Makale

ENGELİLER TOPLUMUN SESSİZ İNSANLARI

ENGELİLER
TOPLUMUN SESSİZ İNSANLARI

Hazırlayanlar:
Abdulbaki İŞCAN
Ahmet ARSLAN
Ali YILDIRIM

Kimselerin görmediği, bilmediği bir dünyanın kapılarını aralamak gibi bir sey bu. Hissedilmeyen duyguları hissetmek, tadılmayan acıları tadmak. Yaşanmayan sevgileri yasamak, görülmeyen rüyaları görmek, kurulmayan hayalleri kurmak... Anlatmak isteseniz de anlatamıyorsunuz. Kelimeler şahit olduklarınızı dile getirmekte yetersiz kalıyor. Onları anlayabil-meniz için yasamanız; onların dünyalarına gire-bilmeniz için de yalnızca kendinizden biraz feda-karlık yapmanız gerekiyor. Yaşadıkları zorlukları yasamak, maruz kaldıkları tavırlara maruz kalmak, biraz olsun onların dünyaları hakkında bilgi ve fikir sahibi olmanıza yetiyor da artıyor bile.


Evinden çıkıp okula ya da iş yerine giden bir insanı düşünün. Oldukça kalabalık bir araç trafiğine sahip caddeden karşı tarafa geçebilmek için kaldırımda bir müddet bekledikten sonra biraz ürkek, biraz dalgın bir şekilde yavaş yavaş ilerliyor. Yayayı görmelerine rağmen yoldan geçmekte olan araçların hiçbiri hızını azaltmıyor. Kornoya basıyorlar, kızıyorlar, araçlarının açık penceresinden başlarını uzatıp ’kulakların sağır mı be kardeşim, duymuyor musun?’ diye bağırıyorlar.
Yine bir caddede karşıdan karşıya geçmeye çalışan başka bir insan düşünün. Kulakları işitiyor olmasına rağmen gelen araçların mesafelerini bilemediğinden tereddütlü bir şekilde, kendisini karşıya geçirecek birisini bekliyor. Bir yardım eli uzanmayınca o da korka korka karşı tarafa geçme teşebbüsünde bulunuyor. Gelen araçlar yine hızlarını azaltmıyorlar, yine kornaya basıyorlar, ‘kör müsün be kardeşim, önüne baksana’ diye bağırıp çağırıyorlar.
Bedensel engelli insanların toplum içerisinde karşılaştıkları güçlükleri ortaya koymak açısından verdiğimiz bu örnekleri çoğaltmamız mümkün.
Engelliler gerek ülkemizde, gerekse dünyanın diğer ülkelerinde kendilerine sağlanan imkanlarla doğru orantılı olarak hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Ülkemizde bedensel engellilerin ne birey, ne de toplum tarafından kabulü çok kolay olmuyor. Aynı tutum engelli çocuğa sahip aile ortamlarında da görülüyor. Özellikle aşırı sayılabilecek derecedeki korumacılık, ailenin engelli çocuklarını toplumdan saklama davranışına itiyor. Bu gibi davranışlar neticesinde engelli kişiler toplumundan uzak tutuluyor, toplum da engelli insanlarla diyaloga girme imkanı bulamadığından problemleri hakkında fikir sahibi olamıyor.

FARKLI OLANA TAHAMMÜLSÜZLÜK
Toplumların engelli insanlara yaklaşımının ilk göstergeleri insanların çocukluk, hatta bebeklik çağlarında şekilleniyor. Küçük yaşlarda başlayan benzer olana olumlu, farklı olana olumsuz tepki verme eğilimi, insanın kişiliğinin oluşumunda önemli ölçüde etkide bulunuyor. İleri yaşlarda da bu davranış toplum ve kişi ölçüsünde acımasız bir şekilde ortaya çıkıyor. Şu hususu da ayrıca belirtmekte yarar var. Toplumun engelli insanlara bakışı bir problem olmanın yanında, engelli insanların eğitimi de ayrı bir problem olarak karşımızda duruyor. Engelli insan eğitilmedi- ği takdirde, insanlara karşı davranışlarında olumsuz tutumlar sergileyebiliyor. Bu nedenle engelli insanların hayatlarını, kimseye ihtiyaç duymadan devam ettirebilmesi, çevresinin yardımlarına muhtaç olmadan kazanç sağlamaya çalışması büyük önem taşıyor. Onlar kendilerinin de ifade ettiği gibi birer asalak değiller çünkü, kendilerinin öyle görülmesini de kesinlikle istemiyorlar. Onların da çalışma azimleri var, onların da çalıştıklarının karşılığını görme hakları, alınteri dökme erdemleri var.
