Makale

STRESTEN KURTULMANIN ÇARESİ SAMİMİ BİR DİNİ İNANÇ

RÖPORTAJ:

STRESTEN KURTULMANIN ÇARESİ SAMİMİ BİR DİNİ İNANÇ

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Necati ÖNER çağımızın en önemli hastalığı olarak gösterilen "STRES’i DİNÎ YÖNDEN Diyanet Aylık Dergi için değerlendirdi.

Efendim, sizce stres nedir? Sebepleri nelerdir?

Stres, dıştan gelen bir saldırı, baskı veya etki karşısında oluşan bir gerilim, normalin dışına çıkma halidir. İnsanın dış tesire karşı bir reaksiyonudur. Bu hal hem beden, hem de ruhta görülür. Cerrahî bir müdahale veya bakteri hücumu, vücuttaki dengeyi bozar, bir alevlenme olur. İşte bu hal strestir. Ruhtaki duruma gelince-, herhangi bir dış etken, insanda korku, endişe, heyecan, üzüntü doğurur, bu haller strestir.

İstenmeyen, hoş görülmeyen bir durumla karşılaşma, stresin sebebi olabilir. Stresin temelinde yatan duygu, mevcut durumun istenmeyen bir şekle dönmesi, mevcut halin yok olması korkusudur.

Yok olmayı iki şekilde düşünüyorum:

Birincisi; fert varlığının kaybolması, başka ifade ile ölmesi. Buna birinci derecede yok olma diyorum.

İkincisi; İnsanın varlık düzeyinde bir halini kaybetmesidir, insanın sağlığını işini, itibarını vs. kaybetmesi gibi. Buna da ikinci derecede yok olma diyorum.

İşte bu iki şekildeki yok olma korkusu stresin sebebidir. Bu tür korkuların azaltılması veya yok edilmesi stresi azaltır veya ortadan kaldırır.

stres’in insanı olumsuz yönde etkilediğini biliyoruz. Sizce stres insanı nasıl etkiler? Yani stres insan üzerinde ne gibi sonuçlar doğurur?

Stres insanı hem maddî, hem de manevî olarak olumsuz yönde etkiler.

Maddî yönden-, hekimlerin ifadelerine göre stres, kurdeşenden kansere kadar bir çok hastalığa sebep olabilir.

Manevî yönden-, stresin verdiği gerginlik, kişinin işlerini normal yapmasına engeldir. Stres içerisinde bulunan bir kişinin isabetli karar verme şansı ve iş yapmada başarı oranı azdır. Bunlara sebep, stres yönünden dikkatin bir konuya yeterince toplanamamasıdır. Ayrıca stres altında olan insan kendini mutsuz hisseder.

Dinî inanç strese sebep olabilir mi?

Dinî öğretim gören öğrencilerde veya dindar görünen bazı kişilerde görülen ruhî bunalımların, onların dinî inançlarından kaynaklandığını söyleyen hekimler vardır. Fakat durum derinliğine incelenince onlardaki stresin asıl sebebinin dinî inanç olmadığı görülür.

Bu gibi hallerde stresi meydana getiren hususlar şunlardır:
1- Ferdin din bilgisinin yetersizliği; bu bilgisizlik şu sonuçlan doğurabilir:
a- Din tek taraflı alınır. Meselâ Allah’ın cezalandırıcı sıfatı dikkate alınır da, bağışlarıyla sıfatı alınmaz. Bu durumda, işlediği fakat sonunda pişman olduğu bir günahın etkisi ile bir bunalıma girer. Eğer Allah’ın bağışlayıcı sıfatı dikkate alınarak tövbe müessesesine sığınmazsa, bunalımdan çıkamaz.
b- Batıl inançlar dinî kisveye bürünerek ferde hakim olur. Çok defa dine ters düşen bu inançlar o dinin gereği imiş gibi kabul edilir. Bunların sebep olduğu bunalımlar haksız yere dine maledilir.
2- İkinci sebep kişinin inanmakla, inanmamak arasında bulunmasıdır. Yani tam iman sahibi olamamasıdır.

