VELİ ERTAN
Yavuz Sultan Selim (1512-1520) zamanında meşhur Zembilli Ali Cemali Efendi’nin bu makamı ihraz etmesinden sonra İstanbul müftülüğü önemli bir mevki kazanmış nüfuz ve tesirini göstermiştir. Hatta bu devre kadar kadılar divana dâhil oldukları halde müftüler kenarda kalmıştı. Ancak Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) zamanında İstanbul Müftüsünün, Rumeli ve Anadolu Kazaskerleri de dâhil bütün ulemanın üstünde bir mevki ihraz ettiği bilinmektedir.
Şeyhülislamın maiyetinde yeteri kadar müsevvidler ve kâtipler bulunurdu.
Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) devrinde Zembilli Ali Cemali Efendi’nin Şeyhülislâmlığı zamanında fıkhî işleri tedvir etmek üzere bir de fetva eminliği ihdas olunmuştur. Meşihat makamında ilk Fetva Emini Mehmed Muhyiddin Efendi, son fetva emini de Fâtih Dersiamlarından Muğlalı Ali Rıza Efendidir. Bu suretle 69 fetva emini ifta vazifesini ifa etmişlerdir. (1)
Osmanlı Devletinin ilk Şeyhülislamı Molla Fenâri’dir. Son Şeyhülislamı da Medenî Mehmed Nuri Efendi (2) arasında bu zatlarla birlikte 129 Şeyhülislam gelmiştir. Böylece meşihat-i İslamiye’nin tarihinde 800/1424-1425 tarihinden 1341-1922 tarihine kadar 498 yıl süren bir tarihi vardır.
498 senelik meşihat tarihinde meşihat makamında 185 tebeddülat vukua gelmiş ve bazı Şeyhülislamlar ise birkaç kere bu makamı ihraz etmişlerdir. Bu suretle mükerrerlerin sayısı 54‘ü bulmuştur. (3)
Osmanlı İmparatorluğunun satvet, şevket ve azametli devirlerinde şeyhülislamların kaydı hayat şartı ile tayinleri yapılmıştır. Bu suretle istifa edenler hariç hepsi de vazifesi başında vefat etmiştir.
Yalnız Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) devri şeyhülislâmlarından Çivizade Muhyiddin Şeyh Mehmed Efendi, o zamanları Muhyiddin Arabi’yi ve Mevlâna’yı (M. Celaleddin-i Rûmi) sert şekilde tenkit ettiği ve böylece vazifesinin dışına çıkması hasebiyle makamından ayrılması mecburiyet halini almıştır.
Gene Kanuni devrinde ilk istifa eden şeyhülislam Hamidi Abdü’l Kadir Çelebi Efendi, Üçüncü Murad (1574-1595) devrinde ilk defa azlolunan Müeyyedzâde Abdü’l Kadir Şeyhî Efendidir.
Meşihat makamını ilk defa Üçüncü Sultan Murad devrinde iki kere ihraz eden şeyhülislam Bostanzade Mehmed Efendidir.
Dördüncü Sultan Murad (1623-1640) devrinde Ahizâde Hüseyin Efendi, Dördüncü Mehmed (1648-1687) devrinde Hocazâde Mes’ud Efendi, İkinci Sultan Mustafa (1695-1703) devrinde Erzurumlu Seyyid Hacı Feyzullah Efendi idam edilmişlerdir.
Beş asra yakın meşihat tarihinde bu âli makamı 129 şeyhülislâm ihraz etmiştir. Birkaçı istisna edildiği takdirde, hemen hepsi asaletiyle metanetiyle ve istikametiyle vazife görmüşlerdir.
Şeyhülislamlara “Efendi” demek âdet hükmünde idi. Bey, Efendi unvanıyla yâd edilenler ise, bunların paşazade olmalarından ileri gelmektedir.
İvazzade İbrahim Beyefendi gibi, bu tarzda olan şeyhülislâmların sayısı beştir.
Meşihat makamında en çok kalan Molla Fahreddin Acemi’dir. Bu şeyhülislam Osmanlı tarihinde İkinci Sultan Murad (1421-1444 ve 1444-1451), Fâtih Sultan Mehmed (1451-1480) devirlerinde 30 yıl itfa vazifesinde bulunmuştur. İkinci olarak da bu makamda kalan Ebû’s- Suud Efendidir. Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) ve Sarı Selim (1566-1574) devirlerinde 29 yıl vazife görmüştür. Üçüncü olarak da bu makamda kalan Zembilli Ali Efendi olmuştur.
