Makale

Hz. Muhammed’in Âdâb-ı Muâşereti

Hz. Muhammed’in Âdâb-ı Muâşereti

Dr. Mehmet ŞEKER

GİRİŞ

Müslümanlar, günlük yaşa­yışlarında, davranış, konuşma ve tepkilerinde, ibadet hayatın­da olduğu gibi, kendilerine, Hz. Peygamberi ‘numune-i imtisal’ olarak kabul ederler. Bilindiği gibi, Hz. Muhammed (s.a.s.) bütün Müslümanlar için örnek bir şahsiyettir. O’nun günlük yaşayışı, Müslümanlarca bilin­melidir. Bilmeden örnek alın­maz. Ya da onun günlük yaşa­yışındaki davranışları bilinme­den, Hz. Peygamber gibi yaşama iddiasında bulunulamaz. Onun i­çin biz bu yazımızda, Hz. Pey­gamberin âdâb-ı muâşeretine dair bir kaç misal arz etmek istiyo­ruz.

1 - ÂDÂB-I MUÂŞERET NEDİR?

Âdâb-ı muâşerete dair Pey­gamber Efendimizden ve onun hayatından bizlere intikal eden kaideleri tespit etmeden önce, ‘âdâb-ı muâşeret’ tabiri üze­rinde biraz durarak, bu tabirin kullanıldığı manayı anlamakta fayda mülâhaza ediyoruz. Âdâb, edebin cem’idir. Edep; ahlâkî düsturlar, terbiye ve nezâketin gerektirdiği hususlar ve tarz, tö­re, usûl, kaide ve uygun âdâb anlamlarında kullanılan bir de­yimdir. (1)

Muâşeret ise; iyi yaşamak, hayatı güzelleştirmek, hoş geçin­mek veya insanların birbirleri ile ülfet etmeleri, uyuşmaları manalarına gelmektedir. (2)

Bu duruma göre; güzel yaşa­manın, terbiye ve nezâketin ge­rektirdiği kurallarla, insanların aralarında tesis edecekleri ülfet ve anlaşma ile hoşça geçinmele­rinin kurallarına, ‘âdâb-ı muâ­şeret’ denilebilir. Âdâb-ı muâşe­ret tabiri, günümüz Türkçesinde, ‘görgü kuralları’ şeklinde karşılanmaktadır.

(1) Şemseddin Sami, Kâmûs-i Türkî; Hüseyin Kâzım Kadri, Büyük Türk Lugatı.

(2) Aynı eserlere bakınız.

205

Muâşeret âdâbı, toplumların bünyelerinde olu­şur, olgunlaşır ve yerleşir. Sonra da bu, toplumun malı olur. So­nunda da tartışılmaz kurallar hâlinde sahiplenilecek duruma gelirler. Artık bu kurallar değişmezler. Değiştirmek iste­yenler ya da bu kurallara uymayıp değişik davranış ve tutum içinde olanlar yadırganırlar, hatta ayıplanırlar,

Muâşeret kaideleri, bir mil­letin ortak kültürüdür. Müslü­man toplumların kültürlerinde ise, ortak özellikler vardır. Bu özellikler İslâm medeniyetinin dayandığı unsurlardan teşekkül eder. Bu unsurların başında Kur’an ve Sünnet gelir. Bilindi­ği gibi, Kur’an-ı Kerim, ilâhî vahye dayanan kutsal bir kitap­tır. Allah tarafından, Son Pey­gamber Hz. Muhammed’e indirilmiştir. Sünnet ise genel olarak, Hz. Peygamberin yaşayışıdır. O’nun sözü, işi ve her türlü davranışı bu deyim içinde toplanır.

