Makale

KADİR GECESİ

KADİR GECESİ

Avni KURT
Dini Yayınlar Dairesi
Başkanlığı Uzmanı

Kur’ân-ı Kerîm’in 114 sûresinden biri olan Kadir Sûresi, Mekke-i Mükerreme’de nazil olmuştur. 5 Âyet, 30 kelime ve 112 harftir. Bu sûrede Allah Teâlâ Şöyle buyurmuştur: “Doğrusu Biz Kur’ân-ı Kadir Gecesinde indirmişizdir. Ka­dir Gecesi’nin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Cebrail bu gecede Rab’lerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece tanyerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”(1) (…) Âyet-i Kerime’de Kur’ân ismi açıkça geçmemektedir. O gaib zamiri ile zik­redilmiştir. Bununla beraber Kur’ân ismi, daha önce de geçmemiştir. Zikri geç­mediği halde gaib zamiri ile irad buyurulmuştur. Zira muayyen bir yere gön­derilmesi gereken gaib zamiri, zikri geçmeyen Kur’ân’dan kinaye yapmak Kur’ân’ın herkes indinde değerli, şerefli olduğuna işarettir. Yine geceler içeri­sinde yüksek kıymet ve şerefe sahip olan bir gecede gönderilmesi de Kur’ân’ın azametine delâlet eder. (2)

Burada Kur’ân isminin açık olarak geçmemesinin birkaç hikmeti vardır ki bunlar:

a — Kur’ân gerçekten Kadir gecesinde, indirilmiştir.

b — Kur’ân olduğu açık bulunduğundan (yani Kur’ân’ın şöhret bulup meş­hur olduğundan) dolayıdır.

c — Kur’ân’ın gönderildiği vaktin değerli ve şerefli bir vakit olmasından­dır. (3)

Kur’ân, Kadir Gecesinde ve Ramazanda nazil olmaya başlamıştır(4)

“Biz Kur’ân’ı Ramazan ayının Kadir Gecesinde Levh-i Mahfuz’dan, gele­cek Kadir Gecesine kadar inzal edilecek miktarı dünya semasına, oradan da Cebrail (a.s.) vasıtasıyla yeryüzüne, Nebi (s.a.v)’ne indirdik.” (5)

Kur’ân, Kadir Gecesi’nde nâzil olmaya başlamıştır. Cebrail (A.S.), topyekûn olarak onu Kadir Gecesi’nde Levh-i Mahfuz’dan dünya semasındaki Bey-tü’l-İzzet’e indirmiş, yazıcı meleklere yazdırmış, sonra Cebrail (A.S)’e âyet âyet, sûre sûre Hz. Muhammed (S.A.S)’e indirmiştir.(6)

Ashab-ı Kiram’dan İbn-i Abbas (R.A), bu konuda şöyle diyor:

“Kur’ân, toplu olarak dünya semasına Kadir Gecesi’nde gönderilmiş, ora­dan da yeryüzüne parça parça indirilmeye başlamıştır.(7)

Peygamberimiz (S.A.V.)’e muhtelif ay, gün ve gecelerde nâzil olmuş ve 23 senede tamamlanmıştır, (8)

BU GECEYE NEDEN KADİR GECESİ DENİLMİŞTİR?

Önce “KADİR” kelimesi üzerinde duralım. Ve bu kelimenin ifade ettiği mânâyı anlatmaya çalışalım.

Kadir kelimesi, mastardır. “Güç yetirmek, hüküm, kaza, takdir, şeref ve azamet, tazyik....” gibi anlamlara gelmektedir.

1 — Kadir Gecesi, Hüküm Gecesidir: Bütün hüküm ve işlerin tak­dir edildiği bir gecedir. Bu mübarek gecede gelecek sene aynı geceye kadar olan bütün işler, karara bağlanır, ölüm, ecel ve rızıklarla ilgili şeyler, bu gecede takdir edilir. İbn-i Abbas (R.A.) ise, "rızık, yağmur ile nikâhlanacaklar ile evlenecekler bunların kimler olacağı, doğacak olanlar ve onların isimleri, ölecek olanlar hatta hacca gidecekler bu gecede takdir edilir. İkrime (R.A) ise, “Beytullah’ı ziyaret edeceklerin isimleri ile babalarının isimleri bu gecede ya­zılır. İbn-i Abbas (R.A.) den gelen bir başka rivayette, Allah, hükmedeceklerini Beraat gecesinde hükmeder, Kadir gecesinde ise bunları yürütecek memurlara yani meleklere teslim eder. (9)