Uzmanlar insanların kendisiyle barışık olmasının, içinde yaşadıkları topluma uyum sağlamasının kişilerin toplum tarafından kabullenilmesinde çok büyük öneme sahip olduğunu söylüyorlar. Çünkü kendisini olduğu gibi kabul edemeyen, öz güveni olmayan kişiler, toplum tarafından da kabul görmüyorlar.
Engelli insanların yaşantılarına göz attığımızda, onların kendileriyle barışma ve durumlarını kabullenme uğruna çok büyük çaba sarf ettiklerini görüyoruz. Ayrıca bu durumun onları psikolojik olarak oldukça rahatsız ettiğine, büyük ölçüde yıprattığına şahit oluyoruz. Bunun üzerine bir de çevrelerinin tutumları sonucu karşılaştıkları olumsuzluklar eklenince işler daha da karmaşık bir hal alıyor ve büyük mücadele sonucu oluşturdukları, kendileri ile barışık olma hali ve öz güvenleri sarsılıyor-, aşırı hassasiyet, alınganlık en önemli davranış şekilleri haline geliyor.

TOPLUMUN TEPKİSİ HEP AYNI
TÜRDEN
Toplum olarak engelli insanlara verdiğimiz tepkiler de işin ayrı bir yönü. Bu tepkilerin hep aynı türden olduğu oldukça dikkat çekici. Bir dilenci ile ya da herhangi bir azası eksik insanla karşılaştığımızda önce ona acıyoruz, merhamet duygularımız onların içinde bulundukları durumun ne kadar acınacak, ne kadar korkunç bir hal olduğunu bize söylüyor. Sonra kendimizin ve çoluk çocuğumuzun da böyle olabileceği düşüncesi aklımıza geliyor. Hayatımızın herhangi bir anında karşılaşabileceğimiz olası bir tehlikenin bizi sakat bırakabileceğini, bizi bir organımızdan mahrum edebileceğini, yatalak hale gelebileceğimizi düşünüyoruz. Bu olumsuz yaklaşımlar bizleri oldukça korkutuyor, endişelendiriyor. Bu tip kaygılardan kurtulmanın yolunu da engelli insanları görmezlikten gelmekte ve onları bir ölçüde dışlamakta buluyoruz.
Evet, bizler engelli vatandaşlarımızı farkında olarak ya da olmayarak dışlıyoruz, onları görmezlikten geliyoruz. Problemlerine karşı duyarsızlığımızı başka nasıl izah edebiliriz ki. Nüfusumuzun önemli bir kısmını oluşturduğu tahmin edilen bu insanlarımıza caddelerde, sokaklarda, çarşıda rastlayamadığımızı başka nasıl açıklayabiliriz ki.
Psikologların tesbitine göre toplumdaki yanlış yaklaşımların giderilmesi için herşeyden önce ailenin bilinçlendirilmesi, yapılması gerekenlerin en başında geliyor.. Engelli bir çocuğun, öncelikle ailesinden kabul görmesi ve onlardan desktek bulması gerekiyor. Aksi takdirde toplumdan ilgi bulmasının da oldukça zor olacağı yine uzmanlar tarafından dile getiriliyor.
Toplum olarak engelli hakları açısından bir kısır döngü içerisinde olduğumuz kesin. Bu kısır döngüden kurtulmak için bazı farklılıklarına rağmen engellilerin de bizim gibi birer insan olduklarını, bizimle aynı işleri paylaşabileceklerini topluma göstermek, gösterebilmek son derece önemli. Onlar kendilerine sağlanan kısıtlı imkanlara rağmen, olağan üstü bir çabayla yaşamaya, hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Onların bu çabalarını görebilmek için biraz anlayıştan fazla bir gayrete gerek yok.
Onlar gözlerini mehtabın güzelliğine asılı bırakamadılar, doya doya seyredemediler gökkubbenin maviliğini, göremediler dünyanın güzel yüzünü. Çocukluklarını doyasıya ya- şayamadılar, koşamadılar, oyunlar oynayama- dılar. Yağmurun çiseleyişini, kuşların ötüşünü işitemediler. Caddeleri arşınlayamadılar, sokaklarda gezemediler. Bunlara rağmen onlar yine de hayatın oldukça güzel olduğunu düşünüyorlar.
