Makale

KADİR GECESİ

KADİR GECESİ

Lütfi ŞENTÜRK
Ankara Merkez Vaizi

( … )

"Gerçek, biz onu Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin (o müstesnâ şerefini) sana bildiren nedir? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Onda melekler ve ruh, Rablerinin izniyle, her bir iş için iner de iner. O (gece) tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmdır."1

İslâm âleminde tes’îd edilen gecelerin en feyizlisi kadir gecesidir.

Zaman ve mekânlar, kendilerinde vuku’a gelen büyük ve önemli hâdiselerle değer kazanırlar. Kadir gecesi hayırla dolu hâdiselerin vuku’a geldiği bir gece olduğu için, Cenâb-ı Allah (cc) ona müstesna bir şeref vermiştir.

KADİR GECESİNİN KIYMET VE FAZİLETİ

Bu mübârek geceye kadir gecesi denilmesinde rivâyet edilen muhtelif sebepler şunlardır:

1 — Bu gecede kadri yüce bir kitap otan Kur’ân-ı Kerîm, son Peygamber Muhammed Mustafa (sas) vasıtasıyla en hayırlı ümmete indirilmiştir.2

Kur’ân-ı Kerîm gibi insanlık için bir hidâyet rehberi olan kitâbın, böyle bir gece­de indirilmesi, elbette ki kâinatta cereyan eden hâdiselerin en büyüğü ve en faziletlisidir.

2 — İbn-i Abbas (ra) ve Katâde Ebu’l-Hattâb el-Basrî’ye göre; bu gecede, ge­lecek seneye kadar cereyan edecek her türlü önemli hâdiseler hakkındaki Allâhü Tealâ’nın ezelî kazâ ve takdîri ilgili meleklere tebliğ olunur.3 Nitekim;

( … ) “(O bir gecedir ki) her hikmetli iş o gecede o zaman ayrılır”4 buyurulmuştur.5

3 — Sehl b. Abdullah (200, 283); "Allâhü Teâlâ bu gece mü’min kullarına rahmet ve mağfiretini takdir eder."6 demiştir.

4 —- Halil b, Ahmed ise; "Bu gecede yeryüzüne o kadar çok melek iner ki, âdeta yeryüzü meleklere daralır." demiştir.7

İşte Kadir gecesi, böyle müstesna bir kıymet ve fazileti hâiz olduğu içindir ki, müs­takil bir sûre-i şerife ile şânı yükseltilmiştir.

Kadir gecesi bu ümmete mahsustur. Bizden evvelki ümmetlerde böyle bir gece yoktu.8 Nitekim İmam Mâlik "Muvatta’" adlı eserinde şöyle diyor; "Peygamber Efendimiz (sas)’e, kendisinden evvelki ümmetlerin ömürleri gösterilmişti. Rasûl-i Ekrem, kendi üm­meti ferdlerinin ömürlerini kısa görmüş, geçmiş ümmetlerin uzun ömürleri içinde işledik­leri amellere ümmetinin yetişemeyeceğinden endişe etmişti. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ kendisine, bin aydan (içinde kadir gecesi bulunmayan bin ay ibâdetten) daha hayırlı olan kadir gecesini lütfetti.

İbn-i Abbas (ra)’dan da bu mealde bir rivâyet vardır.10

Gerek bu rivayetler ve gerekse Kadr Sûresi’nin nüzûlü hakkında müfessirlerin be­yan ettikleri sebepler, kadir gecesinin bu ümmete Allâhü Teâlâ’nın bir lûtfu olduğunu ve daha evvelki ümmetlerde bulunmadığını gösterir.

KADİR GECESİ BÂKİ MİDİR?

Rafrzîler, Kadir gecesinin kaldırıldığını söylerler.11 Diğer bâzıları da kadir gecesinin, Peygamber (sas) zamanında bir seneye mahsus olarak vâki’ olduğunu, sonra kaldırıldığını iddia ederler.12 Fakat bu görüşlerin esaslı hiçbir delîli ve mesnedi yoktur. En doğru olan, bu gecenin kaldırılmayıp bâki olduğudur.13

Kadı lyad; "Pek az kimselerin, Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sas)’in, Kadir gecesini haber vermek üzere çıkıp, müslumanlardan iki erkeği birbiriyle münakaşa eder gördü­ğünde;

"Ben size Kadir gecesini haber vermek üzere çıktım. Falanca ile falanca arasında münakaşa vardı. (Derken o esnada) Kadir gecesi kaldırıldı" sözünü delil göstererek, Kadir gecesinin kaldırılmış olduğunu söylemeleri fâhiş bir galattır. Çünkü Hadîs-i Şerifin devamında;

"Umulur ki sizin için hayırlı olur. Kadir gecesini Ramazân-ı Şerifin son on gününde arayınız" buyurmaktadır. Kaldırılan Kadir gecesi olmayıp, hangi gece olduğuna dair olan bilgidir. Kaldırılan Kadir gecesi olsaydı Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sas), aranmasını em­retmeyeceklerdi” diyor.