II - HZ. MUHAMMED’ İN ÖRNEK İNSAN OLUŞU

Müslüman toplumların her alanda olduğu gibi âdâb-ı muâ­şeret bakımından da örnek ala­cakları yegâne şahsiyet, Hz. Mu­hammed (s.a.s.) dir. Bir başka ifade ile Müslüman toplumlarda âdâb-ı muâşeretin ilk örneği, şüphesiz Peygamberimizin hayatında ve onun şah­sında görülmüştür. Dinin tebliğ edicisi olan Hz. Peygamber aynı zamanda insanca yaşa­manın en mükemmel misalini de bizzat kendisi, kendi yaşayı­şı ile göstermiştir. Hz. Peygam­berin bu vasfı, Kur’an-ı Kerim’de Cenâb-ı Hak tarafından açık­ça beyan olunmaktadır. “Ger­çekten Allah’ı, ahiret gününü ar­zulayanlar ve Allah’ı çok zikre­denler için size, Allah’ın Rasû­lünde (takip edeceğiniz) pek gü­zel bir örnek (numûne-i imtisal olmak) vardır.” (3) Bir başka ayet-i kerime’de de, “Hakikaten sen büyük bir ahlâk sahibisin.” buyurulmaktadır. (4)

Nitekim Peygamber Efendi­miz, “Ben mekârim-i ahlâkı ta­mamlamak için gönderildim.” (5) buyurarak, kendisinin ter­biye ve eğitiminin ilâhî bir kaynağa dayandığını da belirtmiş oluyordu. Ahsen-i takvim (en güzel surette) (6) üzere yaratı­lan insanoğlu içinde Hz. Mu­hammed’ in son pey­gamber olarak gönderilişinden sonra, ondan daha mükemmel bir örnek; numûne-i imtisal dü­şünülemezdi.

(3) Kur’an, LHI Ahzâb, 21.

(4) Kur’an, LXVIII Kalem, 4.

(5) Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8.

(6) Kur’an, 93 et-Tin, 4.

206

Bu sebeple, onun yaşayışı adım adım takip edilerek tespit edilmeye çalışılmıştır. Sözleri ve yaptıkları her şey ya­zıya geçirilmiş, bu hususa son derece titizlik gösterilmiştir. Öyle ki, hadis kitaplarında toplanan Hz. Muhammed’in, ‘fiilî, kavlî ve takrirî’ sünneti, bugün elimizde yazılı olarak bulunmaktadır. Pek çok çalışmalara konu olan bu hadis mecmuaları, zaman za­man taranarak Hz. Peygamberin örnek yaşayışı hakkında bilgiler tazelenmeye ya da yeniden öğ­renilmeye çalışılmaktadır.

Biz bu yazımızda; Hz. Pey­gamberin hadislerinden seçtiği­miz kısmını muayyen bölümler hâlinde sıralayacağız. Çoğunluk­la Peygamberimizin muâşereti­ne dair, onun hayatından numûneleri ihtiva eden bu hadislerin sayısı, yazacağımız kadar değil­dir. Zira hadis kitaplarının pek çoğu, özel bir ‘Kitabü’l-Edeb’ (7) bölümü tahsis ederek, yüz­lerce hadis-i şerifi bu bölümler içinde sıralamışlardır. Bu konu­daki hadislerin tamamını elde edebilmek için bilinen hadis mecmualarının hepsini gözden geçirmek gerekir. Bu ise, başlı başına müstakil bir çalışmayı gerektirir. Bunun için biz sâde­ce Hz. Peygamberin hayatın­dan bir kaç örnekle yetineceğiz. Bu örnekleri, onun kendi yaşa­yışında görülerek anlatılan ha­disler yanında, Efendimizin söz, tavsiye ve emirlerinde konu ile ilgisi bulunanları seçmeye gay­ret edeceğiz.

III - HZ. MUHAMMED (S.A.S.)’ İN ÂDÂB-I MUÂŞERETİ

Günlük yaşayışında Hz. Muhammed’ in riayet etti­ği kaideleri maddeler hâlinde sı­ralamak kolay bir iş olmasa ge­rektir. Her şeyden önce söylene­bilecek husus, Peygamberimizin çok disiplinli ve örnek bir yaşa­yışa sahip olduğunu bilmemizdir. Zira en azından günün beş vak­tinde câmide namaz kılma ve kıldırma âdeti ve alışkanlığı o­lan bir kişinin, düzenli bir hayatı vardır demektir.

