Makale

ORUCUN HİKMETİ

ORUCUN HİKMETİ

Ahmet SERDAROĞLU

Bu yazıda ibadetin en önemlilerinden biri olan orucun hikmetinden bahsedeceğim. Biliyoruz ki, oruç demek, imsak vaktinden akşama kadar Allah rızası için yemek, içmek ve cinsi münasebetten çekinmek demektir. Fakat bu kadarı oruçtan beklenen gayeyi sağlamaz. Oruçtan gaye, nefse hakimiyet ile, şeytanın insana hulul edeceği yolları kapamaktır. Biz, bize verilen emanetleri korumakla yükümlüyüz. Halbuki azalarımız da Allah’dan bize ·verilen emanetler meyanındadır. Bu azalar, iyiliğe olduğu gibi kötülüğe de elverişlidirler. Bunları korumak, iyilikte kullanmak demektir. Nefis bunları daima kötülüğe iter. Kötülüğe iten bu kuvveti yendiğimiz nisbette olgunlaşır ve Allah’a. yaklaşmış oluruz. İşte orucun ruhu ve sırrı buradadır. Yoksa - haşa - bizim aç ve susuz kalmamıza Allah u Teala’ nın bir ihtiyacı yoktur. Bu gayeye ulaşabilmek için oruçlunun riayet etmesi gereken hususlar :
I - Gözünü haramdan ve kötü bakışlardan çekmek. Kötü bakışların, şeytanın zehirli aklarından olduğunu ve tekrar tekrar şehvet hissiyle bakanların gözlerini cehennem ateşinin dolduracağını, Resul-i Ekrem Efendimiz haber verdiği gibi, Peygamberimiz diğer bir mübarek sözünde de,. Allah korkusundan ağlayan, düşman karşısında ve Allah yolunda uykusuz kalan ve şehvet duygusiyle bakmaktan kaçınan gözlerin Cehennem ateşi görmiyeceğini de müjdelemiştir. İşte oruçlunun riayet etmesi gereken birinci cihet budur.
II - Dilini korumak: Esasen insanın en büyük düşmanı dilidir. Dünya ve ahirette çektiklerinin çoğu, dilinin cezasıdır. Özellikle Ramazanda dilini son derece korumalı ve, ağzından çıkan her sözün, Allah’a yazılan bir mektup gibi olduğunu bilmelidir. Buna göre çekişme, kaba, çirkin ve hatta boş sözlerden, çekiştirme ve koğuculuktan, yalandan ve gönül kırıcı sözlerden kaçınıp, Kur’an okumak, Allah’ı anmak, Salevat getirmek, dua etmek, tatlı ve gönül alıcı şekilde dünya ve ahirete yarıyacak sözler konuşmalıdır. Nitekim Resul-i Ekrem (salla’llahu aleyhi ve sellem) Efendimiz: «Oruç halinde seninle kavga etmek isteyenlere: Ben oruçluyum, diyerek oradan savuş» buyurdular.
III - Kulağını haramdan korumak: Konuşulması yasak olan her sözü dinlemek de yasaktır. Bunun için bu gibi meclislerden uzaklaşıp dünya ve ahirete yarayışlı sözleri dinleyecek meclislere gitmelidir. Bu mübarek ayda mübarek mabedlere koşarak müsait vakitlerde mukabele ve va’z dinlemenin insan ruhu üzerindeki müstesna te’siri inkarı kaabil olmayan bir gerçektir.
IV - El ve ayak gibi diğer azalarını korumaktır. İnsan, hiç olmazsa bu mübarek ayda kötülükleri atmak, kötü ve zararlı yerlere gitmekten vazgeçerek iyi yerlere gitmek, hayır ve hasenat gibi iyi işlerde bulunmak suretiyle kendisine çekidüzen vermelidir.
V - Midesini korumak: Oruçdan asıl gayenin, nefse hakimiyet olduğunu söylemiştik. Çünkü mide acıkınca diğer azalar doyar ve sükut ederler. Fakat mide doyunca, diğer azalar acıkır ve harekete geçerler. Aynı zamanda oruçda mideyi dinlendirrnek de vardır. Gündüz yemediğini fazlasiyle akşamdan yerse, bu faydalar kaybolur, vücut tembelleşir, kalb yorulur ve kafa çalışmaz hale gelir. Allah katında kapların en kötüsü helaldan da olsa, alabildiğine dolmuş midelerdir. Yemekierin sıkıştırdığı kalb, manevi inkişafdan mahrumdur. Bunun için akşamları çok ye- · memeli ve daha iştihası varken sofradan çekilmelidir. Bundan daha önemlisi, yediği yemeğin helal olmasına dikkat etmesidir. Akşama kadar, aslında helal olan şeylerden çekinip, akşamleyin haram ile iftar etmekte bir mana yoktur. Helal yemek, bir ilaç gibidir. Azı şifa, çoğu zarardır. İşte oruç, bu faideyi de sağlar. Gündüz oruç tutup akşamdan haram ile iftar etmek, zarar verir korkusiyle ilacın çoğundan kaçınıp, zehir içmeğe benzer. VI - Bütün bu azaları böyle korumakla beraber,~ bunları emri altında bulunduran ve bizzat Allahu Teala’nın murakabe ettiği kalbini düzeltmek ve bütün manevi hastalıkları kökünden temizlemektir. İçinde Allah korkusu ve sevgisinden başka bir şey bulundurmamak ve kalıbı ile olduğu gibi kalbiyle de Allah’a yönelmektir. İşte bu edelere riayet ederek oruç tutanlar, olgunlaşır, melekleşir . ve hatta meleklerden üstün seviyeye yükselirler. Böyle oruç tutanlar, Allah katında ve insanlar yanında değer kazanırlar. Allahu Teala, bunlar ile meleklerine öğünür. Bu gibilerdir ki, uykuları da ibadet sayılır. Bunların alacağı mükafatlar hesap edilemiyecek kadar çok olduğu gibi Allah katında müstesna bir mevkileri olduğu için Cennet’e de oruçlulara mahsus kapıdan gireceklerdir. Böylece bir ay oruç tutan insanlar, olgunlaştıkları için, artık kimseye kötülük düşünmez ve herkese yararlı olmağa çalışır ve bu sayede faziletler şahikasına yükselmiş olurlar. Hulasa: Oruç ibadetini bir cevize benzetebiliriz. Cevizin dış ve iç kabukları olduğu gibi ayrıca özünü kaplayan bir de zarı vardır. Cevizde aranan öz olduğu gibi oruçda da aranan, böylece kalb huzuru ile tutulan oruçtur. Orucun sırrı, bu zevke erebilmektir.