Makale

EBÛ DÂVÛD VE SÜNEN’İ

EBÛ DÂVÛD VE SÜNEN’İ

Durak PUSMAZ
Haseki Eğitim Merkezi
Eğitim Uzmanı

I. İsim, nesep, doğum yeri ve yılı:

Büyük muhaddis ve "Sünen” sahibi Ebû Dâvûd’ un isim ve nesebi şöyledir: Ebû Dâvûd, Süleyman b. el-Eş’as b. İshak b. Beşir b. Şeddâd b. Amr b. İmran el-Ezdi es-Sicistânî.(1)

Görüldüğü gibi müellifimizin ismi Süleyman, babasının ismi el-Eş’as, de­desinin ismi de İshak’tır. Ebû Dâvûd, müellifimizin künyesi olup bununla meş­hur olmuştur. İbn Asâkir ve İbn Hacer’ in naklettiğine göre büyükbabalarından olan İmran, Hz. Ali ile beraber Sıffin Savaşı’ na katılmış, şehit edilmiştir. (2)

Ezd, Yemen’ de meşhur bir kabile olup Ebû Dâvûd öz Arap’ tır. (3)

Sicistan’ a gelince, Yakut bunun Herat’ ın kuzeyinde geniş bir vilayet oldu­ğunu belirtir (4). Şimdi Sicistan, Afganistan’ ın güney kesiminde İran ile Afga­nistan arasındaki hudut bölgesindedir. Alanın 7006 km2 olup bunun 2847 km2 İran arazisine ve 4159 km2’ si de Afganistan arazisine aittir. (5)

Ebû Davûd hicri üçüncü asrın başında (202/817) de Sicistan’ da doğmuştur.

II. Yaşadığı asır:

Ebû Davûd biraz önce belirttiğimiz gibi hicri üçüncü asrın başlarında dün­yaya gelmiş ve bu asrın son çeyreğinde vefat etmiştir. Bu asır İslami ilimlerin altın çağı kabul edilir. Bu asırda hadis, fıkıh, şiir ve edebiyat sahasında büyük bilginler yetinmiştir. Şöyle ki:

Yahya b. Maîn (ö. 234),

Ahmed b. Hanbel (ö. 241),

Muhammed b. İsmail el-Buhari (ö. 256),

Eb’l-Hüseyn Müslim b. Haccac el.Kuşeyri (ö. 261),

Ebû İsâ Muhammed b. İsâ et-Tirmizi (ö. 279),

Ebû Abdirrahman Ahmed b. Şuayb en-Nesâi (ö. 303) gibi büyük muhaddisler,

İbrahim b. Yahya el-Müzeni (ö. 264), er-Rebi’ b. Süleyman (ö. 270) ve Dâvûd b. Ali ez-Zâhiri gibi fakihler;

Ali b. el-Cehm (ö. 249), İbnü’r-Rûmi (ö. 283), el-Bahtüri (ö. 284) ve İbnü’l- Mu’tez (ö. 298) gibi şairler;

El-Müberred (ö. 285), İbn Kuteybe (ö. 276), el-Câhız (ö. 25S), el-Ferra ve diğerleri gibi büyük edebiyatçılar hep bu dönemde yetişmişlerdir.

Hiç şüphesiz ki Ebû Davud da bu dönemde yaşayan büyük bilgin, büyük muhaddis ve parlak simalardan biridir. Bu asır İslâm medeniyetinin olgunla­şıp meyvelerini vermeye başladığı bir dönemdir.

Ebû Dâvûd, Abbasîlerin hâkimiyetleri döneminde şu halifeler zamanında yaşamıştır: el-Me’mûn (198-218), el-Mu’tasım (218-227), el-Vâsık (227-232), el-Mütevekkil (232-247), el-Muntasır (247-248), el-Müsteîn (248-251) et-Mu’tez (261-255) el-Mühtedî (255-256), eI-Mu’temid (256-279).

Müellifimiz, Abbasî devletinin zayıflayıp dağılmaya başladığı bir dönem­de yaşamış ve acı tatlı birçok olaya şahit olmuştur. Horasan’da Hâricilerin ayaklanması, aynı bölgede daha sonra Tahirîler Devleti’ nin kurulması, batıl bir mezhep olup yine Horasan’da gelişen Hurremi harekâtının başına geçen Bâbek’ in isyanı, Babek’ i destekleyen Bizans’ a karşı savaş açılması, Basra dolay­larında Zencilerin isyanı, Mısır’da Tolonoğulları Devleti, İran’da Saffârî Dev­leti ve Mâverâünnehir’ de Samanoğulları Devleti’ nin kurulması hep bu dönem­de olmuştur. (6)

III. İlmi:

a — Seyahatleri:

Müellifimiz ilk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra o zamanlar yapılageldiği gibi ilim tahsili ve hadis öğrenmek için zamanının ilim merkezlerine gitmiş, ünlü bilginlerden ilim öğrenip hadis rivayet etmiştir. Kaynaklarda be­lirtildiğine göre Ebû Dâvûd Horasan, Rey, Herat, Tarsus, Küfe, Bağdat, Bas­ra, Hicaz ve Mısır gibi yerlere ilim tahsili için seyahatler yapmıştır. (7)

Ebû Dâvûd bu ilim merkezleri içerisinde özellikle şu şehirlerde çokça ka­lıp ilimle iştigal etmiştir:

1 — Sicistan: Daha önce belirttiğimiz gibi Ebû Dâvûd’un içerisinde doğup büyüdüğü yerdir.

2 — Küfe: Hatib el-Bâğdâdî’ nin belirttiğine göre Ebû Dâvûd Küfe’ ye on dokuz yaşında iken H. 221’ de gitmiştir. (8)

3 — Bağdat: Ebû Dâvûd Bağdat’a defalarca gitmiş, Ahmed b. Hanbel’ den hadis dersi almıştır. En son olarak Bağdat’a Hicri 271 yılında, vefatından dört sene önce gitmiştir.

4 — Tarsus: Ebû Dâvûd, Tarsus’ ta yirmi sene kalıp dört bin hadis yaz­dığını söylemiştir. (9)

5— Basra: Ebû Dâvud, Basra’ya zamanın halifesi el-Mu’temid’ (ö. 279) in kardeşi Emir Ebû Ahmed el-Muvaffak’ (ö. 278) ın isteği üzere gitmiş, öm­rünün sonuna kadar orada kalmıştır. (10) Ebû Dâvûd’un Basra’ya gidiş sebe­bini ileride anlatacağız.

b — Hocaları:

Ebû Dâvûd’un kendilerinden hadis öğrenip naklettiği hocalarının sayısı —İbn Hacer’ (ö. 852/1449) in naklettiğine göre— üç yüz civarındadır. (10) Muhammed Muhyiddin Abdülhamid “Sünen-i Ebî Dâvûd” un mukaddimesinde onun hocaları içerisinde 49 tanesinin ismini verir. Bunların hepsini burada say­mamız bu çalışmanın hududunu aşar. Biz bunlardan birkaç tanesini belirt­mekle yetineceğiz: Ahmed b. Hanbel (ö. 241), Yahyâ b, Main (ö. 233), Os­man b. Ebi Şeybe (ö. 239), Kuteybe b. Câid (ö. 240), Abdullah b. Mesleme el-Ka’nebî (ö. 221), Müsedded b. Müserhed (ö. 228), Ebû Seleme Mûsâ b. İs­mail et-Temimi (ö. 223), Muhammed b. Beşşar (ö. 252), Züheyr b. Harb (ö. 234.) (11), Muhammed b, el-Müsennâ (ö. 252), Muhammed b. El-Alâ’ (ö. 248), Nasr b. Ali (ö. 250), Hennad b. es-Seriy (ö. 243), Muhammed b. İsâ (ö. 224), Muhammed b. Hatem (ö. 249), Yezid b. Halid er-Remli (ö. 232), Hayve b. Şüreyh (ö. 224), Said b. Mansûr (ö. 227), Halef b. Hişam (ö. 227), Amr b. Avn (ö. 225), Vehb b. Bakıyye (ö. 239), İbrahim b. Halid (ö. 240), Süley­man b. Dâvûd (ö. 253) ve diğerleri. (12)

c — Talebeleri:

Ebû Dâvûd’ dan birçok kimse hadis tahsil edip rivayet etmiştir. Bunları iki kısma ayırmak mümkündür:

  1. — Ebû Dâvûd’ dan hadis tahsil edip muhtelif zaman ve yerlerde öğren­dikleri hadisleri rivayet edenler. Bunların meşhurları şunlardır:

aa — Ahmed b. Hanbel (ö. 241): Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvûd’ un ho­calarından olduğu gibi aynı zamanda ondan bir hadis rivayet etmiştir ki Ebû Dâvûd bununla iftihar ederdi. (13)

bb — Ebû İsâ Muhammed b. İsâ et-Tirmizî (ö. 279)

cc — Ebû Abdurrahman Ahmed b. Şuayb en-Nesâî (ö. 303)

dd — Ebû Bekr Ahmed b. Muhammed b. Hârûn el-Hilâl

ee — İsmail b. Muhammed es-Saffar (ö. 341)

ff — Ebû Bekr b. Dâvûd el-İsfehânî

gg — Ebû Avâne el-Isferâyini (ö. 316)

hh — Zekeriyyâ es-Sâcî (ö. 307)

ıı — Ebû Bişr Muhammed b. Ahmed ed-Dûlâbi (ö. 310)

jj — Muhammed b. Nasr el-Mervezî (ö. 294)

kk — Ebû Bekr Muhammed b. Yahyâ es-Suli (ö. 335)

2 — Ebû Dâvûd’ un “Sünen" ini rivayet eden talebeleri: Bunlardan ileride Sünen’ i hakkında bilgi verirken bahsedeceğiz.

d —İlmi Kudreti:

Ebu Dâvûd, İslami ilimlerin birçok sahasında mütehassıs olup özellikle hadis sahasında temayüz etmiş büyük bir bilgindir. Haklı olarak kendisine el-İmam, el-Hâfız ve et-Muhaddis unvanları verilmiştir. Gerek hayatında ve gerekse ölümünden sonra birçok bilgin onun ilmi üstünlük ve kudretini tak­dir etmişler, hayranlıklarını ifade etmişlerdir. Muhaddislerden Mûsa b. İbrahim onun hakkında: “Ebû Dâvûd dünyada hadis için, ahirette de cennet için yaratılmıştır. Ondan daha faziletli birini görmedim." (15) diyerek hem onun üstün hadis bilgisini, hem de züht ve takvasını ifade etmiştir. Ebû Dâvûd meş­hur eseri Sünen’ ini yazdığı zaman İbrahim el-Harbi: “Dâvûd peygambere demir yumuşatıldığı gibi Ebû Dâvûd’ a hadis kolaylaştırılmıştır.” (16) diye takdirlerini belirtmiştir.

Nakledildiğine göre bir defa Sehl b. Abdullah et-Tüsterî, Ebû Dâvûd’ a gelip:

“— Ey Ebû Dâvûd! İşte Sehl b. Abdullah seni ziyarete geldi.” dedi, Ebû Dâvûd onu selamlayarak içeri alıp oturttu. Sehl:

— Ey Ebû Dâvûd! Benim sizden bir arzum var, dedi. Ebû Dâvûd:

— Nedir o? dedi. Sehl:

— Mümkünse bunu yapacağını söyler misin? dedi. Ebû Dâvûd:

— Mümkünse istediğini yerine getiririm, deyince, Sehl:

— Öyle ise Resulullah’ (s.a.v.) tan hadis nakleden dilini çıkar da öpeyim, dedi. Bunun üzerine Ebû Dâvûd dilini çıkarttı, Sehl öptü. (17)

El-Hâkim en-Nişaburi de onun hakkında: “Hiç tartışmasız Ebû Dâvûd za­manının hadisçilerinin imamıdır.” (18) demiştir.

Ebû Dâvûd sadece muhaddis değil aynı zamanda fıkıhta da söz sahibi bir bilgindir. Ebû İshak eş-Şirâzi “Tabakatü’ş-Şirâzî” isimli eserinde Ebû Dâvûd’ u Ahmed b. Hanbel’ in ashabından olan fukaha tabakasından saymıştır. (19)

IV. İçtimai durumu ve devlet adamları yanındaki değeri:

Ebû Dâvûd daha hayatta iken benzeri az bulunur bir şöhret kazanmıştı. Kendisinden hadis öğrenmek üzere her taraftan talebeler akın edip geliyordu, Ebû Dâvûd’ un bu şöhretinden yararlanmak isteyen Halife el-Mutemid’ (ö. 279/ 892) in kardeşi Emir Ebû Ahmed el-Muvaffâk, onu Bağdat’ta evinde ziyaret ederek, zenci ayaklanması neticesinde harap olan ve halkı dağılan Basra’ nın yeniden mamur hale gelmesi isin orada yerleşip ikamet etmesini istemişti. Ola­yı Ebû Dâvûd’ un hizmetçisi Ebû Bekr b. Cabir şöyle nakleder:

“Ben, Ebu Dâvûd ile beraber Bağdat’ ta bulunuyordum. Bir gün akşam namazını henüz kılmıştık ki kapı çalındı. Açtım, gelen zat, halife el-Mutemid’ in kardeşi Emîr Ebû Ahmed el-Muvaffak idi. İçeri girmek için izin istedi. Ebu Dâvûd izin verdi. Emir, Ebû Dâvûd’ un huzuruna girip oturdu. Aralarında aşa­ğıdaki konuşma geçti: Ebû Dâvûd:

“— Emîrü’l-Mü’minîn’in böyle bir vakitte gelmesinin sebebini öğrenebilir miyim?” dedi.

— Üç şeyi rica için geldim.

  • Buyurunuz.

— Birincisi Basra’ya göçüp orada yerleşmen. Bu sayede sizden ilim öğ­renmek için talebeler her taraftan akın edip Basra’ya gelir. Zenci İsyanı ile harap olan ve halkı dağılan bu şehir sayenizde mamur olup, nüfusu çoğalır.

— Evet, bu biri, ya ikincisi?

— İkincisi de çocuklarıma “Sünen” ini rivayet eder, hadis dersi verirsin.

— Üçüncü isteğiniz?

— Üçüncüsü de onlar için alelâde her talebenin kabul edilemeyeceği özel sınıflar ihdas edersin. Çünkü halife ve emirlerin çocukları halkla beraber otur­mazlar.”

Ebû Dâvûd, Emir’in ilk iki isteğini kabul edebileceğini, belirttikten sonra üçüncüsünü kabul edemeyeceğini şöyle ifade etmiştir:

“— Bu üçüncü isteğinize gelince onu kabul etmem mümkün değildir. Çün­kü ilim hususunda insanların hepsi eşittir.”