Hulâsa, Kadir gecesinin aranmasını tavsiye eden sahih hadîs-i şerîfler, gecenin kaldırılmayıp bâki olduğunu göstermektedir. Allâme Veliyyu’d-Dîn b. el-Hâfız ez-Zeynü’l- Irakî Kadir gecesi ile ilgili mes’eleleri topladığı "Kitâbü Şerhi’s-Sadr fî Zikri Leyleti’l-Kadr" adlı risâlesinde, Kadir gecesinin mevcut olduğunu, Allâhü Teâlâ’nın dilediği kullarına onu gösterdiğini ve sâlihlerin bu geceyi gördükleri hakkındaki haberlerin pek çok oldu­ğunu kaydediyor.

KADİR GECESİ HANGİ GECEDİR?

Kadir gecesinin zamanı kesin olarak tasrih edilmemiş olduğundan dolayı, Kadir ge­cesinin tâyininde ihtilâf edilmiştir.

İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe’den meşhur olan rivayete göre, Kadir gecesi bütün sene içinde devreder. Bâzan ramazan ayına ve bâzan da diğer aylara tesâdüf eder.15 Bâhu­sus İbn-i Mes’ud, İbn-i Abbas ve İkrime (ra)’den de rivayet edilmiştir.16 İmam Necmüddin Ömer en-Nesefî, bir manzûmesinde Kadir gecesinin senenin her ayını devrettiği­ni ifade etmiştir.17

İmâm-ı A’zam’dan başka bir rivâyette ise, Kadir gecesi ramazan ayındadır. Fakat sâbit değil; kâh takaddüm, kâh teahhür eder.18

Kadir gecesinin ramazan ayında olduğu hakkındaki rivayetler daha çoktur. Nîtekim Zirrubnu Hubeyş Ubeyy b. Kâb (ra)’a;

— Kardeşin İbn-i Mes’ud; "Her kim bütün senenin gecelerini ibâdetle ihyâ ederse Kadir gecesine rastlar" diyor, ne dersiniz? diye sorunca, Ubeyy b, Kâb;

— Allah ona rahmet etsin, o bu sözü ile insanların "şu gecedir" diye bir geceye bağlanmamalarını istemiştir. Yoksa o, Kadir gecesinin ramazan ayında olduğunu biliyor, diye cevap vermiştir.19

Abdullah İbn-i Ömer (ra) da; Rasûlullah (sas)’a Kadir gecesinden soruldu da, "O, her Ramazandadır" diye cevap verdi, diyor". Ebû Hüreyre (ra) da buna kâildir.21

Her ne kadar Kadir gecesinin sene içinde devrettiği rivâyetleri varsa da, bu gece Ramazân-ı şerîf gecelerinden birisidir. Çünkü;

( … ) “Ramazan ayı öyle bir aydır ki, onda Kur’ân indirildi”22 buyurulmuştur.

Bu âyet-i kerîme, Kur’ân’ın Ramazan ayında indirilmeye başladığını açıkça ifade ediyor. Diğer taraftan "Kadr" Sûresi de, Kadir gecesinde indirilmiş olduğunu bildiriyor. Kur’ân’ın bu sarahatine göre, Kadir gecesinin Ramazan gecelerinden bir gece olması îcâbeder ki, gerçek olanı da budur.

Ramazan gecelerinden biri olan Kadir gecesi, acaba hangi gecedir? Bu hususta da ihtilâf edilmiş ve Ramazânın 1, 17, 18, 19, 21, 23, 25, 27, 29 ve 30. gecelerden herbirini iltizam edenler olmuştur.28

Ashâb-ı Kiramdan Ebû Rezîn el-Ukaylî ramazânın ilk gecesini24, Abdullah İbn-i Zubeyr ve Enes (ra) da 17. gecesini ihtiyar etmişlerdir.15

Kadir gecesinin Ramazânın son on gününde olduğunu söyleyenler çoğunlukta ol­makla beraber, delilleri de kuvvetlidir.