Çünkü şartlar ne olursa olsun insanın aslında yapabileceği çok şeyin var olduğunu biliyorlar.

SESSİZLİĞİN SESİNİ DUYMAK
Demokrasi, insan hakları, çevre ve ekonomik gelişmişliğin, insanın yaşantısında büyük etkisinin olduğu bir gerçek. Bu yaşantının içerisinde engellilerin durumları da önemli bir yer tutuyor. Hepimizin birer potansiyel ve alternatif özürlü olduğu da hatırdan çıkarılmaması gerekiyor. Çünkü nükleer kazalar, iş, ev ve trafik kazaları gibi pek çok değişik faktör, bizleri de potansiyel özürlü çemberine almış durumda.
Birleşmiş Milletler Genel kurulu tarafından 1948 yılında yayımlanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin birinci maddesi aynen şöyle: “Bütün insanlar hürriyet, şeref ve haklar yönünden eşit doğarlar. İnsanların dil, din, ırk ve sınıf ayırt etmeksizin onur ve haklar yönünden birbirlerinden üstün oldukları ileri sürülemez." Beyannamenin bu maddesinde de ifade edildiği gibi hiç kimsenin diğer bir insana ne sebeple olursa olsun üstünlüğü bulunmuyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde engelli olmayan bir insanın engelli bir kimseye karşı herhangi bir üstünlüğü söz konusu değil.
İnsan hakları alanında engellilere yönelik olarak sağlık ve sosyal hizmetler, eğitim, çevre, konut, çalışma ve fırsat 7 eşitliği gibi uluslararası düzenlemeler daha sonra ulusal düzeyde anayasalara girmiş, her ülke bunları siyasal rejim, ekonomi ve kültürleri doğrultusunda bünyelerine uyarlamaya çalışmışlardır.
Uluslararası düzeyde engellilerin hak ve hukukunu korumaya yönelik Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Sakat Kişilerin Hakları Bildirisi, Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa Konseyi Kararı, Uluslararası Çalışma Örgütü 159 nolu Sözleşmesi engelliler ile ilgili düzenlemeler olma özelliği taşıyor.
Ülkemizde 1992 yılında TBMM’ne verilen bir önerge ile engelliler konusu Mecliste tartışılmaya başlanmış, 3 Aralık 1996 tarihinde de Mecliste oybirliği ile Özürlüler İdaresi Başkanlığının kurulmasına sebep olan 4216 sayılı Yetki Kanunu çıkartılmıştır. Bunun sonucunda ise
571 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.
Özürlüler İdaresi Başkanlığının amaçlarını şöylece özetlemek mümkün: ’Özürlülere yönelik hizmetlerin düzenli, etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini temin etmek için ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlur arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, özürlüler ile ilgili ulusal politikaların oluşmasına yardımcı olmak, problemlerini tesbit ederek bunların çözümleri için yollar araştırmak.’
Ülkemizdeki nüfusun yaklaşık yüzde 12’si- ni engelliler teşkil etmektedir. Bugün dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de bu kesimin sorunlarının tesbiti ve problemlerin çözümü için araştırmalar yapılmakta, dünya standartlarında eğitim, sağlık,-istihdam, rehabilitasyon, teknik tasarım ve topluma uyumları yönünde pek çok proje üretilmekte ve bu projelerin hayata geçirilmesinin yolları aranmaktadır.
İnsanlık, sessizliğin sesine kulak vermek için her konuda yoğun gayret gösteriyor.

ENGELLİLERİN İŞ DÜNYASI
Anayasanın 49. maddesinde yer alan “Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir." ibaresi, engellilerin çalışma haklarının da anayasal bir hak olduğunu vurgulamaktadır. Anayasasının 50. maddesinin 2. fıkrasında ise bedeni ile ruhi yetersizliği olanların çalışma şartları bakımından özel olarak korunacağı belirtilmiştir. Böylece engellilerin çalışma hayatları Anayasanın güvencesi altına alınmıştır.
Engellileri başkalarına bağımlı ve topluma yük olmanın ezikliğinden kurtaracak, kendisini toplumun bir parçası olarak görmesini sağlayacak ve onlara bir işe yaramanın mutluluğunu hissettirebilecek başlıca yol, onların istihdam edilmesidir.