İşte Ebû Davûd’un Bağdat’tan gelip Basra’ya yerleşmesi böyle olmuştur. Ebû Bekr b. Cabir sözüne devam ederek diyor ki: “Emir’in çocukları da di­ğerleriyle beraber aynı sınıfta hazır bulunmaya başladılar. Şu kadar var ki on­larla diğer talebelerin arası bir perde ile ayrılıyordu.” (20)

Bu hadiseden:

a — Ebû Dâvûd’un büyük şöhretini,

b — Basra’ya gidip yerleşme sebebini,

c — Doğru bildiği fikir ve düşüncelerini zamanın idarecilerine —onlara ters bile düşse— çekinmeden söylediğini,

d — “İlimde herkes eşittir’’ diye eğitimde fırsat eşitliğini savunduğunu, öğreniyoruz.

e— Ayrıca Ebû Dâvûd’un Basra’ya hangi tarihte yerleştiği hakkında bi­ze ipucu veriyor. Halife el-Mu’tez, kendisini tahta geçiren Türklerin nüfuzu­nu kırmak için Afrika’dan zenciler getirip bunlardan bir muhafız birliği ku­rarak Basra dolaylarına yerleştirmişti. Daha sonra ayaklanan zenciler 257/871 tarihinde bir cuma namazı sırasında Basra’ya yaptıktan bir baskında şehri baştanbaşa yağma etmişlerdi. 256/870 yılında halife olan el-Mutemid ancak 881 yılında zencileri kesin mağlubiyete uğratmıştı. (21) Buna göre Ebû Dâvûd’ un Basra’ya yerleşmesi 881 tarihinden önce olamaz. Ebû Dâvûd 275/888 yılında öldüğüne göre Basra’ya ömrünün son 5-6 yılında yerleştiği anlaşılır.

V. Ölümü:

Ebû Dâvûd, Müslümanlar ve İslâm âlemi için büyük hizmetlerde bulunup değerli eserler verdikten sonra 275/888 yılında Şevval ayının on beşinde bir cu­ma günü bu dünyadan göçüp Hakk’ın rahmetine kavuşmuş, ömrü boyu sün­netine hizmet ettiği Resulullah (s.a.v.)’ın şefaatine mazhar olmaya gitmiştir. Basra’da Süfyan es-Sevrî’nîn kabrinin yanına defnedilmiştir. (22)

VI. Eserleri:

1 — Es-Sünen: Ebû Dâvûd denilince ilk akla gelen onun meşhur eseri es-Sünen’dir. Bundan ileride etraflıca bahsedeceğiz. Bunun dışında daha birçok eserleri de vardır. Bunlardan tespit edebildiklerimiz şunlardır:

2 — El Merasil : Hicrî 1310’ da Kahire de basılmıştır. Fuat Sezgin’in belirttiğine göre Türkiye ve Mısır’da yazma nüshaları mevcuttur. (23)

3 — Mesallü’l-İmâm’ı, Ahmed:

Fıkıh bablarına göre tertip edilmiştir. Ebû Dâvûd bu eserinde Ahmed b. Hanbel’e yöneltilen soruları ve onun verdiği cevapları derlemiştir. Kitap, Kahire’de Reşîd Rıza’nın tahkikiyle basılmıştır. (24)

4 — İcâbâtühû alâ suâlâti Ebî Ubeyd Muhammed b. Ali Osman el-Acüri:

Bu eser hadis usulü ile ilgili, Ebû Dâvûd’un cerh, ta’dil, tashih ve ta’lil ile ilgili sorulara verdiği cevaplardan oluşan faydalı bir kitaptır. Fuat Sez­gin’in belirttiğine göre Köprülü ve Paris kütüphanelerinde yazma nüshaları mevcuttur. (25)

5 — Risâletün fi vasfı te’lifihi likitâbi’ s- Sünen:

İsminden de anlaşıldığı gibi Ebû Dâvûd bu risalesinde meşhur eseri “Sünen” ini tanıtmakta, kullandığı metot ve prensipleri bildirmektedir. Risale hicri 1369’ da Muhammed Zâhid el Kevserî tarafından Kahire’de tah­kik edilerek basılmıştır. (26) Ayrıca Riyad’da çıkan "Mecelletü Edvâi’ş-şeria” da (yıl: 1396, sayı; 15) M. es-Sabbağ tarafından neşredilmiştir. Ebû Dâvûd’un şerhi olan Bezlül-mechûd fi halli Sünen-i Ebû Dâvud’un mukaddi­mesinde de (I, 35-37) neşredilmiştir.

  1. — Kitâbü’z-zühd:

Fuat Sezgin’in belirttiğine göre kitabın yazma nüshası Fas’ ta Karaviyyûn kütüphanesinde mevcuttur. (27)

7 — Tesmiyetü’l-ihve, ‘ellezîne’ ‘ruviye’ ‘anhümü’l-hadis:

Sekiz varaka olarak Şam’da Zâhiriyye kütüphanesinde mevcuttur. (28)

8 — Esiletün, ‘li Ahmed b. Hanbel ani’r-ruvâti ve’s-sikâti ve’d-duafa:

Bu eser M. Nâsıruddîn el-Elbânî’nin belirttiğine göre Zâhiriyye kütüpha­nesinde mevcuttur. Baş tarafı noksandır. Ravilerin isimleri zayıf ve sıka oluş­ları bir de memleketleri esas alınarak tertip edilmiştir. (29)

9 — Kitâbü’r-redd-i alâ ehli’l-kader:

Bunu İbn Hacer “Tehzibü’t-tehzîb” inde (IV, 170) nakletmiştir.

10 — Kitabü’l-ba’si ve’n-nüşûr:

Breckelmann’ın belirttiğine göre Şam’da yazma nüshası mevcuttur. (30)

11 — el-Mesailü’l-leti halefe aleyhâ el-İmam Ahmed:

Fuat Sezgin’in belirttiğine göre Şam’da Zâhiriyye kütüphanesinde yazma nüshası mevcuttur. (31)

12 — Delâilü’n-nübüvve:

Bunu İbn Hacer "Tehzibü’t-tehzib” (I, 6) nakletmiştir.

13 — en-Nâsih vel Mensûh: (bk. Tehzibü’t tehzib, IV, 170).

14 — Fedâilu’l-Ensâr: (bk. Tehzîbü’t-tehzîb, I, 6).

15 — Müsnedü Mâlik: (bk. Tehzibü’t-tehzîb, I, 6).

16 — ed-Duâ: (bk. Tehzîbü’t-tehzîb, I, 6).

17 — İbtidaü’l Vahy: (bk. Tehzîbü’t-tehzîb, I, 6).

18 — Ahbâru’l-Havaric: (bk. Tehzîbü’t-tehzîb, I, 6).

19 — Kitabü’t-Teferrud: (bk. Tehzîbü’t-tehzîb, I, 6). (32)

VII. Es-Sünen:

a — Sünen’ in tarifi:

Hadis edebiyatı İçerisinde önemli bir yer tutan "Sünen” şöyle tarif edil­miştir: “Taharret en vasıyyete kadar bütün fıkhî konulara dair hadisleri ihtiva eden eserlere Sünen denir.” Bunu: "Fıkıh bablarına göre tasnif edilmiş ahkâm hadislerini muhtevi kitaplara Sünen denir" (33) şeklinde tarif etmek de mümkündür. Sünelerin şu üç özelliği taşıması gerekir:

1 — Sadece Hz. Peygamber’in hadislerini ihtiva edip içerisinde mevkuf ve maktu haberler bulunmamalıdır.

2 — Hadisler ahkâmla ilgili olmalıdır.