Bu hakikati Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle beyân buyurmuştur:

“Katımızdan bir buyrukla her hikmetli işe o gecede hükmedilir.” (10)

Aslında Allah’ın takdiri, Kadir gecesinde meydana gelmiş değildir. Çünkü Allah, mahlûkatıyla ilgili takdirini yer ve gökleri yaratmadan evvel takdir etmiştir. Kadir gecesinde meleklerin Levh-i Mahfuz’a yazmaları için Allah onlara bu takdiri izhar etmektedir. Bütün İslâm âlimleri bu görüşte ittifak etmişlerdir. (11)

2 — Kadir Gecesi, Bir Şeref ve Azamet Gecesidir: Değerli ve şerefli olması, bu gecenin bin aydan hayırlı olmasındandır. Bu gecenin şanının büyük, kadrinin yüce olmasından dolayıdır. Bu gecede yapılan ibâdet ve taatlerin büyük bir değerde olmalarından veya yapılan ibâdetlere verilen sevabın çokluğundandır. Bu gecede kim ibâdet ve taatle meşgul olursa büyük Şeref sahibi olur. Allah Taâlâ bu gecede şerefli olan Kitabı (Kur’ân’ı), şerefli olan bir Peygamber (Hz. Muhammed Sallâllahü aleyhi ve sellem)e ve şerefli bir ümmet olan Ümmet-i Muhammed’e göndermiştir. Diğer bir rivayette ise, bu gecede şerefli bir ümmet üzerine en şerefli bir melek lisaniyle şerefli bir Peygambere, şerefli bir kitabı indirdiğinden dolayıdır. (12) Bu mânâ, Kadir kelimesinin bu sûrede üç defa zikredilmesinden anlaşılmaktadır. (13) Ya da, şe­refli olan meleklerin bu gecede gönderilmiş olmaları ile hayır, bereket ve mağ­firetin bu gecede indirilmesinden ötürüdür. (14)

3 — Kadir Gecesi Bir Tazyik Gecesidir: Bu gecede melekler, o kadar çok yeryüzüne inerler de yeryüzünde bir iğne düşecek kadar boş yer kalmadığından dolayı bu isim verilmiştir. (15) Bu gece, tam olarak bilinme­diği ve gizli bırakıldığından bu ismi almıştır.(16)

Bu ismin verilmesinde başlıca üç hikmet vardır:

a) Bu gece, meleklere gökyüzü dar gelerek birbirlerini sıkıştırırlar.

b) Şerefli bir hadise (Kur’ân-ı Kerîmin inmeye başlaması) sonunda ha­yır ve selâmetin büyüklüğü nispetinde büyük bir şiddet ve tazyik meydana ge­lir.

c) Kur’ân-ı Kerîm’in ilk inmesi, Cebrail (A.S)ın Alâk sûresinden ilk beş âyeti Peygamberimize getirmesiyle başlamıştır. (17)

(…)

“Ya Muhammed! Kadir gecesinin kemal ve faziletini o gecenin azametini ve o gecede yapılan hayır ve hesenatın derecelerini sana hangi şey bildirdi. (18)

“Ya Muhammed! Eğer Allahu Taâlâ Sana Kadir Gecesi’nin azametini ve Kur’ân’da olan her bir nesneyi indirmemiş olsaydı sen O’nu idrak edemez ve O’na muttali olamazdın. Zira O gecenin kadrinin yüceliğini idrak etmek beşer aklının üstünde ve haricindedir. (19)

Bu gecenin meziyetini kulların idrak edebileceği derecede Allah bu sûrede üç cihetle açıklamak üzere:

(…)

Kur’an’ın nazil olduğu Kadir Gecesi, içerisinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan hayırlıdır. Keza Kadir Gecesi’ndeki amel kendisinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan hayırlıdır. (20)

Bu mübarek gecede yapılan ibâdetler arasında bilhassa cemaatle kılınan namazın yalnız kılınan namaza nispetle sevabının 27 derece ziyade olması bu hususa delil yönünden yeterlidir. Halbuki zahmette ikisi de müsavidir. An­cak ecri veren ve cemaati emreden Allahü Taâlâ’dır. Dilediği gibi ihsan eder.