Hz. Âişe (ra) validemiz, Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sas)’in Ramazan ayında di­ğer aylardaki çalışmasından fazla çalıştığını, ramazânın son on gününde de Ramazânın diğer günlerine nazaran daha çok ibâdet ettiğini nakleder.26

Buhârî ile Müslim’in rivâyetlerine göre de, Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sas), Ramazânın son on günü girdiğinde geceleri ibâdet eder ve ehl-i beytini uyandırırlardı.37 Hz. Âişe vâlidemiz diyor ki: "Peygamber Efendimiz (sas), Ramazânın son on günlerinde mescide kapanır ve;

“Kadir gecesini ramazânın son on gününde arayınız” buyururlardı”.28 İmam Mâlik, Şâfiî, Evzaî, Ebû Sevr ve İmam Ahmed’e göre, Kadir gecesi ramazân-ı şerîfin son on günündedir.29

Hadîs-i şeriflerin bir kısmı son on günün tek gecelerinde, bir kısmı da çift gece­lerinde aranmasını emretmektedir. Bununla beraber tekinde aranması hakkındaki rivâyetler daha çoktur. Nitekim Hz. Aişe Vâlidemiz (ra)’den rivâyete göre, Rasûl-i Ekrem (sas);

( … ) “Kadir gecesini Ramazanın son on gününün tek gecelerinde arayınız”30 buyurmuşlardır.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz’den, Kadir gecesi hakkındaki rivâyetlerin ekserisi;

( … ) “Kadir gecesini son on günün her tek gecesinde arayınız”31 şeklindedir.

Diğer bâzı rivayetlerde, Kadir gecesinin Ramazânın son yedi gününde aranması emredilmektedir. Nitekim İbn-i Ömer (ra) şöyle anlatıyor: Ashâb-ı Kirâm’dan bir cemâat rüyâlarında Kadir gecesini Ramazân-ı şerîfin son yedi günlerinde gördüler. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (sas); "Rüyâlarınızın Ramazân-ı şerîfin son yedi geceline tevafuk ettiği­ni (uygun geldiğini) görüyorum. Binâenaleyh Kadir gecesine kavuşmak isteyen onu Ra­mazânın son yedi günlerinde arasın” buyurmuşlardır.32

Ebû Saîd el-Hudrî (ra)’den de şöyle rivâyet ediliyor: Rasûlullah (sas) Rama­zanın orta on gününde itikâfa girerdi. Yine bir sene Ramazânın orta on gününde itikâfa girmişti. Ramazânın 21. gecesi olunca —ki bu gecenin sabahında itikâftan çıkarlardı— şöyle buyurdu: "Benimle itikâfa giren, ramazânın son on gününde itikâfa girsin. Kadir gecesi bana gösterildi, sonra unutturuldu. Ben Kadir gecesinin sabahında kendimi su ve balçık içinde secde eder gördüm. Onu (Kadir gecesini) Ramazânın son on gününde ve tek sayılı gecelerde arayınız” buyurdular.315 İbn-i Abdülberr (368-463); "Bu hususta ri­vâyet edilen hadîslerin en sahîhi budur" diyor.34

Bu hadîs-i şerîf biraz daha değişik ifadelerle, Buhârî, Müslim ve diğer hadîs kitap­larında da vardır.

Bütün bu sahih rivâyetler, bu mübarek gecenin ramazânın son yedi günlerinde ve tek gecelerde aranmasını gerekli kılıyor. Şimdi bu husustaki rivâyetler i özetleyelim:

Yukarıda da işâret ettiğimiz gibi Ramazânın 21, 23, 25, 27, 29 ve 30. gecele­rinden herbirini iltizam edenler vardır.35 Fakat Kadir gecesinin, Ramazânın 27. Gecesi olduğuna dâir rivâyetler çoktur. Muâviye b. Ebî Süfyan, Şu’be, Übeyy b. Kâ’b ve Ashâb-ı Kirâm’dan diğer birçokları 27. geceyi ihtiyâr etmişlerdir.36 Hattâ Übeyy b. Kâ’b, Kadir gecesinin Ramazânın 27. gecesi olduğuna yemin ederdi.37 Kendisine, bunu neye da­yanarak söylüyorsun, diyenlere de şu cevabı verirdi: "Rasûl-i Ekrem (sas)’in bize ha­ber verdiği alâmetle —ki Kadir gecesi sabahında güneş şuasız doğar— söylüyorum”.38

