Makale

Sevgi Azim ve Başarı

Sevgi Azim Ve Başarı

Abdullah Ceyhan
Dini Yayınlar Dairesi Başkanı

Engel ve güçlükler yaşamanın bir gereğidir. Yaşamak ise her canlı için birinci amaçtır. Sonunun ölüm olduğunu bilmesine rağmen insan, vargücü ile yaşamak için çabalar. Bu durum insanın fıtratı gereğidir. Diğer canlılar da insandan daha farklı değildir. Kendilerinden güçlü yaratıklara karşı yaşayabilmek için savunma içgüdüleri gelişmiştir. Çekirgeler kuşlara, kuşlar atmaca ve doğanlara karşı yaşayabilmek için korunmaya çalışırlar.
Başarma arzu ve isteğinde olan her insan, önce yaşamak, sonra da başarılı olarak hayatiyetini sürdürebilmek için çeşitli engel, güçlük ve zorluklarla karşı karşıyadır. Bu güçlük ve engeller karşısında iki önemli tercih ortaya çıkar. İnsan, ya bu zorlukları ne pahasına olursa olsun aşacak veya engeller karşısında teslim olacaktır. Bu ikinci şık, insanın yaşarken ölmesi gibi bir şeydir. Ya da düşmana esir düşmek gibidir. Ancak şurası unutulmamalıdır ki, hayatta başarı da başarısızlık da vardır, olacaktır. Esas hedef ise, zoru başarmak, engelleri aşmak olmalıdır. İşte o zaman hayat daha manalı ve güzeldir.
Hayatta başarılı olmayı öğreten bir okul olmadığı gibi, başarısızlığın öğretildiği bir mektep de yoktur. Başarısızlık kendiliğinden ve çok kolay olarak ortaya çıkar. Çalışmazsınız, gayret göstermezsiniz, işin başında hemen teslim olursunuz, peşinden başarısızlık gelir. Zira başarısızlıkta sevgi yoktur. Azim de mevcut değildir. İrade de sükût etmiştir. Akıl ise, muattal bir vaziyettedir.
Zorlukların mevcudiyeti kişinin kendisinden kaynaklandığı gibi, ortam ve yaşanılan şartlardan da kaynaklanabilir. İnsanda belli bir hedef ve belirli bir plan yoksa, o kişi güçlükler içerisinde bile zorluklardan habersizdir. Sosyal bir ortamda, sosyal hayatı mevcut olmayan kişi, tesadüfen ve kolay bir şekilde yaşar. Daha açık bir ifade ile, ilkel toplumlarda yaşayan insan, medeni toplum!arr1a yaşayandan daha az problemli
İnsanlar kendilerini saadete götüren gücü, önce inançlarından, daha sonra da zorlukları aşarak elde edebilirler. Güçlüklerin aşılmasında inanç ve azim önemli rol oynar.
Çeşitli zorluk ve engellerle karşı karşıya gelen insan yaşarken şu önemli tercihlerle başbaşadır:
1. Çalışmak, düzenli bir şekilde yaşamak veya tembellik,
2. Bulunduğu yeri muhafaza etmek veya yükselmek,
3. Üstlendiği işi tamamlamak veya eksik bırakmak, yahutta bırakıp gitmek,
4. Olumlu olmak veya menfi tutum içinde bulunmak.
Ancak şurası unutulmamalıdır ki, çalışmada gözü olmayan, tembelliği, bulunduğu duruma rıza gösteren, ilerleme ve yükselmeyi, üstlendiği işi bitirmeyi arzu etmeyen, işini eksik yapmayı veya bırakıp gitmeyi, her şeyde olumlu tavır takınamayanın da olumsuzluklarla dolu bir hayatı tercih etmiş olacağı muhakkaktır.
Ayrıca şu şekilde bir genelleme yapmak da mümkün olacaktır. İlerleyemeyen geri kalır. Geri kalışın doğurduğu zarar, yükselmeye çalışırken tüketilen emek ve güçten daha fazla maliyet gerektirir.
Sevgi ve azimle dolu olan insanlar mutlaka başarırlar. Başardıklarından dolayı da hayat onlar için güzel ve yaşamaya değer sayılır. Bu durum insan yaratılışı ile doğru orantılıdır.
Başarıya ulaşanların müşterek vasıflarını şu ana başlıklar altında sıralamak yerinde olacaktır:
1. Kararlılık, fikirler arasında bocalamamak,
2. Yapılan işten memnun olmak, daha iyilerini yapmayı hedeflemek,
3. Zorluk, güçlük ve engellerden yılmamak,
4. Öğrenmek, bilgi sahibi olmak, başkalarından faydalanmasını bilmek,
5. Kuvvetli irade ve azimin göstergesi olarak başlanılan işi bitirmek. Zira hemen herkes başlayabilir fakat çok az kişi başladığı işi bitirir.
6. Her türlü israf ve savurganlığı dizginlemek,
7. Masrafları azami ölçüde kısarak, manasız borçlanmalardan kaçınmak ve maddi potansiyeli göz önünde bulundurmak,