Zaman ve mekana şeref vermek, halkı ibâdet etmeye özendirmek içindir. Çünkü Allah Teâlâ’nın kullarına lütfu; amellerine göre bazen iki, bazen on, bazen de yedi yüz kat ecir vermektedir. Bazen de ibadetin mekanı itibariyle olur. Mesela, Ka’be’nin, arzın bir kıtası olması itibariyle diğer yerlerden farklı olmadığı halde Allah’ın o mübarek yere vermiş olduğu şeref ve hac ibadetinin edasının ancak o beldede yapılıp başka yerlerde yapılmaması o yerin diğer yerlerden üstün olduğunu sağladığı gibi orada yapılan ibadetlerin sevabı da diğer yerlerde yapılan ibadetlerin sevabından üstün olmuştur.

Bunun gibi Ramazan ayının diğer aylar üzerine, cuma gününün de diğer günler üzerine ve Kadir gecesinin de diğer geceler üzerine üstün kılınması bundandır. (21) Bu gecenin ikinci bir faziletini beyan etmek üzere Kadir sû­resinin son âyetinde; Güneşin batışından sabah oluncaya kadar melekler iner. O gecede melekler ve ruh her bir iş için iner de iner... (22)

Melekler, birçok sebeplerden ötürü yeryüzüne inerler. Meleklerin yeryüzüne inmesinin bir sebebini Cenab-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’de şöyle beyan buyurmuştur:

“Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife (insanoğlu) var edeceğim” demişti. Melekler, “orada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz seni överek yüceltiyor ve seni takdis etmekte bulunuyoruz.” dediler. Allah, “Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi. (23)

“Ey melekler, bakın bakalım. Benim kullarım yeryüzünde kan döküp fe­sat mı çıkarıyorlar, yoksa bana kulluk yapıp ibadet ve taatlarla mı meşgul oluyorlar? Yani Allah, meleklere imân ehli olan kullarının yapmış oldukları ibadet ve taatleri göstererek neticeden kendisinden başka kimsenin haber­dar olmadığını hatırlatmak içindir.

Veya onlar, yeryüzüne insanların ibadetlerini çalışmalarını ve taatteki gay­retlerini görmek için inerler. Mü’mînleri ziyaret, yeryüzünü ve âbidlerin iba­detlerini seyretmek, onların günahlarının affedilmesi için gaye ve maksatlarıyla gelirler. Melekler, yeryüzüne inerler. Allah’ın rahmeti de onlarla birlikte iner. Böylece mü’minler dünya ve âhiret saadetini bulurlar. (24)

Hafaza ve Kirâmen katibin melekleri inerler de sağa ait melekler, mü’minlerin yapmış olduğu amelleri yazar, sola ait melekler de çirkin olanları yazarlar. Sûrede geçen; (…) Rablerinin izniyle inerler, ifadesin­de meleklerin bizlere müştak olduğuna işaret eden bir delildir.

Bizim günahlarımızın çokluğunu bildikleri halde niçin bizi görmeyi arzu ediyorlar? Onların semalarda görmedikleri, yeryüzünde ifa edilen birçok taat çeşitleri vardır. Bunları görmek için inerler. Bu ibadetler de şunlardır:

1 — Zenginler, evlerinden yiyecek getirirler de fakirlere ziyafet verirler. Fakirler de zenginlerin ikram ettiklerini yerler ve Allah’a ibadet ederler.

2 — Günahkârların iniltilerini dinlerler. Çünkü günahkârların iniltileri Allah indinde tespit edenlerin seslerini yükseltmelerinden daha sevgilidir. Me­lekler derler ki, geliniz yeryüzüne inelim de orada Allah indinde tesbih seslerinden daha sevgili olan sesi dinleyelim. Teşbih edenlerin teşbihlerinin ses­leri, Allah’a itaat edenlerin durumlarının kemalini açıklamak, isyankârların iniltileri de yerin ve göklerin Rabbinin bağışlayıcı olduğunu ortaya koymak (açıklamak) içindir. (25)

Bu gecenin üçüncü bir faziletini beyan etmek üzere: (…)

Kadir Gecesi’nde, sabah fecrin tuluuna kadar melekler Allah’a itaat edenlere selâm verirler. O gece selamet, fayda ve hayırdır. O gece mü’minler için hayır ve selamettir ki, O gecede şer olmaz ve bu esenlik, sabahın zuhuruna kadar devam eder. Bu gecede melekler imân ehli mü’minlere çok çok selâm verirler. Hz. Ali (K.V.) diyor ki: bize selâm vermek ve bize şefaat etmek için inerler. Meleklerin selâmı kime tesadüf ederse onun günahı bağışlanır. (26) Veya sali­me mânâsına gelir ki, O gecede mü’minlere bir lütuf diye, insanları yok edici rüzgârlar, zelzele ve yıldırım gibi âfetlerin olmadığı bir gecedir. Hastalık ve ke­hanetin bulunmadığı bir gecedir. (27)

