Makale

REGAİB KANDİLİ MÜNASEBETİYLE BİR HASBİHAL

REGAİB KANDİLİ MÜNASEBETİYLE BİR HASBİHAL

M. Ragıp İMAMOĞLU

Bütün Müslümanların, diğer vakitlere nisbetle daha üstün saydıkları bazı gün ve geceler vardır. Bu gün ve geceler sahne oldukları ulvî hâdiselerden kudsiyet kazanmışlardır. İşte Regaib gecesi de bunlardan birisidir. Kelime olarak Regaib; çok atâ ve ihsan mânâsına gelen ragîbe’nin, çoğuludur, Bu şerefli gece, dualarımızın daha çok kabul olunduğu ve Allah’ın rahmetinin bol bol verildiği bir gecedir. Regaib Kandili Receb-ı Şerif ayının ilk Cum’a gecesi ve Ramazanı Şerifin de ilk müjdecisidir; bu yıl 4 Kasım Perşembe gününü 5 Kasım Cum’a gününe bağlayan geceye rastladı. Regaib gecesi Hz. Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (S.Â.S.) nın dünyayı teşriflerinin bir kademesi ve belirtisi olarak telâkki edilir. Bu itibarla biz Müslümanlar bu gecenin yıl dönümünü samimî duygularımızla kutlularız. Cihanın küfür, zulüm ve ahlâkî çöküntü bataklığına sürüklendiği ve İlâhî bir kurtarıcının beklendiği bir devirde Hz. Muhammed (S.A.S.) in maddî âleme intikali beşeriyet için ciddî bir dönüm noktası olmuştur. Küfür ve cehaletin bertaraf edilmesi, köleliğin kaldırılması, insanlığın lâyık olduğu mevki ve hürriyete kavuşması, hak ve adâletin tanzimi ve benzeri sosyal meseleler ciddî müeyyidelere bağlanmıştır. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in dîne ve beşeriyete hizmet için Peygamberlik vazifesiyle gelmeleri vakıası aynı zamanda cihan tarihinin en hayatî ve önemli bir olayıdır. Bununla ilgüı ve bunun bir tebşiri mahiyetini arz eden Regaib gecesi ise elbette her türlü saygı ve ihtimama lâyıktır. İşte Regaib Kandili esası itibariyle bizlere bu hususları hatırlatır ve Hz. Peygamber’in hayâtım iyi öğrenmemiz, O’nu kendimize örnek almamız, Dînimizin emirlerine sarılmamız, netice itibariyle İslâmiyet’i gerçek hüviyetiyle yaşamamız lüzumunu ve manevî rabıtamızı te’yit eder. Bununla beraber bu gecenin, bu gibi İslâmî geleneklerin fert ve toplum üzerindeki faydalan büyüktür. Bu geceye mahsus olmak üzere mevsuk bir rivayete dayanan herhangi bir ibâdet şekli yoktur. Ancak bu müstesnâ gecelerde mutlak olarak daha fazla ibâdet ederiz; kazâ ve nâfile namazları kılarız, Kur’ân-ı Kerîm okuruz, Peygamberimiz’e olan bağlılığımızı takviye ederiz, Cenâb-ı Hak’dan günahlarımızın afvını dileriz. Başka zamanlardan daha fada camilere koşarız. Camilerimizde özel programlar tanzim ederek ve minarelerimizde kandiller yakarak bu geceleri şerefiyle mütenâsib bir tarzda ihyâya çalışırız. Va’z ve nasihat dinleriz. Biribirlerimizle kandilleşiriz. Şâyed aralarında dargınlık olanlar varsa, bu vesileyle barışırlar, barıştırılırlar. Böylece ferdler arasındaki rabıta kuvvetlenir. Toplum hayatının hazzını daha iyi duyar ve yaşarız. Aynı vatanın evlâdı olan bizler, Kur’ân-ı Kerîmin ifâde buyurduğu üzre, parçaları biribirine kenetlenmiş yekpare bir bina gibi olmalıyız. Atalar yadigârı plan bu cennet vatanın yükselmesi için elbirliğiyle çalışacağız. Vatanımızı, milletimizi ve onun ifâde ettiği kudsî mefhum]arı tam bir beraberlik şuuru içerisinde koruyacağız. Maddî hayat ve saadetimizle çok yakından alâkalı olan ibadetlerimizin ve mübarek günlerimizin bu gibi gayeler de güttüğünü asla unutmıyacağız. İlâve etmek yerinde olur ki, kıymeti bilinen ve değerlendirilen her vakit, mukaddestir. Yoksa gafletle geçirilen Kandil ve Bayramlar insanı ferdî saâdete ulaştıranı az. Binâenaleyh vakit ziyama meydan vermiyerek elimizdeki.. imkânları yerinde kullanmak, dolay isiyle maddî ve manevî saadete ulaşmak düstur ve hedefimiz olmalıdır.