Makale

YARASI OLAN GOCUNUR!

İktibas:

YARASI OLAN GOCUNUR!

Burhan FELEK

Türkiye’de “hürriyet” rejimi, demokrasi rejimi yerleşmeye başlayın­ca her yerde olduğu gibi komünizm de bu rahat iklimden istifade etmek istedi; ama Türkiye’de komünizm yasaktır. Bunun sebeplerini, haklı ve­ya haksız olduğunu münakaşaya girişmeye lüzum yok. Pek çok ileri mem­leketlerde de komünizm yasaktır. Çünkü komünizm, hürriyet ve adalet maskesi altında, zulüm, istibdad ve şahsî tahakküm sistemidir. Ya bir ihtilâl ile gelir; ya da gevşek bir hürriyet rejimini eline alır, son derece milliyetçi ve hamiyetli görünür, bir kere idareye nüfuz etti mi, her şey ortadan kalkar. Ne hürriyet, ne müsavat, ne demokrasi., parti erkânı, ile­ri gelenleri ve parti şefleri işi ellerine alırlar., “gık!” diyeni tepelerler. Merhametsizce ezer, süründürür, öldürürler. Rejimin esası budur. Hiçbir komünist rejimde söz, iş, seyahat, seçim, fikir ve vicdan hürriyeti yok­tur. Ama bunlar gelmeden evvel hep bu dâvaları güder, yaptıklarını hep bu medenî nimetler uğruna yaptıklarını söylerler. Ve yaşasın hürriyet diye adam hapseder, sürer, öldürürler. Yaşasın proletarya, derlerken iş­çiye grev hakkı tanımazlar. Vicdan hürriyeti derken dini kaldırmak, mabedleri kapatmak, peygamberlere hakaret etmek yolunu tutarlar.. Seya­hat hürriyetinin ne olduğunu ise Berlin duvarı göstermektedir.

Bunların seçimlerinde tek listeye herkes oy verecektir. Komünist idareden kaçmak, komünist idareyi istememek de yasaktır. Cinayettir. Komünistlerle —samimî olarak konuşursanız— sizinle beraber olurlar. Çünkü onların fikrince bir memleketi kalkındırmak için halkın zahmet çekmesi, sıkıntı çekmesi mukadderdir. Onu da istiyerek kimse yapmıyacağı için şimdilik (!) zorla tatbik ediyorlar., bu “şimdilik” Rusya’da elli seneye yaklaştı. O kadar kültürlü olan Rus milleti hâlâ mı komünizmin nimetlerini kavrıyamadı.. 1968 de Amerika’yı geçeceğini Kruşçef Yol­daş’m haber verdiği Rusya, gerçekten o halde ise, aç kapılarını herkes içeri girsin; ama cam isteyince de çıkabilsin.

Oyunu, şahsî ve küçük zümre tahakkümüne dayanan bir idare siste­mini “ulvî” leştirerek, “kutsî” leştirerek, yutturmaktır. Yutmıyanı da te­pelemek..

Kabul etmek lâzımdır ki bu sistemle küçük bir zümre padişahlar gibi yaşarlar., hükmeder, idare ederler. Milyonlar ve milyonlar da esir gibi sürünür ve çalışır. Bir takım müsbet eserler ortaya koyarlar. Ne var ki, bunlar büyük, pek büyük insan hayatı ve yüz milyonların hürriyetleri, yani yıllarca, hattâ asırlarca milletlerin ezâ, cefa, zulüm, eziyet ve ıztırab çekmeleri pahasına vücut bulur. Bu usul, yeni icad edilmiş şey de değildir. İnsanlık tarihinde bunun, yani insanları köle gibi kullanıp büyük eserler vücuda getirmenin usulü görülmüştür. İlk medeniyetler böyle ku­rulmuştur. İnsanları öldürürcesine kamçı altında çalıştırarak yapılan binalara şimdi hayranlıkla bakıyoruz. “Ehram”lar ve buna benzer eski medeniyet eserlerinin “keramet” i insanların köle olarak çalıştırılmaları idi. Bugün de Kızıl Çin oraya gidiyor. İnsanları aile yuvalarından alıp zorla çalışma kamplarına koyuyorlar. Ve yollar, binalar, âbideler, yapı­yorlar. Ama bundan kim faydalanıyor?.. Dâva burada.

Bu “kul” luk devrinde mutlaka bir “idol” mabud vardır. Mısırlılarda Tanrı-Kral, şimdi de tanrı-şef. Nasıl Mısırlılar devrinde kiralın tanrısı ol­duğu dinden başka din yok idiyse, komünistlerde de “Lenin” inkinden başka mezhep yoktur. Üst tarafı günahtır, küfürdür ve bâtıldır. Böylece “Lenin” in kalfaları olan şeflere “halk” kayıtsız şartsız itaat ederler. Bu­nun kölelikten ne farkı vardır? Malına, canına, işine, evine, barkına, hat­tâ çocuklarına ve vicdanına sahip olmamanın türkçesi kulluk değil midir?

Bu, böyledir ve nasıl Mısırlıların, Asûrluların bu köleliğe dayanan idareleri yıkıldı ise, aynı sistemin modern bir nev’i olan komünistlik de yıkılacaktır. Bütün gayretler, çöküntünün pek zararlı ve gürültülü ol­maması, ve bu zâlim mezhebin kâhin ve tutkunlarını altında ezmemesi içindir. Eğer Cezayir konferansı olsa idi, komünizmin iki büyük direği olan Kızıl Çin ve Rusya birbiriyle çatışacak ve komünist binasında bü­yük çatlaklar hâsıl olacaktı. Çin, bunu istiyordu. Çünkü Çin’de, Batiya doğru bir eski Asyalılar akınım tekrarlamak iştahı belirmiştir. Buna da Ruslar mâni olacak., onun için Rusları komünist değil; bâtı sayıyor. Eyyy., bir partide birkaç tane tanrıça olunca tabiî kâfirleri de çoğalır.

Komünistler hiç bir yerde komünistim demezler., kuzu gibi mazlûmdurlar.. lâkin bir kere vaziyet ellerine geçmesin., ilk kanına girecekleri, kendilerine kucak açan masum ve gafiller olur. Macaristan’da Rus tank­ları altında ölen 30 bin Macar genci hangi uğura kurban edildi?..

İşte komünistlik, Türkiye’de bunun için yasaktır. Bunun için başka İsimlerle; fakat aynı çeşnide faaliyete girişirler., bütün anayasa hakla­rından faydalanırlar., hepimiz bunların asıl hüviyetlerini de biliriz. Kapa­lı yerlerde konuşurken de bunu itiraf ederiz. Sonra açığa vurdunuz mu bilmemezlikten geliriz. Seçim için, rakibimizi yermek için, oy avlamak için de olsa bu yola gitmek tehlikeli bir gaflettir. İş işten geçtikten sonra dizini dövmek fayda vermez. Hepimiz “bu memlekette komünizm tehlike­si vardır” diye birbirimize itiraf ederken onun “suret-i hak” tan görünen faaliyetlerini masumane ve cansiperane müdafaaya kalkmamızın zararı yalnız şahıslarımıza olsa bir şey denemez: Ama bu ejder hepimizi yut­tuğu zaman, bizde Berlin duvarını aşmaya da takat bırakmazlar.

Uyan ey yâr-ı şîvekârım.

Bu bir şarkıdır, uyuyakalmış bir yavukluyu uyandırmak için teren­nüm edilmiştir. (Cumhuriyet gazetesi, 10 Temmuz 1965)