Peygamberimiz (S.A.S.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur : “Kadir Gecesi olduğu zaman Allah, Cebrail (A. S.)’a emreder, o da meleklerden bir grupla be­raber yanlarında yeşil sancakla yeryüzüne inerler. Sancaklarını Kabe’nin üze­rine dikerler. Cebrail (A.S.) onları her tarafa dağıtır. Meleklerde ayakta olan, oturan, namaz kılan ve Allah’ı zikredenlere selâm verirler. Onlarla musafaha yaparlar ve onların dualarına “âmin” derler. Sabah olup tanyeri ağarıncaya kadar bu böyle devam eder.(28)

İbni Abbas (R.A.) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte: “Kadir gecesi ol­duğu zaman Allah Teala Cebrail (A.S.)’a, yeryüzüne in, der. O da Sidre-i Münteha sakinlerinden yetmiş bin melekle ellerinde nurdan sancaklarla yeryü­züne inerler. Melekler sancaklarını Kabe-i Muazzama’ya, Nebi (SA.S.)’in Ra­zvasına, Beytü’l-Makdis mescidine ve Mescid-i Tûrî Sina civarına dikerler. San­caklar dikildikten sonra Cebrail (A.S.) meleklere: Dağılın, Müslümanların ara­larına girin, der. Melekler mü’minlerin bulundukları her yere girerler. Melekler girdikleri yerlerde hem Allah Teâla’yı takdis, teşbih ve tehlil ederek zikreder­ler, hem de Hz. Muhammed (S.A.S.)’in ümmetine sabaha kadar istiğfarda bulunurlar.(29) Sabah olunca, Cebrail (A.S.) Ey melekler topluluğu! Haydi gö­revinize dönün, gidin, der. Melekler de: “Allah, ümmet-i Muhammed’in ihti­yaçlarını ne yaptı? diye sorarlar. Cebrail (A.S.) da bu gecede Allah onları affetti ve günahlarını bağışladı. Ancak, dört zümre af ve mağfirete mazhar olamadılar: Devamlı içki içenler, anne ve babalarına kötü davrananlar, sıla-i rahim yapmayanlar (yani akrabaları ile alakalarını kesenler), mü’minlerle sebepsiz olarak üç günden fazla dargın duranlardır dedi. Ve melekler de döndüler. (30)

Bu gecede Cebrâil yeryüzüne indiğinde her mü’mine selâm verir ve on­larla musafaha yapar. Bu halin alameti, tenin ürpermesi, kalbin yumuşaması ve gözlerin yaşarmasıdır. (31)

O gece, mü’minlerin şeytanın vesvese ve şerrinden kurtulduğu Allah’ın rah­metinin dolup taştığı bir gecedir.

Bu gecenin ümmeti Muhammed’e ihsan edilmesinin hikmeti nedir?

Ashab-ı Kiram (R.A.) (…) Âyetinden haz duydukları ka­dar hiçbir şeyden haz duymamışlardır. Çünkü Resulullah (S.A.S.), İsrailoğullarından dört kişiden bahsediyordu ki onlar Allah’a göz aralığı kadar hiç gü­nah işlemeden seksen sene ibadet etmişlerdi. Bunlar: Eyyüb, Zekeriyye, Hazkıl ve Yuşa bin Nun idiler. Ashab-ı Kiram bu habere hayret ettiler. Seksen sene günah işlemeden ibadet etmelerine taaccub ettiler. İşte onların hayret içinde oldukları sırada Cebrail (A.S.) yanıma gelerek:

“Sen ve ashabın, bu dört kimsenin gök açıp kapayıncaya kadar günah işle­meksizin seksen sene, ibadet ettiklerine hayret ettiniz. İşte Allah Teâlâ bundan hayırlısını sana gönderdi.” dedi. Ve Kadir sûresini sonuna kadar okudu. Yani bu sûrede beyan edilen fazilet onların o ibadetlerinden daha hayırlıdır, dedi. Rasulullah (S.A.S.) memnun ve mesrur oldu. (32)

