili rivayetler hakkında için bkz. Mevlidu’l-Berzenci, 28.

(8) Tunus’ta bulunan zaviyeler hakkında bilgi vermek tamamen konu dışına çıkmak olacağından, burada sadece önemlilerinin adını vermekle yetineceğiz. Sidi el-kılai, Sidi bin Arus, Sidi Kasım ez-Zallici, Sidi Ali Azuz, Sidi Mehrez...

(9) Şeşia: Serpuş yapan esnaf.

(10) Balga: Özel ayakkabılar yapan esnaf, kunduracılar çarşısı.

(11) Tunus beylerinin mevlid merasimlerine iştirakleri ve yapılan törenler hakkında, “Tunus’ta Müslümanların dini merasimlerinim yıllık takvimi (L’Anne’e Liturgique Musulmane A Tunis)” adlı uzun makalesinde bir görgü şahidi olarak bilgi veren Fransız Albay Paul Marty’nin yazdıklarından ba­zılarını aktarmak istiyorum: Mevlid günü bey, bizzat Büyük Camide (Zeytûne Camii) hazır olur. Bunun için saat 21’e doğru saraydan çıkar, ge­leneğe uyarak yaya olarak çarşılardan geçer. Fener taşıyıcılar ve yeni­çeriler beyin önünde giderler. Resmi tören elbiselerini giymiş olan maiyeti beyi takip ederler. Bey çarşı esnafının, ileri gelenlerini ziyaret ederek yoluna devam eder. Onların dükkânlarının önünde kısa bir müddet durur. Bu arada kendisine tatlı ve şerbet ikram edilir. Aynı samanda bey dükkân sahiplerini taltif eder, onlara nişanlar verir. Halk saygıyla bağlılık tezahüratında bulunur. Fakirler el açarlar. Beyin musahipleri onlara paralar dağıtırlar.

Bu tören, gecenin geç vaktine kadar uzar. Bey sarayına geç vakitte döner. Bu tören, Tunus’ta ramazan ayının son günlerinde yapılan törenleri hatırlatan çok ilgi çekici bir olaydır. Bu olayın Tunus’un Fransız hâkimiyetine girişinden sonra, ortak bir protokole bağlanarak, Fransız yö­neticilerin de törende yer almaları hususu 1883 yılında Tunus resmi ga­zetesinde yayınlanan bir kararla testait edilmiştir. Buna göre Fransa’nın Tunus valisi Zeytûne Camii’nin önüne kadar merasimde hazır olur, içeri girmez, kapıdan ayrılır.

Makale yazarının verdiği bu bilgiler arasında, Mevlid günü Bey’in devlet ricalini kabulü ile ilgili bilgileri de ilgi çekicidir: Saat 9’a doğru, (herhalde akşamdan sonra) Fransa Genel Valisi, kendisine eşlik eden sivil ve askeri hükümet üyeleri ve yerli işler bürolarının yetkilileri ile birlikte gelirler. Musahip tarafından karşılanırlar. Daha sonra Bey, çevresinde vezir­leri ve yüksek mevki sahipleri olduğu halde, tahtında ve hemen yanında veliahdı lie birlikte kendisine sunulan tebrik ve iyi dilekleri kabul ederler.

Daha sonra yukarıda anlatıldığı şekilde camiye gelen Bey kürsünün kar­şısındaki minderde yerini alır. Tercüme edilen metinde bahsedilecek olan mevlid metni okunurken bütün cemaatin sessiz bir murakabe durumuna geçtiğini belirten P. Marty, Hz. Peygamberin doğumunun anlatıldığı bölüme gelince; çavuşların işaretiyle cami minaresinde silah ve top atışı yapıldığını anlatmaktadır. Bu arada mehter takımının ve Zaviyelerin ilahi gruplarının eşlik ettiğini de kaydeden yazar, törenin bitiminde Bey’in; Hamam-Lif veya Lamarsa’daki sarayına törenle dönerken ken­disine garda karşılama veya uğurlama törenleri düzenlendiğini de belirt­mektedir (Paul-Marty, Aânèe Liturgique Musulmane A tunis, La Revue des Etudes İslamiques, 1935, 8-10), Burada anlatılan törenlerin Osmanlılar döneminde İstanbul’da yapılan "Mevlid Alayları”na benzerliği dik­kat çekicidir.