Meşihat makamında en az kalan Memekzâde Mustafa Efendidir. Bu yüksek makamda ancak 13 saat kalmıştır.
Meşihat tarihinde henüz resmî olarak şeyhülislâm olmadığı halde meşihat payesini kazanan zat da Tarihçi Kara Çelebizade Abdü’l Aziz Efendidir.
Şeyhülislamlar teşrifat bakımından ancak sadrazamı ziyaret ederlerdi. Bayram günlerinde, saraya mensup bulunanların cenaze namazlarında ve şehzadelerin padişah olmalarında biatte bulunurlardı.
Meşihat-ı İslamiye’ye mahsus müstakil bir daire yoktu. Ancak sarây-ı hümayuna yakın yerlerde konaklardan biri kira ile tutulur ve böylece şeyhülislâm ve maiyeti orada vazife görürlerdi. Bu durum Osmanlı Devletinin ilk zamanlarından İkinci Sultan Mahmud (1808-1839) devrine kadar devam etmiştir.
1826 tarihinin haziran ayında yeniçeri ocağının kaldırılması üzerine yeniçeri ocağı binası meşihat-i İslamiye’ye verilmişti.
Bu bina eskiden Süleymaniye semtinde yeniçeri ağalarının oturduğu yerdir. Buraya “Ağa kapısı” denirdi.
Tarihi bir bina olan “Ağa kapısı” Süleymaniye câmi şerifinin ittisalindedir. Geniş bir yer kaplayan bu sahada birçok daireler vardı. Devletin şevket, satvet ve azamet devirlerinde burada mühim işler görüşülür, ziyafetler verilirdi.
1826 tarihinde yeniçeri ocağı kaldırılması üzerine ikinci Sultan Mahmud (1808-1839) bir fermanla bu binanın meşihat makamına tahsis edilmesi için Sadrazam Selim Mehmed paşaya emir vermişti.
Bu hususta verilen Hattı Hümayun şöyledir:
(... Ağakapısı lâfzının dahi lisanı nâstan ilgası ve hem bu madde mutlaka şerîat-ı mutahhareye can ve gönülden yapışılmasıyla hâsıl olup inşaallahü tealâ’, şeriat-ı garrânın mütemadiyen icrasına tefe’ül ile Ağakapısı namı külliya lisanda söylenmemeye vesile olmak için badezin Fetvahane tesmiye olunup, Paşakapısı misillû Müftiyülenam olanlara mahsus olması zihni hümayuna nusuh etmekle Efendi daimizin bundan sonra nakl ile ol mahalde şeriat-ı mutahhareyi icra etsin). Ayrıca hükümdar, Fetvahanenin ziyade odaları ve ebniyesinin şeyhüIislama fazla gelenlerinin boş kalmayıp ilim tahsil edecek talebelere tahsisini de istiyordu. (4) İşte bu bina son zamanlara kadar halk arasında meşihat dairesi olarak tanınmıştır.
Eski Ağa kapısı (Bab-ı fetva) haline konulunca, burada karakol vazifesini ifa eden erlere mahsus odalar, hapishane, yangın köşkü ve diğer lüzumsuz binalar yıktırılmıştır.
1826 tarihinde vuku’ bulan Hocapaşa yangınında Bâb-ı Ali binasının yanması üzerine eski ağa kapısı bu defa muvakkaten sadrazam paşanın ikametine ayrılmıştı.
Bunun için bir müddet şeyhülislam buraya taşınamamıştır.
“Bab-ı Meşihat” in bahçesine girilen cümle kapısının üstündeki kitabede:
Keçeci izzet Mollanın:
“Ağa kapısını verdi bize Sultan Mahmud
Bab-ı tezvir idi Hak kıldı makamı ifta” beyti yazılıdır.
“Binaya bahçeden üç dört basamak bir merdivenle girilir ve şeyhülislam dairesi sol kolda büyük bir koridor üstünde bulunurdu. Burada şeyhülislamın çalıştığı oda biri büyük diğeri küçük iki namaz odası ile mühürdar odası vardı.