Diğer bir rivayete göre: Bir gün Peygamberimiz (S.A.S.), Ashabına İsrailoğullarından Yahya bin Necip ismindeki bir adamın bin ay Allah yolunda Hakkın düşmanlarına karşı dövüştüğünü, bu müddet içinde hiçbir vakit silâhını çıkarmadığını anlatmıştı. Ashab bu hale hayret ve taaccüp etmişlerdi. Bu­nun üzerine Allah Teâlâ Kadir sûresini inzal buyurdu. Yani “Sizin Kadir Ge­cesini ibadetle geçirmeniz silâhını bin ay çıkarmadan Hak düşmanlarıyla sa­vaşan kimsenin amelinden daha hayırlıdır” müjdesini verdi, dedi.” (33)

Bazıları Rasulullah (S.A.S.)e ümmetinin ömürleri arz olunduğu zaman on­ların ömürlerini (geçmiş milletlerin ömürlerine mukabil) kısa görmüş olmasın­dan dolayı mahzun olmaları üzerine kendisini teselli etmek için Allah bu ge­ceyi Hz. Muhammed (S.A.S) ve ümmetine ihsan etmiştir. Malik bin Enes de bu izahı doğrulayıcı bir nakilde bulunmuştur ki ümmetler içerisinde en kısa ömürlü olan ümmet-i Muhammed’dir. Kısa ömürleriyle uzun ömürlü olanlar ka­dar ibadet edecekler diye Hz. Peygamberimiz düşünüp üzülmüştür. Onu teselli ve ümmet-i Muhammed’e ikram için bu gece verilmiştir. (34) Bu gece, kıyame­te kadar bu ümmet üzerinde bakidir ve Cenab-ı Hakkın bir nimetidir. (35)

KADİR GECESİ RAMAZAN AYININ HANGİ GECESİDİR?

Kadir gecesi geceler içinde ilahi bir hikmete binaen gizlenmiştir. Kadir gecesini arayıp bulmak bizlere düşmektedir. Her mü’min, dünya ve ahiret saa­detini arayıp bulma gayreti içinde olmalıdır. Kadir gecesi de inanan insanlara dünya ve âhiret saadet ve selametini, bahşeden bir gece olduğundan dünya ve ahiret saadetimiz için onu aramak, onu idrak etmek ve o geceyi ihya ederek ibadetle geçirmek mü’minin lehinedir.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde şöyle buyurmuştur:

“Ramazan ayı ki onda Kur’ân indirildi. (36). Diğer rivayette ise, “Doğrusu biz Kur’ân-ı (Kerimi) Kadir gecesinde indirmişizdir”(37) buyurmuştur.

Bu âyetler Kur’ân’ın Ramazan ayında ve Kadir gecesinde nâzil olduğunu; Kadir gecesinin de Ramazan içinde olmasına delalet eder. Çünkü Ramazanda olmasa âyetler arasında tenakuz olması gerekirdi ki bu mümkün değildir (38).

Kadir gecesinin Ramazan ayında olduğu âyetlerden anlaşılmaktadır. O halde hangi gecedir? Hangi gece olduğunu Peygamber (S.A.S)’in hadislerin­den araştırarak tespit etmeye çalışalım. Hz. Ayşe (R.A)’den şöyle dediği ri­vayet edilmiştir:

“Rasulullah (S.A.S) Ramazanın son on gününde mücavir olur ve Kadir gecesini Ramazanın son on gününde araştırın, buyururdu.” (39)

Hz. Ayşe (R.A), mücavir olur sözünden itikafa çekilir sözünü kastediyor.

Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyurmuştur:

‘Uyeyne b. Abdurrahman’dan rivayet edilmiştir dedi ki; babam bana tahdis etti ve şöyle dedi:

Ebu Bekre’nin yanında Kadir gecesinden bahsedildi ve bunun üzerine Ebu Bekre dedi ki:

“Benim kadir gecesini son on günde aramam ancak ve ancak Peygamber (S.A.S.)den işittiğim bir şey (hadis) içindir. Ondan işittim; “Kadir gecesini geriye kalan dokuzda veya geriye kalan yedide veya geriye kalan beşte veya

üçte veya son gecede arayın.” Ebubekre Ramazanın yirmi günü içinde bütün sene kıldığı namaz gibi namaz kılar ve (son) on gün girince var gücünü harcardı” (40).