3 — Hadisler fıkıh bablarına göre tasnif edilmiş olmalıdır. (34)

Hadis edebiyatının en zengin kaynaklarından biri olan sünenler hicri ikin­ci asrın başlarından itibaren telif edilmeye başlamış, üçüncü yüzyılın ortala­rında altın çağını yaşamış, hadis tarihinin en meşhur sünenleri bu dönemde telif edilmiştir. (35) Bu sünenlerden biri ve hatta en meşhuru müellifimiz Ebû Dâvûd’un “Sünen”idir.

b — Alimlerin takdiri:

Ebû Dâvûd’un es-Sünen’i âlimler tarafından büyük kabul görmüş, "dün­yanın harikası” “İslam’ın mesnedi” (*) diye takdirle karşılanmıştır. Ebû Dâvûd’ un talebelerinden olup Sünen’ini rivayet eden Îbnü’l-Arabi: "Kimin yanında Allah’ın kitabı ile Ebû Dâvûd’un Sünen’i varsa ilimden başka bir şeye muhtaç olmaz.” (36) demiştir. Ebû Davûd’un Sünen’inin ilk şarihlerinden olan el-Hattâbi, İbnü’l-Arabi’nin bu sözüne işaretle şöyle der: "Şüphesiz bu böyledir. Allah Teâlâ dinle ilgili her şeyi kitabında zikretmiş, ancak bunlardan bazısının beyanını peygamberine bırakmıştır. Bu bakımdan Hz. Peygamberin sünneti Kur’an’ın beyanıdır. Ebû Dâvûd, sünnet ve fıkıh ahkâmı ile ilgili ha­disleri toplamak suretiyle kendinden öncekilerin ve sonrakilerin yapmadıkları bir işi yapmış, Kur’ân ve kendi Sünen’inden başka bir şeye ihtiyaç bırakmamıştır.” (37) Yine el- Hattâbi bu konuda şöyle der: “Din ilminde Ebû Dâvûd’un Sünen’i gibi kıymetli bir eser telif edilmemiştir. Bütün insanlar arasında büyük bir kabul görmüş, mezheplerinin farklılığına rağmen âlimler ve fakihler ara­sında hakem olmuş, Irak, Mısır halkı ile dünyanın birçok yerinde insanların itimad ettiği bir kitap olmuştur. Her ne kadar Horasan halkı arasında Muhammed b. İsmail el-Buhârî ve Müslim b. Haccac’ın Sahih’leri ile onların metot ve şartlarını benimseyenlerinki itibar görmüşse de Ebû Dâvûd’un Sünen’i, tertibi ve fıkhî hadisleri cem etmesi yönünden daha güzeldir. Ebû Dâvûd’dan önce ulemanın tasnif ettikleri kitaplar “câmi”, “müsned” ve benzeri şekillerde idi. Bu kitaplar sünen ve ahkâm hadisleriyle beraber ahbar, kasas, mev’ıza ve âdâb ile ilgili hadisleri de cemeder. Ama sırf Sünen (ahkâm hadislerine ge­lince, hiç kimse Ebû Dâvûd’un yaptığı gibi bunları etraflıca cem etmeye ve uzun hadisler içerisinden ihtisar etmeye yönelmemiştir. Bu sebeple onun kitabı hadis bilginleri ve ulema tarafından büyük bir takdirle karşılanmış ve bunu elde etmek için yolculuklar yapılmıştır.” (38)

Daha birçok bilgin Ebû Dâvûd’un es-Sünen’ini takdir edip över mahiyet­te sözler söylemiştir. Bizim gayemiz bunları derlemek olmadığı için bu kadarla yetiniyoruz.

c — Kitabın ismi:

Ebû Dâvûd’un hadis mecmuası "Sünen" adıyla bilinir. Anlaşıldığına göre bu ismi kitabına bizzat Ebû Dâvûd kendisi vermiştir. Mekke halkına kitabını tanıtmak için yazdığı mektubunda “siz Kitâbü’ s-Sünen’deki hadislerin bu ko­nuda bildiğim hadislerin en sahihi mi olduğunu soruyorsunuz?” (39) diyerek bunu açıkça belirtir.

d — Hadis kitapları arasındaki yeri:

Ebû Dâvûd’un Süneni “Kütübü Sitte” diye bilinen ve bütün İslam bilgin­lerince hüsnü kabul gören altı meşhur hadis kitabından biri olup Buhâr, ve Müslim’in sahihlerinden sonra gelmektedir.

e — Telif tarihi:

Ebû Dâvûd’un Sünen’ini ne zaman ikmal ettiği kesin olarak bilinmemekle beraber genç denilecek yaşta ömrünün ortalarında telif ettiği anlaşılmaktadır. Nakledildiğine göre Ebû Dâvûd Sünen’i telif edince Ahmed b. Hanbel’e takdim et­miş, Ahmed b. Hanbel de beğenerek takdirlerini ifade etmiştir. (40) Ahmed b. Hanbel hicri 241 yılında öldüğüne göre Ebû Dâvûd Sünen’ini bu tarihten önce ikmal etmiş olmalıdır.

t — Sünen’in ihtiva ettiği hadisler:

Ebû Davud, Sünen’ini yazmış olduğu beş yüz bin hadis içerisinden dört bin sekiz yüzünü seçerek meydana getirdiğini söyler ve “bu kadar hadis içerisinde insana dini için dört tanesi yeterlidir.” (41) der. Bu hadisler:

1 — “Ameller niyetlere göredir.” (?)

2 — “İnsanın kendisine faydalı olmayan şeyleri terk etmesi, İslamiyet’inin güzelliğinden, iman olgunluğundandır. (?)

3 — “İnsan kendi nefsi için istediği şeyi din kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olamaz.” (?)

4 — "Helal belli ve açıktır, haram da açıktır. Bu ikisi arasında bir takım şüpheli şeyler vardır. Harama düşmemek için şüpheli şeylerden sakınmak lazımdır.” (?)

Muhammed Muhyiddîn Abdülhamid dört ciltlik "Sünen-i Ebî Dâvud’’ mukaddimesinde Sünen’in 35 kitap ve 1871 babtan meydana geldiğini ve toplam 5274 hadis ihtiva ettiğini belirtir. (42)

Ebû Dâvûd’un Sünen’i Concordance’a göre 40 kitap ve 1813 babtan oluşmaktadır. Biz bunu esas alarak sırasıyla Sünen’de bulunan kitapları ve her kitabın ihtiva ettiği bab sayısını vermek istiyoruz:

Kitap numarası

Kitap ismi :

Her kitabın ihtiva ettiği bab sayısı

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

32

33

34

35

36

37

38

39

40

et-Tahâre

es-Salât

Salâtü’l-îstiskâ’

Salâtü’s-Sefer

et-Tatavvu’

Şehru Ramadan

es-SUcûd

el-Vitr

ez-Zekât

el-Lükata

el-Menâsik

en-Nikah

et-Talâk

es-Savm

el-Cihad

el-Edâhî

el-Vesâyâ

el-Ferâid

el-Haracü ve’1-imâretü ve’l-Fey’

el-Cenâiz

el.eymanü ve’n-Nüzür

el-Büyû’

el-Akdiyye

el-Bm

el-E§ribe

el-Et’ıme

et-Tıb

" el-Atâk

el-Hurûf ve’1-Kırââr

el-Hammâm

el-Libas

et-Tereccül

el-Hâtem

el_fiten

el-Mehdî

el-Melâhim

el-Hudûd

ed-Diyât

es-Sünne

el-Edeb

139

251

11

20

27

10

8

32

46

96

49

50

81

170

25

17

18

41

80

25

90

31

13

22

54

24

15

2

45

21

8

7

---

18

38

38

29

169

Yukarıdaki şemadan da anlaşılacağı üzere her kitap muhtelif batılardan meydana gelmektedir. Ancak 10, 29 ve 35’ inci kitapların babları yoktur.