Engellilerin istihdamının artırılması ve özendirilmesi amacıyla 21 Ekim 1998 tarihinde 4382 sayılı kanun yayınlanmış, İş Kanunu ve bazı yasalarda engelliler lehine değişikliğe gidilmiştir.
1475 sayılı İş Kanunundaki %2 oranında engelli çalıştırma zorunluluğu, 01.01.1999 tarihinden itibaren % 3’e çıkarılmıştır.
Özürlü çalıştırmayan iş verenlere uygulanacak para cezaları artırılmış, 01.01.2000 tarihi itibariyle bu ceza 188 milyon TL olarak belirlenmiştir. Bu tutar, 01.01.2001 tarihi itibariyle aylık 293 milyon Tl’ye yükseltilmiştir. Bu miktar her yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanu- nu’nun "Yeniden Değerleme Oranında artırılarak uygulanmaktadır.
İş verenlerden alınan bu cezanın Türkiye İş Kurumu’nda toplanması ve engellilerin mesleki rehabilitasyonunda kullanılması hükmüne bağlanmıştır.
Kontenjanların üstünde engelli istihdam eden iş verenlerin, kontenjan fazlası engelliler için ödemeleri gereken iş veren sigorta pirim hisselerinin % 50’sinin de hazine tarafından ödenmesi hükmü getirilmiştir.
Devlet Personel Başkanlığı 657 sayılı kanunda yapılan bu değişiklik dolayısıyla 20.1 1.1997 tarihinde bir genelge yayınlamış ve kurumların engelli açığı bulunduğu sürece her yılın Nisan-Mayıs, Temmuz-Ağustos veya Ekim-Kasım dönemlerinden bir ya da bir kaçında sınav yapılacağını, kurumların bu sınavlara ilişkin bilgilerini Devlet Personel Başkanlığına ulaştıracakları hususu, talimatlandırılmıştır.
Bunun yanında, Devlet Personel Başkanlığı ile yapılan çalışmalar sonucunda “Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınma Şartları ile Hangi İşlerde Çalıştırılacakları Hakkında Yönetmelik”te değişiklik yaparak, engellilerin devlet memuru olarak istihdamları belirli bir program çerçevesinde gerçekleştirilmiş ve 1998-2000 yılları içinde yaklaşık 4000 engelli için memurluk sınavları açılmıştır.
Engellilerin Devlet memuru olabilmesi için, kamu kurum ve kuruluşlarının % 3 oranındaki engelli çalıştırma zorunluluğundan faydalanarak, bu kurum ve kuruluşların açtıkları sınavlara girmesi ve bu sınavda başarılı olması gerekmektedir.
BU SINAVLAR NASIL
ÖĞRENİLİR?
Hangi kurumların sınav açacağı, alınacak engellilerin sayısı, aranan nitelikler, başvuru için gerekli belgeler, başvuruların nereye, hangi tarihe kadar yapılacağı, Resmi Gazete ve diğer yazılı ve görüntülü yayın araçları ile duyurulmaktadır. Bu sınavlar hakkındaki bilgileri Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından hizmete sunulan 0 800 314 83 00 - 01 numaralı ücretsiz ALO ÖZDANIŞ hattını arayarak da öğrenmek mümkün.
Kamu kurumlarında işçi olarak alınacaklar için yapılan genel düzenlemeye pa- relel olarak 11 Eylül 1999 tarihinde “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında İşçi olarak İstihdam edilecek Engelliler Hakkında Uygulanacak Sınav Yönetmeliği" yayınlanmıştır.
KAMU VEYA ÖZEL SEKTÖRDE İŞÇİ OLARAK ÇALIŞABİLMEK İÇİN NE
YAPMALI?
İşçi olarak işe girebilmek için Türkiye İş Ku- rumu’na kayıt yaptırılması gerekmektedir. Bunun için öncelikle engellinin ikamet ettiği yerdeki Türkiye İş kurumu İl Müdürlüğüne veya şube müdürlüğüne şahsen müracaat etmesi gerekmektedir. Kuruma kayıt yaptırabilmek için de tam teşekküllü bir hastaneden sağlık raporu ile birlikte, nüfus cüzdanı aslı ya da onaylı örneği, dört adet fotoğraf, öğrenim belgesi, varsa kurs bitirme belgeleri ile birlikte kuruma başvurulması gerekmektedir.
