Makale

İSLÂM DİNİNDE SAĞLIK GÖRÜŞÜ

İSLÂM DİNİNDE SAĞLIK GÖRÜŞÜ

M. Salih TANRIVERDİ

İman nûruna kavuşan ve hidayet aydınlığına erişen insan nazarında vücut sağlığının önemi cidden pek büyüktür. Zira, o, yüklendiği, bütün vazifelerin, amel ve ibâdetin, iş ve muamelenin ifâsını buna: bağlı görür, O, rûh ve bedeninin, bir zaman için ve emanet olarak eline verilmiş olduğuna inandığından, bu emaneti olduğu gibi muhafaza etmemenin, sıhhatma halel getirmenin emanete hıyanet olacağını ve bunun nankörlük olup îmanına zarar vereceğini bilir ve idrak eder.
Madem ki bütün vazifelerin îfâsı, amel ve ibâdetin sıhhati sağlığa bağlıdır, Öyle ise sağlığı korumayı dinî bir fariza ve riyakârlık girmeyen bir ibâdet bilmek gerekir. Sağlık denilen bu farizanın muhafazası hususunda lakayt davranmanın en büyük günah ve ağır bir vebal olduğunu CENÂB-I HAK: (Ey müminler, nefislerinizi ve ehlinizi koruyunuz. ve Kendi elinizle nefislerinizi tehlikeye atmayınız.) meallerindeki Âyet-i Kerîmeleriyle bize bildirmişlerdir. EFENDİMİZ (S. A.) de : «ALLAH’ tan af ve âfiyeti yâni sağlığı dileyiniz» demek suretiyle işin fevkalâde lüzûm ve ehemmiyetini beyan buyurmuşlardır. Atalarımızdan bize intikal eden «Her şeyin başı sağlıktır.» sözünün ifâde ettiği mânâ da budur.
Evet bütün dünyanın huzur ve salâha kavuşması için ve insan oğullarının hak ve adaletin feyzlerînden nasip almaları uğrunda çırpınmayı ve durmadan çalışmayı göze alan müminler, elbette ki bu gibi ideallere temel teşkil eden vücut sağlığına önem verilmesinin ve PEYGAMBER EFENDİMİZ (S. A.) in «.Gerçekten senin bedeninin de senin üzerinde büyük hakkı var» ve «Nefsin senin bineğindir. Ona şefkat ve merhametle muamele et.» mânâsındaki mübarek sözlerini kulaklarına küpe yaparak uyarınca hareket etmek lüzumunu taktirden âciz değildirler.
Binaenaleyh sağlıkla ilgili bilgileri toplamak ve işin ehli olan doktorların direktif mahiyetindeki tavsiyelerini dinlemekle gösterdikleri sağlık kaidelerine riâyet etmek, hepimiz için bir fariyza-i dinîye ve vecibe-i zimmet, ALLAHA ve PEYGAMBERE inanmış insanlar olarak da bize teveccüh eden bir vicdânî vazifedir.

Gücümüzün yettiği kadar her türlü hastalıklardan sakınmak, âfatlardan korunmak insanlığın îcabı olduğu gibi, dinimizin de bize tahmil eylediği bir ibâdettir. Bu ibâdete önem vermemenin büyük günah ve ağır sorumluluğu da mûcib olacağına asla şüphe etmemeli.

EFENDİMİZ (S. A.) bir hadîs-i şeriflerinde, kuvvetli müminin zayıf «arık» müminden hayırlı olduğunu haber veriyorlar. Acaba bu kuvvet sıhhatlı ve sağlam olmaktan başka ne ile izah edilebilir? Bir düşünelim; ihtirasların kabardığı; gözlerin karardığı, vicdanların taş kesildikleri, hak ve adaletin çiğnenmek istendiği her devirde kuvvet olmazsa ve kuvvetin dayancı olan sağlık bulunmazsa milletimizi zâlim ellerden nasıl kurtarır ve ferdî ve İçtimaî şeref ve bağımsızlığımızı ne ile korur, hak ve adaletin istenmesi yolunda seslerimizi kime duyurabiliriz.
Sıhhatin, vücut sağlığının en büyük nimet olduğunu gösteren kuvvetli delillerden birisi de EFENDİMİZ (S. A.) in «Kıyamet gününde ilk önce sorulacak nimet, vücut sağlığıdır. CENÂB-I HAK, bu sorguda ey kulum : Vaziîe yapman için sana sıhhat vermedim mi?» mealindeki hadîs-i nebevileridir. Böyle bir sorumlulukla karşılanacağına inanan bir insan, tabiidir ki, sağlık nimetinin önemini takdir edecek, ondan istifade yollarını araştıracak ve onu tahrip eden sebeplerden uzaklaşacaktır. 
Kanuni Sultan Suleyman’ın ≪Olmaya Devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi≫ sözü bu bakımdan çok manidardır.