Makale

1 Aralık Dünya "AIDS" Günü Münasebetiyle "AIDS" ÜZERİNE

İlhami Ayrancı

1 Aralık Dünya "AIDS" Günü Münasebetiyle
"AIDS"
ÜZERİNE

AIDS ilk kez yirmi yıl önce tanımlanan bir virüs hastalığıdır. Son on yıl içinde teşhis edilmeye başlanmış olup süratle yayılmaktadır. Bu bulaşıcı ve öldürücü hastalığın adı İngilizce; Acquired Immune Deficiency Syndrome sözcüklerinin baş harflerinden oluşur. Bu sözcüklerin anlamı; "kazanılmış bağışıklık yetmezliği hastalığadır. Çünkü AIDS virüsü HIV (insan immun yetmezlik virüsü) vücudun kendini mikroplara ve hastalıklara karşı savunmasında önemli rol oynayan bazı akyuvarları parçalayarak bağışıklık sistemini çökertir. Sonunda kişinin bütün hastalıklara karşı direnci kırılır ve bağışıklık sistemi sağlıklı olan kişilerin kolayca atlatabileceği hastalıklar karşısında savunmasız kalır. AIDS’li hastaların ölüm nedeni de savunmasız vücuda hızla yerleşebilen başka mikrobik hastalıklardır.
Kendisine has şikayet ve bulguları olmayan, enfeksiyon ve kanser türlerine göre değişik belirtileri olabilen, ateş yükselmesi, gece terlemesi: (3 aydan uzun süreli) kilo kaybı, halsizlik ve aşın yorgunluk, yaygın beze büyümeleri, (kasıkta ve en az 2-3 yerde) öksürük ile birlikte bütün kan hücrelerinde (akyuvarlar alyuvarlar, trombosit) azalma ile kendini belli eden hastalığın kendisine mahsus kan testleri olup, bunlarla (ELİSA testi ve elektron mikroskobu ile) HİV antijeni ve AIDS virüsü tesbit edilerek kesin teşhis konulabilmektedir.
İçinde bulunduğumuz Aralık ayı’nın ilk günü "Dünya AIDS Günü" olarak kabul edildi ve bu çerçevede dünyanın hemen her yerinde çeşitli aydınlatıcı broşür, film konferans vb. etkinliklerle "Çağın Vebası" olarak nitelenen AIDS konusunda insanlar aydınlatılmaya çalışırken, hastalığa karşı en büyük (ve kesin) önlem olarak prezervatif kullanılmasının önerilmesi bütün dünya insanları adına ne büyük talihsizlik...
Geçtiğimiz yıllarda Aralık ayı, "Dünya AIDS Günü" ve uluslararası üne kavuşmuş sinema sanatçısı, müzisyen ve sporcuların yakın günlerde birbirinin peşisıra Aids’li olduklarını açıklamaları ve bazılarının da "kara veba’nın kuvvetli pençesiyle hayata veda etmeleriyle sanırım gündemdeki konu AIDS’ti.
Kan nakli ve gayri meşru ilişkiyle Aids virüsü taşıyan hastadan diğer insanlara geçebilen, Aids’li hamile anneden doğrudan yavrusuna taşınan ve uyuşturucu kullanımı esnasında bulaşabilen Aids, hastanın bağışıklık sistemini yok ederek en küçük rahatsızlıkta-hatta basit bir soğuk algınlığında bile - ölümle sonuçlanabiliyor. Henüz koruyucu bir aşısı da, tedavisi de bulunmayan bu hastalık konusunda kimsenin kayıtsız kalmadığını gözlemleyebiliyoruz.
Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO)nın resmi açıklamasına göre, son on yılda (1993) AIDS’ten ölenlerin sayısı 366.455 olup, bunların 217.729 u Amerikalı, 92.9224 si Afrikalı, 51.914’ü Avrupalı ve 1080’i Asya’lıdır. ABD’de AIDS’ten ölenler Vietnam Savaşında ölen ABD asker sayısından fazladır. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO)nın tahminlerine göre, on yıl sonra AIDS’ten yılda on milyon kişinin ölmesi muhtemeldir.
Dikkat edilirse görülecektir ki AIDS, müslüman ülkelere daha çok sonra girmiş ve daha zor yayılma imkanı bulabilmiştir. Hastalığa yakalanmak istemeyen herkes başta Allah (CC)’ın kesin kes haram kıldığı zinadan ve her türlü uyuşturucudan uzak durmalı; aşı, kan nakli gibi zaruri durumlarda (kurban olmamak için) elden gelen her türlü önlem alınmalıdır.
Ayrıca neslin korunması açısından ahlaksızlık yuvaları kapatılmalı, gizli olanlar takip edilmelidir. Halkımıza din adamlarımız ve bilim adamlarımız tarafından meşru münasebetin (yani evliliğin) gerekliliği ve faydalan anlatılmalı, uyuşturucu maddelerle ilgili dini ve tıbbi eğitim verilmelidir. Keza, AIDS sebepleri dürüst bir şekilde tam olarak duyurulmalıdır.
Ülkemizde AlDS’li hasta sayısı henüz bir yılın günlerinden az. Ama bunun hafife alınabilir hiçbir yanı yok. Açıkça ifade etmeliyiz ki, çok acil önlemler alınmaması durumunda "1 Aralık Dünya AIDS Günü" bir fantazi olmaktan ileri gidemez.
Amerika ve Avrupa ülkelerinde hastalığa önem olarak sokaklarda dağıtım yapılan prezervatif ise (olsa olsa) yangına körükle gitmeye benzer.
Hiç düşündünüz mü sevgili okuyucularım; insanın başına hangi bela gelse, kendi yapıp etmeleri yüzünden geliyor. Çünkü Cenab-ı Hak Kur’an-ı kerim’de "İşlediklerinin fenalıkları başlarına musibet oldu.." ‘Başınıza ne geldi ise kendi ellerinizin kazancı iledir..’ buyuruyor. Yani işlenilen suçların cezası çekiliyor.
Allah’ın emir ve yasaklarının her birinin mutlak bir hikmeti var. İbret almak bize düşer. Hâlâ anlamıyor muyuz?