Makale

Asr Suresi Tefsiri Aksekili Ahmed Hamdi

Asr Suresi Tefsiri
Aksekili Ahmed Hamdi

Fatih KANCA
DİYK Uzman Yrd.

“Asr Sûresi Tefsîri” Aksekili Ahmet Hamdi’nin basılmış yirmi altı eserinden biridir. Ne var ki müellifin okurlarla buluşmayı bekleyen yirmi iki eseri daha vardır. Bu güzide eser, takriz yazan üstatların da ifade ettiği üzere, sure-i asr’ın muhtevi olduğu hikmetleri ve latif manaları güzel bir şekilde beyan eden, insanlara yol gösteren, aydınlara ışık tutan, ehl-i tefekküre fikir veren, yegâne gaye olan saadet esaslarını içeren ve selef-halef âlimlerin görüşlerine muvafık olması bakımından nadir bir eserdir.
Müellif, asr suresini icaz ve i‘caz bakımından en üst seviyede bir nazım harikası olduğunu ve surenin itikat, ibadet, ahlak ve içtimaiyat konularını veciz bir şekilde beyan ettiğini ifade ederek eserine başlamıştır. Çoğu müfessirin suredeki hikmetleri, kapsayıcı bir şekilde kaleme dökemediklerinden yakınan Aksekili, İmam Şafii’nin ve bazı âlimlerin “Kur’an’dan sadece bu sure nazil olsaydı insanlara kâfi gelirdi; zira bu sure Kur’an’ın ilim ve maksatlarının tamamını şamildir.” sözü ile yetinildiğini söylemektedir.
Müellif, ‘yemin nedir?’, ‘‘asrın manası nedir?’, ‘suredeki insan kelimesi ile kimler kastedilmiştir…’? şeklinde sıralanan on bir soru sorarak eserini telif etmiştir. Ayrıca akıcı bir üslupla ele aldığı eserinde surenin temel kavramları olan ‘asr, insan, iman, amel, hak ve sabır kavramlarının tahlillerini yapmıştır.
Aksekili, surenin ismi de olan ‘asr’ kelimesinin ikindi anlamında da yorumlanabileceğini ifade etmiş olmakla birlikte sözcüğü, insanların fiil ve hareketlerini içine alan “zaman” manasında yorumlayarak kavrama daha geniş bir anlam yüklemiştir. Müellif tüm zamanlara hitap edecek bir bakış açısıyla, insanların tuhaf bir hâlet-i ruhiye ile yaşadıkları dönemden şikâyetçi olduklarını, yaşanan musibetlerden, içinde bulunulan asrı sorumlu tuttuklarını ve eski dönemlerin daha yaşanılır olduğunu ileri sürdüklerini ancak zamanın hep aynı olduğunu, yüz sene öncesi ile şu an arasında bir fark olmadığını, zamanda bir şer olduğunu vehmetmenin büyük bir hata olduğunu, iyilik ve kötülüğün zamanda değil de insanların kendilerinde olduğunu ifade ederek kişileri iç muhasebe yapmaya davet etmiştir.
Müellif bir taraftan surenin iman, salih amel, hakkı ve sabrı tavsiye ile muttasıf olmayan bütün insanların hüsranda olduklarını; bunların dışında tasavvur edilen bir kurtuluşun ancak serap olduğunu yeminlerle zihinlere yerleştirmekte olduğuna işaret ederken, diğer taraftan surede geçen “insan” kelimesi ile reşit olan, hayrı ve şerri tefrik eden her bir insanın kastedildiğini ifade etmiştir. Ona göre suredeki vasıflarla muttasıf olmayan akil ve baliğ her bir fert mutlak hüsrandadır.
Aksekili Ahmet Hamdi, ilahî hitabın yaşamakta olan insanların hayatlarına yön vermesi zaviyesinden yaklaşarak suredeki hüsranın dünya ya da ahirete hasredilmeyeceği, umumi bir muhteva ile zararın dünyevi ve uhrevi hatta her iki âlemde de olabileceği üzerinde durmaktadır.
Salih amel kavramına da geniş yer veren Aksekili, salih ameli, namaz ve oruç gibi ibadetlerle sınırlamayıp umumi menfaatleri kapsayan geniş bir tarife yer vermektedir. Ayrıca salih amellerin fahşâdan/çirkin işlerden koruyan yönüne dikkat çekerek bu tür amellerin kişide, maddi ve manevi pisliklerden eser bırakmayacağına işaret etmektedir.
Müellife göre, hak kavramı kişilerin anlayışına hasredilemez. Doğru olan, insanların birbirlerine hak olduğuna inandığı şeyi araştırmasını tavsiye etmek ve kişinin müdellel hakikatlere ulaşmasını sağlamaktır. Sabrı ise tüm hasletlerin kendisine bağlı bulunduğu bir haslet olarak gören müellif, sabrın her şeye katlanmak olmadığını, aklın ve şeriatın ya da her ikisinin gerektirdiği şeylere göğüs germek olup ve dünyevi ve uhrevi boyutu olduğunu vurgulamaktadır.
Aksekili, surenin itikadi ve amelî hususların yanında ahlaki değerlerle de derin bağlantısının olduğuna değinmiştir. Ona göre imanda meydana gelen çöküş, ahlakta, terbiyede ve toplumda da çöküşe neden olur. Müellif; sure bağlamında ahlakın adalet ve ihsan boyutunu öne çıkararak, bu tür bir ahlakın kişiyi behimî arzulardan kurtaracağını ifade etmiştir.
Aksekili bu kısa çalışmada, sure ile ilgili yazılan birçok tefsirden bahsetmiş ancak Muhammed Abduh’un “Tefsiru Sureti’l-Asr” adlı eserin önemine dikkat çekmiştir.
Asr suresine yakışan veciz bir üslupla telif edilen eser, ayet ve hadislere yer vermesi ve rivayetlere dayalı bilgiler sunması gibi yönleri ile rivayet türü tefsir örneği olarak değerlendirilebileceği gibi, kavram tahlilleri, akli istidlalleri, sosyoloji ve psikoloji alanına dair değerlendirmeleri içermesi ve suredeki hikmetlerin güncel örneklerle sunulması gibi açılardan da dirayet tefsir örneği kabul edilebilir.
Gerekli izahları yapan ve bazı kavramları sadeleştirip eseri Başkanlığımız yayınlarından yüz otuz bir sayfada, anlaşılır bir üslupla okuyucuya sunan Ertuğrul Özalp’in katkıları takdire şayandır. Eserin, okuyucunun dünya ve ahiret tasavvurunda tesir bırakacağı muhakkaktır.