Özel sektörde işçi olarak çalışmak isteyenler kuruma başvuru yaptıktan sonra, engellinin şartına uygun bir iş varsa, kurum hemen işe göndermekte, eğer uygun bir iş yoksa başvuruyu sıraya koymaktadır.
Eğer kamu kurum ve kuruluşlarında işçi olarak çalışmak isteniyorsa, açılacak sınavda başarılı olduktan sonra: Bedensel, duygusal ve sosyal yeteneklerindeki özürleri nedeniyle çalışma gücünün en az % 40’ından yoksun olması gerekmektedir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, on sekiz yaşını bitirmiş olmak (bir meslek veya sanat okulunu bitirenler için on beş yaşını bitirmiş olması yeterli), en az ilköğretim okulu mezunu olmak ve kamu haklarından mahrum bulunmamak aranan şartlar arasında yer almaktadır.
ÇALIŞMAYANLAR SOSYAL YARDIMDAKİ NASIL YARARLANIRLAR?
Engelli 18 yaşını bitirmiş olmasına rağmen kamuda veya özel sektörde tüm başvurulara rağmen iş bulamamışsa veya kendi imkânları ile bir iş kuramamışsa, 2022 yasa gereğince kendisine aylık bağlanmasını talep edebilir. Bunun için; Başvuru formu ( Bu forumda yer alan; aylık istek dilekçesi ile mal bildirim belgesi ilgili tarafından doldurulup imzalanmalı, muhtaçlık belgesi ve vukuatlı nüfus kağıt örneği, ikâmetgâh ilmühaberi bölümleri yetkililerce doldurularak imzalanıp mühürlenmelidir.) Sağlık kurulu raporu ve üç adet fotoğrafla Emekli Sandığı veya bulunduğu yerdeki Valilik ya da Kaymakamlık makamlarına baş vurulmalıdır. Bu aylığı almakta olan aile reisinin aylığı-, eşinin de bu aylığı hak etmesi halinde veya bu aylığı alma hakkına sahip biriyle evlenmesi durumunda % 50 oranında artırılmaktadır. Engellilere aylıkları üç ayda bir peşin olarak ödenmekte olup, bu aylığı almaya hak kazananlar aynı zamanda devlet hastahanelerinden ücretsiz olarak tedavi olmaya da hak kazanmaktadırlar.
ENGELLİ KENDİ İŞİNİ KURMAK
İSTİYORSA
Engelli kendi işini kurmak istiyor ve maddi imkânsızlıklar yüzünden kuramıyorsa, Türk Halk Bankası tarafından verilen Özürlü Girişimci Kredisi’nden faydalanarak kendine bir iş yeri kurabilir, iş yerini kuran engelli gelir vergisi indiriminden yararlanmaktadır.
ÖZÜRLÜ GİRİŞİMCİ KREDİSİNDEN
NASIL YARARLANILIR?
Kredi alacak olan engellinin çalışma gücünün en az % 40’ını kaybetmiş olması,
Bir işte verimli bir şekilde çalışabileceğini sağlık kurulu raporu ile belgelemesi,
18 yaşından gün almış (üst yaş sınırı yoktur) olması gerekmektedir.
Bu krediden faydalanabilmek için nasıl bir iş yapacağını, hangi tür sanayi veya hizmet sektörü ile ilgili ticari faaliyette bulunacağını belirleyip, en yakın Halk Bankası şubesine başvurması gerekiyor.
Engelli girişimci kredisinden yararlanacak kişinin öncelikle engelli kişi tanımına uygun olması ve herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmaması gerekmektedir. Elinde yapacağı iş ile ilgili belgesi bulunanlara öncelik tanınmakta olup, elinde belgesi olmayanlara beyan ve inceleme sonucuna göre kredi kullandırılmaktadır.
Bu kredi bir iş yeri açacaklara verilebileceği gibi, kendi evinde el becerilerine uygun bir iş yapabilecek ve maddi desteğe ihtiyaç duyan engellilere de verilmektedir.
572 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 1580 sayılı Belediyeler Kanunu’nda değişiklik yapılarak engellinin kendi işini kurmasında kolaylıklar getirilmiştir. Kanun, belediyelere ait ve belediyeler tarafından işletilen veya kiraya verilen büfeler, otoparklar gibi işyerlerinin engelliler tarafından işletilmesi konusunda da kolaylık sağlanması hükmünü getirmiştir.