Bir taraftan dinî inanç, diğer taraftan bu inanca ters düşen arzular veya çevrenin baskıları arasında kalan kişi bunalıma, yani strese girer. Çünkü o kişi, iki taraftan birini seçememiştir, yani kararsızdır. İşte bu kararsızlık stresin sebebidir. Tam dindar kişi seçimini yapar, o dinî inanç tarafındadır. Bu inanca ters düşen arzu ve baskılar onu etkilemez.
Görülüyor ki dinî inançla ilgili gibi görülen sebeb, ya dinî bilginin eksikliğidir, ya da sağlam bir imana bağlı olamamadır. Dinî inancın stresi önlemede rolü var mıdır? Varsa nasıl önlüyor?
□ Stresin temelinde yok olma korkusu bulunduğunu söylemiştim. Varlığını kaybetme, yani ölüm korkusu stresin baş kaynağıdır. İnsan ölüm hadisesine, tabiî bir şey olmasına rağmen bir türlü alışamamıştır.
Ölüm daima ürkütücü, korkutucu olmuştur.

Ölüm korkusundan kurtulmak veya onu azaltmak bazı filozofların ele aldığı konudur. Bazıları ölüme alışmayı, bazıları ona önem vermemeyi öğütler. Ama bu yollar başarılı çözüm getirmemiştir.

Ölüm korkusunu azaltan şey, ölümle insanın tamamen yok olmadığı fikrine inanmaktır. Bu da ölümden sonra bir hayatın bulunduğunu, yani ahiretin mevcudiyetini kabullenmekle olur. Öte dünyanın mevcudiyetini tecrübe yolu ile kabullenmek mümkün değildir. Bu bir inanma işidir. Bunu da ancak din verir.

Ankebut suresinin 64. ayetinde meâlen şöyle buyuruluyor "Bu dünya hayatı eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yolu, işte asıl hayat odur, keşke bilselerdi."

Yunus suresinin 26. ayetinde de meâlen şöyle buyuruluyor "İyi amel işleyenlere ziyadesiyle iyi bir mükâfat vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de bir horluk. İşte onlar cennet halkıdır."

Gerçek mü’min, bir müslüman için bu ayetler karşısında ölüm korku kaynağı olur mu? Şehitlik, ahi-rette üstün bir yer sağlayan bir haldir. Allah Allah diye ölüme atılan cephedeki askerin ölümden korkmaması böyle bir inancın sonucudur.

İşte stresin baş kaynağı ölüm korkusu, ancak samimi bir dinî inançla önlenir.

İkinci derecede yok olmanın verdiği korkudan kurtulmaya gelince:

Her ferdin kabullendiği şan, şeref, makam, itibar vs. gibi manevî-, mal, mülk. para gibi maddî; kabullendiği değerler vardır. Bunlar ferdin kişiliğini oluşturur. Ferdin kişiliği bir an-lamda onun varlığıdır. Kişiliğine gelecek bir zarar, onda varlığının tehlikeye düştüğünün bilincini doğurur. Bu bakımdan kişiliğinin oluşmasına sebep olan değerlerden herhangi birinin kaybı, onda mevcut durumun yok olması endişesini doğurur. Bu da bir anlamda yok olmadır.

İnsanın kişiliğini oluşturan değerlerin zarara uğraması, insan benliğinde sarsıntı doğurur. Bunun sebebi güvensizlik duygusudur. İnsan bağlandığı değerlerin maruz kaldığı tehlike karşısında güvensizlik duygusuna ve her şeyin sona erdiği vehmine kapılır. Bu durumda kendisini yalnız hisseder, bir kurtarıcıya ihtiyaç duyar. Böyle bir kurtarıcı onun güvensizlik duygusunu kaldıran güvencedir. Öyleyse güvensizlik duygusuna kapılan bir kişinin güvenceye ihtiyacı vardır. Bunu elde ettiğinde içinde bulunduğu bunalımdan kurtulur.

İnsan için ana, baba. dost, mevki, para vs. güvence olabilir. İnsan, yerine göre bu tür güvencelere dayanır, ama bunlar geçicidir. Bunlar fertte, her alanda sürekli güven duygusu sağlamaz. Güvensizlik doğurabilecek sayısız olaylar karşısında, dogması muhtemel bütün halleri karşılayacak geniş bir etki alanına sahip değillerdir.

İnsan için sürekli güvensizlik duygusu doğurabilecek, muhtemel her olay karşısında sığınılabilecek olan bir güvence gerekir ki, o da Allah’tır. İşte herşeye kadir, mutlak bir varlık olan Allah’ı güvence olarak kabul eden, ona teslim olan kişi, çevresinde olup biten ve durumunu sarsabilecek her türlü hadiseye karşı mukavemet gösterir. Kişiliği rencide olmaz, dolayısıyla strese girmez.

Böyle mutlak bir güvenceye bağlanma, iman işidir. Bunu sağlayacak olan da din yoludur.
Röportaj: Ahmet ARSLAN