Makale

ORUÇ İLE İLGİLİ BAZI HADİSLER VE AÇIKLAMALARI

ORUÇ İLE İLGİLİ BAZI HADİSLER VE AÇIKLAMALARI

Ahmet SERDAROĞLU

İlâhî emirlerdeki gaye, zulm ve hodkâmlığı Önlemekle insan vicda­nını temizlemek ve insanı olgunlaştırmaktır. Bu faydayı en güzel bir şe­kilde sağlıyan ibadetlerden biri de oruçtur. Çünkü oruçta, insan iradesini Allah iradesine tabi kılmak vardır. Zaten olgunluk da tamamen Allah’a teslimiyyettedir. Orucun rûhu ve özü Allâh’ın emirlerini yerine getirmek ve rızasını kazanmak için bedenî zevklerden çekinmek, bütün azalan ile kimseye eziyet etmemek ve hattâ gönlünden dahi bu gibi kötü düşünce­leri söküp atmaktır. Bu şekilde tutulan oruçtan elde edilen ilk fayda, geç­miş günâhların bağışlanmasıdır. Nitekim bir hadisde: (…) “Orucun farziyyetine inanarak ve alacağı mükâfatı düşünerek Rama­zan Orucu’nu tutan kimsenin geçmiş günâhları yarlıganır.” bııyurulmuştur. (Buhârî, Oruç bahsi). Zâten Allâhu Teâlâ’nın bizleri yaratması ta’zîb için değil ebedî saadetlere ulaştırmak içindir. Beşeriyyet icabı bazı ufak tefek hatalarımızı bağışlamak için, hafta içinde bazı günler ve sene içinde de bazı aylar af için tahsis edilmiş gibidir. Senenin 11 ayında iş­lenen ufak tefek hataları bu mübârek ayda Allâhu Teâlâ siler süpürür ve yok eder. Bu büyük şerefin ve orucun bu aya tahsis edilmesinin belli başlı sebebi, insanlığın hidayet kaynağı ve saâdet güneşi olan Kur’ân-ı Azîm’in bu ayda ve özellikle Kadir Gecesi’nde inmeğe başlamasıdır. Bu sebebdendir ki Kadir Gecesi de bin aydan hayırlı olmuştur. Yine bundan­dır ki, bu mübarek ayda İlâhî rahmet deryaları coşup taşar, az iyiliklere bol mükâfatlar verilir; Allâhu Teâlâ’nın rahmet ve mağfiret nûru bütün tevhid âlemini aydınlatır. O halde bu afv-ı umûmîden faydalanmak için fır­satı ganîmet bilerek kendimize çekidüzen vermeli ve bu mübârek ayın bere­ketinden faydalanmalıyız. Bunun için de önce yönümüzü maziye çevirip geçmiş onbir ayın muhasebesini yapmalı ve günâhlarımızdan tevbe ede­rek tertemiz bir vaziyette bu aya girmeliyiz. Sonra da hiç olmazsa bu mü­bârek ayda insanlığın yalnız iyilik taraflarını yaşatmalıyız. Bir hadisde Resûl-i Ekrem(…) “Oruç, (beşerî ihtiraslardan insanı koruyan) bir kalkandır. Oruçlu kötü söz söylemez ve câhilâne hareketlerde bulunmaz; şayet birisi ken­disine çatar ve kötü söz söylemeğe kalkışırsa, iki defa, “Ben oruçluyum” desin. Rûhum yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzel ve temizdir. (Allâhu Teâlâ buyurur ki:) Oruçlu, benim için yemesini, içmesini ve cinsî arzusunu bırakmıştır. Oruç doğrudan benim rızâm için yapümış bir ibâ­dettir, onun (bol bol) mükâfâtmı ben veririm. Halbuki diğer ibâdetlere on misli mükâfât verilmektedir.” buyurmuştur. (Buhârî Oruç bahsi).

Demek ki yalnız aç kalmak oruçtan beklenen faydayı sağlamaz. As­lında oruç, insana mubah olan yemek, içmek gibi şeylerden çekinmekle beraber yasak olan şeylere de hiç yaklaşmamak demektir. Nitekim diğer bir hadisde: “Kim ki yalan söylemeği ve yalan ile ameli bırakmazsa Allâhu Teâlâ onun yemesini ve içmesini bırakmasına hiç kıymet vermez” buyurulmuş­tur (Buhârî, Oruç bahsi).