Köşede eski Tekkeli köşkü yerinde binanın büyük ve arz odası bulunuyordu. Bu odanın tavanında İkinci Sultan Abdü’l Hamid Han’ın Şeyhülislam Mehmed Cemaleddin Efendiye hediye etmiş olduğu muhteşem bir avize vardı.” (5)
Bu binanın meşihata tesliminden sonra arz odasında mühim toplantılar yapılmış, hatta Birinci Cihan Savaşında “cihad beyannamesi” meşihat mektupçusu Ebû’l-ula Mardini tarafından bu odada okunmuştur.
Tarihî Ağa kapısı ve Bab-ı meşihat çıkan bir yangında yanmıştır.
Şimdi İstanbul Müftülüğün bulunduğu bina eskiden “Fetvahâne” idi. Fetva eminleri bu binanın alt katında otururlardı.
Meşihat binasında Evkaf dairesi hâriç olmak üzere bütün dinî müesseseler burada toplanmıştı, Teşkilâtını tamamlamış olan Meşihat makamını ihraz eden şeyhülislamlar, on dokuzuncu yüzyılın içinde teşekkül eden nezaretlerin başında bulunan nazırlar seviyesine yükselmiştir.
1876/1293 tarihinde birinci meşrutiyetin ilânından sonra Mithat Paşa’nın hazırlamış olduğu 7 Zilhicce 1293/1876 m. tarihinde ilân olunan Kanuniesasinin 27. maddesinde: “Mesned-i sadarat ve Meşihat-ı İslami’ye emniyet buyurulan zevata ihale buyurulduğu misüllü teşkil-i vükelâya memur olan Sadr-ı Âzamın tensib ve arzı ile sair vükelânın memuriyetleri dahi bi irade-i şâhane icra olunur.” denilmiştir.
Bu Kanuniesasinin bu maddesine göre sadrazamın ve şeyhülislamın bizzat padişah tarafından tayin edileceği açıklanmıştır.
İşlerin çokluğu hasebiyle teşkil olunan Şûray-ı Devlet nedeniyle ve ceza ve asliye mahkemelerinin Adliye nezaretine bağlanması üzerine, şeriye ve nizamiye mahkemelerinin yetkilerini tahdit etmesi hasebiyle, şeyhülislamlık bir dereceye kadar nüfuzunu ve etkisi kaybetmiştir.
Son zamanlarda meşihat dairesinde:
1 — Pusula dairesi
2 — Fetva odası
3 — İlâmet odası gibi “Fetvahane- Âli” adı ile yeni bir teşkilât yapılmıştır. Bu dairelerin isimlerinden de anlaşıldığı gibi pusula dairesi yalnız müracaatta bulunanların sorularını yazar, fetva odası da bu soruların cevaplarını hazırlar, imzalanmak üzere şeyhülislama sunulurdu.
Sorularına şifahi cevap isteyenler doğrudan doğruya fetva odasına müracaatta bulunurdu. Tahrirî isteyenlere de bir hafta içinde cevap verilirdi.
İlâmat odası ise şer’i mahkemelerin resmen vermiş oldukları ilâm ve hüccetleri tetkik eder, temyiz suretinde gelenleri de tasdik eder ve meclis-i tetkikat-ı şer’iyye dairesine gönderilirdi. (6)
1908’de İkinci Meşrutiyetin ilânından sonra artık memleket parlementer bir tarzda idare edilmeye başlamış olduğundan şeyhülislâmların siyasi vasıfları, ferdi ve şahsi tesirleri azalmıştı. Fakat buna rağmen meşrutiyet devrinde kuvvetli, kudretli ve nüfuzlu şeyhülislamlar meşihat makamını ihraz etmişlerdir. Bunlar arasında bilhassa Pirizâde Sahip Molla ve Mustafa Hayri Efendiler zikre şayandır.
Sahip Molla Bey Medeni cesaretiyle, açık görüş ve düşüncesiyle kendisini tanıtmış, İttihat ve Terakki Partisine de sevdirmiştir.
Şeyhülislam Mustafa Hayri Efendi, uhdesinde Evkaf Nazırlığında olduğu halde memleketin menfaatine nâfi işler yapmaya muvaffak olmuştur. İstanbul’da gördüğümüz vakıf-hanları bu zatın eseridir. Teşkilatçı bir kişi olarak tanınmıştır.
