Makale

Nefsimize Hakim Olalım Özgürlüğümüzden Vazgeçmeyelim

Başyazı

NEFSİMİZE HAKİM OLALIM ÖZGÜRLÜĞÜMÜZDEN VAZGEÇMEYELİM

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı

İnsanın en önemli özelliklerinden birisi nefis sahibi olmasıdır. Nefis, insandaki hem iyilik hem de kötülük duygularının taşıyıcısıdır. İnsanı hayra yöneltebileceği gibi şerre de sürükleyebilir. İnsan irade eğitimini zaafa uğrattığında nefse; kibir, hırs, haset, cehalet, zulüm, şehvetlere esir olma gibi süflî ve şer kabul edilen sıfatlar ve kötü hisler hakim olur. İrade güçlenip hakim duruma geçince, ulvi arzular ve iyi hisler galip duruma geçer. Nefsini terbiye etmeyi başaranlar en yüksek ve en üstün makamlara ulaşır. Konuşmalarında ilim ve hikmet, davranışlarında hilim ve tevazu, yüzlerinde huzur ve tatlılık oluşur. Onlar insanları Allah için karşılıksız severler. Sevgileri sadece müslüman kardeşleriyle sınırlı değildir. Yaratandan ötürü bütün insanlığa sevgi beslerler. Gerçek anlamda özgürlüğe ulaşmış kimseler onlardır.
Dini hükümlerin gayelerinden biri de, insanın nefsini terbiye ve tezkiye ederek gerçek anlamda özgürleşmesini sağlamaktır. İnsanın nefsinin arzu ve heveslerinin peşinden sürüklenmesi, özgürlükten vazgeçmesi anlamına gelmektedir.
Yüce dinimiz İslâm, insana kendi dışındakilerle kör ve anlamsız bir mücadeleye girişmek yerine, geçici hazlara düşkün olan ve kötülükleri telkin eden nefsin (Yusuf, 53) kötü yönelişleriyle mücadeleyi öğütlemiş- tir. İslâm kültüründe nefisle mücadele etmek "cihadı ekber” olarak isimlendirilmiştir. Gerçekten de nefisle yapılan mücadeleden daha çetin ve daha zor bir uğraş yoktur.
Nefsin kötü yönelişlerden arındırılmasının en etkin yollarından biri oruçtur. Oruç ayı Ramazan, nefsin ıslahı ve temizliği için bizlere sayısız fırsatlar sunmaya devam etmektedir. Rahmet iklimi olan Ramazan ayında olduğu gibi sonrasında da nefsimizle olan bu mücadeleye devam etmeliyiz. Bu insan olarak varlık sebebimizdir. Çünkü nefisle mücadele etmeden kulluğu gerçekleştirmemiz mümkün değildir. Ramazanla son verdiğimiz nefsin kötü telkinlerine yeniden dön- memeliyiz. Nefislerimizin yükseliş trendini geri çevir- memeliyiz. Nefislerimizde gerçekleşen iyileşme ve güzelleşmenin, içten dışa nüfuz ve tesir ederek düşüncelerimizde ve davranışlarımız da ne kadar müspet sonuçlar doğurduğunu hep birlikte idrak ve müşahede ettik. Bu güzelliklerin devamı için irade ve nefis eğitiminin sürekliliğine ihtiyacımızın olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız.
Önümüzdeki günlerde Kadir gecesini idrak edeceğiz. Mü’minler olarak gerçek mutluluk kaynağı Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı bu geceyi Kur’an perspektifinden kendimizi sorguya çekmek için önemli bir fırsat olarak telakki etmeliyiz. Kendimizi hesaba çekme düşüncesinden hayatımızın hiçbir anında uzaklaşmamalıyız. Çoğu zaman maddenin peşinden koşarak, niçin yaratıldığımızı ve dünyadaki gerçek misyonumuzun ne olduğunu unutuyoruz. İşte bu gece, bizi varoluş sorunu üzerine düşünmeye davet eden, yaratılışımızdaki sebep ve amaçtan haberdar eden, hayatın anlamı ve ilgili temel sorularımıza hitab ederek bize kapsamlı bir bilgi şeması sunan Kur’an’a yönelmek, onun ışığından yararlanmak için bir fırsattır.
İslâm ahlâkının en önemli prensiplerinden birisi de, kişinin başkalarını kendisi yerine koyması, kendisi için istediğini başkası için de istemesidir. Olgun mü’min olmanın en belirgin vasfı da budur. Dergimizin bu sayısında ele alınan engelli insanların yerine, kendimizi koymalı ve onların sorunlarını, tıpkı kendi sorunlarımız gibi içimizde hissetmeliyiz. İslâm anlayışına göre insan, bizatihi insan olduğu için değerlidir. Yüce Allah’ın ruhundan bir nefha taşımaktadır. Din görevlilerimiz camilerin çevrelerindeki engelli vatandaşlarımızla hususen ilgilenmeleri gerekiyor. Bu insanlarımızı dinin şefkat kanatlarıyla buluşturmak kadar değerli ve şerefli bir hizmet olamaz. Din hizmetini sadece camiye hapsettiğimiz takdirde, yaptığımız işte istenilen verimliliğe ulaşmamız mümkün değildir.
Sayıları milyarı aşan müminlerin gönlünde müstesna bir yeri olan Ramazan bayramına da yaklaşmaktayız. Bunun sevincini daha şimdiden yaşamaya başladık. Bayramda bayramlaşma, sıla-ı rahim, ikram ve cömertlik gibi erdemlerin güzel tezahürlerini sergileyerek, müminler olarak kemale doğru sürekli bir oluş halinde bulunduğumuzu ispat etmeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle milletimizin ve bütün İslâm aleminin Kadir gecesini ve Ramazan bayramını tebrik ediyor, Cenab-ı Hak’tan hayırlara vesile olmasını temenni ve niyaz ediyorum.