Makale

EROZYON VE AHLÂK EROZYONU

EROZYON VE AHLÂK EROZYONU

Rahmi ÖZER

Toprak genel olarak iki sebeple aşımr:
1 — Tabiî kuvvetlerin te’siriyle kendiliğinden (Tabiî) aşınma.
2 -— İnsanların faaliyeti neticesi (Sun’î) aşınma.
Biz burada İkincisini ele almak istiyoruz. Sun’î aşmma da iki şekilde olur:
1 — Bilgisizliğin sebep olduğu aşınma.
2 — Ahlâksızlığın sebep olduğu aşınma.

Yaptığımız araştırmadan öğrendiğimize göre, aşınma en fazla, kasıtlı faaliyetlerden, yani ahlaksızlığın neticesi olan faâliyetlerden ileri gelmektedir. Meselâ; tarla açmak için 5-10 bin dönüm orman yakılır. Ormanın kül olmasından sonra binlerce dönüm arazi çıplak kalır. Bu boş arazîyi ekip biçenler birkaç şene iyi mahsûl alırlar. Fakat umumiyet itibariyle meyilli olan bu arazilerde mahdud olan, toprak tabakası sellerin, aşındırması ile kısa zamanda kaymakta ve imha edilen ormanın yerinde yalçın kayalar ortaya çıkmaktadır. Bu tarz aşındırma Türkiye’yi yarım asırda, ormansız ve onun neticesi olarak da topraksız, kayalarla kaplı yaşanılmaz bir hâle getirebilir. Ormanı ve toprağı tehdid eden en tehlikeli hal de budur. Şimdi, bu erozyonun insan ahlakı ile olan münasebeti nedir? Bunu ele alalım: Dînimizde asıl olan, kişinin güzel bir ahlâka sahip olmasıdır. Cenâb-ı Allah Kur’ân-ı Kerîm’inde: «Şüphesiz ki, sizin Allah nezdinde en şerefliniz, Takvada en ileride olanınızdır» (1) buyuruyor. Takva sahibi olan insan, bir ormanı yakmak, bir ağacı kesmek şöyle dursun, bir tarladan dişini karıştırmak için bir başak sapım dahi koparmaktan çekinir. Koparmak mecburiyetinde kalırsa mutlaka sahibini bulup helâllaşmak ister. Zira o, kul hakkına tecâvüz etmekten ve Allah’ın rızâsını kaybetmekten son derece korkar. Peygamberimiz (A.S.Î, «Ben mekârim-i ahlâkı tamamlamak için gönderildim » buyurmaktadır. Şu hâle göre Peygamberimizi tanıyan, onun izinden giden, İslâm ahlâkı ile ahlâklanan bir kimse, dînî inancının îcâbı olarak, bir ağacı haksız olarak kesemez ve yakamaz. Eğer biz çocuklarımıza ve ana babalarına İslâmın ne olduğunu anlatır, onlara İslâm terbiyesi verirsek, cemiyette ahlâksızlık diye bir şey kalmayacak; başka bir deyişle ahlâk erozyonu duracaktır. Ahlâk erozyonu durunca, ahlâksızlığa dayanan toprak erozyonu da durmuş olacaktır. İslâm ahlâkı ile ahi aklanmış olan bir kişi, aşınmaya sebep olmamakla kalmayacak, aynı zamanda, tabiî olarak meydana gelen aşınmanın da Önüne geçilmesi için eli ve dili ile çaba gösterecektir. Zîrâ bu hal de onun inancı icâbıdır. Bilgisizlikten ileri gelen aşınmaya gelince: Dînimiz, cehaleti kötülemekte ve dâima ilmi tavsiye etmektedir. O kadar ki, İslâm dîni, Müslümana, beşikten mezara kadar ilmî talep etmesini, her gelen günde, geçenlerden daha ileri, daha bilgili olmayı emretmektedir. Böyle olunca bir Müslümamn üzerinde yaşadığı vatanı vatan yapan toprağın düşmanını da bilmesi, üzerine vacibdir. Yani, erozyonu ve onun tehlikelerini bilemiyecek kadar bir kimsenin câhil kalmasını da dînimiz tecviz etmemektedir. Netice şu oluyor k i: Dînimiz ruhu ile anlaşıldığı, anlatıldığı ve gereği ile hareket edildiği nisbette, bilgisizlik ve ahlâksızlık ortadan kalkacak, ahlâksızlık ve cehalet ortadan kalktığı nisbette de bunlara müstenit olan erozyon durmuş olacaktır. Demek oluyor ki, toprak erozyonu ile ahlâk erozyonunun sıkıdan sıkıya alâkası vardır. Ve toprak erozyonunun durdurulması herşeyden önce ahlâk erozyonunun durdurulmasına bağlıdır. Bu yönden, toprak erozyonu ile birlikte, fakat ondan daha büyük bir önemle AHLÂK EROZYONU nü ele alıp tedbir düşünmelidir.......