Mustafa Hayri Efendinin Meşihatı sırasında 1915 yılında neşr olunan “İlmiyye Salnamesi” nde belirtildiği şekilde Meşihat-ı İslâmiye’nin teşkilatının ana hatları şöyledir:
1 — Şeyhülislam
2 — Müsteşar
3 — Fetvahane-i âli: Fetva emini, iki muavin
4 — Heyet-i İftaiye (Fetva odası, 28 müsevvid)
5 — İlâmeti şe’riyye müdüriyeti (İlâmet odası); 8 mümeyyiz, 9 mümeyyiz muavini
6 — Meclisi Tahkikat-ı şeriyye kalemi; 2 mümeyyiz, yeteri kadar kâtip
7 — Ders vekâleti ve Meclisi mesalihi; bir reis, 5 aza ve bir kâtip
8 — Ders vekâleti kalemi: 1 mümeyyiz, yeteri kadar kâtip
9 — Tetkik-i mesahif ve müellefat-i şe’riyye: 1 reis, 6 aza ve 2 katip
10 — Meclis-i meşâyih; bir reis, bir aza, bir kâtip
11 — Mektubin dairesi; bir mektupçu, bir mektupçu muavini, bir mümeyyiz.
12 — İlmiyye muhasebat dairesi; bir müdür, bir müdür muavini, bir mümeyyiz ve yeteri kadar kâtip
13 — Emval-i Eytam ve Beytü’l- rrıal müdüriyeti; bir müdür, bir müdür muavini, tahrirat kalemi, yeteri kadar kâtip, muhasebe kalemi, yeteri kadar kâtip, idanat kalemi, yeteri kadar kâtip, vezne, beytü’l-mal, tahsil
14 — Memurin müdüriyeti; bir müdür, bir mümeyyiz, yeteri kadar kâtip
15 — Levazım ve maaşat kalemi; bir levazım müdürü, yeteri kadar kâtip
16 — Sicil-i Ahval Müdüriyeti; bir müdür, bir mümeyyiz, yeteri kadar kâtip.
17 — Evrak Müdüriyeti; bir müdür, bir müdür muavini, bir mümeyyiz, yeteri kadar kâtip
18 — İstatistik ve dosya kalemi; bir mümeyyiz, üç kâtip
19 — Daire-i Meşihat tababeti; bir tabib ve bir kâtip.
Şeyhülislamların vermiş olduğu fetvalar birer mecmua halinde toplanmıştır. Toplanan fetvalar arasında hukukçular tarafından muteber sayılanlar şunlardır:
1 — Mecmua-i cedide
2— Fetavâ-i Ali Efendi
3 — Fetavâ-i Kaziye
4 — Behçetü’l Feteva
5 — Neticetü’l Feteva
6 — Ceride-i İlmiye
DİPNOTLAR
(1) Fetva Eminleri - Hal Tercümeleri - Mehmed Vamık - Şükrü Altıntaş - Diyanet İşleri Dergisi.
(2) Mehmed Nuri Medeni Efendi, Altıncı Mehmed Vahdeddin (1918-1922) devrinin şeyhülislamlarındandır. 1859 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Osman Kâmil Efendi isminde bir zatın oğludur. Usulen medreseleri devrettikten sonra 1880 tarihinde İptida-i Hariç payesiyle İstanbul müderrisi olmuş ve rüus imtihanını kazanmıştır. Birçok mertebeleri geçtikten sonra 1917 tarihinde Anadolu Kazaskeri biraz sonra da Rumeli Kazaskeri olmuş ve 1920 tarihinde meşihat makamını ihraz etmiştir.
1920 tarihinde Ankara’da Büyük Millet Meclisinin açılması ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin kurulmasıyla vükelânın istifası üzerine bu vazifeden ayrılmıştır.
(3) İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi - İsmail Hami Danişmend, Cilt 3, Türkiye Yayınevi, İstanbul.
(4) Asırlar boyunca İstanbul (Cumhuriyet Gazetesinin ilâvesi). Haluk Şehsuvaroğlu.
(5) Ebû’l-ulâ Mardini’den nakleden: “Asırlar boyunca İstanbul” eserinin müellifi Haluk Şahsuvaroğlu. Cumhuriyet gazetesinin ilâvesi s. 202.
(6) İslâm’ da kaza hükmü ve hâkimlik ve tevabi-i Ali Himmet Berki.