Makale

BESLENMENİN ÖNEMİ

Beslenme Eğitimi:

BESLENMENİN ÖNEMİ

Hepimiz biliriz ki, canlı varlıklar doğar, büyür ve ölürler. Hayatları­nı devam ettirebilmeleri için çeşitli besin maddeleri almak mecburiyetin­dedirler. Aksi halde, yeteri kadar gıda alamıyan bir varlık hayatım de­vam ettiremez.

İşte insan da, canlı bir varlık olduğuna göre, anne rahminde teşek­kül etmeye başladığı andan doğumuna, doğumundan ölümüne kadar çe­şitli besin maddelerini yeteri kadar alması gerekir. Zira, büyümesi, ha­reket etmesi, hastalıklara karşı dayanıklı olması ve hattâ vücut makinasının tam ve verimli çalışması için çeşitli ve yeteri kadar besin almalıdır.

Çeşitli ve yeteri kadar dedik. Bilhassa bu husus çok önemlidir. De­ğişik gıdalarla beslenmeyen bir insanın verimli-çalışması, hastalıksız ya­şaması ve hattâ hayatım devam ettirmesi mümkün değildir. Meselâ şöy­le bir misal verelim; bir şahıs var, bu şahıs günlerce, hattâ aylarca de­vamlı yavan ekmek yiyor ve başka hiç bir şey yemiyor. Böyle bir kim­sede meydana gelecek değişiklikleri inceleyecek olursak; ilk günlerde göze çarpan bir belirti görmeyebiliriz. Fakat günler, haftalar geçtikçe, zayıflama, kuvvetten düşme, çalışmalarında verimsizlik meydana gelir. Yavan ekmekle beslenmeye aylarca devam edecek olursa, aşırı derecede zayıflık ve çeşitli hastalıklar baş gösterir ve tedbir alınmazsa ölüme ka­dar gidebilir.

O halde, bu misal bize, insan hayatının devam etmesi, iyi iş görmesi ve hastalıklara karşı mukavim olması için yeteri kadar ve çeşitli besin maddesi alması lâzım geldiğini gösterir.

Sıhhatli olmak, çalışıp para kazanabilmek ve günlük işleri yapabile­cek kuvveti bulmak için iyi beslenmemiz şarttır. İyi beslenme midenin gelişigüzel doldurulup açlık hissinin giderilmesi demek değildir. Sıhhatli olmak için şişman olmak, iyi beslenmek için de fazla yemek gerekmez.

İyi beslenme, sağlığımız bakımından gerekli olan yiyeceklerin alın­masıyla sağlanır. Gereği gibi beslenemeyen insanlarda beslenme bozuk­luğunun sebep olduğu çeşitli arazlar meydana geldiği gibi hastalıklara karşı mukâvemetleri de azalır.

Bu gün dünyada yetersiz ve düzensiz beslenmeden meydana gelen açlık, yiyecek bulunmamasından meydana gelen açlıktan fazladır. Yur­dumuzda birçok bölgelerde bilhassa çocuklar, hâmile ve süt veren ka­dınlar, büyüme çağında olan gençler arasında beslenme bozuklukları daha çok görülmektedir. Gereği gibi beslenen toplumlarda insanların büyü­me ve gelinmeleri daha normal, hastalık nisbeti çok az, ömürleri uzun ve çalışma güçleri tamdır.

Doğacak çocuğun beslenmesi, daha anne karnında başladığından, hâmile kadının beslenmesine ayrıca Önem vermek gerekir. Anne karam­da bebek bütün besin ihtiyâcını annesinden sağladığından annenin nor­mal besin ihtiyâcından başka bebek için gereken besinleri de alması ge­rekir. Bu sebepten annenin besin ihtiyâcı artar. Eğer anne hâmilelik esnâsında yeteri kadar besin almazsa, çocuk büyüyebilmesi için annesinin vücûdundaki besin maddelerini kullanacağından, annenin zayıf düşmesi­ne sebep olur. Annenin hastalıklara karşı mukavemeti azaldığı gibi ço­ğunlukla kansız kaldığı ve dişlerinin çürüdüğü görülür. Bu yüzden de halk arasında bir çocuğun annenin bir dişine mal olduğu söylenir. Eğer anne, hamileliği esnasında yeteri kadar beslenirse, sağlığından hiç bir şey kaybetmiyeceği gibi doğan çocuk da sıhhatli olur.

Doğumdan sonra ilk aylarda çocuk kendisi için gereken besin mad­delerini annesinin sütünden sağlar. Süt veren annenin beslenmesi, hâmile anne gibi çok önemlidir. Hâmilelikte olduğu gibi annenin hem kendisi, hem de çocuk için gereken besin maddelerini aldığı yiyeceklerden sağla­ması gerekir.