Bu ölçüden hareketle Hz. Peygamber’in yaşayışını, günlük hayat içinde adım adım takip et­mek mümkündür. Gece ibadetinden sabah namazına; halkın işlerinden diğer vakit namazla­rına kadar geçen süre içinde; oturuşu, kalkışı, söz söyleyişi, yemek yemesi, uykusu, ev halkı­na ve diğer insanlara karşı dav­ranışları velhâsıl bir insan için bir günde ne lâzımsa her şeyi, bir ibadet hassasiyeti içinde ve en güzel bir şekilde düzenli olarak akıp gitmekteydi.

  1. Buhârî, VII/68; Müslim, VI/390; Ebû Dâvud, II/547; İbn Mâce, II/1206; Tirmizî, V/80; Nesâî, VIII/195; Müstedrek, IV/263; Mecmau’z-Zevâid, VIII/14. Buhârî ahlâ­ka ve edebe dair hadisler, ‘el-Edebü’l-Müfred’ adlı bir eserde top­lanmıştır.

207

İnsanların işleri için koyduğu usûl ise, “Kolaylaştırın, zorlaş­tırmayın; müjdeleyin, nefret et­tirmeyin.” (8) ölçüsü olmuştur.

A - Mütevazı idi:

Rasûl-i Ekrem (s.a.s.), “Şüphesiz, Allah bana sizin müteva­zı olmanızı vahyetti. Hiç bir kimse, diğerine karşı övünmesin ve hiç bir kimse de diğerine zulüm ve baskı yapmasın.” (9) buyurarak, tevazu sâhibi olmayı bütün Müslümanlara emretmiş­tir.

Tevazuu kendi yaşayışların­da daima görülen Hz. Muhammed, çocuklarla onların psiko­lojisine göre hareket eder, bü­yüklerle ise en uygun düşen güzel davranış ve iyi münasebette bulunurdu. Nitekim Hz. Âişe’ ye, ‘Rasûl-i Ekrem evinde ne yapardı?’ diye soruldu. Cevaben, “Ev işiyle uğraşırdı, ehl-ü ıyâline hizmet ederdi; namaz vakti gelince camiye çıkardı.” dedi. (10)

B - Nezâket sahibi idi:

Hz. Âişe’ den rivayet olunan bir başka hadiste İslâm Peygamberi, “Allah refiktir; yumuşaklığı sever. Katılıkla ya­pılana ve başka işlere vermediği sevabı, rıfk ve mülâyemetle yapı­lan işlere lütfeder.” (11) buyur­muştur.

Çocukluğundan itibaren Hz. Peygamberin yanında bulunan, böylece kendilerini yakından ta­nıma imkân ve fırsatını elde e­den Hz. Enes diyor ki: “Peygamberin elinden daha yumuşak, ne atlas ve ne de ipek tutmadım. O’nun kokusundan daha hoş bir koku koklamadım. On sene Peygam­bere hizmet ettim de bana bir kerecik olsun ‘öf’ demedi. Yap­tığım bir şey hakkında; ‘Bunu neden yaptın?’ veya yapmadı­ğım bir iş hakkında da ‘Böyle yapsaydın olmaz mıydı?’ deme­di.” (12) sözleriyle Peygamber Efendimizin nezaket ve inceliği hakkında bizlere çok açık bilgi vermektedir,

Hz. Peygamberin yüksek ne­zaketini ve inceliğini anlatan birçok hadis-i şerif vardır. Bun­lardan birini aşağıya alıyoruz. Bu hadis, Hz. Ömer’ den naklolunmuştur. Hz. Ömer diyor ki: “Peygamber (s.a.s.)’den Umre’ ye gitmek için izin istemiştim. İzin verdi ve ‘Ey kar- deşciğim! Bizi de duadan unut­ma’ buyurdu.”

(8) Buhârî, İlim, 1, 23.

(9) Müslim, Cennet, 64.

(10) Buhârî’ den, Riyâzü’s-Sâlihîn, II, Ank. 1967, 39/608.