(12) el-İmamü’l-Allâme Şerefüddîn Muhammed el-Busayri, Metnu’l-Hemziye fîmedhi Hayru’l-Beriyye, 1367 h., Tunus. 32 sayfa halinde basılmış olan bu metin; Fâilâtün Mefâilün Failâtün (Failün) veznindedir. Anadolu’daki Mevlid metinleri gibi hemen her evde bulunmaktadır.

(13) Bu metnin içinde 33 beyit bulunmaktadır. Basılan metnin sonunda Mevlid merasiminin resmileşmesi ve törenle tes’id edilmesiyle ilgili beş sayfalık bir ek vardır. Harekeli metin 28 sayfadır.

(14) Bu merasimlerin Türkiye’deki mevlid cemiyetlerine benzerlikleri bir ortak kültürün eseri olduğunu göstermektedir.

(15) Kayravan, Tunus’un ortasında, başşehir Tunus’a 156 km uzaklıkta tarihi bir şehirdir. Küfe, Basra ve Fustat’tan sonra Müslümanlar tarafından kurulan dördüncü şehir Kayravan’dır, Bunların özelliği kuruldukları devirler­de stratejik öneme sahip olmalarıdır. Kayravan, kuruluşundan hemen sonra bir kültür ve dini merkez olmuştur. İslam medeniyet tarihin­de bu yönüyle önemli bir yeri olan şehir, İslâm medeniyetinin batıya geçişinde, gerek Endülüs’e gerekse Sicilya’ya köprülük vazifesi ifa et­miştir. Kayravan’ın tarihi için Hasan Hüsnü Abdul Vahhab’ın "Varakatu Ani’l-Hadarati’l Arabiyyeti bi Afrikiyye et Tûnisıyye (I, Tunus, 1972, 33-34)” adlı eserine başvurulabilir. Kayravan’ın Mevlid merasimlerinde, hareketli günler yaşar. Çevre illerden buraya birçok Müslüman ziyarete gelir. Bunu, 1935 yılında makalesini neşreden P. Marty şöyle ifade ediyor: "Özellikle Kayravan’da mevlid üç gün değil yedi gün sürer. Bu gün­lerde, Kayravan’ın dışından; Süs, Sfax ve Tunus’tan birçok ziyaretçi ge­lir.” (Adı geçen makale, sayfa 11). Kayravan’ ın mukaddesliği herhalde sahabeden Ebû Zem’a Elbelevî’nin kabrinin burada bulunuşundan ileri gel­mektedir. Bu zatın kabri önceleri çok basit bir mezar iken, XVII. yüzyılda Osmanlı idaresindeyken Muradilerden Hammûde Bey bugünkü türbeyi yaptırmıştır. Ayrıca XIV. yüzyıldan Sîdî Abd el Gharyânî, Sîdî es-Sahib ve Sîdî Abâde gibi veli sayılan zatların türbeleri de ziyaret mahalleridir. Günümüz Tunus’unda da Mevlid merasimi bütün ağırlığı ile Kayravan’da kutlanmaktadır.

(16) Mutavva Zeytune medresesinden diploma almış; orta öğrenimi tamamlamış mollalara dendiğini Tunuslu Sayın Şeyh Ahmet Çelebi’den öğrendim.

(17) Bu mevlid merasimlerinin bugün de canlılığını koruduğunu Tunus’ta bulunduğum 1985-1986 yıllarında gördüm. Ancak, resmi tatil günleri ara­sında kabul edilen bugünde Devlet Başkanı adına, Başbakan veya görev­lendireceği bir bakan bu törenlere Tunus’ta değil, Kayravan’daki Ukbe b. Nâfi (Ulu Cami) Camiinde iştirak etmektedir. Tunus’ta da aynı hava halk arasında yaşanmaktadır.

Dikkat! Arapça metinler için Orjinal Dergiyi tıklayınız!