Diğer bir hadis-i şerifte ise Hz. Ali (R.A)den rivayet edilmiştir:

“Rasulullah (S.A.S), Ramazan’ın son on gününde ailesini uyandırırdı” (41).

Hz. Ayşe (RA.) den rivayet edilmiştir dedi ki:

"Rasulullah (S.A.S.), Ramazan’ın son on gün(ün)de (taat ve ibadete) çalıştığı kadar başkasında çalışmazdı.” (42)

Zerr’den rivayet edilmiştir dedi ki: Uhey b. Ka’b’e “Ya Ebel Münzir!” dedim. “Kadir gecesinin 27. gece olduğunu nereden bildin? Ubey, “Evet!” de­di, Rasullullah (S.A.S.) bize bildirdi ki Kadir gecesi bir gecedir ki güneş şuasız olarak doğar. Biz de saydık ve hafızamızda tuttuk; Allah’a and olsun ki İbni Me’ud onun Ramazanda ve 27. gecede olduğunu mutlak surette biliyor­du. Fakat (bir kavle veya bir geceye) tevekkül (itimat) edersiniz diye size bildirmek istemedi. (43)

İbni Abbas ve Übeyy Bin Kaab (R.A.) da: Kadir Gecesi 27. gecedir, demiş­lerdir. İbnî Abbas (R.A.), Hz. Ömer Bin Hattab (R.A.)’a “Ben tek günlere baktım Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın 27. gecesinde olduğunu münasip buldum. (44)

Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın 27. gecesinde olduğuna kelimelerin dokuz harf olup sûre de üç yerde geçmiş olmasıdır. Yani, 9x3=27’dir. Veya haftanın gün­leri yedi, tavaf yedi şavt yedi, Safa-Merve arası Sa’y yedi, insan yedi aza üzerine secde eder. Gökler yedi, yer de yedidir.

KADİR GECESİ NİÇİN GİZLENMİŞTİR?

Allah bu geceyi birçok hikmetlerden dolayı gizlemiştir:

1 — Allah bu geceyi diğer bazı şeyleri gizlediği gibi, gizlemiştir. Rızasını taatları içerisinde gizledi ki, taatların her çeşidine kullar rağbet göstersin. Bü­tün günahlardan sakınsınlar diye, gadabını isyanları içerisinde gizlemiştir. İnsanların hepsine saygı duyulsun diye, veli kullarını insanlar içerisinde gizledi. Duaları daha fazla yapsınlar duada ileri gitsinler diye, duanın kabulünü dualar içerisinde gizlemiştir. Allah’ın bütün isimlerine tazim edilsin diye, ismi Âzam olan ismini diğerleri içerisinde gizlemiştir. Namazların hepsine devam edilsin diye, orta namazı diğerleri arasında gizlemiştir. Tevbelerin her çeşidine mü­kelleflerin devam etmeleri için, tevbenin kabulünü gizlemiştir. Allah’ın emir ve yasaklarıyla yükümlü tutulan kimselerin korkup tedbirli olmaları için, ölüm vaktini gizlemiştir. Ramazan’ın bütün gecelerine değer verip ihya etsinler diye, Kadir Gecesi’ni bu geceler içerisinde gizlemiştir. (45)

2 — Şayet Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğu beyan edilmiş olsa idi, di­ğer günlerde ibadette ihmallik ya da günah işleme cesareti artardı.

3 — Kadir Gecesi bilinmediği zaman mü’min Ramazan’ın bütün gecele­rinde itaat etmek için gayret gösterir ki belki bu gecelerden birine Kadir Ge­cesi olarak yetişmiş olur.(46)

4 — Kadir Gecesi’nin gizli tutulmasının diğer bir hikmetine gelince, mademki Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır, öyleyse bir Kadir Gecesi’nde ibadet etmek, bin aylık ibadetine güvenerek ömür boyunca ibadeti terk etmek gibi bir düşünceye, sahip olunabilinir. Binaenaleyh bir Kadir Gecesi’nde yapılan iba­det ile Allah beni mağfiret etti. Cennette makam ve mevki halk etti, gibi tasavvur, nefsin kucağına düşmeye sebep olabilir ki, bu, kişiyi tehlikeye sü­rükler. Söz gelişi, bir insan ne zaman öleceğini bilse ölümüne yakın zamanı Ahiret ameline tahsis eder; ömrünün çoğunu ise zevk ve sefa ile şehvet arzularını tatmin etmek için geçirir. Dünya hayatının son günlerini ise tevbe ve istiğfar, ibadet ve taatla geçirerek Allah’ı razı eder ve bu suretle onun aza­bından emin olmaya çakşır. Halbuki asıl olan hayatının her anını yaratanının yolunda geçirmek insanlığının özel vasfıdır. İşte Allah Teâlaâ’nın Kadir Ge­cesi’ni kesin olarak belli etmemesi ve insana ne zaman öleceğini bildirmemesi kullarının ömürlerini ibadet ve taatla geçirmeleri güzel amel işlemeye gayret etmeleri içindir. (47)

Kadir Gecesi Nasıl İhya Edilir?