Kitaplar ihtiva ettikleri bab sayısı bakımından da eşit değildir. “et-Tahare”, “es-Salât” "el-Cihad” ve “el-Edeb” kitapları yüzden fazla babı ihtiva ettikleri halde meselâ “el-Hammâm”, “es-Sücûd”, “el-Hâtem" ve "el-Fiten” kitaplarındaki bab sayısı 10’ un altındadır.

Genellikle her bab altında az sayıda hadis vardır. Çünkü Ebû Dâvûd’un ga­yesi o konudaki bütün hadisleri toplamak değildir. Bu hususu kitabını tanıtmak için yazmış olduğu risalesinde şöyle belirtir: "Bir babda birçok sahih hadis bulunsa da ben bunların bir veya ikisini yazmakla yetindim. Çünkü çok şey yazmaktaysa, kolay istifade edilmesini düşündüm.” (*) Fakat nadiren de olsa bu genel kaidenin dışına çıktığı olur. (bkz. Bâbu ret’i’s-savti bi’l-kırâeti fi salâti’l- leyli, Sünen, II, 37).

Bab başlıkları kısa ve vecizdir. Bazen bab başlıkları soru seklinde veri­lir. (bkz. K.et-Tahâre, bab; 6, 8, 26) Bazı bablar tercümesiz olarak sadece “bâbun" diye verilir (bkz. Sünen, I, 198). Sünenin “Kitap” ve “Bab”larıyla il­gili bu özelliklerini belirttikten sonra şimdi de diğer özelliklerini özetlemeye çalışalım.

g — Sünen’in özellikleri:

1 — Sünen, isminden de anlaşıldığı gibi ahkâm hadislerini ihtiva etmekte­dir. Hatta bu yüzden İmam Gazali “bir müctehid için Ebû Dâvûd’un Sünen’indeki ahkâm hadislerini bilmek yeterlidir.” (**) demiştir.

2 — Ahmed b. Hanbel ve el-Buhâri gibi Ebu Dâvûd da Sünen’i için mukad­dime yazmamıştır. Ancak Mekke halkını Sünen’ini tanıtmak için yazmış oldu­ğu risale, Sünen’i için bir mukaddime mahiyetindedir.

3 —- Bir babda bir hadisi iki veya üç tarikten rivayet ettiği olur. Bunun sebebini Ebû Dâvûd adı geçen risalesinde şöyle belirtir: “Bir babda bir hadisi iki veya üç tarikten rivayet ederek tekrar ettimse bu, hadise dair bunların bi­rinde ziyade bir söz rivayet edilmiş olduğundan dolayıdır.” (misal olarak bkz. Sünen, I, 17, Hadis No: 63, 64)

4 — Hadisleri ihtisar ettiği de olur. Kendisi söyle der: “Bazen uzun bir hadisi ihtisar ettiğim de olmuştur. Çünkü hadisi olduğu gibi yazsam işitenlerden bazıları fıkıh (çıkarılacak hüküm) o hadisin neresinde olduğunu fark edemez.” (bkz. Sünen, IV, 199, H. No. 4600)

5 — Râvinin kimliğini açıklar: (bkz. Sünen, 1, 3, H. No: 10; 1, 9, H. No: 35; IV, 80, H. No: 4178; IV, 119, H. No: 4327)

6 — Senetteki kopukluğu belirtip hadisin mürsel (Sünen, I, 93, 104), Mev­kuf (1, 17, 45) olduğunu belirtir.

7 — Hadisin zayıf olduğunu belirtir. (1, 4; IV, 159, 369)

8 — Hadisi belli yöre halkı rivayet etmişse bunu belirtir. (I, 92; IV, 90,162)

9 — Kelime açıklaması yapar. (1, 123; IV, 10, 85, 137)

10 Bazen hadisi açıkladığı da olur. (IV 196)

11 — Bazen de fıkhî görüşlerini belirtir. (1 41, H, No: 159)

12 — Bazı durumlarda bir konuda bir kaç hadisi naklettikten sonra çıka­rılacak hükme işaret eder. (1, 26, H. No: 108; 1, 94, H. No: 342)

13— Hadiste geçen yerler hakkında bilgi verir. (1, 18, H, No: 67; I, IV, 114,

H. No: 4308)

h — Sünen’deki hadislerin dereceleri:

Ebû Dâvûd bizzat kendisi Sünen’indeki hadisler hakkında şöyle der: "Kitabıma sahihi, sahihe benzeyeni ve sahihe yakın olan hadisleri aldım. Çok zayıf olan (şiddetli vehn) açıkladım. Hakkında bir şey söylemediğim hadisler sahihtir. Bunların bir kısmı diğerlerinden daha sahihtir.” (43) İbnü’s Salâh Ebu Davûd’un bu sözlerini naklettikten sonra şöyle der: "Buna göre Ebu Dâvûd’un Sünen’inde hakkında açıklama yapmadığı hadisler —Sahihayn’in birinde yok ve kimse de sahih olduğunu belirtmemişse— Ebu Dâvûd’a göre hasendir.”(44)

el-Bukâî ise Ebû Dâvûd’un bu sözünü şöyle değerlendirir: Ebu Dâvûd’un Sünen’indeki hadisler altı nevidir:

1 — Sahih: Bununla “sâhih lizâtihi’yi kastetmiş olabilir.

2 — Sahihe benzeyen: Bununla “sahih Iigayrihi’’yi kastetmiş olabilir.

3 — Sahihe yakın olan: Bununla "hasen lizâtihi”yi kastetmiş olabilir.

4 — Zayıf, kendisinde “şiddetli vehn" olan hadisler: Müellif bunları açıklar.

5 — “Hakkında bir şey söylemediğim hadisler sahihtir” dedikleri. Bu ifa­deden kendisinde “şiddetli vehn” olmayan hadisler anlaşılır. Bu tür hadisler başka rivayetlerle teyit edilmezse sadece itibar için elverişli olur.

6 — Başka rivayetlerde teyit edilirse "hasen ligayrihi” olur. (45)

Zehebi ise Ebû Dâvûd’ un Sünen’indeki hadisleri altı kısma ayırıp kuvvet derecesine göre şöyle sıralar:

1 — Buhâri ve Müslim’in birlikte kitaplarına aldığı hadisler. (Sünen’in yarısı böyledir.)

2 — Buhârî ve Müslim’den sadece birinin tahriç ettiği hadisler.

3 — Buhârî ve Müslim’de olmadığı halde “isnadı ceyyid” olan, şaz ve il­letli olmaktan salim olan hadisler.

4 — Salih isnatla rivayet edilip iki ve daha çok leyyin isnatla geldiği için âlimlerce kabul edilen hadisler.

5 — Râvisinin hıfzı noksan olduğu için senedi zayıf olan hadisler. Ebû Dâvûd bu tür hadisler hakkında genellikle sükût eder.

6 — Ravisi yönünden zaafı açık olan hadisler. Ebû Dâvûd bu tür hadis­lerde genellikle susmaz. Bazen de râvisinin şöhret ve nekaretinden dolayı sükût ettiği olur. (46)

i — Sünenin rivayetleri:

Ebû Dâvûd’un Sünen’ini kendisinden rivayet eden talebelerinin sayısı ger­çekten çoktur. Böyle olması normaldir. Çünkü Ebû Dâvûd Sünen’ini telif et­tikten sonra kırk seneye yakın bir müddet okutma imkânı bulmuştur. Bunlar içerisinde 5’i meşhur olmak üzere dokuz tanesinin isminden bahsedilmektedir. Bunlardan kısaca bahsetmek istiyoruz:

1 — el-Lü’lüi nüshası: Ebu Ali Muhammed b. Ahmed b. Amr el-Lü’-lüî el. Basrî’ (ö. 330) nin nüshası en sahih nüshadır. Ebû Dâvûd’dan Sünen’ini defa­larca dinleme bahtiyarlığına erişen el-Lü-lüî en son olarak Ebû Dâvûd’un öl­düğü yıl olan 275’ te dinleyip yazmıştır. Bu bakımdan bunun rivayet ettiği nüs­ha meşhur ve yaygındır. Ebû Davûd üzerine yapılan çalışmaların birçoğunda bu nüsha esas alınmıştır.