(11) Müslim, Birr, 47.

(12) Buhârî, Menâkıb, 23, Savm, 53; Müslim, Fezâil, 82.

208

Hz. Ömer sözüne şöyle devam ediyor: “Rasûl-i Ekrem, bana öyle bir söz söyledi ki, onun yerine (kardeşciğim hitabını kastediyor) bütün dün­ya benim olsa bu kadar sevinmezdim.” (13)

Bir başka hadiste de, “Yarım hurma ile dahi olsa ateşten ko­runmaya çalışınız. Bunu da bu­lamazsanız tatlı sözle cehen­nemden korununuz.” (14) bu­yurarak Müslümanlar için birbirlerine karşı davranışlarında tatlı sözün ne derece önemli ol­duğunu göstermek istemiştir.

C - Güler yüzlü idi:

Hz. Peygamber Efendimizin gü­ler yüzlü olmaya dair olan bir hadisini Ebu Zer (r.a.) rivayet ediyor. Allah Rasûlü (s.a.s.);

“ Kardeşine yapacağın iyi­lik, güler yüzden ibaret bile ol­sa küçümseme.” (15) buyurmak­la, insanların birbirlerine karşı davranışlarında güler yüzün öne­mine işaret etmişlerdir.

Fakat gülmenin de bir edebi olmalıdır. Nitekim Hz. Âişe’nin, Peygamber Efendimizin, küçük dili görününceye kadar gülme­diğine, sâdece gülümsemekle ye­tindiklerine dair (16) nakilleri, Müslümanın gülüşünde riayet edeceği ölçüyü göstermektedir. Bunun yanında, Hz. Peygamber, aksırdıklarında elini veya men­dilini ağızlarına tutar, elver­diği nispette de sesini kısma­ya ve ağzını yummaya çalışır­lardı. (17) Bu davranışlar, Hz. Muhammed’ in toplum içinde nelere dikkat edilmesi gerektiğini göstermesi bakımın­dan, örnek alınacak davranışlar­dır.

D - Her işine sağdan baş­lardı:

İslâm Peygamberinin bütün işlerinde; temizlenmesinde, ta­ranmasında, ayakkabı giymesin­de vs. de sağdan başlamayı ter­cih ettiğini Hz. Âişe (r.a.) rivayet ediyor. (18) Nitekim Ebû Hüreyre (r.a.)’ den rivayet edilen bir başka hadiste de, “Sizden biriniz ayakkabı giyece­ğinde, evvelâ sağından giysin, çıkaracağında da önce solundan çıkarsın.” buyurulmuştur. (19)

Peygamberimizin hanımla­rından Hz. Hafsa (r.a.), Hz. Peygamberin ye­mek ve içmekte sağ elini, bun­lardan başka yerlerde sol elini kullandığını anlatıyor. (20)

(13) Ebû Davud, Büyû, 38; Tirmizî, Büyû, 37.

(14) Buhârî, Zekât, 10, Edeb, 34; Müs­lim, Zekât, 67.

(15) Müslim, Birr, 144.

(16) Müslim, İstiskâ, 16.

(17) Tirmizî, Edeb, 6.

(18) Buhârî, Vuzû, 31.

(19) Buhârî, Libas, 38 - 39.

(20) Riyâzü’s-Sâlihîn, II, 144/72.

209

1 - SÖZ SÖYLEMEK VE SELÂM ÂDÂBI

İnsanları konuşarak sözleri ile de ikna etmek görevini yüklenen Peygamberimiz, dav­ranışlarında olduğu gibi, söz söylemede de en güzel örnek ol­muştur. Konuştuğu zaman yu­muşak (21), fakat tesirli konu­şan Hz. Muhammed, söylediği sözü, anlaşılması için üç defa tekrarlardı. (22) Aynı zamanda işitenler duysun ve anlasın diye de sözünü tane tane söylerdi. (23)

“İnsanların, Allah katında en makbul olanı ilkin selâm veren­lerdir.” (24) buyuran Hz. Pey­gamber, Müslümanları hatta insanları, birbirlerine se­lâm vermeye teşvik etmektedir. Aşağıdaki hadis, Abdullah b. Amr bin Âs (r.a.)’ dan riva­yet olunmuştur. Bir kişi, Rasûl-i Ekrem’den; ‘İslâm’ın hangi ameli daha hayırlıdır?’ diye so­rar. Hz. Peygamber de cevaben, “Yemek yedirmen ve tanı­madığın kimselere selâm vermendir.” (25) karşılığını ve­rir.