Muâviye ibn-i Ebî Süfyân’ın rivâyetine göre, Rasûl-i Ekrem (sas) Kadir gecesi hakkında; "O, Ramazânın 27. gecesidir" buyurmuşlardır.39

Burada akla gelen bir soruyu da cevaplandırmak icâbeder. O da şudur: Kadir ge­cesiyle ilgili bu sahîh rivâyetler nasıl telif edilir? Bir hadîs-i şerifte Ramazânın son on gününde, diğerinde son yedi gününde, bir başka hadîste de tek gecelerde, çift gece­lerde aranması, bir diğer rivayette ise Ramazânın 24, 25, 21. gecenin Kadir gecesi olduğu bildiriliyor. İmam Şâfiî bunu şöyle izah ediyor: Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sas), kendisine vâki’ suallere göre cevap vermiştir: "Şu geceyi de arayayım mı?" diyenlere, "O gecede de arayın" buyurmuş ve bu suretle gecelerin ibâdetle ihya edilmesini teşvîk etmiştir.40 Zâten Kadir gecesinin gizli tutulmasının hikmeti de budur. Ona erişmek için birçok gecelerin ihyâ edilmesi, ibâdetle değerlendirilmesi içindir. Nitekim bunun gibi birçok şeyler de gizli tutulmuştur: Namazlar içinde "Salât-i vusta", cumada icâbet saati, tâat ve ibâdetlerde Allâh’ın rızâsı, kabahat ve ma’siyetlerde Allâh’ın gazabı, esmâ-i hüsnâsı içinde ism-i a’zam da gizli tutulmuştur.41

KADİR GECESİNİN İBÂDETLE İHYÂ EDİLMESİ

Azamet ve şeref gecesi olan Kadir gecesinde yapılan ibâdet, içinde Kadir gecesi bu­lunmayan bin ayda yapılan ibâdetten daha hayırlıdır. Bu husus, Kadr Sûresi’nde sara­haten ifade buyurulmuştur. Kadir gecesini imanlı ve şuurlu olarak ihyâya muvaffak olan mü’minin günahları bağışlanır. Nîtekim Ebû Hureyre (ra)’nin rivâyetine göre, Rasûl-i Ekrem (sas);

"Faziletine inanarak ve ecrini umarak Kadir gecesini ibâdetle geçiren kimsenin günahları mağfiret olunur"42 buyurmuşlardır.

Kadir gecesi, namaz kılmak, Kur’ân okumak, duâ, günahlardan tevbe ve istiğfar et­mekle ihyâ edilir. Peygamber Efendimiz (sas), Ramazan gecelerini böyle ihyâ ederlerdi. Namaz borcu olan kimsenin kazâ namazı kılması, nâfîle kılmasından deha efdaldir.

Hz. Aişe Vâlidemiz (ra) Rasûl-İ Ekrem (sas)’e;

— Yâ Rasûlâllah! Kadir gecesine tesadüf edersem nasıl duâ edeyim? diye sorması üzerine, Rasûl-i Ekrem; ( … )

"Allâh’ım! Sen affedersin ve affı seversin, benim günahlarımı da bağışla, diye duâ et.” -buyurdular.43

Tâbiî’nin büyüklerinden olan Saîd b. el-Müseyyeb (13-91) şöyle diyor: "Kadir ge­cesi yatsı namazında cemâatte hazır bulunan kimse, kadir gecesinin faziletinden nasibini alır".44

Cenâb-ı Hak hepimizi bu mübârek geceyi idrâke ve onu ibâdetle ihyâya muvaffak kılsın. Amîn, bihurmet-i seyyidi’l-murselîn, ve’l-Hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn.

(1) El-Kadr suresi.

(2) El-Cami’ li ahkami’l-Kur’an, Kurtubî, Mısır 1369 (m.1950), c. 20, s. 130; Umdetü’l-kârî li şerh-i sahihi’l-Buharî, Aynî, İstanbul, 1308, c. 5, s. 359.

(3) Tefsir-i kebîr, İbni Hayyan Mısır 1326 c. 8, s. 496; El-Cami’ lî ahkâmi’l-Kur’an c. 20, s. 130.

(4) Ed-Duhan: 3.

(5) İrşadü’s-sârî li şerh-i sahîh-i-Buharî, Kastalanî Mısır 1308, c. 3, s. 429.