Ancak, bu kolaylıktan yararlanabilmesi için engellinin bulunduğu yerin belediye başkanlığına başvurması gerekmektedir.
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ VE
BELEDİYELER KANUNU
Genç ve yetişkin engelliler için bölgenin iş gücü piyasasına uygun mesleklerde, meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri ve yaşamevleri açmak.
Ulaşım araçlarının özürlülerin kullanımına, ulaşabilirliğine ve standartlara uygun olmasını sağlamak ve engelliler için ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmetlerden ücret almamak ve indirimli tarife uygulamak.
Belediyelere ait ve belediyeler tarafından işletilen veya kiraya verilen büfeler, otoparklar gibi işyerlerinin engelliler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlamak.
Görev alanındaki her türlü yapılar ile çevresinin, yolların, park, bahçe ve rekreasyon alanlarının, sosyal ve kültürel hizmet alanlarının engellilerin kullanımına uygun olarak yapılmasını sağlamak ve denetlemek.
İmar planlarının yapımı ve uygulanması ile yapıların inşaat ve iskan ruhsatı aşamasında Türk Standartları Enstitüsünün ilgili standardına uygunluk sağlamak, uygulamaları denetlemek ve bütünlüğü sağlayıcı tedbirleri almak görevleri belediyelere verilmiştir.
Büyükşehir belediyeleri bu doğrultuda imar yönetmeliklerini değiştirmekle yükümlüdürler.


İMAR KANUNU
İmar kanununda değişiklik yapılarak, fiziksel çevrenin engelliler için ulaşabilir ve yaşanabilir kılınması için imar planları ile kentsel, sosyal, teknik altyapı alanlarında ve Türk Standartları Enstitüsünün ilgili standardına uyulması zorunluluğu getirilmiştir. Bu çerçevede imar yönetmeliklerinde yapılan değişiklikler 02 Eylül 1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliklerde, özürlülüğe uygun düzenlemelerin standartlara uygun olarak yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca 02 Eylül 1999 tarihinde Otopark Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle umumi bina ve bölge otoparkları ile genel otoparkların giriş-çıkış ve asansörlerin en yakın yerlerinde birden az olmamak şartı ile, her yirmi park yerinden birinin engelli işareti konularak engelliler için ayrılması zorunluluğu getirilmiştir.

VERGİ İNDİRİMİ
Engelliler için vergi indirimi 29 Temmuz 1998 tarihinde yayınlanan 4369 sayılı vergi ka- nunularında değişiklik yapan yasada yer almıştır.
Daha önce sadece ücretli (hizmet erbabı) çalışan engellilere uygulanan vergi indirimi;
Bakmakla yükümlü olduğu engelli kişisi bulunan hizmet erbabının,
Engelli serbest meslek erbabının,
Bakmakla yükümlü olduğu engelli kişisi bulunan serbest meslek erbabının,
Basit usûlde vergilendirilenlerden, tüccar ve ücretli duruma girmeksizin, imalat, tamirat ve küçük sanat işleri ile uğraşan ( ilk madde ve yardımcı malzeme müşteriye ait olarak, faaliyet gösteren terzi, tamirci, marangoz gibi) engelliler kapsama dahil edilmiştir.

UYGULANMASI
Merkez Sağlık Kurulunca tespit edilen çalışma gücü kayıp oranının asgari;
% 80’ini kaybetmiş ise birinci derece, % 60’ını kaybetmiş ise ikinci derece, % 40’ını kaybetmiş ise üçüncü derece engelli sayılmaktadır.
Engellilik indirimi, herkese uygulanmakta olan özel indirim tutarının-,
Birinci derecede engelliler için 8 katı, ikinci derecede engelliler için 4 katı, üçüncü derecede engelliler için iki katı olarak uygulanır.
Engelli indiriminden yararlanacak birden fazla kişinin bulunması halinde, bu hesaplama her biri için ayrı ayrı yapılacak ve indirim uygulamasında toplu olarak dikkate alınacaktır.
Bu şekilde hesaplanan engellilik indiriminin geliri niteliğine göre aylık veya yıllık tutarı, engelli bireylerin ücretli (hizmet erbabı) ise aylık tevkifat matrahından, serbest meslek erbabı ise beyan edeceği serbest meslek kazancından, basit usûlde vergilendirilen ise vergi tarhına esas kazancından indirilecektir.