Hz. Ebû Hüreyre’nin an­lattığına göre, Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurur: “Hayvan üzerinde olan ya­ya yürüyene, yürüyen oturana, az da çoğa selâm verir.” Bir başka rivayette ise, “küçük büyüğe selâm verir” şek­linde ilâveye rastlanmaktadır. (26)

Selâm verme âdâbına dair Hz. Peygamberin yaşayışından oldukça bol örnek bulmak mümkündür. Ancak konuya özlü ve genel çizgilerle değinmeyi yeterli buluyoruz.

Selâmı önce veren­lerin makbul olacakları (27) an­layışından hareketle, çocuklara varıncaya kadar herkese selâm vermenin (28), hatta gerekirse selâmı üç kez tekrarlamanın (29) yerinde olacağına dair tav­siyelere kadar selâm konusunda rivayet edilen hadisler, Hz. Peygamberin bu konuya verdiği e­hemmiyeti gösterir.

2 - YEMEK ÂDÂBI

Günlük yaşayış hakkında Peygamberimizden rivayet olu­nan hadislerden pek çoğu, ye­mek âdâbına dairdir. Biz bun­lardan bir kaçını nakletmekle yetineceğiz.

Buhârî ve Müslim’de kaydedilen bir rivayette, “Bismillah de, sağ elinle ve önünden ye.” (30) bu­yuran Peygamberimiz, her işte olduğu gibi, özellikle yemek ye­meye de ‘Besmele’ ile başlamak gerektiğine işaret etmektedir.

(21) Müslim, Birr, 47; Ebû Dâvud, Büyû, 38; Tirmizî, Büyû, 37.

(22) Riyâzü’s-Sâlihîn, II, 110/699.

(23) Ebû Dâvud, Edeb, 133.

(24) Ebû Dâvud, Edeb, 133.

(25) Buhârî, İmân, 6, 20; İstizan, 9.

(26) Buhârî, Edeb, 4, 6; İstizan, 5, 6.

(27) Ebû Dâvud, Edeb, 133.

(28) Müslim, Birr, 96 - 97, Fezâilü’s-Sahâbe, 145.

(29) Buhârî, İlim, 30; İstizan, 13.

(30) Buhârî, Et’ıme, 2; Müslim, Eşribe, 107.

210

Sağ elle yenilmesi konusundaki uyarıları, Peygamber Efendimi­zin kendisine uyanların terbi­yeleri yanında, görgü kuralları­na uymaları hakkındaki ikazları ve tavsiyeleri ile Müslümanların eğitilmelerine ne kadar ö­nem verdiklerini göstermekte­dir. Dikkatimizi çeken bir baş­ka kural da aynı tabaktan ye­mek yenilen bir sofrada, başkası­nın önüne uzanmanın ne kadar abes karşılanacağı göz önüne alı­nırsa, yemek yiyen kişinin, ye­meği önünden yemesi gerektiği­ne dair olan ikazlarıdır.

‘Ya Rasûlellah! Yiyoruz da karnımız doymuyor.’ diyen sa­habeye cevaben Hz. Peygam­ber,

“ İhtimâl ki ayrı ayrı yiyor­sunuz.” deyince,

‘ Evet’ karşılığını verdi­ler. Bunun üzerine Peygamberi­miz,

“ Bir arada yiyiniz; Bes­mele çekiniz, yemeğiniz bereket­li olur.” (31) buyurdular.

Yemeye Allah’ın adıyla başla­nıldığı gibi, sonunda da dua et­mek; Peygamberimizin sünnetlerindendir.