Bu gecenin ihya edilmesi hakkında, Peygamberimiz (S.A.S.) şöyle buyurmuştur: “İmanından dolayı ve (yalnız Allah’tan ecrini umarak) her kim Kadir Gecesini taatla geçirirse, geçmiş günahları mağfur olur.”(48)

Süfyan-i Sevri demiştir ki: O gece dua namazdan daha sevimlidir. Kim Kur’ân okuyup da dua ederse güzel olur. İbn’i Receb de: En mükemmel olan namaz, kıraat, dua ve tefekkürü birlikte yapmaktır. (49)

Kadir Gecesi’nin ilk üçte birlik zamanında farz ibadetleri, gecenin yarı­sında nafile ibadetleri ve üçte birlik son cüzünde ise dua yaparak ihya edil­melidir. (50)

Peygamberimiz (S.A.S.) kendileri de bu mübarek geceyi ihya edebilmek İçin; bilhassa ramazanın son on gününde diğer gecelere rağmen daha çok iba­det, tevbe ve Kur’an okur, Cenab’ı Hakkı daha çök tefekkür ederlerdi. Ayrı­ca bu geceyi ihya etmeleri için hanımlarına teşvikte bulunurlardı. Hayatının sonlarına doğru ramazanın son on gününde itikafa çekilerek, kendilerini tamamen ibadete verirlerdi. Gecelerinde ise daha çok namaz kılarlardı. Hülasa, ibadet cinsinden ne varsa onları yapma gayreti içinde bulunurlardı.

O günden beri Resulüllah Efendimiz’in bu Sünnet-i Seniyyeleri icra edilegelmiştir. O halde bizler de bu geceyi şu şekilde ihya etmeye çalışmalıyız: Hata ve kusurlarımız için tevbe ve istiğfar edelim. Kur’ân okuyalım veya dinleyelim. Yüzünden Kur’ân-ı Kerim’i okumasını bilmeyenler, bildikleri namaz sürelerini tekrar tekrar okuyarak bu mükafata erebilirler. Kur’ân-ı Kerîm bu gecede indirildiği için onu çokça ve gücümüz yettiği kadar okumak daha güzel olsa gerektir. Kaza ve nafile namaz kılalım, dua ve niyazda bulunalım. Kelime-i Şahadet ve Kelime-i Tevhide devam edelim.

Anne baba, eş dost, akrabayı ziyaret edelim. Fakir ve düşkünlere yardım­da bulunalım.

Kadir gecesinde uyanık olmak, aile efradını da uyanık bulundurmak onlara çokça ibadet etmeleri için telkinde bulunmak ve yaptırmak o geceyi ihya et­mektir.

Hiç olmazsa bu geceyi ihya edebilmek için yatsı namazını cemaatle kıl­malıyız. Peygamberimiz (S.A.S.), bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Kim Kadir Gecesi’nde yatsı namazında (cemaatta) bulunursa o geceden his­sesini almış olur.”(51)

Diğer bir Hadis-i Şerifte ise: "Kim Kadir Gecesi’nde akşam ve yatsı namazlarını cemaatla kılarsa, o, kadir gecesinden hissesini almış olur.”(52)

“Kadir Gecesi faziletli bir gecedir. Onu elde edebilmek: için aramak müstahabdır. Senenin en üstün gecesidir. O gecede yapılan her amel ve hayır başka gecelerde yapılan ibadetlere nispetle bin hayırlı amele denktir.” (53)

Peygamberimiz (S.A.S)’e Hz. Aişe (R.A.): Ya Rasûlallah! Kadir Gecesi’ne erişirsem hangi duayı okuyayım dedi. Hz. Muhammed (S.A.S.)’de şu duayı oku dedi, (…)

“Allah’ım sen affedicisin ve affetmeyi seversin, öyleyse beni affet.”

(1) K.K. Kadir Suresi. 1-5.