Anne sütü bebek için ilk aylarda yeterli olduğu halde daha sonra ya­vaş yavaş çocuğa ek besin verilmesine başlanmalıdır. Bâzan üst üste gelen çocuk doğumlarında anne, yalnız yeni doğan çocuğunu emzirmeye mecbur kalır. İlk doğan çocuk anne sütüne devam edemediği gibi ihti­yâcı olan süt hayvan sütü olarak dahi verilemeyebilir. Ayrıca ilk aylar­dan sonra çocuk için gereken ek besinlerin verilememesi yüzünden ço­cuk iyi beslenemez. Böylece çocuk zayıf düşeceğinden, kızamık, boğma­ca, suçiçeği gibi bulaşıcı hastalıklara kolayca yakalanır ve ayrıca bes­lenme eksikliğinden meydana gelen hastalıklar da görülebilir. Bu has­talıklar, zamanında tedâvi olmadığı takdirde, çocuğun ölümüne sebep olabilir. Memleketimizde çocuk ölümlerinin yüksek olduğu yaş bu devir­dedir, Yapılan araştırmalara göre, doğan bin çocuğumuzdan 166 sı bir yaşına gelmeden 450 si de 10 yaşına basmadan evvel ölmektedir. Eksik ve yetersiz beslenme yüzünden çocuk ölümlerinin sayısı bu yaşlardaki çocukların beslenmelerinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Hastahânelerimizde muâyene edilen 2 yaşından küçük çocukların 100 ta­nesinden yansına yakınının beslenme yetersizliği veya düzensizliği yü­zünden gelişme ve büyümelerinin geri kaldığı görülmektedir.

Büyüme ve gelişme 18-20 yaşına kadar devam eder ki, bu yaşa ka­dar vücûdun normal gelişimi ve büyümesi için gerekli besin maddeleri yeteri kadar alınırsa, normal bir büyüme olur. Yeni yetmelik çağı ço­cukluktaki kadar değilse de yine hızlı büyüme çağıdır. Bunun için de büyütücü ve onarıcı yiyecek ihtiyâcı, bu devrede arttığından bu yaştaki gençlerin beslenmesi de özel bir ihtimam ister.

Gerçekte insan bir makina gibi devamlı bakım istediğinden her yaş­ta alman yiyeceklerin önemi vardır. Beslenme yukarıda belirtilen devir­lerde Özel önem taşıdığı gibi, yaşlılarda da ayrıca dikkat ister. Bu yaşta beslenme hususları diğer yaşlardan farklıdır.

Beslenmenin ortalama ömür ile yakından ilgisi vardır, öteden beri yapılan İlmî araştırmalar bu gün bu hakikati tamamen ortaya çıkarmış­tır. Yeteri kadar beslenmiş insanın Ömrü, iyi beslenmeyenlere nisbeten daha uzundur. Zira normal beslenmiş bir kimsenin vücudu her türlü dış tesirlere ve hastalıklara kargı daha mukavimdir. Hem kolay kolay hastalığa yakalanmaz, hem de hastalığa yakalandığı takdirde beslenme ye­tersizliği bulunan bir kimseye nazaran daha hafif atlatır.

Bu hakikat, çeşitli milletler arasında yapılan araştırmalarla da açık olarak ortaya konmuştur. Yeteri kadar beslenen milletlerdeki ortalama ömür uzun, iyi beslenmeyen milletlerde ise daha kısadır. Meselâ, olduk­ça geniş beslenme imkânlarına sahip Kanada ve Amerika’da ortalama Ömür 70 yıl olduğu halde, beslenme imkânlarının yetersiz olduğu Afrika ve Hindistan’da ortalama ömür 35-40 yıl kadardır. Bu hakikat da bize beslenmenin insan ömrü ile ne kadar yakından ilgili olduğunu göstermek­tedir.

Gene şu hususu hepimiz açık olarak biliriz ki, fakirlik, iştahsızlık, kötü alışkanlıklar, bilgisizlik veya diğer sebepler yüzünden iyi beslenememiş kimseler, kolaylıkla hastalanırlar. Bilhassa memleketimizde böyle kimseler arasında verem hastalığı yaygın olarak bulunur. Çünkü verem, zayıf bünyelerde kolaylıkla meydana çıkar ve hastalık çok çabuk ilerler. Dikkat edilecek olursa, veremli bir kimseye bol miktarda, et, süt, yumur­ta ve çeşitli sebzeler yedirilmek istenir. Bundan maksat hastayı iyi bes­lemek sûretiyle vücûdunun hastalığa karşı mukavim hâle gelmesini sağ­lamaktır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi verem yeteri kadar beslenmiş bünyelerde tahribat yapamaz. Bu husus yalnız veremle ilgili değildir. Da­ha bir çok hastalıklarda durum aynıdır. Hattâ bünyenin ihtiyâcı olan çeşitli besin maddelerini alamayanlarda, sırf bu eksiklikten ötürü bâzı hastalıklar meydana gelir. Meselâ gece körlüğü (tavuk karası) bunlar­dan birisidir.

Millî Eğitim Bakanlığı

İlköğretim Genel Müdürlüğü

Beslenme Şubesi

Tarafından Hazırlanmıştır.