2 — İbn Dâse nüshası: Ebû Bekr b .Muhammed b. Abdurrazzak b. Dâse et-Temmârî el-Basrî’ (ö. 346) nin nüshası Mağrib’te meşhur olup el-Lü’lüî nüs­hasına yakındır. Aralarındaki fark sadece bir takım takdim ve tehirden ibarettir. Ebû Dâvûd’un ilk şarihi olan Ebû Süleyman el-Hattâbî (ö. 388/998) İbn Dâse’nin talebesidir.

3 — er-Remii’nin nüshası: Ebû İsa İshak b. Mûsâ b. Said er-Reml-iî’ (ö, 320) nin rivayet ettiği nüsha da İbn Dâse’nin nüshasına yakındır.

4 — İbnü’l-A’rabî nüshası: İbnü’l-A’râbî diye meşhur olan Ebû Said Ah­med b. Muhammed b. Ziyad b. Bişr b. Dirhem el-Basrî’ (ö. 340), nin rivayet et­tiği nüsha noksandır. Kitâbü’I-Fiten, Kitâbü’l-Melâhim, Kitâbü’l-Hurûf ve’l-Kırâât, Kitâbü’l-Hatem ile Kitabü’l-Libas’ın yarısına yakın kısmı bu nüshada yok­tur. Ayrıca Kitâbü’t Tahare, Kitabü’s-Salât ve Kitâbü’n-Nikâh bölümlerinde birçok noksan sayfa vardır. (47)

5 — Ebü’l-Hasen el-Verrâk nüshası: Ebu’l-Hasen Ali b. el-Hasen b. el-Abd el-Ensârî’ (ö. 328) nin rivayet ettiği nüshada el-Lü’lüî’nin nüshasında olmayan bir takım farklı rivayetler vardır. Ebü’l-Hasen, Ebû Dâvûd’dan Sünen’i-altı defa işittiğini belirtir. (48)

Bunların dışında şu isimlerden de bahsedilmekte fakat haklarında fazla bil­gi verilmemektedir: Ebû Usâme Muhammed b. Abdü’l-Melik er-Ruâsi, Ebû Salim Muhammed b. Said el-Cülûdî, Ebû Amr Ahmed b. Ali b. el-Hasen el- Basri, Ebu’t-Tayyib Ahmed b. İbrâhim b. Abdurrahman el-Uşnâni. (49)

J — Yazma / nüshaları:

Ebû Dâvüd’un Sünen’inin her esere nasip olmayan birçok yazma nüs­hası mevcuttur. Fuat Sezgin “Târihu’t-türâsi’I-Arabi” isimli eserinde (I, 291­-292) bu nüshaların bulunduğu kütüphaneleri, numaralarını ve istinsah tarih­lerini vermiştir. Biz sadece ülkemizde bulunan kütüphanelerin isimlerini ver­mekle yetineceğiz. Daha fazla bilgi isteyen adı geçen kaynağa bakabilir. Bu kü­tüphaneleri şöyle sıralayabiliriz: Yeni Cami, Ayasofya, Nurosmaniye, Köprü­lü, Murat Molla, Salim Ağa, Şehid Ali, Hekim Ali, Fatih, Cârullah, Hasan Hüs­nü, Hamidiye, Halid Efendi, Mehr-i Şah, Lâleli, Reîsü’I-Küttâb, Feyzullah Efen­di, Atıf Efendi, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi ve Sîb Kütüphanesi.

k — Baskıları:

Ebû Dâvûd’un Sünen’in in birçok baskısı yapılmıştır. Hicrî 1271-1272’ de Dehli’de, Hicri 1280’ de Kahire’de, milâdî 1840, 1877, 1888 yıllarıyla hicrî 1305, 1318’ de Luknov’da, 1321’ de Haydarâbad’da, hicri 1310 ve 1320 yıllarında Zürkânînin Muvatta şerhinin kenarında Kahire’de basılmıştır. Mısır’da 1935 yılında Muhammed Muhyiddin Abdülhamîd’in tahkik ve taliki ile gerçekleşti­rilen baskı 4 cilt olup baskı 1950 yılında tekrar edilmiştir. (50)

m — Üzerinde yapılan çalışmalar:

A — Şerhler:

Ebû Dâvûd’un Sünen’ine birçok bilgin şerh ve haşiye yazmış olup bun­ların bir kısmı yazma ve bir kısmı da matbudur. Biz bunlardan sadece matbu ve mütedavil olanları belirtmek istiyoruz. (51)

1 — Meâlimü’s-Sünen: Müellifi Ebû Süleyman Ahmed (Hamd) b. Mu­hammed b. İbrahim el-Hattâbi’ (ö, 388/998) dir. Eseri, Ebû Dâvûd’un Sünen’inin ve hatta eldeki bilgilere göre hadis şerhlerinin ilkidir. Muhtasar ve faydalı bir şerhtir. Müstakil ve Sünen-i Ebî Dâvûd’la beraber baskıları mevcuttur. El-Hattabi önce garip ve açıklanmasına ihtiyaç duyulan kelimelerin şerhlerini ya­par. Sonra cümleden kastedilen manayı açıklar, hadisin manasını verir. Görü­nüşte birbiriyle çelişir durumda olan hadislerin arasını telif eder. Daha sonra hadisten çıkartılan fıkhi hükümleri ve bu husustaki ulemanın görüşlerini nak­lederek bunlar arasında tercihte bulunur.

Hafız Şihâbüddîn Ahmed b. Muhammed b. İbrahim el-Makdisi (ö. 765) bunu ihti­sar ederek “Ucâletü’l-âlim min kitâbi’l-meâlim" (?) ismini vermiştir. (52)

2 — Avnü’l-Ma’bûd şerhu Sünen-i Ebi Dâvûd: Müellifi Hind ulemasından Ebu’t-Tayyib Şemsü’l-Hak el-Azîmâbâdi’dir. Hicrî 1322’ de Delh’te dört cilt olarak basılan eserin 1968 tarihli Medine baskısı kullanışlı olup 14 cilttir. İbnü’l- Kayyîm el-Cevziyye’nin “Tehzî (?)” de sayfa atlarında verilmiştir. Ebû Dâvûd’un en yaygın şerhidir. Müellif mukaddimesinde Sûnen’de geçen hadisleri herhan­gi bir tercih yapmadan ve mezhep delillerini zikretmeden manalarını açıklamaya çalışacağını ifade eder. (53) Hadiste geçen garip kelimeler üzerinde durur, muğ­lak ifadeleri halletmeye çalışır. Varsa hadisi rivayet eden diğer kitapları kay­deder, hadisin sıhhati, hakkında bilgi verir. Abdurrahman Muhammed Osman’ın zapt ve tahkikiyle yapılan yukarıda sözünü ettiğimiz 14 ciltlik baskıda sayfa­nın üst tarafında metin harekeli olarak verilmiş, hadis ve bablar numaralanmış­tır. Buna göre Sünen’deki hadislerin sayısı 5252’ dir.