Farklı özel indirim tutarları belirlenen illerde çalışan engelliler ile bunların bakmakla yükümlü bulunduğu özürlülerin yararlanabileceği engellilik indirimi tutarının hesaplanmasında, bu illerde uygulanan özel indirim tutarı dikkate alıncaktır.
Ücretlilerde engellilik tutarına ayrıca özel indirim tutarı ilave edilecektir.
İndirim, beyan edilen serbest meslek kazancı ve basit usulde vergilenen kazanç tutarı ile sınırlı olup kazancın yetersiz olması halinde sonraki yıla devredilmeyecektir.
Muhtelif yerlerden ücret alanlardan, engellilik indirimi özel indirimin uygulandığı ücret gelirine uygulanacaktır.
Kaynaklar: Özürlüler için İş Arama Rehberi, Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı
Düşünsel, Zihinsel Özürlüler Federasyonu, Bülten.

ENGELLİ YA DA ENGELSİZ TÜM BİREYLERİN EĞİTİM HAKKI VARDIR
Engelli bireyler için temel eğitim, toplumsal hayata uyumları ve katılımları açı- sandan büyük önem taşıyor. Ülkemizde 1961 tarihli ilköğretim ve öğretim kanununun birinci maddesi ile yasal bir deyim olarak kullanılan Temel Eğitim, ilk defa 1950’li yıllarda, öğrenimden yoksun kalmış ve okuma yazma bilmeyen yetişkinlere verilecek eğitimi ifade etmek amacıyla UNESCO tarafından kullanılmıştır.
Temel eğitim, insanların eğitim görme hakkına dayanmaktadır. Engelli ya da engelsiz tüm bireylerin eğitim hakkı olduğu dikkate alındığında, engelli çocuklarımızın eğitimi gerek kendilerinin gerek ailelerinin, gerekse toplumun geleceği açısından büyük önem taşıyor.
Özel eğitim alması gereken bireylerin ihti
yaçlarını karşılamak üzere konusunda yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları, yöntemleri ve araç-gereçleri uygun ortamlarda sürdürülen eğitime özel eğitim deniyor.
Türkiye’de özel eğitim hizmetleri, engel gruplarına göre oluşturulmuş özel eğitim okullarında yürütülüyor.
ENGEL GRUPLARINA GÖRE
ÖZEL EĞİTİM
Görme engellilerin eğitimi: Görme engellilere özel eğitim okullarında, okul öncesi dönemde gündüzlü, ilkokul düzeyinde ise gündüzlü ve yatılı olarak eğitim veriliyor. Braille yazı ile yazılmış kitapların okutulduğu görme engelliler okulunda normal ilköğretim programları aynen uygulanıyor. İlkokulu bitiren görme engelli öğrenciler, üst öğrenimlerine normal okullarda kaynaştırma yoluyla devam ediyorlar.
İşitme engellilerin eğitimi: Özel eğitim okullarında okul öncesi, ilköğretim ve orta öğretim düzeyinde eğitim verilen işitme engelli öğrencilere, okul öncesi eğitim dışındaki her kademede yatılı eğitim veriliyor. Orta öğrenimlerini kurumlarda teşvik edilen işitme engellilerden durumları uygun olan öğrenciler, sınavsız olarak meslek liselerine yerleştiriliyorlar.
Fiziksel engellilerin eğitimi: Yatılı ve gündüzlü olmak üzere okul öncesi, ilköğretim ve meslek lisesi düzeyinde eğitim imkanları sunulan ortopedik engellilere, bu okullarda tıbbi rehabilitasyon ile eğitim iç içe yürütülüyor.
Spastik engelliler, ortopedik engellilerin bir alt grubu olarak ele alınıyor. Bu nedenle ortopedik engelliler okulunda durumu ağır olan spastik engelli çocuklara da özel eğitim hizmeti veriliyor.
