Makale

BAYRAMLARIN SOSYAL VE PSİKOLOJİK ETKİLERİ

BAYRAMLARIN
SOSYAL VE PSİKOLOJİK
ETKİLERİ

Gaffar TETİK

Her milletin kendi inançlarına ve tarihlerine göre belirli bayram günleri vardır. Onlar, kendi âdet ve geleneklerine göre bu bayramlarda sevinçlerini, neşelerini gösterirler; birtakım şenlikler, eğlenceler tertip ederler. Bu durum, geçmişte böyle olduğu gibi, günümüzde de böyledir.
BAYRAM KELİMESİNİN
ANLAMI VE KÖKENİ
Türklerin “bayram” kelimesi ile, İslâmiyetin bilinen iki bayramını ne zamandan beri ifade ettikleri bilinmemektedir. Bu kelimenin İslâm’dan önceki umumî dinî bayram günlerini gösterdiğine dair de elimizde açık bir kayıt mevcut değildir. Yalnız Kaşgarlı Mahmut, XI. asırda Oğuzların “İd Günü”ne “Bayram” dediklerini ve bugünün “sevinç ve eğlence günü” olduğunu kaydettiği gibi, bayramın aslı olarak gösterdiği “Bazram” kelimesinin, aynı manaya geldiğini de söylüyor.
Türkler, İslâm Dini’ni kabul ettikten sonra, İslâm Dini’nin getirdiği Ramazan ve Kurban Bayramlarına ehemmiyet ve kudsiyet vermeyi dinî bir vecibe saydılar.
Fakat Müslüman Türklere mahsus olan diğer bayramlar hakkındaki açık bilgilerimiz, ancak Osmanlı Devleti zamanına aittir. Yapılan bayram ve merasim şenliklerinin, ilk kez ortaya konmasını olmasa bile, bir kanun ile düzenlenmesini, eldeki vesikalara göre, Fatih Sultan Mehmed’in eseri olarak telâkki etmek gerekir. Ona dayandırılan Kanunname ile Fatih’in bayram günleri, divan meydanına taht kurulup çıkılması ve yüksek rütbeli memurlarına el öptürmeyi emrettiği kaydedilmektedir.
Lügatçiler, Bayram’ın arapça karşılığı olan “lyd” kelimesini “a’vd (avd)" kökünden türetirler ve (belirli aralıklarla) “geri dönen” şeklinde izah ederler. Bu, İslâm bilim adamları tarafından da böyle kabul edilir. Çünkü “iyd”, “dönüp gelen” manasınadır.
Kur’an-ı Kerim’de bu kelime, Mâide Sûresi 114’üncü âyet-i celilesinde olmak üzere bir kere geçiyor.
“Meryem oğlu İsa; Allahım, Rabbimiz! Bize ve bizden sonra geleceklere bayram ve senden bir delil olarak gökten bir sofra indir, bizi rızıklandır. Sen, rızık verenlerin en hayırlı- sısın” dedi.

BAYRAMLAR,
MİLLETLERİN SOSYAL
YAPILARINA DOĞRUDAN
ETKİ EDERLER

Izdıraplar, sıkıntılar ve çileler insanları birbirlerine yaklaştırdığı gibi, ortaklaşa büyük sevinçler de aynı etkiyi gösterirler. Aynı sıkıntı ile verilen mücadeleden sonra elde edilen zaferler neticesinde kuçaklaşılır, tebrikleşilir.
Bayramlar da böyledir. Ramazan ayı boyunca orucun, Hac günleri süresince haccın sıkıntılarını ortaklaşa yaşayan kişiler, bu sefer de Ramazan ve Kurban bayramları ile aynı sevinci, huzuru paylaşırlar. Dargınlar barışır; kırgınlıklar yerini sevgiye, kindarlıklar saygıya bırakır.
Biz, bayram deyince onları kutlayan milletlerin, dinî ve İçtimaî şahsiyetlerini bütün incelikleriyle aksettiren neşeli, sevinçli, sınırlı ve belirli günleri hatırlıyoruz. Bayramların kaynağı; milletlerin bağlı bulundukları dinleri, yahut çeşitli zaferleri içine alan tarihleridir. Bu bakımdan her dinî bayram, o dine mensup milletlerin bayramıdır ve diğer din mensuplarını ilgilendirmez. Tarihî ve millî bayramlar da böyledir. Aynı tarih şuuru içinde yetişmeyen milletler, birbirlerinin millî bayramlarına aynı ruh coşkunluğu içinde katılamazlar.
Bayramlar, milletlerin şahsiyet, sosyal, psikolojik ve etnik yapılarıyla doğrudan alâka teşkil ederler. Bir milletin, başka milletlerin bayramlarını aynı ruh coşkunluğu içinde kabullenmesi, o milletin şahsiyetinden çok şey kaybettirir. Bu durum, İslâm Dini’nin üzerinde önemle durduğu bir meseledir.

BAYRAMLARIN
GETİRDİKLERİ

Dinî bayramların ayrı özellikleri vardır. Yeni elbiseler, hiç olmazsa elde olan en iyi, en temiz elbiseler giyilir; herkes birbirini ziyaret edip, karşılıklı hediyeleşilir, mezarlıklar ziyaret edilir, bereket ve bağış niyazı için eller dualara açılır. Böylece yapılan ibadetler, topluca kılınan bayram namazları, insanları Allah’a kullukta:
“Şüphesiz müminler birbirleri ile kardeştirler.” (Hucıırat, 10) emrinin hükmünde birleştirir.
İşte bayramlar; İslâm kardeşliğinin canlanmasına, birlik ve beraberliğin artmasına, sevinç ve kederlerin paylaşılarak milletçe el ele, gönül gönüle, dirlik ve düzenliğimizin devamına vesile oluyorlar.