Her nekadar Süfyân-ı Sevrî ve Ebu’l-Leys gibi zatlardan başkaları gıybet ve benzeri kötü söz ve işlerin orucu bozmıyacağını ve insan ta­hammülü göz önünde bulundurularak yalnız yemek, içmek ve temas ile orucun bozulabileceğini kabûl etmişlerse de tam mânasiyle oruç, her tür­lü yasaklardan sakınmakta olduğunda ittifak etmişlerdir. İlâhî hitâbın mahlûkata yöneldiği bu mübarek ayda müslümanlara yakışan, özel bir durum alarak tamamiyle Allah’a bağlanmaktır. Zâten oruç Allah ile kul arasında gizli bir bağın ifâdesi olduğu için “Oruç bana mahsus bir ibadettir” buyurulmuştur.

Her ibadetin mükâfâtını yine O verdiği halde “Orucun mükâfatım ben veririm” buyurulmasında da bir çok hikmetler vardır:

1 — Her ibadetin mükâfâtı, kulun emeği nisbetinde ödenirken, oru­cun mükâfâtı Ûlûhiyyet vasfı ile mütenasip bir surette ödeneceği içindir.

2 — Her tâatın mükâfâtı Cennet, orucun ise Allah’a mülakat olması bakımındandır. Zâten oruçluların özel kapıdan Cennet’e girmeleri bunun bir ifâdesi olduğu gibi, “Oruçlunun kendisiyle neşelendiği iki sevinci vardır: Bunlardan biri, (gündüzdeki açlık ve susuzluğunu gidereceği ve duâlarının kabûl olaca­ğı) iftar saati, diğeri de, orucunun mükâfâtı ile Rabbına kavuştuğu an­daki sevincidir.” hadîsi ifâde etmektedir.

3 — Allâhu Teâlâ’nın en sevdiği ibadet olduğu için böyle buyurmuş­tur. Çünkü oruç, bir yandan ibâdet ve öte yandan vücûde sıhhat olduğu gibi insanın ruhunu olgunlaştırır, nefsini terbiye eder, hayvânî arzuları azaltır, insânî duyguları yükseltir, vicdanı temizler, gönüllere şefkat duy­gusunu aşılar. Hülâsa, insanın ruh ve ahlâkı üzerinde büyük tesîri olur ve insanı huzur ve saadete ulaştırır.

4 — Allâhu Teâlâ’nın böyle buyurması teşrif içindir. Çünkü insan oruç sayesinde maddî hayâta galebe çalar ve Allah yoluna girdiği için gerekli faziletleri elde eder ve kendisine lâhût âleminden ilâhî nurlar te­cellî eder.

5 — Diğer bir hikmeti de yememek, içmemek ve cinsî münâsebette bulunmamak gibi bütün zevklerden feragat, tam anlamiyle Allah’a bağlı­lık olduğundan, bu sayede insan, olgunluğun şahikalarına ulaşır, beşerî olmaktan ziyâde melekî bir hal alır. Hattâ bu vasıflar İlâhî birer haslet olduğundan bu sayede melekleri de geçer. İşte bu sebeblerledir ki, “Oruç bana mahsus bir ibadettir ve orucun mükâfatını ben veririm” buyurulmuştur.

Görülüyor ki oruç, bir şekilden ibaret değil, asıl oruç, beden, kalb ve ruh ile Allah’a yönelerek tutulan oruçtur. Bu şekilde tutulan oruç, Allah ile kul arasında olduğu gibi, ferd ile cemiyet arasında da en güzel bağı sağlar. Çünkü oruçlu, günün 24 saatinde Allah huzurunda sayılır. Bu du­rumdaki insandan elbette kimseye zarar gelmez, belki bu insan cemiyet için en yarayışlı bir ferd olur. Bu gibi oruçlar insanı sabır ve tahammüle alıştırır, nimetin kadrini bildirir, muhtaçlara karşı şefkat ve merhamet hislerini uyandırır. Bütün bu faydaları içine alan orucun teşriindeki hik­meti, Kur’ân-ı Kerîm “Umulur ki oruç sâyesinde takvâ mertebesine ulaşırsınız” âyet-i çelilesi ile beyan buyurmuştur.

O halde bizler de aynı şekilde oruç tutmağa gayret edelim ki bu mer­tebeye ulaşmış olalım.