8. İş adamı, idareci ve yönetici olanların beceriksiz ve kapasitesi olmayan çalışanlarını ayıklamaya tabi tutmak. Konuya hakim, bilgili, becerikli kişileri seçmek,
9. İyi bir denetleme ünitesi tesis etmek, işle ilgili rapor ve projeler sunabilecek bir heyet kurmak,
10. Faydalı olduğuna inanılan işi gecikmeden yapmak. Atak ve cevval olmak, devamlı hucüm halinde bulunmak, savunmadan uzak olmak,
11. Teşkilatçılık ve organizetörlük kabiliyetine sahip olmak. Maiyetindekiler kabiliyetlerine göre iş vermek ve sorumlu tutmak. İleriye dönük adam yetiştirmek.
Pek çok idareci, yönetici ve organizatör şu sıralanan noktaları gözardı eder. Dolayısıyla başarıda istenilen yere varma çoğu zaman gerçekleştirilemez:
1. Emir vermekle o işi iyi yaptığımız zannedilmemelidir. Yetki başka, idare başka şeylerdir.
2. Mesai arkadaşlarından mutlaka faydalanılmalıdır. Sadece kendisi konuşan, kendi fikirlerini ön plana çıkaran idareciler iyi iş yaptıklarını zannetmemelidirler.
3. Az da olsa gelişen müessese, ilerleme kaydeden idare, birden büyüyen ama sonu belli olmayan müessese ve idareden daha iyidir. Bu durum mutlaka hesaba katılmalıdır.
4. Yöneticinin elinde geleceğe yöneliktir plan ve proje mutlaka olmalıdır. O güne kadar yapılanlar
hakkında da bilgili olmak zarureti vardır.
5. Gününü gün eden idareciler ve yöneticiler pasif, donmuş, statik kalıplar içinde adeta ölüm gününü mütevekkilâne bekleyen yarı meczublara benzerler. Aktivitesi kalmamış, heyecanı ölmüş sadece bekçileri andırırlar. İdareci ve yöneticilerde aktivite, heyecan ve başarı azminin olması şarttır.
6. Araç, gereç ve mekanlardan, halihazırdaki imkanlardan tam kapasite faydalanılmalıdır. Çok mecbur kalınmadıkça yeni araç ve gereç alınmamalıdır.
7. İdarede tek başlılık esastır. Yöneticiler kendilerine denk başka bir yönetici ile aynı işi yönetmeyi kabul etmemelidirler. Zira aynı yerde iki idareci, iki yönetici olmaz. Olursa çelişkiler ortaya çıkar.
8. Bunlarla birlikte yönetici sadece bürosunda oturan, emri altındakilere emirler yağdıran kişi de olmamalıdır. Üstelik emri al- tındakilerin her türlü problemi ile ilgilenebilmelidir.
9. Yapılan işin diğerlerinden biraz olsun farkı olmalıdır. Bu farklılık özde olabileceği gibi ambalajda da olabilir. Önemli olan farklılıkta gelişmişliktir. Pratiklik ve kullanışlılıktır. Onun için araştırma yapma, devamlı kafa yorma yani düşünme gerekir. İhtiyaçlar ön planda tutulmalıdır. İdareci ve yönetici bunu bilmeli, her şeyden önce hissetmelidir.
10. İnsan unsurunun önemli olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Çünkü çok mükemmel alet ve edavatla donatılan, makinalarla teçhiz edilen bir fabrika, iyi yetişmemiş işçi ve yönetici elinde muattal hale gelmesi mukadderdir.
11. Görev aşkı ve heyecanı olmayan yerde idareciler, ne kadar iyi olurlarsa olsunlar netice almak, istenilen neticeyi elde etmek pek mümkün değildir. Onun için çalışanlar arasında iyi bir insicam ve sevgi, saygı oluşturulmalıdır. Bunu gerçekleştirecek olanlar ise sevk ve idare edenlerdir. Üstelik sevk ve idare edenlerle, yönetilenler arasında da böyle bir sevgi, saygı bağına ihtiyaç vardır.
12. Müesseselerde yani toplu halde çalışılan mekanlarda tatlı dil ve güler yüz esirgenmemelidir. Çalışanlara, çalışmalarının karşılığı fazlasıyla verilmelidir.
Sonuç olarak denilebilir ki, sevgi, inanç ve azim mevcutsa başlanılan iş başarı ile sonuçlandırılır. Kişi iş başarmadan dolayı haz duyar. O hazla başka işleri de başarır. Hayattan ve yaşamadan zevk duyar.
Aldığı ücreti hak ettiğine inananlar için ilerlemede ve kazanmada sınır yoktur. İşe ehil olanların seçimi, hem hakkaniyet ölçüsünün gereği hem de başarının ilk şartıdır. Dolayısıyla hayat sevgi, inanç ve azimle kazanılan başarılarla güzeldir.