Zihinsel engellilerin eğitimi: Bu gruptaki engellilere verilen eğitim hizmetleri, eğitilebilir ve öğretilebilir düzeydeki zihinsel engellilerin yeterlilikleri dikkate alınarak planlanıp yürütülüyor. Zihinsel engellilerin okul öncesi eğitime alınmalarına özellikle önem veriliyor. İlk öğretimlerini kaynaştırmanın çeşitli yöntemleri uygulanarak normal okulda tamamlamaları teşvik ediliyor. Meslek okulları, sekiz yıllık zorunlu eğitimlerini tamamlayan eğitilebilir düzeydeki zihinsel engellilere hizmet verecek şekilde planlanıyor. Bu okullarda temel mesleki becerileri kazandırmaya yönelik meslek derslerinin yanında, öğrencilerin düzeyine uygun kültür dersleri de veriliyor. Öğretilebilir düzeydeki zininsel engeli bulunan çocuklar özel eğitim sınıflarında ya da özel eğitim okullarında eğitime alınıyorlar. 6-14 yaş arasındaki çocukların eğitim gördükleri eğitim- uygulama okullarında ilköğretim okulu seviyesinin altında eğitim-öğretim yapılmakta olup, çocukların hayatlarını bağımsız olarak sürdürebelmelerine yönelik temel beceriler kazanmalarına yardımcı olacak programlar uygulanıyor. 16 yaş üzerindeki yetişkin zihinsel engelliler ise-, bir iş ya da mesleğin becerilerini kazandırmak amacıyla açılmış bulunan mesleki eğitim merkezlerine devam edebiliyorlar.
Uzun süreli hasta olan / hastahanede yatan çocukların eğitimi: Çeşitli kronik rahatsızlığı olan ve uzun süre hastahanede yatması gereken çocukların, eğitimden uzak kalmamasını sağlamak ve moral düzeylerini artırarak tedavilerine katkıda bulunmak amacıyla hastahane okulları bulunuyor. Bünyesinde tıp fakültesi bulunan üniversitelerle iş birliği sonucu açılan hastahane ilköğretim okullarının sayıları bugün için 26’ya ulaşmış durumda. Sınıfa gelemeyecek durumdaki çocuklar için ise yatak başında eğitim veriliyor.
Uyum güçlüğü olanların eğitimi: Çeşitli etkenlerden dolayı uyum güçlüğü olan çocuklara eğitim hizmeti vermek amacıyla çalışmalar sürdürülüyor. Otistik çocukların eğitimine yönelik özel eğitim hizmetleri için ülkemizde ilk kez 1996 yılında İstanbul Kadıköy Hayriye-Kemal Kusun Anadolu Eğitim Uygulama Okulu ve Mesleki Eğitim Merkezi’nin yanısıra, Ankara’da Çankaya Kütükçü Alibey İlköğretim Okulu bünyesinde Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi bir proje dahilinde eğitim vermektedir.
Dil ve konuşma güçlüğü olanların eğitimi: Günümüzde dil ve konuşma güçlükleri, ayrıştırılmış bir ortam ya da izolasyon ile düzeltilebilecek bir güçlük olarak görülmüyor; dil ve konuşma güçlüğü olan çocuklar için özel bir okula gerek duyulmuyor. Dil ve konuşma güçlüğü olan çocuklar özel eğitim önlemleri alınarak, normal okullarda kaynaştırma yoluyla eğitimlerine devam ediyorlar. Bu öğrencilere rehberlik ve araştırma merkezlerinde uygun terapi hizmetleri de veriliyor.
Üstün ve özel yeteneklerin eğitimi: Plot uygulama aşamasında olan bu eğitim alanında, ilköğretim ve orta öğretim çağı öğrencilerine yönelik iki proje hazırlanmıştır. Bu projelerin amacı, ilköğretim ve orta öğretim çağındaki üstün ve özel yetenekli öğrencilerin bireysel yeneteklerinin farkında olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağla-
Bu amaçla bağımsız özel eğitim kurumlan olan (Bilim ve Sanat Merkezleri) açılarak üstün veya özel yetenekli öğrencilerin örgün eğitimleri dışında yetenekleri doğrultusunda eğitim almaları da sağlanmaktadır.
Kaynaştırma ve özel sınıflarda eğitim: “Engelli çocukların engellilik durumları ve özellikleri dikkate alınarak akranları ile aynı sınıf içinde, önceden berilenmiş derslere ya da çeşitli sosyal etkinliklerle topluma katılımlarını sağlamak” olarak tanımlanan kaynaştırma eğitimi, engelli çocukların önündeki tüm engellerinin kaldırılarak ya da mümkün olduğu kadar azaltılarak, onların toplumsal bütünleşmelerini sağlamayı hedefliyor.

Kaynaklar T.C. Başbakanlık Özürlüler idaresi Başkanlığı I. Özürlüler Şurası Ön Komisyon Raporları.
Yürüyorum, Yaşam-Kültür Dergisi, Deniz Gülsüm Kaya, Özel Eğitim.