Makale

HAYATTA NASIL MUVAFFAK OLABİLİRİZ

FİKİR HAYATTA NASIL MUVAFFAK OLABİLİRİZ

Murat Ergun

Hayatta muvaffak olabilmek için şu niteliklerin en az bir kaçına sahip- olmak gerekir ki, onlar da: kuvvetli bir irâde, sağlam bir seciye (karakter), azim, sebat, itidal, intizam, metanet, dürüstlük, gibi iyi haller ve vasıflardır.

İnsan, çalışmakla istediğine erişir. Bu da ancak, Özlük eğitimine önem, vermek ve bu iyi nitelikleri geliştirmeği gâye edinmekle mümkündür. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyruluyor; «Bir toplum huylarını bozmadıkça ve iyi seciye­lerini kaybetmedikçe Allah da onların saadetini bozmaz.»

Hayatta muvaffak olmak için, iş bilmekten ziyâde, onu yapmanın öne­mi vardır. Hayatın değeri, ahlâkî değeriyle ölçülmelidir. Parlak bir terbiye­nin hedef ve maksadı, ilim ve marifet sahibi yapmaktır. Aklın öğütlerini duy­ma, iyi düşünme, muhâkeme alışkanlığı, eşitlik ve adalet duygusunu mey­dana getirir. Terbiyenin (eğitimin) vazifesi de, bütün yatkınlığı (melekâtı) tam bir uyum (âhenk) üzere yürütmektir.

Muvaffak olmak için her mümkün olanı yapmak, hiç bir engelden yıl­mamak ve ümitsizliğe düşmemek gerektir. Şu halde, her işte cesâret, azim, sebat ve metanet şarttır. Muvaffakiyet de bunları tâkibeder.

Hayatta herkes muvaffak olabilir. Bunun için ilk şart da buna inanmak­tır. Böyle bir inanca sahip olunca, güven ve cesâret de kendiliğinden doğar.

Muvaffakiyete inanmıyanlar, akıl dengesini kullanamazlar. Düşünce onlarda uyur, hiç bir teşebbüse cesaret edemezler. Bu yüzden tesadüflerin rüzgârlarına kapılıp rastgele şuraya buraya sürüklenirler ve hayatlarından, bezginlik duyarlar. Halbuki, muvaffakiyet, «muvaffak olacağım» diyerek işe başlıyanın; zafer de, «zafer benimdir» diyerek ve buna bütün kalbiyle ina­narak ve her türlü tedbiri alarak cesaret ve azimle işe atılanındır.

Çöken bir imparatorluğun enkazı üzerinde yeni bir Türkiye kurabilmek: ve bütün Türkiye’ye el koyan, hayatına kasdeden düşman devletleri yene­bilmek İçin elimizde ne kuvvet, ne silâh, ne cephâne, ne de para vardı. Bun­lar olmayınca, hedefe nasıl ulaşabiliriz? diye Atatürk’ten sormuşlardı. O da: «Evet, bu maddî vasıtalar şimdi elimizde yoktur, fakat, yalnız Türk milletinin varlığı ve asaleti vardır. Ona güveniyorum. Bu sâyede hepsi olacak. Mu­vaffak olacağız ve nihâi zafere de mutlaka ulaşacağız.» demekle, muvaffa­kiyete ve zafare olan kesin inancını belirtmiştir.

Amerika’yı keşfeden (Kristof Kolomp), yeni bir kıt’a bulacağından emin olarak aylarca uçsuz bucaksız denizlerde dolaşıp bir çok sıkıntılarla pençeleşmiş, fakat ümidinden bir şey kaybetmeden, nihayet idealinde yaşattığı hedefine ulaşmış ve dünya çapında bir başarı kazanmıştır.

Muvaffakıyetsizlik, kuvvetli bir arzuya sahip olmamaktan iyi bir mak­sada hizmet etmemekten, karar ve azimde kuvvetli olmamaktan, sebat ve metanet zâfından ve bilgi ile tecrübe eksikliğinden doğar, Bazı kimseler ce­saretli kararlariyle hareket etmekten ziyade, başkalarının sevk ve idaresine tabi olmaktan hoşlanırlar ki, bu, işin kolay tarafı olsa da şahsiyet sahibi bir insanın bu pasif şekle asla iltifat etmemesi ve hareketlerini, kendi idare ve kararlarına uygulandırması gerekir.

Hatanın en büyüğü de, insanın, hatâ yapmak korkusu içinde yaşamasidir. Halbuki, bu kuruntulardan silkinip de bir iş için bir defa karar verildi, mi, azim, sebat ve cesaretle, o işin, duraklamadan yürütülmesiyle muvaffa­kiyet anahtarı elde edilmiş olur.

(Napolyon), «İmkânsız, yalnız aptalların lugatında bulunur.» demekle, İşi yolunda takip etmenin ve cesaretin muvaffakiyete ve imkâna yol açaca­ğını belirtmiş oluyor.

İnsan, hüviyetinden (kimliğinden) daha yüksek bir dereceye yükselmez­se ehemmiyetsiz kalır. İnsan kendi terbiyesini daha ziyade kendisi yapar.

(Goethe) ye göre, «Yaşamak, kendi kendini adam etmektir. Zekâ ve bil­gisini kullanarak etinden ve kemiğinden kendi heykelini yapmaktır. İhtiyar­lık manen yükselmektir.»

(Homboldt) da, «Herkes için Önce tâkip edilecek gaye, bütün varlığının, en metin ve en geniş vasıflarını elde etmek için bütün melekelerini (yafkınlıklarını), en mükemmel ve ahenkli olarak beslemek olmalıdır.» demekle, in­san oğlunun yüksek bir seciye (karakter) sâhibi olmasında ve bu suretle hayatta başarı kazanmasında, kendi kendini yetiştirip olgunlaştırmasının büyük rolü olduğunu belirtmiş oluyor.

Muvaffakıyetsizliklerimizin sebeplerini tarafsızca düşünürsek, o işde iyi hazırlanmamış olmamızda, eksik ve sakat tedbirle teşebbüse geçmemizde, bilgisizliğimizde, azim ve sebatımızın eksikliğinde bulabiliriz. işi, yalnız talih ve kadere bırakıp da tedbirli davranmayı ihmal etmemizin de mühim tesiri vardır.

«Sağduyu ile hareket edenlere bakıp ibret almak» bizi muvaffakiyete götürecek ilkelerden biridir

Kim bir kötülük yapar, yâhud nefsine zulm eder de sonra, Allah’dan mağfiret dilerse o, Allah’ı çok yarlığayıcı, çok esirgeyici bulur.

Kur’ân-ı Kerim (Nisa Sûresi - Ayet 110)