3 — Bezlü’l-mechûd fi halli Ebi Dâvûd: Müellifi Halil Ahmed es-Sehârenförî’dir. Çağımız âlimlerinden olan es-Sehârenföri Hicrî 1287’ de Hindistan’ın bir kasabası olan Sehârenfor’da dünyaya gelmiştir. İslâmî ilimlerin çeşitli sahalarında, geniş kültüre sahip olan ve medreseler idare eden es-Seharenförî özellikle hadis sahasında adı geçen eseriyle temayüz etmiş ve 1346/1927’ de Medine’de vefat etmiştir. Bezlü’l-Mechûd, yirmi cilt olup on mücellit halinde matbudur. Esere bir mukaddime yazan meşhur âlim ve mütefekkir Ebu’l-Hasen Ali en-Nedvî, eserin yazılış sebebini iki şeye bağlar:

a — Müellifin hadise karşı duyduğu derin sevgi ve ona hizmet hırsı,

b — Hadis ve fıkıh sahasında söz sahibi Hanefi bir alime ait geniş bir Ebû Dâvûd şerhinin olmaması.

Eserin sayfa başlarında Sünen’in metni harekesiz olarak verilmiş, aşağıda şerhleri yapılmıştır. Şarih mukaddimesinde eserini hazırlarken hadislerin şerhinde; Aliyyü’l-Kârî’nin “Mirkât” ına, İbn Hacer’in “Fethü’l-bârî"sine, Bedrüddîn el-Ayni’nin “Umdetü’l Karî” sine; fıkhi meselelerde el-Kâsânî’nin “Bedâlu’s-sanâyi” sine müracaat ettiğini belirtmektedir.(54) Şârih, hadisi şerifle­rin açıklanmasında adı geçen eserlerden yararlandıktan sonra kendi tercihleri­ni de ortaya koyar.

4 — el-Menhelü’l-azbü’l-mevrûd şerhu Süneni’l-İmamı Ebi Davûd:

Şarihi, çağdaş bilginlerden Mahmut Muhammed Hattab es-Sübkî’dir. Mısır Ezher ulemasından olan es-Sübkî eserinin mukaddimesinde, Hicri 1343’ te arkadaşlarıyla Ebû Dâvûd’un Sünen’ini okumaya başladıkları zaman, Sünen’in nüshalarının nadir olduğunu, talebelerin bunu bulmakta güçlük çektiklerini, bu sebeple Sünen’in baskısını gerçekleştirmek istediğini, daha sonra kendisinden kapsamlı bir şerh yazılmasının istendiğini ve Allah’ın yardım dileyerek ese­rini yazmaya başladığını bildirir. Es-Sübkî kitabına uzunca bir mukaddime ile başlayıp hadis usulü hakkında bilgi verir, kısaca Ebû Dâvûd ve Sünen’ini ta­nıtır. Eserinde takip ettiği metot genellikle şöyledir:

Bab başlıklarını etraflıca açıklar.

Hadisi harekeli olarak verdikten sonra önce "Ricâlü’l-hadis” başlığı altında senette ismi geçen raviler hakkında bilgi verir.

Sonra "Ma’ne’l-hadis" başlığı altında hadiste geçen kelimeler hakkında bilgi verir ve hadisi başka bir şerhe ihtiyaç bırakmayacak şekilde etraflıca izah eder.

Daha sonra "fıkhu’l-hadis” başlığı altında hadisten çıkartılan hükümleri verir, mezheplerin ve diğer ulemanın görüşlerini ve varsa delillerini açıklar.

En son olarak da hadisi rivayet eden diğer hadis kitaplarına işaret eder.

Ne var ki bu kadar güzel ve doyurucu olan el-Menhel, noksan kalmış bir şerhtir. Es-Sübki, Sünen’in Kltâbü’l-Menâsik’ine kadar şerh etmiş fakat bitire­ni eden hicri 1352 yılında vefat etmiştir. Eser 5 mücellit içerisinde 10 cilt ola­rak basılmıştır.

Müellifin vefatı üzerine oğlu Emin Mahmud Hattâb tarafından “Fethu’l-Meliki’l-ma’bûd tekmiletü’I-menheli’l-azbi’l-mevrûd” adıyla 4 ciltlik bir tekmile yazılmıştır. Fakat yine Sünen’in şerhi bitmemiş, bu haliyle ancak yarısı şerh edilmiştir. Daha sonra Mustafa b. Ali el-Feyyumi, el-menhel için bir “Miftah” (kul­lanma anahtarı) hazırlayarak bu eserden pratik olarak istifade edilmeyi sağlamıştır.

B — İhtisar çalışmaları:

Bir kısım müellifler de Sünen’in hadislerinden seçmeler yaparak ihtisar etmişlerdir. Bunların en meşhuru Abdü’l-Azim Hafız el-Münziri’ (ö. MS) nin “el- Müctebâ" olarak bilinen “Muhtasaru Sünen-i Ebi Davûd’ udur. El-Münzirî Muh­tasarını Sünen’in tertibi üzerine yapmıştır. Her hadisten sonra hadis aynen veya benzer şekilde Kütüb-i Sitte’ nin kalan beş kitabında rivayet edilmişse onla­ra işaret eder. Hadisin sıhhati hakkında bilgi verir, yer yer hadisi şerh ettiği de olur. Bu bakımdan kıymetli bir eser olup matbudur. Yukarıda sözünü etti­ğimiz İbn Kayyım el-Cevziyye’ (ö. 751 h.) nin bunun üzerine bir tehzibi vardır.

Fuad Sezgin’in belirttiğine göre (55) Muhammed b. el-Hasen b. Ali el-Belhî de Sünen ihtisar etmiştir. .

C — Diğer çalışmalar:

EbÛ Davûd’un Sünen’i üzerine yapılan daha birçok çalışma vardır. Biz bunlardan birkaçını sadece satır başlarıyla belirtmekle yetineceğiz:

Zekeriyyâ es-Sâci (ö. 307) Sünen’deki hadislerden manası Kur’an ayetle­rini tekid, tafsil ve tefsir edenleri cem edip bir araya getirmiştir. (56)

Ebü Ali Hüseyin b. Muhammed b. Ahmed el-Ceyyâni (ö. 498) “Tesmiyetü Şüyûhi Ebi Dâvûd” adıyla bir eser meydana getirmiştir. (56)

Sirâcüddin Ömer b. Ali’nin (ö. 804), “Zevâidü’s-Sünen ale’s-Sahihayn” adıyla bir çalışması mevcuttur. (57)

Hadis kitapları içerisinde önemli bir yeri olan Ebû Dâvud’un Sünen’i memleketimizde de Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul Haseki Eğitim Merkezinde kursiyerlere ders kitabı olarak okutulmaktadır.

Müellifini ve üzerinde çalışanları rahmetle anar, ruhları şâd olsun deriz.

KAYNAKLAR

1 — Ebû Dâvûd, Sünen, Beyrut, tarihsiz, (4 ciltlik Muhammed Muhyiddin

Abdulhamid neşri).

2 — Fuad Sezgin, Târihu’t-türâsi’l-arabî, Medine 1993, (Arapçaya çeviren

Mahmud Fehmi Hicâzi)

3 — Halil Ahmed es-Seharenföri, Bezlü’l-mechûd fi halli Ebi Dâvûd, Bey­rut, tarihsiz.

4 — İslâm Ansiklopedisi, Ebû Dâvûd maddesi, c. IV.

5 — İsmail Lütfi Çakan, Hadis Edebiyatı, İst., 1985.

6 — Hacı Halife (Kâtip Çelebi), Keşfü’z-Zunûn, İst., 1943.

7 — Hayreddin Zirikli, el-A’lâm, Beyrut, tarihsiz.

8 — İbn Hacer el-Askalânî, Tehzibü’t-tehzib, Haydarâbâd 1352 h.

9 — İbn Hallikan, Vefeyâtü’l-a’yân, Beyrut, tarihsiz.