(2) Mehmet Vehbî. Hülâsat’ül Beyân. C.15, S. 6516.

(3) Fahrüddin-i Razi. Mefatih’ül Gayb, C. 8, S. 627.

(4) a.g.e. S. 8, S. 627.

(5) Abdulkadir Gilâni, (çeviren: M. Güner) “Üç Aylar ve Faziletleri” S. 101

(6) Kurtubî. El Camlu Li Ahkam’il Kur’ân, C. 20, S. 130.

(7) Fahrüddin-i Razi, Mefatih’ül Gayb, C. 8, S. 627.

(8) Kurtub’i, C. 20, S. 130, Fahrüdin’i Razi, C. 8, Ş. 627, Üç aylar ve faziletleri S. 101.

(9) Kurtub’i, C. 20, S. 130.

(10) Duhan Sûresi. Âyet 4.

(11) Fahruddin’i Razi, C. 8, S. 628.

(12) Fahruddin’i .Razi, C. 8, S. 628, Kurtubi, C. 20, S. 130-131.

(13) Fahruddin’i Razi, C 8, S. 628.

(14) Kurtubi, C. 20, S, 131.

(15) a.g.e, C. 20, S. 131.

(16) Neylûl Evtâr Şerhi Müntekal Ahbâr. C. 3-4, S. 302.

(17) İsmail Coşar, Kadir Gecesi ve Kandillerimiz, S. 9.

(18) Hülasatü’l Beyan, C. 15. S. 6518, "Üç aylar ve faziletleri". S. 102.

(19) Üç Aylar ve Faziletleri, S. 102, Hülasatü’l Beyan C. 15. S. 6518

(20) Hülasatü’l Beyan, C. 15, S. 6518.

(21) Hülasatü’l Beyan, C. 15, S. 6518.

(22) Hülasatü’l Beyan, C. 15, S. 6518-6519, “Üç aylar ve faziletleri” S. 105, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili yeni meali Türkçe Tefsiri, C. 8, S, 5978.

(23) Bakara Suresi, 30.

(24) Hülasatü’l Beyan. C. 15, S. 6518-6519, Fahruddin’i Razi, C. 8. S. 633-634.

(25) Fâhruddin’i Razi, C 8. S. 634.

(26) Fâhruddin’i Razi. C. 8. S. 633-635, Hülasatü’l Beyan, C. 15. S. 6519.

(27) Hülasatü’l Beyan, C. 15, S. 6519, Üç aylar ve faziletleri S. 105

(28) Et-Terğib Ve’t-Terhib, C. 2, S. 100-101.

(29) Üç Aylar ve Faziletleri, S. 114-115.

(30) Et-Terğib ve’t-Terhib. C. 2, S. 100-101.

(31) a.g.e. C. 2, S. 96.

(32) Üç Aylar ve Faziletleri, S. 102-104.

(33) a.g.e, S. 104.

(34) a.g.e., S. 111-112.

(35) Hülasatü’l Beyan, C. 15, S. 6516.

(36) Bakara, 185,

(37) Kadir, 1.

(38) Hülasatü’l Beyan, C. 15, S. 6516.

(39) Sünen-i Tirmizi Tercemesi, C. 7. S. 75-76, Hadis No: 789.

(40) a.g.e, C. 2, S. 77, Hadis No: 791.

(41) a.g.e, C. 2, S. 78, Hadis No: 792.

(42) Sünen’i İbni Mace C. 1, S. 562, Süneni Tirmizi Tercemesi, C 2, S. 78 Hadis No: 793.

(43) Sünen’i Tirmizi Tercemesi, C. 2, S. 77, Hadis No: 790.

(44) Üç Aylar ve Faziletleri, S. 106-107.

(45) Fahruddin’i Razi, C. 8, S. 628.

(46) a.g.e., C. 8, S. 639.

(47) Üç Aylar ve Faziletleri, S. 112-113.

(48.) Tecrid’i Sarih C. 1. S. 45, Riyazüs-Salihin, C. 2, S. 465.

(49) Hak Dini Kur’ân Dili yeni maali Türkçe Tefsiri, C. 8, S. 5982.

(50) Fahruddin’i Razi, C. 7, S. 636.

(51) Muvatta Şerh’i- Tenvirü’l-Hevalik, C. 1, S. 299.

(52) Kurtübi, C. 20, S. 138.

(53) Haşiyet’ü İbni Abidin C. 2, S. 453.