Makale

ORUCUN SIHHATE TESİRLERİ

ORUCUN SIHHATE TESİRLERİ

Doç. Dr. Naci BOR

Gökte bir ince hilâl görünür, nârin minârelerde kandiller parlar ve müslümanlar gün ağarmadan sahur ederler. Sonra bütün bir gün yemezler, içmezler, her türlü keyif vericilerden ve cinsi zevklerden uzak dururlar. Şüphesiz bunu kendi arzu ve iradeleri ile ve zevkle yaparlar. Sonra akşam üstü bütün aile huşû içinde iftar sofrası etrafında toplanır ve ezânı beklerler. O günün her ânında öyle bir zevk var­dır ki çocuklar bile oruç tutmak üzere anne ve babalarının iznini almak için çır­pınırlar.

Bütün bu zevkli işler arasında insanın sıhhatine tesir eden çok şey vardır. Bun­ların başında uzun saatler aç ve susuz kalmak ve her türlü keyif ve zevk vasıta­larından uzak durmak gelir. Şüphesiz bunların sağlık üzerine çok derin tesirleri olacaktır. Bunları başlıca üç grupta toplamak kabildir:

1 — Bedene ve sıhhate olan etkiler,

2 — İrâdeye olan tesirler,

3 —İnsanın rûhî ve ahlâkî durumuna olan etkiler. Bu son iki etken dolaylı olarak sağlığı ilgilendirir. Şimdi bunları teker teker inceleyelim:

1 — Herhangi bir vesile ile doktora gidenlere, eğer zâfiyet, kansızlık veya za­yıflatıcı hastalıklar yoksa, yemekte itidâl tavsiye olunur. Hazmı güç yiyeceklerden kaçınmak yanında bilhassa akşamları nisbeten hafif yemek yemesi, eğer bi­raz şişmanlık da varsa o zaman az yemek ve bilhassa unlu yiyecekleri azaltmak sûretiyle vücûdu lüzumsuz, daha doğrusu zararlı yağlanmadan kurtarmak tavsiye edilir.

Dikkate değer bir hâdisedir ki bugünkü tıbbın koyduğu bu kaideler İslâmiyet’in emirlerine aynen uyar. Nitekim yemek ve içmekte ifrattan çekinilmesini emreden hadîsleri bütün müslümanlar bilir.

Oruç normal sıhhatte olan insanlar için çok faydalı bir perhiz teşkil eder. Ha­tırlardadır ki ecdâdımız ramazanı bir tatil ayı olarak kabûl ederler ve oruçlu olduk­ları günlerde bol bol istirahat ederlermiş. Bunun yanında akşamları hazmı kolay yi­yecekler de yendiği için senenin 11 ayında imkân nisbetinde veya alabildiğine dol­durulan mideler dinlenir ve beden biraz hafiflermiş. Bu durum günümüz sıhhat kai­delerine ne kadar uygundur: Bir ay böylece az yiyen ve içen müslümanlardan bir kısmı şüphesiz bu sıhhî yaşayışı âdet haline getirirler. Ayrıca sigara, içki gibi be­dene çok zararlı alışkanlıkları olanlardan bir kısmı da her sene Ramazan ayında bu zehirlerden kurtulup ve onlara bir daha boyun eğmez.

Böylece az yemek ve itidâl ile yaşamak sonucu oruç tutanlar genellikle Ramazan­da birkaç kilo zayıflarlar. Bu sûretle 11 ay zarfında vücutta depo edilen zararlı yağlar erimiş olur. Bu ise asrımızda herkese tavsiye edilen en mühim sıhhat kaide­sidir. Çünkü şişmanlık şeker hastalığına pek yakındır. Ayrıca damar sertliği, kalb hastalığı, tansiyon yüksekliği ve buna bağlı pek çok hastalığa müsait bir zemin hazırlar. Demek oluyor ki oruç bütün bu dertlerden insanı koruyucu bir etki yapar.

2 — Oruç’un iradeye tesiri: Oruç herşeyden evvel bir irade denemesidir. Öğle üzeri karnı acıkan oruçlu türlü yiyeceklerle donatılmış lokantaların önünden geçer­ken irade kuvvetine dayanır. Akşam üzeri sigara sızlıktan başı dönen bir tiryaki ira­desini kullanır ve sabreder. Türlü hâdiselere kızan oruçlular böyle bir günde haklı da olsalar kimseyi incitmek istemedikleri için ses çıkarmazlar veya problemi iyi­likle çözerler.

Bütün bunlar orucun icâbıdır. Fakat bütün bir ay iradesini böyle kuvvetle kul­lanan bir insan ramazandan daha kuvvetli bir şahsiyet olarak çıkar. Çünkü hayâtın türlü meşakkatleri karşısında iradesini daha iyi kullanmayı öğrenmiştir. Böylece daha iyi bir insan olacağı gibi sıhhate zarar verici şeylerle mücâdeleyi kaybetmek ihtimali de azalır. Meselâ ziyafetlerde sunulan yiyecekler ne kadar leziz olursa ol­sun çok yiyip mîde fesadına uğramaz. Sigara ve diğer keyif verici zehirlere mağ­lûp olmaz.

3 — Oruçlu bir insanın günün geç vakitlerinde hissettiği açlık ona akşam evi­ne eli boş dönenleri ve onun kapısında bekleşen yavruların halini öğretir. İftardan önce ârız olan tatlı halsizlik ise derûnî bir zevk ile birlikte hemcinslerine karşı en­gin bir hoşgörürlük verir. Bunlar da neticede rûhan olgunlaşmış bir insanı meyda­na getirir. İşte o insandır ki kimsenin görmediği anlarda fakirlere yardıma koşar. Aylardır arayıp sormadığı akraba ve dostlarını iftara dâvet etmeyi arzular.

Kim oruç tutamaz? Şurasını da unutmamak gerekir ki buraya kadar söylenen­ler yalnız tam sıhhatli insanlar içindir. Hasta olanlar için durum şüphesiz ta­mamen başkadır. Meselâ zâfiyet geçirmekte olanlar için oruç tutmak ciddî hasta­lıklara yakalanmak demektir. Aynı şekilde kansızlığı olanlar da oruca dayanamaz­lar. Tüberküloz, tansiyon yüksekliği, kalb hastalığı, felç, mide ülseri, şeker hastalığı olanlar oruçlarını mütehassıs bir doktorun nezareti altında tutmalıdırlar. Kendini tam sıhhatli hissetmeyenler ve bilhassa yaşlılar itimat ettikleri bir hekimin tavsi­yesine müracaat etmeden oruca başlamamalıdırlar. Çünkü hastalar doktoru dinle­meden oruç tutarlarsa daha kolay ibâdetlerden bile mahrum kalabilirler.