10 — A. Muhammed Şakir, el-Bâisü’l-hasîs şerhu ihtisârı ulûmü’l-hadis, Ka­hire, 1979.

11 — Muhammed es-Sabbâğ, "Dirâsetün mühimme fi Ebi Dâvûd ve Sünenih”,

Mecelletü’l-buhûsi’l-Islamiyye, c, 1, sayı: 1.

12 — Muhammed es-Sabbâğ, “Risaletü Ebi Dâvûd İlâ ehl-i Mekke fi vasfı Sünenih", Mecelletü edvâi’ş-şeria, (Riyah, hicri 1394, sayı: 1).

13 — M. Zübeyr Sıddîki, Hadis Edebiyatı Tarihi, İst. 1966 (Y.Z. Kavakçı ter­cümesi).

14 — Mahmud Muhammed Hattab es-Sıddıki, el-Menhelü’l-azbü’l-mevrûd şerhu

Sünen-i Ebî Dâvûd, el – Mektebetü’l- İslâmiyye baskısı, tarihsiz.

15 — Ömer Nasûhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, İst., 1973.

16 — Şemsü’l-Hak el-Azimâbâdi, Avnü’l-Ma’bûd şerhu Sünen-i Ebi Dâvûd,

Medine 1968.

17 — Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, Ankara 1977.

18 — Yâkut, Mu’cemü’l-büldân, Mısır, 1960.

DİPNOTLAR

(1) İbn Hallikan, Vefeyât, II, 404; Zirikli, el-A’lâm, III, 182.

(2) Muhammed es-Sabbağ, “Dirâsetün Mühimme fî Ebu Dâvûd ve Sünenih”, Mecelletü’l-Buhusi’l-lslâmiyye, c. 1, sayı 1, s. 257.

(3) M. es-Sabbağ, a,g.mkll., s. 254.

(4) Ya’kût, Mu’cemü’l-Büldân, V. 37-38.

(5) İ.A., X, 715; el-Müncid fi’l-A’lâm, s. 265.

(6) Bkz. Bahriye Üçok, İslam Tarihi Emeviler Abbâsiler, Ank. 1968, s. 98 ve dev.

(7) İbn Halikan, Vefeyât, II, 404; Ziriklî el-A’lâm, III, 182.

(8) M. es-Sabbâğ, a.g.mkl., s. 255 (Tarîhu Bağdad, IX, 55’ ten naklen)

(9) M. es-Sabbâğ, a,g.mkl., s. 273.

(10) bk. Tenzibü’t Tehzib, IV, 172.

(11) Aynı zamanda Buhârî’ nin hocalarından olan bu zatın "Kitâbu’l-İlm” adlı eserini S. Tuğ tarafından tahkik ve tercüme edilerek neşretmiştir (İst., 1984).

(12) Ebû Davûd, Sünen, I, 4-8 (Mukaddime).

(13) Ibn Hacer el-Askalânî, Tehzîbü’l Tehzib, IV 171; Ebû Davûd, Sünen, I, 8.

(14) İbn Hacer el-Askalâni, a.g.e,, IV, 170-171; Ebû Dâvûd, Sünen, I, 8-9

(15) İbn Hacer el-Askalânî, Tehzibü’t-Tenzîb, IV-172.

(16) İbn Hacer el-Askalânî, a,g.e., IV, 172; Ebû Dâvûd, Sünen I, 12.

(17) İbn Hacer, a.g.e., IV, 172; İbn Hallikan, Vefeyât, II, 404-405.

(18) M. es-Sabbağ, a.g.mkl., s. 259.

(19) İbn Hallikan, Vefeyât, III, 404.

(20) el-Menhel, I, 15-16; M.es-Sabbağ, a.g.mkl., s 265-266; Ö.N. Bilmen Büyük Tefsir Tarihi, I, 348; M, Zübeyr Sıddîkî. Hadis Edebiyatı Tarihi, s. 101.

(21) B. Üçok, a.g.e., s. 108-109.

(22) İbn Halikan, Vefeyât, II, 405; Zirikli, el-A’lâm, III, 182; el-Menkel, I, 16; İ.A., IV, 16.

(23) Fuat Sezgin, Târihu’t-türâsi’l-arabi, c. 1, s 296; M.es-Sabbağ, a.g., mkl. s. 368.

(24) M. Es-Sabbağ, a.g.mkl., s. 268.

(25) Fuat Sezgin, a,g.e., I, 295; M es-Sabbağ, a.g.mkl., s. 268.

(26) Fuat Sezgin, a.g.e., I, 295.

(27) Fuad Sezgin, a.g.e., I, 269; M.es-Sabbağ, a.g. mkl., s. 269.

(28) Aynı kaynaklar ve aynı sayfalar.

(29) M. es-Sabbağ, a.g.mkl., s, 269.

(30) M.es-Sabbağ, a,g.mkl,, s. 270.

(31) Fuad Sezgin, a.g.e., I, 295; M.es-Sabbağ, a.g.mkl., s. 270.

(32) Ebû Dâvûd’un eserleri hakkında toplu bilgi için bkz. F. Sezgin a.g.e., I, 291-296; M.es-Sabbağ, a.g.mkl., s. 268-270; Mürsel Sıradağ, Ebû Dâvûd Sünen’i Şerh ve Haşiyeleri (D.İ.B, İstanbul (Haseki) Eğitim Merkezi Mezuniyet tezi 1978. Basılmamıştır)

(33) İsmail L. Çakan, Hadis Edebiyatı, İst. 1985, s. 70.

(34) M.es-Sabbağ, a.g.mkl., s. 272.

(35) Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, Ank., 1977, s. 242.

(*) İ.A., IV, 16.

(36) el-Menhel, I, 17.

(37) T. Koçyiğit, Hadis Tarihi, s. 246.

(*) Edvâu’ş-şeria s. 276.

(**) M.es-Sabbağ, a.g.mkl., s. 275.

(43) Ahmed Muhammed Şakir, el-Baisü’l-hasis, Kahire 1979, s. 34.

(44) Aynı eser, s. 34,

(45) Keşfü’z-zunûn, II, 1005; M.es-Sabbağ, a.g.mkl., s. 284; İsmail L. Çakan,

a.g.e., s. 72.73.

(46) M.es-Sabbağ, a,g.mkl., s. 284 (Kavâidü’t-tahdîs, s. 232’ den naklen)

(47) Meselâ İbn Dâse’nin rivayetinde “Kitâbü’l-Cenâiz” Kitâbü’l-Salât’tan sonra, Kitâbü’z-Zekât’tan öncedir. El-Lü’lüi’nin rivayetinde ise "Kitâbü’l- Cenâiz" Kitâbü’I-Haraç ve’l-İmâre’den sonradır.

(48) Avnü’l-Ma’bûd, XIV, 202-204. el-Menhel, I, 10; M.es-Sabbağ, a.g.mkl., s, 278.

(49) Aynı eser ve sayfalar.

(60) Fuad Sezgin, a.g.e., I, 292.

(51) Bu hususta daha fazla bilgi için bk. Keşfü’z-zunûn II, 1004-1005; Avnü’l- Ma’bûd, I, 6-7; F. Sezgin, a.g.e., I, 292-294: M.es-Sabbağ, a.g.mkl., s. 316 ve dev.

(52) Keşfü’z-zunûn, II, 1005; M.es-Sabbağ, a.g.mkl, s. 317.

(53) bkz. Avnu’t-Ma’bûd, I, 11.

(54) Bezlü’l-mechûd, I, 44.

(55) Târîhu’t-türâsi’l-Arabi, I, 295.

(56) bkz. Fuad Sezgin, a.g.e., I, s. 295.

(57) Keşfü’z-zunun, II, 1004.