“Beni doyuran, gücüm ve kudretim olmadığı halde, bana rızık veren Allah’a hamdolsun.” (32) “Ey Rabbimiz! Hoş, müba­rek, kabule şayan olan ve arkaya atılmayan hamd ile Sana çok hamdederiz.” (33)

3 - KARŞILAŞMA VE VEDÂLAŞMA

Hz. Enes’ten rivayet olun­duğuna göre, bir adam;

‘Ya Rasûlellah, bizden bi­ri kardeşine veya dostuna rast­ladığında, önünde eğilebilir mi?’ diye sorunca, Nebi (s.a.s.) Efendimiz,

“Hayır” cevabını verdiler.

‘Elini öpebilir mi?’ deyince de yine,

“Hayır” karşılığında bulundular.

‘Öyle ise elini tutup musâfaha edebilir mi?’ sorusuna karşılık da,

“Evet” buyurdular. (34)

Tirmizî’ de kaydedilen bir başka hadis-i şerifte de uzun yola çıkmakta olan birine, Abdullah İbn Ömer der ki:

‘Yaklaş bana! Allah Rasûlünün bizimle vedalaştığı gibi seninle vedalaşayım.’ Daha sonra da Hz. Peygamberin ve­dalaşırken şöyle söylediğini nak­leder: “Senin dinini ve emanetini ve işlerinin sonucunu Allah’a emanet ederim.” (35)

(31) Ebû Dâvud, İmâre, 20.

(32) Ebû Dâvud, Libas, 1.

(33) Buhârî, Et’ıme, 54.

(34) Tirmizî, İstizân, 31.

(35) Tirmizî, Deavat, 43.

211

4 - EVİN KAPISINI (ZİLİNİ) ÇALMADA EDEB:

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buy­rulur:

“Ey iman edenler! Kendi ev­lerinizden başka evlere izin is­temeden ve ev sahiplerine se­lâm vermeden girmeyiniz.” (36) Peygamberimiz de kapıyı üç kez çalmak gerektiğini belirtip, izin verilmedikçe girilmemesini öğütlemektedir. (37) Ka­pıyı ya da zili çaldıktan sonra, ‘Kim o?’ sorusuna, kendinizi tanıtabileceğiniz adınızla tanıt­manız gerekir. ‘Benim’ şeklinde cevap vermeyip adınızı veya soyadınızı açıkça söylemeniz, Hz. Peygamber’in sün­netine (38) uymanız demektir.

5 - HZ. PEYGAMBERİN ÂDABINDAN BİR KAÇ ÇİZGİ DAHA

Toplum içinde, dostlarınızın yanına ya da insanların arası­na düzgün kıyafet ve elbise ile çıkılması gerekir. Hatta insan­lar arasında parmakla gösterile­cek gibi olmalıdır. Çünkü Al­lah çirkinliği ve çirkin söz söy­lemeye özenenleri sevmez. (39)

Bir mecliste oturma âdâbı da Müslümanın hayatında dik­kat edeceği edeplerdendir. Top­lantı yerine gelindiğinde mecliste bulunanlardan hiç birini otur­duğu yerden kaldırmamalıdır. Bir başkası da toplantı yerine geldiğinde ona yer verilmelidir. (40) Bir başka hadiste de, “Mec­lislerin en hayırlısı, geniş olanı­dır.” (41) buyurulmaktadır.

Hz. Peygamber (s.a.s.), yol­dan gelip geçenlere zararı doku­nacak ve onları rahatsız edecek şeylerin kaldırılıp giderilmesi­ni de imanın şubelerinden say­mıştır. (42)

(36) Kur’ân, XXIV, Nûr, 27.

(37) Buhârî, İstizân, 11; Müslim, Edeb, 41.

(38) Buhârî, İstizân, 17.

(39) Ebû Dâvud, Libas, 25.

(40) Buhârî, Cemaat, 60.

(41) Riyâzü’s-Sâlihîn, II, 213.

(42) Buhârî, İman, 3; Müslim, İman, 57- 58.

212