(6) Umdetü’l-kâri, c. 5, s. 359; el-Cami’ li ahkâmi’l-Kur’an, c. 20, s. 131.

(7) Umdetü’l-kâri, c. 5, s. 359.

(8) El-Mecmu’ - Şerhu’l-muhazzeb Nevevî, Mısır 1352, c. 6, s. 447; Umdetü’l-kâri, c. 5, s. 363.

(9) Muvattaü’l-İmami’l-Malik, Mısır 1348, c. 1, s. 236.

(10) Umdetü’l-kâri, c. 5, s. 360.

(11) Muvattaü’l-İmami’l-Malik ve şerhuhu Tenviru’l-havalik, Suyûtî, Mısır 1348, c. 1, s. 236.

(12) Aynı eser aynı sayfa; Umdetü’l-kâri, c.5, s. 362, 363.

(13) El-Cami’ li ahkami’l-Kur’an, Kurtubî, Mısır 1369 (m.1950), c. 20, s. 135.

(14) Şerhü’l-İmam en-Nevevî ala Sahih-i Müslim, Kestelliyye 1283, c.6, s.125.

(15) Kâzıhân, el-Evzecündî, Mısır 1282, c. 1, s. 190.

(16) Umdetü’l-kâri, c. 5, s. 362.

(17) Aynı eser aynı sayfa.

(18) Kâzıhân, c. 1, s. 190.

(19) Sahîh-u Müslim, Mısır 1374, c. 3, S. 174.

(26) Es-Sünenû’l-Kübrâ, Beyhakî, Haydarabad 1350, c. 4, s. 307.

(21) El-Cami’ li ahkami’l-Kur’an, c. 20, s. 135.

(22) El-Bakara: 185.

(23) Umdetü’l-kâri, c. 5, s. 360.

(24) El-Cami’ li ahkami’l-Kur’an, c. 20, s. 136.

(25) Aynı eser sayfa, 135; Muvattaü’l-İmami’l-Malik ve şerhuhu Tenviru’l-havalik, c. 1, s. 236.

(26) Sahihü’t-Tirmizî, Mısır 1331, c. 4, s. 11.

(27) Sahihü’l-Buharî, Mısır 1311, c. 3, s. 47; Sahîhu’l-İmâm Müslim, İstanbul 1330. c. 3, s. 1376.

(28) Sahihü’l-Buharî, c. 3, s. 47

(29) El-Cami’ li ahkami’l-Kur’an, c. 20, s. 135.

(30) Sahihü’l-Buharî, c. 3, s. 46.

(31) Sahihü’t-Tirmizî, c. 4, s. 11.

(32) Sahîhu’l-İmâm Müslim, c. 3, s. 170.

(33) Muvattaü’l-İmami’l-Malik, c. 1, s. 234.

(34) Muvattaü’l-İmami’l-Malik ve şerhuhu Tenviru’l-havalik, c. 1, s. 234.

(35) Sahihü’t-Tirmizî, c. 4, s. 8.

(36) Es-Sünenü’l-kübrâ, Beyhakî, Haydarabad 1350, c. 4, s. 312; Sahihü’t-Tirmizî, c. 4, s. 8;

Sahîh-u Müslim, Mısır 1374, c. 2, S. 328; Kâzıhân, c. 1, s. 191; Umdetü’l-kârî c. 5. s. 263.

(37) Sahihü’t-Tirmizî, c. 4, s. 8; Sünen-i Ebu Dâvûd Mısır 1280, c. 1, s. 139.

(38) Sahîh-u Müslim, c. 3, s. 174; Es-Sünenü’l-kübra, c. 4, s. 312; Sahihü’t-Tirmizî, c. 4, s. 9,10.

(39) Sünen-i Ebu Dâvûd, c. 1, s. 139.

(40) Sahihü’t-Tirmizî, c. 4, s. 8.

(41) Medarikü’t-Tenzîl ve Hakâikü’t-Te’vil, Nesefî, Mısır 1318, c. 4, s. 395, 396; Fahru’r-Razî İstanbul 1307, c. 6, 8. 588; El-Caml’ li ahkami’l-Kur’an, c. 20, s. 137.

(42) Sahihü’l-Buharî, c. 3, s. 47.

(43) Sahihü’t-Tirmizî, Mısır 1292, c. 2, s. 266.

(44) Muvattaü’l-İmami’l-Malik, c. 1, s. 236.